Amaçlı Girişimler’e İlişkin Yeni Bir Teori

Yeni bir makalede, kâr amacı gütmeyen kuruluşların neden hayatta kalıp geliştiğini açıklamak için yeni bir “amaçlı girişim” teorisi (theory of purposeful enterprise) sunuluyor. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar (nonprofit enterprises), bağışlardan ziyade esas olarak operasyonlar yoluyla gelir elde eden kuruluşlar olarak tanımlanıyor.[1] Patagonia, Novo Nordisk, IKEA, Carlsberg, Anthropic, OpenAI (şimdilik) ve çoğu hastane ve üniversite bu kategoriye giriyor.

Kâr amacı gütmeyen ‘OpenAI’nin bu sonbaharda kâr amacı güden bir yapıya geçeceğini duyurması, varoluşsal bir soru da dâhil olmak üzere kâr amacı gütmeyen form hakkında önemli soruları gündeme getirmiştir: Şirket işletmeleri neden kâr amacı gütmeyen kuruluş olarak kurumsallaşmayı seçiyor? Kâr amacı gütmeyen işletmeler, hissedar kontrolünün eksikliğinden kaynaklanan verimsizliklere rağmen neden birçok sektörde var oluyor ve gelişiyor?[2]

Elli yıl boyunca, bu soruyu Henry Hansmann’ın kâr amacı gütmeyen kuruluş formuna ilişkin çığır açıcı makalesi yanıtlamıştır. “Sözleşme başarısızlığı” teorisinde (contract failure theory), belirli sektörlerde alıcılar ve satıcılar arasında bir bilgi asimetrisinin var olduğu ileri sürülmektedir. Kâr amacı gütmeyen kuruluş formu, tüketicilere işletmenin köşe tutmayacağına dair güvence sağlar. Örneğin, tüketiciler kâr amacı gütmeyen okulları tercih edebilir çünkü tüketiciler kâr amacı gütmeyen kuruluşların kârdan ziyade eğitimi önceliklendirme olasılığının daha yüksek olduğuna inanırlar.

Hansmann’ın teorisi zarif ve önemli bir açıklayıcı güce sahip olmakla birlikte, dünya değişmiştir ve Hansmann’ın paradigmatik örneklerindeki bilgi asimetrileri büyük ölçüde azalmıştır. Örneğin üniversite sıralamaları tüketicilere üniversiteler hakkında bol miktarda bilgi sunar. Sadece bu değil, diş hekimliği uygulamaları gibi bilgi asimetrisiyle dolu sektörler çoğunlukla kâr amacı güder. Patagonia gibi bilgi asimetrisi az olan sektörlerdeki şirketler de kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak organize edilmiştir.

Amaçlı girişim teorisi, kâr amacı gütmeyen işletmelerin şaşırtıcı başarısını açıklayabilir. Yönetim bilimi ve davranışsal ekonomiden edinilen içgörülerden yararlanarak, kurumsal amacın hem başlangıçta kâr amacı gütmeyen biçimin seçilmesinde hem de kâr amacı gütmeyen kuruluşun zaman içindeki başarısında önemli bir rol oynayabileceği öne sürülmektedir.

Makalede, amaçlı girişimin kâr amacı gütmeyen kuruluş için önemli olduğu birkaç özel yol tanımlanıyor:

  • Kâr/amaç ilişkisinin tersine çevrilmesi (inversion of the profit/purpose relationship): Tipik bir kâr amacı güden şirkette, yönetimin görevi hissedarlar için değeri maksimize etmektir. Bu, kârın amacı yönlendirdiği anlamına gelir. Kâr amacı gütmeyen bir şirkette ise, bu ilişki tersine döner: Amaç kârı yönlendirir. İster yükseköğrenim ister ucuz modüler mobilya sunmak olsun işletmenin amacı, organizasyonun yaptığı her şeyin temelini oluşturur ve organizasyonun amacına odaklanmasını sağlar.
  • Motivasyon olarak amaç (purpose as motivation): Amaçlı girişim, çalışanları organizasyonun misyonunu ilerletmek için sıkı çalışmaya motive edebilir. Bu motivasyon ayrıca hisse senedi temelli tazminatın yerini alabilir. Gerçekten de, hissedar kontrolü ve performansa dayalı ödeme bu olumlu teşvik etkisini zayıflatabilir. Bu içgörü, kâr amacı gütmeyen formun, kuruluşun amacını yükselterek yönetsel temsilcilik maliyetlerini azaltabileceğini öne sürmektedir.
  • Hissedar izleme ve yaptırımı yerine amaç (purpose as a substitute for shareholder monitoring and enforcement): Benzer şekilde, iyi tanımlanmış, otantik ve belirli bir amaç hissedar izlemenin yerine geçebilir. Örneğin, paydaşlar ve çalışanlar, bu amaç yeterince açık ve belirli olduğu sürece kâr amacı gütmeyen kuruluşları amaçlarına bağlı tutabilirler.
  • Dış etkilerden izolasyon (insulation from outside influence): Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, hissedar eksikliği nedeniyle kurumsal kontrol pazarından da izole edilmiştir.[3] [3] Bu izolasyon iki ucu keskin bir kılıçtır çünkü hissedar etkisi, yönetsel temsilcilik maliyetlerini caydırmada önemli bir rol oynar. Bir yandan izolasyon, zamanla daha fazla istikrara ve yönetimin amaca odaklanmasına yol açabilir. Öte yandan ise, hissedar etkisinin olmaması, kurumsal yönetişimde onlarca yıllık araştırmanın uyardığı gibi, verimsiz operasyonlara yol açabilir.

Kâr amacı gütmeyen girişimler tüm işletmeler için mükemmel bir uyum değildir. Aslında, bu analiz büyük ölçüde tanımlayıcıdır. Teori, belirli kâr amacı gütmeyen girişimlerin neden zamanla başarılı olabileceğini ve hatta kâr amacı güden rakiplerini geride bırakabileceğini açıklamaya çalışır; tüm şirketlerin kâr amacı gütmeyen kuruluşlar haline gelmesi veya hissedar kontrolünün yerine amacı kullanması gerektiğini önermez.

Anılan teori ayrıca, bir şirketin toplumdaki amacı hakkındaki tartışma da dâhil olmak üzere, şirketler hukuku ve şirket yönetimindeki temel tartışmalara ışık tutmaktadır. Geleneksel bilgelik, şirketlerin hissedarlarının yararına yönetilmesi gerektiğini öne sürse de, alternatif paydaş yönetimi teorilerinin savunucuları zemin kazanmaktadır. Hissedar önceliği savunucuları, yönetimin kârdan başka bir amacı takip etmesini sağlamanın disiplini zayıflatacağını ve kontrolden çıkan temsilci maliyetlerine yol açacağını savunarak, paydaşlığa olan bu ilgiyi dehşetle karşılamışlardır. Kâr amacı gütmeyen işletmelere ilişkin bu analiz farklı bir senaryo sunuyor: yaygın örgütsel verimsizlikten ziyade uzun süreli ekonomik başarı. Bu nedenle, söz konusu makale, hissedarlara karşı hesap verebilirliğin temsilci maliyetlerine yanıt vermenin ve verimli işletmeyi teşvik etmenin tek veya en iyi yolu olduğunu iddia eden akademisyenlere önemli bir karşı ağırlık sağlamaktadır.

[1] Terim, kâr amacı güden, kâr amacı gütmeyen kuruluşların sahibi olduğu ve kontrol ettiği, “işletme/girişim/şirket vakıfları” (enterprise foundations) olarak bilinen işletmeleri de kapsayacak şekilde geniş bir şekilde tanımlanıyor.

[2] Makalede, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara fayda sağlayan vergi yasalarını ve kâr amacı gütmeyen operasyonları engelleyen diğer düzenlemeler büyük ölçüde bir kenara bırakılarak, organizasyon formu seçimine odaklanılıyor. Ancak, verginin kâr amacı gütmeyen kuruluşlara amacı yükseltme ve kârları kuruluşa yeniden yatırma konusunda teşvik sağlamada önemli bir rol oynadığı ve bu nedenle amaçlı girişimin faydalı yönlerini teşvik ettiği belirtiliyor.

[3] Hershey Şirketi, Mondelez’in şirketin hoşuna gitmeyen bir teklifiyle yaklaşılması ve kâr amacı gütmeyen kuruluşun basitçe hayır demesiyle bu olgunun güncel bir örneğini sunmaktadır. Bkz. Hershey’s Main Owner Rejects Mondelez Offer as Too Low, Reuters, <https://www.reuters.com/markets/deals/hersheys-main-owner-rejects-mondelezs-offer-too-low-bloomberg-news-reports-2024-12-11/> (11 Aralık 2024).

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.