“ABD Yüksek Mahkemesi’nin ‘Facebook Kullanıcı Verilerinin İfşa Edilmesi’ Davasını Kabul Etmesi” Üzerine

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Yüksek Mahkemesi, Facebook kullanıcı verilerinin ‘Cambridge Analytica’ tarafından kötüye kullanıldığı iddiasıyla bağlantılı olarak risk faktörü açıklamalarını içeren bir davayı ele almayı kabul etmiştir. Anılan dava, şirketlerin risklerin gerçekleştiği geçmiş olaylarla ilgili risk faktörlerinde neleri açıklaması gerektiği sorusu üzerine Bölge Mahkemesi’nin bölünmesini ele alacaktır. Facebook’un temyiz başvurusu (writ of certiorari) dilekçesinde belirttiği gibi, davanın ortaya çıkardığı sorun, geçmiş olay şirketin devam eden veya gelecekteki işleri için mevcut bir risk teşkil etmese bile, riskin geçmişte gerçekleşmelerini ifşa etmemesi durumunda risk faktörü açıklamalarının yanıltıcı olup olmadığıdır. Davanın kendisi önemlidir çünkü gizlilik sorunlarından kaynaklanan potansiyel menkul kıymetler yasası yükümlülükleri hakkında önemli konuları gündeme getirmektedir ve Yüksek Mahkeme’nin davayı değerlendirmesi, kurumsal risk faktörünün ifşa edilmesine ilişkin süregelen önemli endişeleri giderebilir[1].

1. Hadisenin Arka Planı

Bu dava, Facebook-Cambridge Analytica Kullanıcı Verileri Skandalı’ndan (Facebook-Cambridge Analytica data scandal[2]) kaynaklanmaktadır. Cambridge Analytica’nın, 2016 tarihli ABD Başkanlık seçimleri ile bağlantılı olarak seçmenleri hedeflemek için Facebook kullanıcı verilerini uygunsuz bir şekilde kullandığı iddia edilmektedir. Buna ilişkin haberler, Cambridge Analytica’nın Facebook kullanıcı verilerini kullandığını ortaya çıkarmıştır. Ancak daha sonra ihbara dayalı bir haberde, Cambridge Analytica’nın verileri ne ölçüde kullandığı ve Facebook’un kötüye kullanımın farkına varıp Cambridge Analytica’dan verileri yok etmesini istemesine rağmen verileri kullanmaya devam ettiği ortaya çıkarılmıştır.

Facebook yatırımcıları, Facebook’a (ki, şu anda Meta olarak bilinmektedir) ve onun bazı yöneticilerine ve yetkililerine karşı çeşitli toplu davalar açmıştır. Davalar (daha sonra birleştirilmiştir), Yüksek Mahkeme’nin ele almayı kabul ettiği konularla büyük ölçüde ilgili olan, şirketin risk faktörü açıklamalarında yetkisiz kullanıcı verilerinin şirkete yönelik risklerine değindiği de dâhil olmak üzere bir dizi iddiayı gündeme getirmiştir. Açıklamada riskin varsayımsal olarak sunulduğu ancak gerçekte zaten gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Bölge Mahkemesi, sanıkların reddi taleplerini kabul ederken, davacı temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Bu mecrada[3] da tartışıldığı üzere, 18 Ekim 2023 tarihli görüşünde, Yargıç Bumatay’ın kısmen karşı çıktığı Dokuzuncu Daire, Bölge Mahkemesi’nin reddini kısmen onamış, kısmen de bozmuştur. En önemlisi, temyiz mahkemesinin alt mahkemeyi geri çevirmesi ve davacıların, Facebook’un Cambridge Analytica’nın kullanıcı verilerini kötüye kullanması hakkında bildikleri hakkında neleri ifşa ettiğine ilişkin iddialarına ilişkin davayı yeniden başlatmasıdır. Temyiz mahkemesi Yüksek Mahkeme’nin davayı değerlendirmesi açısından en büyük öneme sahip olan şu ifadeleri kullanmıştır: “Facebook, kullanıcı verilerinin kötüye kullanılması ihtimalini bu zaten gerçekleşmişken ‘tamamen varsayımsal’ olarak sunmuş olduğundan, böyle bir ifade ‘her ne kadar yanıltıcı olsa da’ ortaya çıkan zararın büyüklüğü hâlâ bilinmiyordu.”

2. Temyiz Dilekçesi

Facebook, 04 Mart 2024 tarihinde, bir temyiz başvurusu için Yüksek Mahkeme’ye bir dilekçe sunmuştur[4]. Facebook, dilekçesinde Dokuzuncu Daire heyetinin kararının hatalı olduğunu savunmuş ve Yüksek Mahkeme’nin şu soruyu incelemesini istemiştir: “Risk açıklamaları, geçmişte bir riskin gerçekleştiğini açıklamadıklarında, yanlış veya yanıltıcı mıdır? Bu geçmiş olay, devam eden veya gelecekteki ticari zarara ilişkin bilinen bir risk taşımıyor mu?” (Facebook ayrıca Mahkemeyi zararın nedenselliği iddiası ile ilgili ikinci bir soruyu ele almaya davet etmiş, ancak Mahkeme yalnızca ilk soruyu ele almayı kabul etmiştir.)

Mahkemenin davayı ele almasını isteyen Facebook, Bölge mahkemelerinin önceki olaylarla ilgili olarak hangi risk faktörünün açıklanması gerektiği konusunda fikir ayrılığına düştüğünü ileri sürmüştür. Facebook, bu davadan önce Bölge Mahkemelerinin farklı yaklaşımlar geliştirdiklerini savunmuştur: Altıncı Daire, geçmiş olaylara ilişkin herhangi bir risk faktörünün açıklanmasını gerektirmemekte ve diğer altı daire, yalnızca şirketin geçmiş olayların işe zarar vereceğini bilmesi durumunda risk faktörü açıklamalarını zorunlu kılmaktadır. Facebook, bu davada, iki yargıçtan oluşan bir heyetin, Facebook’a göre, geçmiş olay bilinen bir ticari zarar tehdidi teşkil etmese bile ‘aşırı, aykırı’ bir pozisyon benimsediğini öne sürmüştür.

Dokuzuncu Daire standardının hiçbir anlam ifade etmediğini ve risk faktörü açıklamalarının yatırımcılar için daha az yararlı hale gelmesine yol açacağını, çünkü bu durumun onları güncel bir ilgisi olmayan geçmiş olaylarla ilgili ilgisiz bilgiler arasında boğacağını iddia etmenin yanı sıra ve aynı zamanda “davacıları, bir şirketin ifşa sırasında önemli olduğunu bilmesi için hiçbir neden bulunmayan olaylara hisse senedi düşüşü sonrasında önem atfederek sonradan dolandırıcılığı savunmaya teşvik edecektir.”

Dilekçeye karşı çıkan davacılar ilk olarak Facebook’un, davanın sunduğu sorunun, önceki olayın bilinen mevcut veya gelecekteki herhangi bir risk içermediği yönünde hatalı bir önermeye dayandığını öne sürdüğünü savunmuştur[5]. Davacılar, Dokuzuncu Daire’nin görüşünün tam tersi olduğunu ileri sürmektedirler. Davacılar ayrıca aslında daire bölünmesi olmadığını ve aslında daire kararlarının uzlaştırılabileceğini ve Dokuzuncu Daire’nin kararının da tutarlı olduğu -davacıların iddiasına göre her davada mahkemeler-, bir riskin hâlihazırda meydana gelmiş olması halinde varsayımsal olarak sunulamayacağına karar vermiştir.

Birçok taraf Facebook’un dilekçesini desteklemek için ortak veriler sunmuştur. Örneğin, ABD Ticaret Odası bir dost brifinginde[6] Dokuzuncu Daire’nin kararının “geriye dönüp bakıldığında halka açık bir şirketin faaliyetlerine zarar verdiği söylenebilecek her olayın, şirketin olayı daha önce açıklaması gerektiğini iddia eden menkul kıymet dolandırıcılığı iddialarını doğuracağını garanti eder. Bu sonuca karşı savunma yapmanın tek yolu olarak şirketler, gelecekteki risk açıklamalarını geçmiş olayların açıklamalarıyla şişirmek zorunda kalacaklardır -hatta şirketin işleri üzerinde gerçek dünyada herhangi bir etkisi olacağına inanmadıkları olaylar bile.”

ABD Yüksek Mahkemesi, 10 Haziran 2024 tarihinde temyiz kararını vermiştir. Dava, Ekim ayında başlayacak olan 2024-2025 dönemi için Mahkemenin gündeminde olacaktır.

3. Tartışma

ABD Yüksek Mahkemesi’nin bir menkul kıymetler davasını ele almayı kabul etmesi her zaman önemlidir. Mahkeme bu kadar çok menkul kıymet davasını ele almamaktadır ve Mahkemenin menkul kıymet yasaları konusunda görüş bildirmesi için çağrılacağı herhangi bir durum dikkate değerdir. Ayrıca, ABD Yüksek Mahkemesi ne zaman bir menkul kıymet davası ele alsa, Mahkemenin menkul kıymet davaları dünyasını sarsacak bir yaklaşım getirme ihtimali her zaman vardır. (Örneğin Morrison davasını ve sonrasını düşünün.)

Yüksek Mahkeme’nin bu davayı ele almayı kabul etmesi özellikle önemlidir. Menkul kıymet şikâyetlerinde sanıkların hâlihazırda gerçekleşmiş olduğu iddia edilen riskleri varsayımsal olarak sunduğu yönündeki iddialar hiç de alışılmadık bir iddia değildir. Oldukça yüksek profilli bir dava bağlamında Mahkemenin bu tür iddialar karşısında ne yapacağını görmek ilginç olacaktır. Mahkemenin bu davaya ilişkin kararı, genel olarak risk faktörlerinin açıklanması açısından da daha büyük bir öneme sahip olabilir.

Mahkemenin bu davayı ele almasının en azından bir nedeni daha önemli olabilir. Bunun nedeni, bu davanın özünde mahremiyet ile ilgili olmasıdır. Cambridge Analytica’nın (ve buna bağlı olarak Facebook’un) işlediği iddia edilen temel hata, Facebook kullanıcılarının gizlilik haklarının ihlalidir. Uzun zamandır gizlilik ile ilgili konuların kurumsal ve menkul kıymet davalarına maruz kalmanın yeni ve önemli bir alanını temsil edebileceğini düşünüyordum. Bu dava, mahremiyet ile ilgili konuların menkul kıymet davalarına nasıl dönüşebileceğinin en belirgin örneklerinden biri olmuştur. Biliyorum, biliyorum, Yüksek Mahkeme davası gizlilik meseleleriyle ilgili olmayacaktır. Ancak davanın herhangi bir kısmı Yüksek Mahkeme’nin incelemesinden sağ çıkarsa, dava riskinin kaynağı olarak mahremiyet sorunları hakkında önemli sonuçlar doğurabilir.

Her hâlükârda, bu dava şu anda bir sonraki dönem için Mahkeme’nin gündeminde ve izlemesi ilginç olacaktır.

[1] Facebook’un dilekçesini kabul eden “Facebook Inc. – Amalgamated Bank” davasındaki Mahkemenin 10 Haziran 2024 tarihli kararı için bkz. <https://www.supremecourt.gov/orders/courtorders/061024zor_d18f.pdf>

[2] <https://en.wikipedia.org/wiki/Facebook%E2%80%93Cambridge_Analytica_data_scandal>

[3] <https://www.dandodiary.com/2023/10/articles/securities-litigation/ninth-circuit-revives-in-part-facebook-privacy-related-suit/>

[4] <https://www.supremecourt.gov/DocketPDF/23/23-980/302143/20240304124120337_Meta%20Petition%20for%20Certiorari.pdf>

[5] <https://www.supremecourt.gov/DocketPDF/23/23-980/308604/20240429164310957_23-980%20Brief.pdf>

[6] <https://www.supremecourt.gov/DocketPDF/23/23-980/306829/20240405105046442_23-980%20Chamber%20%20%20SIFMA%20Amicus%20FINAL.pdf>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.