İflas sistemleri bireyler ve işletmeler için finansal sıkıntıların yönetilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. İflas sistemleri, esas olarak sıkıntıda olan ancak ayakta kalabilen firmaların kurtarılmasını kolaylaştırırlar ve kaynakları daha verimli kullanımlara yeniden tahsis ederler. Ancak kriz zamanlarında ani bir iflas dalgası sistemi zorlayabilir ve mahkemeler iş yüklerindeki ani artışı işlemekte zorlanabilir. Bu gerçekleştiğinde ise, borcu en iyi şekilde yeniden yapılandırmak ve ekonomik hasarları ve iş kayıplarını önlemek[1] için özel mahkeme dışı prosedürler[2] gibi resmi sistemi tamamlayan tedbirlerin uygulanması esastır. Finansal kurumlar bu önlemlerden özellikle faydalanırlar ki; erken aşamada ulaşılan bir yeniden yapılanma, onların müşteri tabanlarını korumalarına ve kayıpları önlemelerine olanak tanır.
Türkiye’de ekonomi açısından çalkantılı bir dönemin başlangıcı olan 2018 yazında mahkeme dışı prosedürler gündemdeydi. Bunu takip eden yıllar (2018-2023), döviz kuru oynaklığı, Türk lirasının (TL) değer kaybı ve sürekli yüksek enflasyon gibi önemli zorluklarla damgasını vurdu. Bunlara Kovid-19 salgınının etkileri, enerji krizi ve yıkıcı Kahramanmaraş depremleri de eklendi.
Acil Çözümlere İhtiyaç Vardı
Bu zorlu dönemde pek çok Türk firması temerrüdün eşiğine geldi. Ağustos 2018’de ilk döviz krizi vurduğunda, kurumsal sektörün, artan borç seviyeleri ve yerel para birimi cinsinden gelirlerinin azalmasıyla karşı karşıya olan sıkıntılı ancak ayakta kalabilen firmaların tasfiyesini önlemek için acil çözümlere zaten ihtiyacı vardı. Doğal seçenek, (İcra ve) İflas Kanunu’nda (‘Konkordato’; Insolvency Law) belirtildiği şekilde yeniden yapılanma olurdu. Ne yazık ki, Türkiye’deki resmi iflas rejimi, özellikle finansal kurumlar açısından, uzun süreleri ve belirsiz sonuçları nedeniyle geleneksel olarak idealin altında olarak algılanmaktadır.
Buna cevaben Çerçeve Anlaşmalar (Framework Agreements), finansal kurumları yalnızca mahkeme sistemine bağımlı olmaktan kaçınmaya teşvik etmek için hazırlandı, böylece sıkıntılı ancak ayakta kalabilen firmalar işlerinde kalabildiler ve işlerini koruyabildiler. Çerçeve Anlaşmaların özünde, sıkıntılı bir firma yeniden yapılandırma talebinde bulunduğunda finansal kurumların izlemeyi kabul ettiği adımları ve koşulları belirleyen çok kredili bir anlaşma vardı. Bu, işbirliği ve karşılıklı güven ilkelerine dayanan bir sistemdi ki; ana fikir, alacaklıların verdiği tavizler yoluyla elde edilen yeniden yapılanmanın, geçerli bir borçlunun tasfiyesinden daha iyi bir sonuç olduğuydu. Diğer özelliklerinin yanı sıra, Çerçeve Anlaşmalar, toplam ödenmemiş borcun üçte ikisini temsil eden alacaklılar tarafından onaylanması halinde tüm alacaklılara kabul edilen ve kabul edilen yeniden yapılandırma önerisi üzerinde oy kullanmak üzere alacaklılar arasında bir toplantı içeriyordu. Dünya Bankası Grubu’nun yakın tarihli bir yayınında[3] Çerçeve Anlaşmaların temel özellikleri daha ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.
Çerçeve Anlaşmalar Eylül 2018’de tanıtıldı ve yalnızca geçici bir araç olarak tasarlandı. İki yıl süreyle yürürlükte olmaları bekleniyordu ancak zorlu ekonomik ortam nedeniyle iki kez uzatıldı. Çerçeve Anlaşmaların süresi, ikinci uzatmalarının sonunda Temmuz 2023’te sona erdi. Ancak etkileri ve elde edilen sonuçlar ışığında Çerçeve Anlaşmalar, hükümetin finansal istikrarı korumaya yönelik son çabalarını[4] tamamlayıcı bir önlem olarak Aralık 2023’te yeniden uygulamaya konuldu.
Mevcut kanıtlar Çerçeve Anlaşmaların yeniden uygulanmasını desteklemektedir. Türkiye Bankalar Birliği (Banks Association of Türkiye) tarafından kamuoyuna açıklanan verilerin analizi[5], Çerçeve Anlaşmaların hem borç hacmi hem de yeniden yapılandırılan firma sayısı açısından sorunlu borçluları yeniden yapılandırmada oldukça başarılı olduğunu ortaya koymaktadır. Çerçeve Anlaşmalar, uygulamaya konuldukları 2018 yılından bu yana Temmuz 2023’e kadar finansal kuruluşların 263.744 milyar TL (18,4 milyar Amerika Birleşik Devletleri doları) tutarındaki kredileri yeniden yapılandırmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca çoğu büyük şirket olan 767 sıkıntılı borçlunun yeniden yapılandırılmasına da destek verdiler. Çerçeve Anlaşmalar böylece bu şirketlerin faaliyette kalmasına ve işlerin korunmasına katkıda bulunmuş ve diğer politika önlemleri ile birlikte Çerçeve Anlaşmalar, bankacılık sektörünün sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabilecek takipteki kredi artışının önlenmesine de yardımcı olmuştur.
Küresel Bir Model
Çerçeve Anlaşmalar, küresel finans krizinden bu yana dünya çapında uygulamaya konan en başarılı mahkeme dışı çalışma modellerinden biridir; ancak, ağırlıklı olarak cömert ödemesiz dönemlere ve uzun borç yeniden planlamalarına dayandıkları için, Çerçeve Anlaşmaların yeniden yapılandırmalarının sürdürülebilirliği konusunda sorular devam etmektedir. İleriye dönük olarak, Çerçeve Anlaşmalar, para politikasına yönelik yeni yaklaşımın damgasını vurduğu bir dönemde ortaya çıkabilecek zorlukların üstesinden gelmede bankalar için yararlı bir araç temsil etmeye devam edebilir. Daha da önemlisi, Çerçeve Anlaşmalar, geliştirilmiş çalışma modellerinin, özellikle mahkeme içi yeniden yapılandırma sisteminin benzer sonuçlar elde edemediği durumlarda, kriz bağlamında kurumsal sektörün yeniden yapılandırılmasını nasıl destekleyebileceğini göstermektedir. İflasların dünya çapında arttığı ve iklim değişikliğinin bu artışı daha da kötüleştirme tehlikesi oluşturduğu bir ortamda, Türkiye’nin izlediği çalışma modelinin diğer ülkelerdeki reformlara da ilham kaynağı olabileceği kesindir.
[1] < https://documents1.worldbank.org/curated/en/912041468178733220/pdf/907590VIEWPOIN003430Debt0Resolution.pdf >
[2] < https://documents1.worldbank.org/curated/en/851561511964075432/pdf/121753-WP-PUBLIC-OCWToolkitFINALENGLISHWEB.pdf >
[3] < https://documents1.worldbank.org/curated/en/099130001192317393/pdf/P17566407cfd630a40b3c60e271125680ac.pdf >
[4] < https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/09/Medium-Term-Program-2024-2026.pdf >
[5] < https://www.tbb.org.tr/en/banking-legislation/professional-codes-/91 >
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.