1. Giriş
Toplumu oluşturan ihtiyaç sahibi gerçek kişilere, ekonomik ve sosyal alanda hizmet ve yardımların ulaştırılması amacıyla kar amacı gütmeksizin topluma doğrudan hizmet götüren, ulusal ve uluslararası toplum projeleri ve kampanyaları gerçekleştiren hayır kurumlarına yapılan ayni ve nakdi yardımlara “bağış” denir.
Bağış nakdi ve ayni olmak üzere iki çeşittir: Para ya da altın gibi ziynet olarak yapılan bağışlara “nakdi”; eşya, hizmet, yakacak, bedelsiz kullandırma gibi parasal olmayan bağışlara da “ayni” bağış denir. “Yardım” ise, kendi gücünü ve olanaklarını başka birinin iyiliği için kullanmak biçiminde tanımlanabilir.
Esasen hukuk sistemimizde “bağış(lama)” konusu, 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun[1] 285-298 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre, bağışlama, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama değildir. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz. Fiil ehliyetine[2] sahip olan herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağış(lama) yapabilir. Bağışlamayı izleyen 1 yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir. Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı olarak yapılmasına bağlıdır. Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, “elden bağışlama” hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz. Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur. Bağışlama, bir koşula bağlanarak yapılabilir. Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara ağır kusuru ile sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir. Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla sorumlu olur.
Bu yazıda, bağış ve yardımların anonim şirketler yönünden vergi vb. kanunlar karşısındaki durumu ile halka açık anonim şirketler ve bankalar için özel kanunlarda ve/veya ikincil mevzuatta öngörülen bazı sınırlamalar üzerinde durulacaktır.
2. Bağış ve Yardımlara İlişkin Düzenlemeler
2.1. Vergi Alanındaki Bağış ve Yardımlar[3]
Bağış ve yardımlar konusu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) “Diğer indirimler” başlıklı 89’uncu maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) “Diğer indirimler” başlıklı 10’uncu maddesinde düzenlenmiştir.
193 sayılı GVK’nın 89’uncu maddesinin birinci fıkrasının “4”, “5”, “6”, “7”, “8”, “10” ve “11”inci bentlerine göre;
a) Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler ile kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin %5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için %10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar (buna, “sınırlı indirim sağlanan bağış ve yardımlar” da denilebilir)[4];
b) Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamı;
c) Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı;
ç) Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan ya da Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen; a) Kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine, b) Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına, c) Yazma ve nadir eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına, d) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması ve nakil işlerine, e) Kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına, f) Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirtilmesi çalışmalarına, g) Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına, h) 2863 sayılı Kanun kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına, i) Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatın tedariki ile film yapımına, j) Kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültürel ve sanatsal etkinliklerin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon çalışmalarına, ilişkin harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların %100’ü (Bakanlar Kurulu, bölgeler ve faaliyet türleri itibariyle bu oranı yarısına kadar indirmeye veya kanuni oranına kadar çıkarmaya yetkilidir);
d) 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 17.06.1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının; amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için %50’si,
e) Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni veya nakdi bağışların tamamı,
f) İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneği’ne ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti’ne makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı
Gelir Vergisi matrahının tespitinde, gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden indirilebilir.
Bağış ve yardımın nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu teşkil eden mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, yoksa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek değeri esas alınır (GVK m.89/3).
Yine, GVK’nın “İndirilecek Giderler” başlıklı 40’ncı maddesinin 10 numaralı bendine göre “Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedeli” safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek gider olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca, 21.03.2004 tarihli ve 25409 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 251 seri no’lu GVK Genel Tebliği’ne göre gıda maddesi bağışının dernek veya vakfa yapılmış olması gerekmektedir. İhtiyacı bulunanlara doğrudan veya başka organizasyonlar aracılığıyla yapılacak gıda yardımlarının yukarıda belirtilen maddeler kapsamında yapılmış bağış olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bağışı kabul edecek dernek veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması gerekmektedir. Bununla beraber, dernek veya vakfın başka alanlarda da faaliyet gösteriyor olmasının, kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamasının uygulama açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışların gıda maddesi niteliğinde olması gerekmektedir. Yapılacak bağışlar şartlı olarak (bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere) yapılmalıdır. Gıda maddesi niteliğini taşımayan veya şartlı olarak yapılmayan bağışlar, gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağış olarak değerlendirilmeyecektir. GVK’nın 40’ıncı maddesine eklenen hüküm çerçevesinde indirim konusu yapılacak bağışlar, bağışa konu mal bedeli VUK’un 232’nci maddesinde belirtilen fatura düzenleme sınırının altında kalsa dahi mutlaka fatura ile belgelendirilecek ve ayrıca taşıma için sevk irsaliyesi düzenlenecektir. Bağışlanan mala ilişkin bilgileri eksiksiz olarak içerecek fatura, bağış yapılan dernek veya vakıf adına düzenlenecektir. Mal bedeli olarak faturada, bağışa konu malın maliyet bedeli (yüklenilen katma değer vergisi hariç) yazılı olacaktır. Faturada “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır.” ibaresinin yer alması zorunludur. GVK’nın 89’uncu maddesinde yapılan düzenleme çerçevesinde, yıllık beyannamede yer alacak gelir vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılacak işlemlerde bağışı yapan tarafından bir belge düzenlenmesine gerek bulunmamakta olup, varsa bağış yapılan malın edinimine ilişkin belgelerin saklanması zorunludur. Dernek ve vakıflar kendi mevzuatlarının öngördüğü belgeleri düzenleyecek ve bağış yapanlara bir örneğini vereceklerdir. Ticari faaliyetle uğraşanlarca düzenlenen faturalar dernek ve vakıf tarafından muhafaza edilecektir. Ticari işletmeye dahil malların (gıda maddelerinin) bağışlanması durumunda bu malların maliyet bedeli GVK’nın 40’ıncı maddesi çerçevesinde gider kaydedilir. Bu işlem, faturanın bir yandan gelir bir yandan da gider kaydedilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Gıda bankacılığı kapsamında yapılan bağışlar 3065 sayılı KDVK’nın 17/2-b maddesine göre katma değer vergisinden müstesnadır. Katma değer vergisi mükellefleri, bir vergilendirme döneminde yaptıkları bağışların toplam tutarını ilgili dönem beyannamesine dahil etmek suretiyle beyanda bulunacaklardır. Aynı Kanun’un 30/a ve 32’nci maddelerine göre, kısmi istisna mahiyetindeki bu teslimin (gıda maddesi bağışlarının) bünyesine giren katma değer vergisi tutarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, bağışın yapıldığı dönemde, bağışlanan gıda maddelerinin iktisabı dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisi tutarının hesaplanması ve aynı döneme ait katma değer vergisi beyannamesine dahil edilmesi, aynı tutarın defter kayıtlarında “indirim KDV” hesaplarından çıkarılarak, gider hesaplarına aktarılması gerekmektedir. Bağışlanan gıda maddelerinin işletmeye dahil olmaması halinde ise, söz konusu malın maliyet bedeli (KDV dahil) GVK’nın 89’uncu maddesi çerçevesinde yıllık beyannamenin bağış ve yardımlara ilişkin bölümüne yazılarak gelir vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınacaktır.
Diğer taraftan, 5520 sayılı KVK’nın 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının “c”, “ç”, “d”, “e” ve “f” bentlerine göre;
a) Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının %5’ine kadar olan kısmı;
b) Yukarıda sayılan kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamı;
c) Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan veya Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen ya da desteklenmesi uygun görülen; 1) Kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine, 2) Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarîsi ve somut olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına, 3) Yazma ve nadir eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına, 4) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması ve nakil işlerine, 5) Kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına, 6) Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına, 7) Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına, 8) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına, 9) Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve faaliyetler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına, 10) Kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültür ve sanat faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon çalışmalarına, ilişkin harcamalar ile makbuz karşılığı yapılan bağış ve yardımların %100’ü;
ç) Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdi bağışların tamamı;
d) İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneği’ne ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti’ne makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış veya yardımların tamamı
Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilir.
Bağış ve yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu oluşturan mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse VUK hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değeri esas alınır (5520 sayılı KVK m.10/2).
Diğer taraftan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (KDVK) “Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar” başlıklı 17’nci maddesine göre;
1. Kültür ve Eğitim Amacı Taşıyan İstisnalar: Genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların; a) ilim, fen ve güzel sanatları, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetleri, b) tiyatro, konser salonu, kütüphane, sergi, okuma ve konferans salonları ile spor tesisleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kültür ve eğitim faaliyetlerine ilişkin teslim ve hizmetleri;
2. Sosyal Amaç Taşıyan İstisnalar: a) yukarıda sayılan kurum ve kuruluşların hastane, nekahathane, klinik, dispanser, prevantoryum, sanatoryum, kan bankası ve organ nakline mahsus bankalar, anıtlar, botanik ve zooloji bahçeleri, parklar ile veteriner, bakteriyoloji, seroloji ve distofajin laboratuvarları gibi kuruluşlar, öğrenci veya yetiştirme yurtları, yaşlı ve sakat bakım ve huzurevleri, parasız fukara aşevleri, düşkünevleri ve yetimhaneleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kuruluş amaçlarına uygun teslim ve hizmetleri ile bunlardan sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerine yapacakları teslim ve hizmetler; b) 08.02.2007 tarihli ve 5580 sayılı Kanun hükümlerine tabi özel okullarca bedelsiz verilen eğitim, öğretim hizmetlerinde ilgili dönemdeki kapasitelerinin %10’unu, 24.03.1950 tarihli ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanuna Ek Kanun ile 30.04.1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulan öğrenci yurtları tarafından bedelsiz verilen yurt hizmetlerinde ilgili dönemdeki kapasitelerinin %10’unu, üniversite ve yüksekokullarda ise %50’sini geçmemek üzere verilen bedelsiz eğitim ve öğretim hizmetleri, kanunların gösterdiği gerek üzerine bedelsiz olarak yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifaları ile fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin teslimi
Katma Değer Vergisinden istisna edilmiştir.
2.2. Diğer Bazı Özel Kanunlardaki Bağış ve Yardımların Durumu
193 sayılı GVK, 5520 sayılı KVK ve 3065 sayılı KDVK’nın yanı sıra, daha birçok özel kanunda bağış ve yardımlara ilişkin düzenlemeler bulunmakta olup, aşağıda yer alan yasalardaki hükümler uyarınca yapılacak olan bağış ve yardımlar da gelir ve kurumlar vergisinden indirim konusu yapılabilmekte olup, tarafımızca yapılan mevzuat taraması sonucunda elde edilebilen bilgilere göre oluşturulan tablo aşağıda yer almaktadır.
2.3. Bağışlara İlişkin Kısıtlama İçeren Bazı Düzenlemeler
2.3.1. Sermaye Piyasası Mevzuatındaki Durum
Bilindiği üzere, 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPKn) “Kar payı ve bedelsiz pay dağıtımı ile bağış yapılması” başlıklı 19’uncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, halka açık anonim ortaklıklar tarafından bağış yapılabilmesi veya pay sahibi dışındaki kişilere kardan pay dağıtılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunması şarttır. Yapılacak bağışın sınırı halka açık anonim ortaklık genel kurulunca belirlenir. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), bağış tutarına üst sınır getirmeye yetkilidir. Ortaklıkların ilgili mali yıl içinde yapmış olduğu bağışlar, dağıtılabilir kar matrahına eklenir.
Burada dikkat çeken bir husus da, örtülü kazanç aktarımı yasağı olup, 6362 sayılı SPKn’nun “Örtülü kazanç aktarımı yasağı” başlıklı 21’inci maddesine göre; “Halka açık anonim ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları[5] ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının; yönetim, denetim veya sermaye bakımından doğrudan veya dolaylı olarak ilişkide bulundukları gerçek veya tüzel kişiler ile emsallerine uygunluk, piyasa teamülleri, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek gibi işlemlerde bulunmak suretiyle karlarını veya malvarlıklarını azaltarak veya karlarının veya malvarlıklarının artmasını engelleyerek kazanç aktarımında bulunmaları yasaktır. Halka açık anonim ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, esas sözleşmeleri veya iç tüzükleri çerçevesinde basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca karlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin karlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamaları da örtülü kazanç aktarımı sayılır. Halka açık anonim ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları, ilişkili taraf işlemlerinin emsallerine, piyasa teamüllerine, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine uygun şartlarda gerçekleştirilmiş olduğunu belgelemek ve bu durumu tevsik edici bilgi ve belgeleri en az 8 yıl süre ile saklamak zorundadırlar…Kazanç aktarımının Kurulca tespiti halinde halka açık anonim ortaklıklar, kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıkları, Kurulca belirlenecek süre içinde kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflardan, aktarılan tutarın kanuni faizi ile birlikte mal varlığı veya karı azaltılan ortaklığa veya kolektif yatırım kuruluşuna iadesini talep eder. Kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflar Kurulca belirlenecek süre içinde aktarılan tutarı kanuni faizi ile birlikte iade etmek zorundadır. Örtülü kazanç aktarımı yasağının ihlali ile ilgili (SPKn) 94’üncü ve 110’uncu maddeler ile ilgili mevzuatta öngörülen hukuki, cezai ve idari yaptırımlar saklıdır.”
SPK’nın 23.01.2014 tarihli ve 28891 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan II-19.1 sayılı Kar Payı Tebliği’nin ‘Bağışlar’ başlıklı 6’ncı maddesi şöyledir:
“(1) Ortaklıklar tarafından bağış yapılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunması şarttır. Yapılacak bağışın sınırı, esas sözleşmede belirtilmeyen durumlarda genel kurulca belirlenir. Kurul, bağış tutarına üst sınır getirmeye yetkilidir. Ortaklıkların ilgili hesap dönemi içinde yapmış olduğu bağışlar dağıtılabilir kar matrahına eklenir.
(2) Bu madde hükmü çerçevesinde yapılacak bağış ve ödemelerin, Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya duyurulması ve olağan genel kurulda ortakların bilgisine sunulması zorunludur.
(3) Kurulun örtülü kazanç aktarımı yasağına ilişkin düzenlemeleri ve uyulması zorunlu kurumsal yönetim ilkeleri saklıdır.”
Anılan düzenlemede, halka açık anonim şirketler açısından bağışta bulunmada bazı koşullar öngörülmekte, ancak bağışın tutarına ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Bağışın koşulları ise şöyledir:
- Esas sözleşmede hüküm bulunması;
- Yapılacak bağış ve ödemelerin kamuya duyurulması;
- Yapılacak bağış ve ödemelerin olağan genel kurulda ortakların bilgisine sunulması ve
- SPK’nın örtülü kazanç aktarımı yasağına ilişkin düzenlemelerine uyulması.
Bağış konusunda SPK’nın Kar Payı Rehberi’nin “Kar Payı Dağıtım Tablosuna İlişkin Açıklamalar” bölümünde 9 no.lu maddeye [https://spk.gov.tr/data/61e36c231b41c61270320816/859e4db6594df9526ad7142bdd5d9c02.pdf] de bakılabilir.
Diğer yandan, ülkemizde 06 Şubat 2023 tarihinde cereyan eden Kahramanmaraş Pınarcık ve Elbistan Depremleri sonrasında istihsal edilerek Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 09.02.2023 tarihli ve 2023/9 sayılı Bülteninde [https://spk.gov.tr/data/63e538958f95db0968f0b932/9-2023.pdf] yayımlanan SPK Karar Organının 09.02.2023 tarihli ve 8/174 sayılı Kararı şöyledir:
“06.02.2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ili (Kahramanmaraş, Kilis, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana) etkileyen depremler nedeniyle bağışta bulunmak isteyen şirketler bakımından, diğer mevzuatın yardım ve bağış yapılmasına ilişkin düzenlemeleri saklı kalmak kaydıyla;
1) Bağış yapmak isteyen ancak genel kurullarınca belirlenmiş bağış tutarı yeterli olmayan ve/veya hiç belirlenmemiş olan halka açık ortaklıkların;
a) Yönetim kurulu kararı ile varsa genel kurul kararında belirlenen sınırı aşacak; böyle bir sınır belirlenmemişse, yönetim kurulu kararında öngörülecek tutarda bağış yapabilecekleri,
b) Yönetim kurulu kararı ile yapılacak bağış ve ödemelerin tutarı ve bağış yapılan tarafın, Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya duyurulması gerektiği,
c) Söz konusu yönetim kurulu kararının yapılacak ilk genel kurul toplantısında pay sahiplerinin onayına sunulması gerektiği
hususlarında bilgilendirilmelerine;
2) III-39.1 sayılı ‘Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ’in 56’ncı maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan sınırın hesaplanmasında, yatırım hizmet ve kuruluşlarına ilişkin diğer düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, aracı kurumlar tarafından deprem dolayısıyla yapılan bağışların dikkate alınmamasına;
3) Menkul kıymet yatırım ortaklıkları, gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve halka açık girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının Kurulumuzun halka açık şirketlere ilişkin düzenlemelerine de tabi olmaları nedeniyle, anılan ortaklıklar için de (1) no.lu maddede belirtilen esasların geçerli olduğu hususunda söz konusu şirketlerin bilgilendirilmelerine
karar verilmiştir.”
2.3.2. Bankacılık Mevzuatı[6]
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 54’üncü maddesi “Bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca bir mali yılda yapılabilecek bağış miktarı, banka özkaynaklarının binde dördünü aşamaz. Ancak, yapılan bağış ve yardımların en az yarısının, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşması zorunludur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.” hükmünü öngörmektedir. Bu düzenlemeye göre, bankaların ve konsolide denetime tabi kuruluşların bir mali yılda yapabilecekleri bağış ve yardımların tutarı, banka özkaynaklarının %0,4’ünü aşamayacaktır. Diğer taraftan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), 01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Bankalar ve Konsolide Denetime Tabi Kuruluşlarca Yapılabilecek Bağış ve Yardımlara İlişkin Yönetmelik”inin 5 ve 6’ncı maddelerine göre; bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca[7]; a) bankanın dahil olduğu risk grubunda yer alan ancak belirtilen nitelikleri haiz bulunmayan vakıflar hariç olmak üzere, söz konusu risk grubuna dahil olan tüm gerçek ve tüzel kişilere, b) münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara, c) siyasi partilere ve sendikalara bağış ve yardım yapılamaz. Hesap dönemi sonu itibariyle konsolide veya konsolide olmayan mali tablolarında zarar açıklayan bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca, sonraki hesap döneminde bağış ve yardım yapılamaz. Bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca bir hesap döneminde yapılan bağış ve yardımların toplam tutarı, BDDK’nın 01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bankaların Özkaynaklarına İlişkin Yönetmeliği uyarınca hesaplanacak bankanın konsolide olmayan özkaynak tutarının %0,4’ünü aşamaz. Bu tutarın en az yarısının, 13.06.2006 tarihli ve 5520 sayılı KVK uyarınca kurumlar vergisi matrahının tespitinde kurum kazancından indirilebilir nitelikteki gider veya indirim olarak dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşması şarttır. Bankaların en az 4 yıl süreyle aktiflerinde bulunan amortismana tabi menkullerinin ivazsız olarak temlik veya devredilmesi şeklindeki işlemler ile Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yurtlarında barınan ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince yaş ikmali dolayısıyla bu yurtlardan ayrılmak zorunda tutulan kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocukların ihtiyaçlarına tahsis edilmek üzere adı geçen Kuruma yapacakları yardımlar, söz konusu sınırlara tabi değildir. Dikkat edilecek olursa, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m.54 hükmünde “banka özkaynağı”[8] ibaresi yer almasına ve konsolide-konsolide olmayan ayrımından söz edilmemesine karşın, BDDK “bankanın konsolide olmayan özkaynağı” ibaresini kullanmış, yani bağış ve yardımlarda esas alınacak sınırı bankanın solo bilançosundaki özkaynak tutarı ile daha da daraltarak, yapılabilecek bağış ve yardım tutarını azaltmayı amaçlamıştır.
3. Sonuç
Bu çalışmada, anonim şirketler tarafından çeşitli amaçlarla yapılan bağış ve yardımlara ilişkin meri düzenlemelerde yer alan hususlara ve var olan kısıtlamalara değinilmiştir.
* Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıdaki tüm hatalar, noksanlıklar, kusurlar ve eksiklikler yazarına aittir. Bu yazı, 06 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş Pınarcık ve Elbistan Depremlerinde canlarını yitiren yurttaşlarımıza adanır.
[1] 04.02.2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[2] Fiil ehliyeti ya da medeni hakları kullanma ehliyeti, bir kişinin bizzat kendi fiil ve işlemleriyle kendi lehine haklar, aleyhine borçlar yaratabilme iktidarıdır. Fiil ehliyeti, hak ehliyetinden farklıdır. Gerçekten, hak ehliyetine her kişi sahip bulunduğu halde, fiil ehliyeti bakımından durum böyle değildir. Fiil ehliyetine herkes değil, ancak kanunun aradığı bazı koşullara sahip bulunan kişiler sahiptirler; çünkü hak ehliyetinin pasif olmasına karşılık, fiil ehliyeti aktif bir ehliyettir. Türk Medeni Kanunu (MK) fiil ehliyetini m.9 ve devamında düzenlemiş olup, “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir”. Fiil ehliyetinin koşullarını ise MK m.10 ve m.14 hükmünden çıkarmak olasıdır. MK m.10’a göre, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır”. MK m.14’de ise, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur” denilmektedir. O halde, fiil ehliyetinin ikisi olumlu, biri de olumsuz olmak üzere 3 koşulu vardır: Olumlu koşullar, ayırt etme gücüne sahip olmak ile ergin olmak; olumsuz koşulsa kısıtlı olmamaktır. Olumlu koşullar, fiil ehliyetine sahip olabilmek için bulunması gereken koşullardır. Bunlar da ayırt etme gücüne sahip olmak ve ergin olmaktır. MK, ayırt etme gücünü m.13’de olumsuz biçimde şöyle tanımlamaktadır: “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir”. Ayırt etme gücü, “akla uygun biçimde davranma yeteneği” olup, akla uygun biçimde davranma yeteneği bulunan kişiler, ayırt etme gücüne sahiptirler. Fiil ehliyetinin olumlu koşullarından bir diğeri de ergin olmaktır. Fiil ehliyeti, bir kimsenin kendi fiilleriyle hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesi olduğundan, belli bir “fikri olgunluğa” erişmiş bulunmak gerekir. Bu ise, insanların belli bir yaşa gelmeleri ile mümkündür. İşte, fiil ehliyetine sahip olabilmek için bir kimsenin kanunun belirttiği belli bir yaş sınırını aşmasına ergin olmak, bu yaşa da erginlik yaşı denir. Bu yaş sınırını aşanlara “ergin”, henüz aşmamış olanlara ise “küçük” denir. Fiil ehliyetine sahip olabilmek için, ayırt etme gücü ve ergin olmaktan başka, kişinin kısıtlı olmaması da gerekir. Kısıtlı olmamak, fiil ehliyetine sahip olabilmek için bulunmaması gereken bir durum olduğu içindir ki, bu olumsuz koşul olarak nitelendirilmektedir. Kısıtlı olmak, kanunun belirttiği sebeplerden birinin varlığı halinde ergin bir kimsenin fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla sınırlandırılması veya tamamen kaldırılması demektir. Kısıtlama sebeplerinin neler olduğu MK m.405-408’de sayılmıştır. Bunlar, “akıl hastalığı veya akıl zayıflığı”, “savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim”, “bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olma” ve “yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden bir erginin kısıtlanmasını istemesi” hallerinden ibarettir.
[3] Gıda bankacılığı, kültür ve sanat faaliyetleri, sponsorluk (harcamaları), afet (yardımları), okul, sağlık tesisi ve öğrenci yurdu ile Türk Kızılay ve Yeşilay Dernekleri’ne yapılacak bağış ve yardımların “tamamı” indirim konusu yapılabildiğinden, bunlara “sınırsız indirim sağlanan bağış ve yardımlar” da denilebilir.
[4] Mülga 5422 sayılı KVK’nın 14’üncü maddesinin “6” numaralı bendi, 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 4369 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiş ve konuya ilişkin olarak 06.02.2000 tarihli ve 23956 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 67 seri no.lu KVK Genel Tebliği’nin “2.1. Bağış ve Yardımlarla İlgili Düzenleme” başlıklı maddesinde, bağış ve yardımlara ilişkin indirimin üst sınırı konusunda bir belirleme yapılmış ve konu “indirilecek bağış ve yardım giderinin üst sınırının hesaplanmasında esas alınacak kurum kazancı; zarar mahsubu dahil giderler düşüldükten, iştirak kazançları hariç indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarı ifade etmektedir” biçiminde açıklanmıştır. Bağış ve yardımlar konusu, halihazırda 03.04.2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Seri No:1 Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde ayrıntılı olarak izah edilmiştir.
[5] 6362 sayılı SPKn m.3(m) uyarınca, kolektif yatırım kuruluşları, yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarını ifade eder.
[6] 13.12.2012 tarihli ve 28496 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile 14.06.2007 tarihli ve 26552 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nda bağış ve yardımlarla ilgili bir düzenlemeye rastlanamamıştır. Diğer taraftan, 6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu (TTK) incelendiğinde, “bağış ve yardım” konusunun doğrudan düzenlemeye tabi tutulmadığı anlaşılmaktadır. TTK’nın “Yönetimin kapsamı” başlıklı 223’üncü maddesinde, “Kolektif şirketin yönetimi kapsamındaki hususlar, şirketin amacını ve konusunu elde etmek için yapılması gereken olağan işlem ve işler ile sınırlıdır. Şirketi yönetenler, şirket menfaatine uygun gördükleri işlerde, olağan işlem ve işlerle sınırlı olmak şartıyla, sulh, feragat ve kabul ile tahkime de yetkilidirler. Şu kadar ki, bağışta bulunmak, kefil olmak, üçüncü kişi lehine garanti vermek, ticari mümessil tayin etmek ve şirket konusuna girmiyorsa taşınmazları satmak, satın almak, teminat göstermek, şirketin özüne ilişkin üretim araçlarını elden çıkarmak, rehnetmek veya ticari işletme rehni kurmak gibi olağan iş ve işlemler dışında kalan hususlarda ortakların oybirliği şarttır.”
denilmektedir. Yanı sıra, “Çalışanlar ve işçiler lehine yardım akçesi” başlıklı 522’nci madde de “Esas sözleşmede anonim şirketin yöneticileri, çalışanları ve işçileri için yardım kuruluşları kurulması veya bunların sürdürülebilmesi amacıyla veya bu amacı taşıyan kamu tüzel kişilerine verilmek üzere yedek akçe ayrılabilir. Yardım amacına özgülenen yedek akçelerin ve diğer malların şirketten ayrılması suretiyle bir vakıf veya kooperatif kurulması zorunludur. Vakıf senedinde, vakıf malvarlığının şirkete karşı bir alacaktan ibaret olacağı da öngörülebilir. Şirketin bu amaca özgülediği yedek akçeden başka, yöneticilerden, çalışanlardan ve işçilerden aidat alınmışsa, iş ilişkisinin sonunda, vakıf senedine göre yapılan ayrımdan yararlanamadıkları takdirde çalışanlara ve işçilere hiç değilse ödedikleri tutarlar ödeme tarihinden itibaren kanuni faiziyle birlikte geri verilir.” hükmü yer almaktadır. Yine, “Kar payı ile yedek akçeler arasında ilgi” başlıklı 523’üncü maddenin üçüncü fıkrasında da “Esas sözleşmede hüküm bulunmasa bile, genel kurul, şirketin işçileri için yardım sandıkları ve diğer yardım örgütleri kurulması veya bunların sürdürülebilmesi amacıyla veya diğer yardım ve hayır amaçlarına hizmet etmek üzere, bilanço karından yedek akçe ayırabilir.” denilmektedir.
[7] 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 66’ncı maddesine göre, konsolide bazda sınırlama ve oranlara tabi olan ana ortaklık bankalar [ana ortaklık, kontrolündeki ortaklıklar ile BDDK tarafından belirlenen usul ve esaslarla tanımlanan ortaklıkların finansal tablolarını kendi nezdinde konsolide eden banka veya finansal holding şirkettir (finansal holding şirketi içlerinden en az bir tanesi bir kredi kuruluşu olmak şartıyla bağlı ortaklıklarının tümü veya çoğunluğu kredi kuruluşu veya finansal kuruluş olan şirkettir)] ve bunların yurt içi ve yurt dışı bağlı ortaklıkları, birlikte kontrol edilen ortaklıkları, şube ve temsilcilikleri konsolide denetime tabidir.
[8] 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 44’üncü maddesine göre, ödenmiş sermaye, bankaların fiilen ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş veya Türkiye’ye ayrılmış ve ödenmiş sermayelerinden, bilançoda görülen zararın yedek akçelerle karşılanamayan kısmı düşüldükten sonra kalan tutardır. Yedek akçeler, bankaların 6102 sayılı TTK ve ilgili kanunlar ile ana sözleşmelerine göre ayırdıkları yedek akçelerinden varsa bilanço zararının düşülmesinden sonra elde edilen tutardır. Özkaynak ise, ana sermaye ve katkı sermaye toplamı ile bu toplamdan sermayeden indirilecek değerlerin düşülmesi sonucu bulunacak tutarı ifade eder.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.