6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslarda Yeni Durum ve Döviz Kuru Şoklarının Olumsuz Etkilediği İşletmeler Bakımından Bir Öneri*

  1. GİRİŞ

Anonim şirketlerin finansal durumunun bozulması durumunda, zararların sermayeyi ne ölçüde etkilediği önem taşımaktadır. Finansal durumunun bozulması, zararların sermayeyi belirli ölçülerde karşılıksız bırakması, yani sermaye kaybı veya şirket aktifinin borç ve yükümlülükleri karşılayamaması sonuçlarını doğurabilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) anonim şirkette sermaye kaybı ve borca batıklık halinde alınacak önlemleri düzenleyen hükümlerin esas amacı, sermaye şirketlerinde alacaklıların temel güvencesini oluşturan şirket sermayesinin tam olarak teşekkülünün ve korunmasının sağlanmasıdır.

TTK’ya göre, sermaye kaybı ve borca batıklığın saptanmasında, sermayenin yanı sıra, kanuni yedeklerin de dikkate alınması gerekir. Bu değişiklik, şirketin mali durumunun bozulması halinde daha erken müdahale etmeyi ve tedbir almayı gerektireceğinden olumlu bir değişikliktir. Sermayenin ortaklık sona erinceye kadar korunmasını amaçlayan en önemli ve en çok tartışılan düzenlemeye, TTK m.376/1-2’de rastlanmaktadır.

TTK m.376[1], şirketin finansal durumunun bozulduğu hallerde alınması gereken tedbirleri düzenler. Söz konusu hükmün ilk iki fıkrası, sermayenin belirli oranlarda kaybedilmesi halinde yönetim kurulunun görevlerini düzenlediğinden sadece bu iki fıkra sermayenin korunmasına ilişkindir.

TTK’da gerek sermaye kaybı gerekse borca batıklık halinde yapılacak işlemler yönetim kuruluna görev olarak yüklenmiştir. Ek olarak, TTK’da borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması, yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır[2].

  1. 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNUNUN 376’NCI MADDESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

Bilindiği üzere, Ticaret Bakanlığı “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”[3] (TTK 376 Tebliği) ile 6102 sayılı TTK’nın 376’ncı maddesi kapsamında sermayenin kaybı veya borca batık olma durumlarında uyulacak usul ve esasları düzenlemiş; son dönemlerde ülkemiz ekonomisinde yaşanmakta olan gelişmeler de dikkate alınarak TTK 376 Tebliği’nde 26 Aralık 2020 tarihi itibarıyla önemli değişiklikler (‘Değişiklik’) yapılmıştır[4].

TTK 376 Tebliği;

  1. Anonim şirketleri,
  2. Limited şirketleri ve
  3. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri

kapsar.

TTK m.376’nın uygulanmasına ilişkin Değişiklik sonrasındaki son durum, aşağıda sunulmaktadır.

2.1. Sermaye Kaybı

2.1.1. Genel kurulun toplantıya çağrılması

Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının ya da üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde yönetim organı, genel kurulu hemen toplantıya çağırır. Genel kurulun gündem maddeleri arasında, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının karşılıksız kaldığı belirtilir.

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının ya da üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı durumlarda farklı bir gündem ile toplantıya çağrılmış olsa dahi bu husus genel kurulda görüşülür.

2.1.2. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde genel kurul[5]

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması durumu zararın, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısına eşit veya bu tutardan çok ve üçte ikisinden az olmasıdır. Bu durumda yönetim organı, genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar[6].

Yönetim organı, son bilançoyu genel kurula sunarak şirketin finansal yönden bulunduğu durumu bütün açıklığıyla ve her ortağın anlayabileceği şekilde anlatır. Bu hususta genel kurula rapor da sunulabilir.

Yönetim organı, şirketin mali durumundaki kötüleşmeyi ortadan kaldırmak veya en azından etkilerini hafifletmek amacıyla, uygun gördüğü sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi gibi iyileştirici önlemleri alternatifli ve karşılaştırmalı olarak aynı genel kurula sunar ve açıklar.

Genel kurul, sunulan iyileştirici önlemleri aynen kabul edebileceği gibi değiştirerek de kabul edebilir ya da sunulan önlemler dışında başka bir önlemin uygulanmasına karar verebilir.

2.1.3. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde genel kurul

Zararın, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisine eşit veya bu tutardan çok olması[7] halinde, toplantıya çağrılan genel kurul;

  1. Kanunun 473 ila 475’inci maddelerine göre sermaye azaltımı yapılmasına[8],
  2. Sermayenin tamamlanmasına,
  3. Sermayenin artırılmasına

karar verebilir.

2.1.4. Sermayenin azaltılması

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisi zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirketin genel kurulu, kalan sermayeyle[9] yetinmeye karar verdiği takdirde sermaye azaltımı Kanunun 473 ila 475’inci maddelerine [‘Esas sermayenin azaltılması’] göre yapılır. Sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içerisinde korunması şartıyla, sermaye asgari sermaye tutarına kadar indirilebilir[10]. Bu kapsamda yapılacak sermaye azaltımında yönetim organı, alacaklıları çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya teminat altına alınmasından vazgeçebilir.

2.1.5. Sermayenin tamamlanması

Sermayenin tamamlanması, bilanço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılmasıdır. Kanuni yedek akçelerin yitirilen kısımlarının tamamlanmasına gerek yoktur. Sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her ortak zarar sebebiyle karşılıksız kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlüdür. Her ortak, payı oranında tamamlamaya katılabilir ve verdiğini geri alamaz. Bu yükümlülük, sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde olmayıp karşılıksızdır. Ayrıca yapılan ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak nitelendirilmez.

Sermayenin tamamlanmasında, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bakımından Kanunun 421’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi [“Bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve ikincil yükümlülük koyan kararlar” sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliğiyle alınır.], limited şirketler bakımından ise 603 ve devamı maddeleri uygulanır. Sermayenin tamamlanamaması, bazı ortakların kendi istekleriyle tamamlama yapmasına engel oluşturmaz.

Bilanço zararlarının kapatılması için getirilen yükümlülükler uyarınca yapılan ödemeler öz kaynaklar içerisinde sermaye tamamlama fonu hesabında toplanır ve takip edilir. Sermaye tamamlama fonu yalnızca zararların mahsup edilmesi suretiyle kullanılabilir[11].

2.1.6. Sermayenin artırılması[12]

Halka açık anonim şirketler için sermaye piyasası mevzuatı hükümleri saklı kalmak kaydıyla genel kurul tarafından;

  1. a) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verilebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında nakdi sermaye taahhüdü Kanunun 344’üncü [“Nakden taahhüt edilen payların itibarî değerlerinin en az yüzde yirmibeşi tescilden önce, gerisi de şirketin tescilini izleyen yirmidört ay içinde ödenir. Payların çıkarma primlerinin tamamı tescilden önce ödenir.”] ve 585’inci [“Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzaladığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri hususlarında bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmibeşinin tescilden önce ödenmesi şartı limited şirketler bakımından uygulanmaz…”] maddelerine uygun olarak ödenir.
  2. b) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içerisinde korunmasını sağlayacak tutarın sermaye artırımının tescilinden önce ödenmesi zorunludur.
  3. c) Aynı genel kurul toplantısında, bedelleri tamamen ödenmek suretiyle, (b) bendindeki koşul aranmaksızın, sermayenin istenilen düzeyde artırılmasına ve daha sonra azaltılmasına karar verilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilecek işlemler sonucunda, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içinde korunması zorunludur.

2.1.7. Genel kurulun gerekli tedbirlerden birini almaması

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde genel kurulun, yazının 2.1.3. numaralı bölümünde belirtilen tedbirlerden birine karar vermemesi halinde şirket kendiliğinden sona erer. Bu şekilde sona eren şirketin tasfiye işlemleri, Kanunun 536’ncı ve devamı maddelerine göre yürütülür.

2.2. Sermaye ile Kanuni Yedek Akçeler Toplamının Tamamının Karşılıksız Kalması (Borca Batık Olma Durumu)

Borca batık olma durumu, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir. Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden ortaya çıkabilir. Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim organı, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Yönetim organı, hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre çıkarılan ara bilanço üzerinden aktiflerin şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğine karar vermesi ve yazının 2.1.3. numaralı bölümünde belirtilen tedbirleri almaması halinde şirketin iflası için mahkemeye başvurur.

2.3. Diğer Hükümler

2.3.1. Esas alınacak finansal tablolar

Şirketlerin sermaye kaybı veya borca batık olma durumları, Kanunun 88’inci [“Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun yetkisi”] maddesine göre hazırlanacak finansal tablolar esas alınarak belirlenir. Finansal tabloların düzenlenmesinde ihtiyari olarak Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulanmasının tercih edilmesi halinde, bahsi geçen durum bu şekilde hazırlanan finansal tablolar üzerinden değerlendirilir.

2.3.2. Sermayenin kaybı veya borca batık olma durumlarında birleşmeye katılma

Sermaye kaybı veya borca batık durumda olan bir şirket, kaybolan sermayeyi karşılayabilecek tutarda serbestçe tasarruf edilebilen özvarlığa sahip bulunan bir şirket ile birleşebilir. Birleşmeye taraf olan bir şirketin, sermayesiyle kanuni yedek akçeleri kaybolmuş veya borca batık durumda olması halinde; birleşmeye taraf olan diğer şirketin kaybolan sermayeyi veya borca batıklık durumunu karşılayacak miktarda serbestçe tasarruf edebileceği özvarlığa sahip bulunduğu ve buna ilişkin tutarların, hesap şekli de gösterilerek doğrulandığı veya belirtilen durumların mevcut olmadığının doğrulandığı yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile ortaya konulur. Devrolunan şirketlerin denetime tabi olması halinde bu rapor, denetime tabi şirketin denetçisi tarafından da hazırlanabilir.

2.3.3. Kur farkları ve diğer bazı giderlerin hesaplamalardaki durumu

01.01.2023 tarihine kadar, Kanunun 376’ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı[13] dikkate alınmayabilir[14]. Bu tutarların belirlenmesinde mükerrerlik oluşmayacak şekilde hesaplama yapılır. Bu kapsamda yapılacak hesaplamalara ilişkin olarak, yazının 2.3.1. numaralı bölümü uyarınca hazırlanan finansal tablolarda herhangi bir kayda yer verilmeyerek, bu durum bilgi mahiyetinde dipnotlarda gösterilir[15].

  1. DÖVİZ KURU ŞOKLARININ OLUMSUZ ETKİLEDİĞİ İŞLETMELER BAKIMINDAN BİR ÖNERİ

Bilindiği üzere, 1 Sıra No’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Tebliği’nde açıklanan “Muhasebenin Temel Kavramları” içinde yer alan ‘ihtiyatlılık’ kavramına göre, muhasebe olaylarında temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin göz önüne alınması gerekmektedir. İşte bu kavramın sonucu olarak, işletmeler; muhtemel giderleri ve zararları için karşılık ayırırlar. Bu karşılıklardan en önemlileri;

  • Kıdem tazminatı karşılıkları [(tüm işletmeler bakımından) dayanakları; 4857 sayılı İş Kanunu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 5953 sayılı Basın-İş Kanunu, 854 sayılı Deniz-İş Kanunu ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu],
  • Genel karşılıklar/muhtemel zararlar karşılığı [(bankalarda) dayanakları; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik],
  • Teknik karşılıklar (matematiksel karşılıklar/riyazi ihtiyatlar gibi [(sigorta şirketlerinde) dayanağı; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu],
  • Zorunlu karşılıklar/mevduat munzam karşılıkları/genel disponibilite (hazır para) [(bankalarda ve katılım bankalarında mevduat ve katılma hesapları için) dayanakları; 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu, Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ],
  • Yenileme fonu [(amortismana tabi malların satılması halinde, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesinde) dayanağı; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu]

biçiminde sıralanabilir. Burada 6102 sayılı TTK;

  • 519 uyarınca ayrılan, “genel kanuni yedek akçeler” [Yıllık karın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.],
  • 520 uyarınca ayrılan, “şirketin iktisap ettiği kendi pay senetleri için ayrılan yedek akçe ve yeniden değerleme fonları”,
  • 522 uyarınca ayrılan, “çalışanlar ve işçiler lehine yardım akçesi”

de sayılmalıdır.

Ülkemizde, son yıllarda sıklığı üç-dört yıl olmakla birlikte, ortalama sekiz-on yılda bir ‘döviz kuru’ merkezli şoklar yaşanmakta ve bu durum genel ekonominin yanında döviz açık pozisyonu olan, yani mevcut döviz varlığı ve döviz gelirleri döviz borcu ve döviz yükümlüklerinden daha az olan işletmeler üzerinde oldukça olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

En son, yazımızın da konusunu oluşturan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de (kaldı ki, bu Tebliğ de 2018 yılı Ağustos ayında yaşanan döviz kuru şoku sonrasında düzenlenmiştir) bu minvalde kur şoklarından mali durumu olumsuz etkilenmiş firmalar bakımından ‘iyileştirme’ yönlü olumlu düzenlemeler yapılarak, kur farklarının tamamı ile bazı giderlerin yarısının “teknik iflas” hesaplamalarında dikkate alınmayabileceği, hususu belirlenmiştir.

Ancak hal böyle iken, kur şoklarının yarattığı etkilerin bertaraf edilebilmesi açısından daha kalıcı başka önlemlere de gereksinim duyulmaktadır. Kanaatimizce, yukarıda açıkladığımız karşılıklara benzer bir biçimde kur şoklarının etkisini azaltmaya dönük “döviz geliri/gideri ve mevcudu bulunan işletmeler” bakımından;

  • Kur farkı zarar fonu,
  • Kur farkı denge fonu,
  • Kur kaynaklı zarar fonu,
  • Muhtemel kur gideri karşılama fonu
  1. isimlerle, bilançonun pasif tarafında yeni bir müessesenin behemehal ihdas edilmesi zorunlu ve yararlı gözükmektedir. Bu fonun matrah kaynağı; işletmenin elde ettiği “net dönem karı” olabileceği gibi “döviz varlığı ve döviz geliri toplamının belirli bir yüzdesi” (%1 gibi) de olabilir. Kalıcı önlemlerin alınmaması durumunda, yapılan tüm bu düzenlemeler ve iyileştirmelerin mevcut sorunun ötelenmesinden başka bir faydasının olamayacağı, bilakis mevcut sorunu daha da büyütebileceği ve sonraki çözümleri de zora sokabileceği düşünülmektedir.
  2. SONUÇ

Sermaye kaybı ve sermayenin karşılıksız kalması hususlarında, kur şokları sonrasında yaşanmakta olan ekonomik gelişmelerin bir yansıması olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de de önemli değişiklikler yapılmış; değişiklikler öncesinde sadece “kur farkları”nın dikkate alınmayabilmesine dair düzenlemeye, “2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı” da ilave edilmiştir.

Bu değişiklikler ve getirilen yeni hükümler gerek kur şoklarının gerekse 2019 yılı sonundan beri Dünya ve ülkemiz ekonomilerini ve yaşamını fevkalade kötü etkileyen Salgının/Pandeminin işletmelerin mali durumlarına ne denli kötü tesir ettiğini de göstermesi bakımından önemlidir.

Yapılan yeni düzenlemelerin merkezindeki temel kavram ‘zarar’ veya ‘zarar sebebi’ olmuştur. Sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamı, ‘zarar’ ile ilişkilendirilmiş, ‘sermaye tamamlama fonu’ da zarar mahsubu ile bağdaştırılmıştır. Tüm bu yeniliklerin sermaye ortaklıkları bakımından oldukça önemli olduğu düşünülmekte ve alınan bir dizi ekonomik önlemin yanı sıra, yapılan bu düzenlemelerin de işletmelerimizce usulüne uygun biçimde dikkate alınmasında yarar telakki edilmektedir.

Ayrıca, naçizane önerimizin de ilgili idari otoritelerce yapılması muhtemel düzenlemelerde dikkate alınmasının yararlı olabileceği düşünülmektedir.

KAYNAKÇA

Makaleler ve Blog Yazıları

AKBULAK Y, ‘Anonim Şirketler Yönünden Sermaye Kaybı ve Borca Batık Olma Hadiseleri’, 26.11.2020, < https://blog.lexpera.com.tr/anonim-sirketler-yonunden-sermaye-kaybi-ve-borca-batik-olma-hadiseleri/ > erişim tarihi 26 Aralık 2020

TAŞDÖKEN S, ‘Covid-19 Döneminde Sermaye Kaybına Uğrayan Şirketleri Cezalandırmayalım’ < http://www.ismmmd.org.tr/Makale.aspx?MakaleId=176&Covid-19_Doneminde_Sermaye_Kaybina_Ugrayan_sirketleri_Cezalandirmayalim > erişim tarihi 26 Aralık 2020

Mevzuat

Türk Ticaret Kanunu, Kanun Numarası: 6102, Kabul Tarihi: 13.01.2011, RG 14.02.2011/27846

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ, RG 14.09.2018/30536

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, RG 26.12.2020/31346 < https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/12/20201226-6.htm > erişim tarihi 26 Aralık 2020

* Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıda yer alan tüm hatalar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.

[1] TTK m.376 hükmü, şu şekildedir:

“(1) Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.

(2) Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.

(3) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğer ki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi halde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.”

Diğer taraftan, TTK’nın ‘Konkordato’ başlıklı 377’nci maddesi de şöyledir: “(1) Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı, 376 ncı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 sayılı Kanunun 285 inci ve devamı maddeleri uyarınca konkordato da talep edebilir.”

[2] Bu konudaki ayrıntılı açıklamalar için bkz. Yavuz AKBULAK, ‘Anonim Şirketler Yönünden Sermaye Kaybı ve Borca Batık Olma Hadiseleri’, 26.11.2020, < https://blog.lexpera.com.tr/anonim-sirketler-yonunden-sermaye-kaybi-ve-borca-batik-olma-hadiseleri/ > erişim tarihi 26 Aralık 2020 [Anılan yazının “13” numaralı dipnotunda yer alan değerlendirme, şöyledir: “Burada bir hususun vurgulanmasında yarar vardır: 2019 yılı sonlarında başlayan ve tüm Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de halihazırda sürmekte olan Covid-19 salgını nedeniyle neredeyse tüm işletmelerin mali yapıları olumsuz etkilenmiş olup, kur farkı kaynaklı zararlar dahil edilmese dahi borca batıklıktan kurtulamama durumu söz konusudur. Yani şirketlerin teknik iflas ve borç ödeyememe durumları çoktan geçilmiş, doğrudan iflas aşamasına gelindiği gözlenmektedir. Dolayısıyla bu konuların da dikkate alınacağı yeni hukuki düzenlemelere gereksinim duyulduğu düşünülmektedir.”]

[3] Bu Tebliğ, 6102 sayılı TTTK m.210/1 ile 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 446’ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tebliğde geçen;

  1. a) Aktif: Şirketin sahip olduğu dönen ve duran varlıkları,
  2. b) Ara dönem finansal tablo: 3, 6 ve 9 aylık dönem sonları itibarıyla hazırlanmış finansal tabloları,
  3. c) Borç: Öz kaynaklar hariç şirketin aktiflerini finanse ettiği kaynakları,

ç) Kanun: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununu,

  1. d) Kanuni yedek akçe: Kanunun 519’uncu maddesinde düzenlenen yedek akçeyi,
  2. e) Ortak: Anonim şirketlerin pay sahiplerini, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ortaklarını,
  3. f) Serbest yedek akçe: Kanuni yedek akçelerin sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşan kısmı ile kanun ve sözleşme gereği ayrılanlar dışında genel kurulca ayrılmasına karar verilen yedek akçeleri,
  4. g) Şirket: Anonim ve limited şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri,
  5. h) Sözleşme: Anonim şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin esas sözleşmesini, limited şirketlerin şirket sözleşmesini,

ı) Yönetim organı: Anonim şirketlerde yönetim kurulunu, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yöneticiyi veya yöneticileri,

ifade eder.

[4] Bu konuda bkz. Serdar TAŞDÖKEN, ‘Covid-19 Döneminde Sermaye Kaybına Uğrayan Şirketleri Cezalandırmayalım’ < http://www.ismmmd.org.tr/Makale.aspx?MakaleId=176&Covid-19_Doneminde_Sermaye_Kaybina_Ugrayan_sirketleri_Cezalandirmayalim > erişim tarihi 26 Aralık 2020

[5] Değişiklik öncesindeki madde başlığı “Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması halinde genel kurul” idi. Bu hükümden hareketle, önceki düzenlemede “sermaye ve kanuni yedek akçeler” toplamının karşılıksız kalması için herhangi bir ‘sebep’ aranmazken, yapılan yeni düzenleme “karşılıksız” kalmayı ‘zarar’ sebebine bağlamış bulunmaktadır.

[6] Değişiklik öncesi fıkra hükmü şöyleydi: “Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması halinde yönetim organı, bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.”

[7] Önceki ibare Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması şeklinde idi. Böylelikle, sermaye ile kanuni yedek akçelerin toplamının 2/3’ünün zarar sebebiyle karşılıksız kalması hadisesi yerine, “oluşan zarar” sermaye ile kanuni yedek akçelerin toplamının 2/3’ü veya bundan daha fazlası ile ilişkilendirilmiştir. Kanaatimizce, yeni düzenlemeyle, yaşanmakta olan ekonomik vaziyetin mali tablolar üzerinde yarattığı tahribatın bertaraf edilmesi hedeflenmektedir.

[8] Değişiklik öncesinde, bu bendin başında yer alan “Sermayenin üçte biri ile yetinilmesine ve” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. “5” numaralı dipnottaki açıklamalarımız burada da geçerlidir.

[9] “Kalan sermayeyle” ibaresinin, Değişiklik öncesindeki hali “sermayenin üçte biriyle” idi. Yeni getirilen düzenlemelerde “zarar”, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının 2/3’ü veya bundan fazlası ile ilişkilendirildiğinden, yapılan bu düzenlemenin yerinde olduğu düşünülmektedir.

[10] Bu cümle fıkraya Değişiklik ile eklenmiştir.

[11] Bu cümle fıkraya Değişiklik ile eklenmiştir.

[12] Değişiklik öncesinde anılan madde şöyleydi: “(1) Genel kurul tarafından;

  1. a) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verilebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında artırılan sermayenin en az dörtte birinin ödenmesi şarttır.
  2. b) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında sermayenin en az yarısını karşılayacak tutarın tescilden önce ödenmesi zorunludur.”

[13] Geçici maddeye Değişiklik ile eklenen “kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı” ibaresinin, değişiklikten önceki hali “kur farkı zararları” şeklinde idi.

[14] Yani, yapılacak hesaplamada, kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının dikkate alınması ihtiyaridir.

[15] Bu cümle geçici madde metnine Değişiklik ile eklenmiştir.

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.