İşe iade davalarında 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 01.01.2018 tarihi itibariyle arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. İşe iade davalarının incelenebilmesi için 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 inci maddesi uyarınca iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir.
İlgili kanun düzenlemesi dikkate alındığından işe iade davalarında hak düşürücü süre başlangıcında arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren hak düşürücü sürenin başladığı sonucu çıkmaktadır. Ancak, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun Dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 3 üncü maddesinin 10. Fıkrasında “Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir.” şeklinde bir düzenleme ile arabuluculuk sürecinin en fazla dört hafta olduğu düzenlenmiştir. Peki, bu en fazla süre olarak düzenlenen dört haftanın dolmuş olmasına ve fakat son tutanağın düzenlenmemiş olduğu bir halde işe iade davası açmak için kesin süre başlamış sayılacak mıdır ?
Hak düşürücü sürenin düzenlendiği 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 inci maddesinin lafzı dikkate alındığında bu soruya olumsuz yanıt vermek gerekmektedir. İlgili kanun maddesi hak düşürücü sürenin başlangıcının anlaşmaya varılmaması halinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta olarak belirlemiştir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan sürenin de arabuluculuk süresinin tamamlanması için kesin bir süre olduğu kanun lafzından anlaşılmaktaysa da, bu sürenin arabuluculuk sürecine dair düzenleyici bir süre olarak yorumlanması daha doğrudur. Kanun koyucunun iradesinin de bu yönde olduğu 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. Maddesinin 17 fıkrasından belli olmaktadır. İlgili fıkra “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” şeklindedir. Bu fıkra kanun koyucu zamanaşımı ve hak düşürücü süreler için esas aldığı sürenin son tutanak tarihi olduğunu açıkça belirtmiştir.
Nitekim hayatın olağan akışında, başvurucunun üç hafta ve artı bir haftalık sürenin dolmasına rağmen arabulucu tarafından son tutanağın düzenlenmemesi halinde pek bir seçeneği yoktur. Davayı arabuluculuk son tutanağı olmadan ikame etmesi halinde, davası dava şartı yokluğundan reddedilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 inci maddesinin açık hükmü dava şartı olarak anlaşmamaya ilişkin son tutanağın ibrazını zorunlu tutmaktadır. Ayrıca 7036 s. İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. Maddesinde; “ (1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir..” düzenlemesi ile arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinin dava şartı olduğu açıkça belirtilmiştir.
Peki, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan üç hafta ve buna ilave bir haftalık yasal sürenin hukuki niteliğini nasıl yorumlamak gerekir?
İlgili süre arabuluculuk sürecini düzenleyici nitelikte olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu düzenleme kanun koyucu arabuluculuk sürecinin süresini belirlemiş ve arabulucuyu talimatlandırmıştır. Bu düzenleme niteliği itibariyle, 7036 s. İş Mahkemeleri Kanunu’nun değişiklik öncesi halindeki işe iade davalarının iki ay içinde sonuçlandırılacağına dair mülga olan düzenlemeye benzetilebilir. 4857 s. İş Kanunu’nun mülga 20 inci maddesinin 3 ncü fıkrasında ” Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. ” hükmü düzenlenmekteydi. Uygulamada ne işe iade davalarının iki ay içinde sonuçlandırılabiliyordu, ne de temyiz incelemesi bir ay içinde neticelenebiliyordu. Fakat bu fiili durum, işe iade davası taraflarının aleyhine herhangi bir sonuç doğurmamıştır.
Bununla birlikte, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan üç hafta ve buna ilave bir haftalık yasal süre içerisinde arabuluculuk sürecinin tamamlanmasına ilişkin kurala uyulmaması hukuki ihtilafın tarafları aleyhine bir sonuç doğurmaması gerekmekte ise de, aynı durum süreci yöneten arabulucu için söz konusu olmayabilir. Arabulucu, 6325 s. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve buna bağlı mevzuat çerçevesinde arabuluculuk faaliyetini yürüten gerçek kişidir. Bu nedenle sürecin mevzuata uygun süre sınırlamalarında tamamlanmamış olmasından dolayı yasal sorumluluğu gündeme gelebilecektir.
Yargı kararları incelendiğinde genel olarak istinaf mahkemelerinin, işe iade davalarında hak düşürücü süre incelemesinde, anlaşmamaya dair son tutanağın düzenlenme tarihinde itibaren iki haftalık yasal süreyi temel alarak değerlendirmekte ve arabuluculuk sürecinin tamamlanmasına dair süreyi hak düşürücü süre yönünden değerlendirmeye esas almadıkları gözlemlenmektedir. Bir kısım istinaf mahkemesi kararları son tutanağın anlaşamama ile sonuçlanması ile davalı vekilinin telekonferans yoluyla katılması nedeniyle imzalanması işleminin tamamlanamadığı hallerde arabuluculuk süreci son tutanağın imzalarının tamamlandığı tarihte sona ermiş kabul ederek hak düşürücü sürenin bu tarihten itibaren işlemeye başladığına karar vermişlerdir. Bu yöndeki istinaf mahkemesi kararları için bknz; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, Esas Numarası: 2019/2556 Karar Numarası: 2019/2435 Karar Tarihi:08.10.2019[1]; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2019/425 Karar Numarası: 2019/1919 Karar Tarihi: 02.07.2019[2]. Ayrıca yine hak düşürücü sürenin hesabında, tutanak üzerinden yapılan tarih hatalarının dikkate alınmaması ve gerçek son tutanak tanzim tarihinin araştırılarak varılacak neticeye göre hak düşürücü süre hesabının yapılması gerektiğine dair karar da mevcuttur; Bknz; Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2019/611 Karar Numarası: 2020/435 Karar Tarihi: 20.02.2020[3].
Bununla birlikte doktrinde[4] belirtildiği üzere iş yargılamasında, zayıf ile kuvvetlinin çok açık olarak görüldüğü hizmet sözleşmesinin tarafları arasında bir uyuşmazlığı çözmede araç olarak kullanılmaktadır. 7036 sayılı Kanuna ilişkin, Madde 1 ila 39 İş Mahkemeleri Kanunu Genel Gerekçe’de “Tasarıda yer alan dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin madde ile diğer düzenlemelerde iş yargısının temeli olan çabukluk, basitlik, emredicilik, zayıfın korunması ve ucuzluk ilkeleri dikkate alınmıştır.” ifadeleri ile esasen dava şartı arabuluculuğun zayıfın korunması amacı ile getirildiği belirtilmektedir. Bu nedenle işe iade davalarında hak düşürücü süre hesaplanırken kanun koyucunun amacına ters şekilde, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasındaki sürenin dikkate alınması hakkaniyete aykırı olacaktır.
Sonuç olarak, konunun yargı kararları ile yorumlanmakta olduğu nazara alınarak, ihtiyatlı davranılmalı ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3 üncü maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan üç hafta ve buna ilave bir haftalık yasal süre içerisinde arabuluculuk sürecinin tamamlanmasına sadece arabulucunun değil başvuran taraf/taraflar ve/veya vekillerince de dikkat edilmesi gerekmektedir. Ancak yukarıda açıklamaya çalıştığım gerekçelerle ve olması gereken hukuk açısından, arabuluculuk süreci yasada belirlenen süre içerisinde tamamlanamasa dahi bu hususun başvuran taraf aleyhine hak düşürücü süre yönünden herhangi bir hak kaybına yol açmamalı ve hak düşürücü sürenin hesaplanmasında, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 inci maddesi uyarınca anlaşmama halinde düzenlenecek son tutanak tarihinin dikkate alınması gerekmektedir.
[1] www.legalbank.net Erişim tarihi 19.07.2022
[2] www.legalbank.net Erişim tarihi 19.07.2022
[3] www.legalbank.net Erişim tarihi 19.07.2022
[4] Bknz, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa uyarlı İş Yargılamaları Usulü , Legal Kitapevi-2011, sf.1
Avukat Arabulucu Coşkun KURAN lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır. 2007 yılında avukatlık stajını tamamlayarak İstanbul Barosu’na kaydolmuştur. Kadıköy’deki bürosunda serbest avukatlık faaliyetlerini sürdürmektedir. 2017 yılından bu yana arabuluculuk siciline kayıtlı olup iş hukuku ve ticaret hukuku alanlarında arabuluculuk uzmanlık eğitimlerini tamamlamıştır.