‘Çok Uluslu Şirketler’ Üzerine*

Eski Sermaye Piyasası Kurulu üyesi merhum Selahattin YENERSOY anısına…

“Bir gececik uyuma, ne olur.

Ayrılık kapısını çalma bir gececik.

Bir gececik ata bin, meydana gel.

Gönüller bir gececik rahat olsun,

Göğüsler meydana dönsün bir gececik.”

Mevlana Celaleddîn-i Rûmî (1207-1273)

1. Çok uluslu şirketler: tanım

Çok uluslu şirket[1] (“ÇUŞ”; multinational company-MNC), kendi ülkesi dışında en az bir ülkede mal veya hizmet üretimine sahip olan ve bunları kontrol eden kurumsal bir organizasyon olup; bu kontrol, onu sadece finansal riskleri çeşitlendirmek için yurtdışındaki şirketlere yatırım yapan bazı uluslararası yatırım fonları gibi uluslararası portföy yatırım kuruluşlarından ayırt etmek için, bir ÇUŞ’un önemli bir yönü olarak kabul edilir.

Black’s Law Dictionary, bir şirket veya grubun gelirinin %25’ini veya daha fazlasını ülke dışı operasyonlardan elde etmesi durumunda, çok uluslu bir şirket olarak kabul edilmesi gerektiğini önermektedir.

Britannica’ya göre de, çok uluslu şirket, aynı esnada birden fazla ülkede kayıtlı ve faaliyet gösteren şirket olarak adlandırılır. Genel olarak, şirketin genel merkezi bir ülkede bulunur ve diğer ülkelerde tamamen veya kısmen sahip olunan bağlı kuruluşlar işletir; bağlı kuruluşlar ise, şirketin merkez genel merkezine rapor verirler. Ekonomik terimlerle, bir firmanın çok uluslu şirket kurmadaki avantajı, hem dikey hem de yatay ölçek ekonomilerini [(economies of scale) yani, çıktı düzeyinin artması ve yönetimin konsolidasyonundan kaynaklanan maliyet düşüşü] ve artan pazar payını kapsar. Şirketler dünya çapında ofisler ve üretim tesisleri kurarken kültürel engeller öngörülemeyen engeller oluşturabilse de, bir firmanın teknik uzmanlığı, deneyimli personeli ve kanıtlanmış stratejileri genellikle ülkeden ülkeye aktarılabilir. Çokuluslu şirketi eleştirenler, onu genellikle ekonomik ve çoğu zaman da siyasi bir yabancı egemenliği aracı olarak görürler. Ekonomik temeli olarak dar bir ihracat yelpazesine sahip (genellikle birincil mallardan oluşan) ekonomik sömürüye açık gelişmekte olan ülkeler özellikle savunmasızdır. Tekelci uygulamalar, insan hakları ihlalleri ve daha geleneksel ekonomik büyüme araçlarının bozulması, ev sahibi ülkelerin karşı karşıya olduğu riskler arasındadır.

Öte yandan, çok uluslu bir şirket, aynı zamanda;

  • Çok uluslu kuruluş (multinational enterprise-MNE),
  • Ulusötesi kuruluş (transnational enterprise-TNE),
  • Ulusötesi şirket (transnational Corporation-TNC),
  • Uluslararası şirket (international corporation) veya
  • Vatansız şirket (stateless corporation)

olarak da ifade edilebilir. Bu kavramlar arasında ince ama gerçek farklılıklar vardır.

Dolayısıyla, çok uluslu şirket (ÇUŞ);

  • Hem kendi ülkesinde, hem de dünyanın diğer ülkelerinde faaliyet gösteren bir şirkettir.
  • Bir ülkede bulunan idari şubeleri veya fabrikaları gibi diğer ülkelerde de şubeleri ve/veya üretim yerleri bulunur.
  • Tüm ofislerinin yönetimini koordine eden bir merkez ofisi bulundurur.

Ürünlerini birden fazla ülkeye ihraç eden bir firmaya çok uluslu firma demek yeterli değildir. Diğer ülkelerdeki fiili ticari faaliyetlerini sürdürmeleri ve orada doğrudan yabancı yatırım yapmaları gerekir.

Bu arada, çok uluslu şirketlerde doğrudan yabancı yatırımlar yaygındır. Yatırımlar, bir ülkeden bir yatırımcı veya şirket faaliyet gösterdiği ülke dışında bir yatırım yaptığında gerçekleşir. Yabancı yatırımlar çoğunlukla yabancı bir işletme kurulduğunda veya doğrudan satın alındığında ortaya çıkar. Daha doğrudan kontrol satın almak yerine, sadece şirketin hisse senetlerini içeren uluslararası bir portföyün satın alınmasından ayırt edilebilir.

2. Çok uluslu şirketler: tarihsel arka plan

Çokuluslu şirketlerin tarihi[2], esasen sömürgecilik tarihiyle (history of colonialism) başlamıştır. İlk çokuluslu şirketler, sömürge “fabrikaları” veya liman şehirleri kurmak için kurulmuştur. Ana ülke ve sömürgeler arasındaki ticareti sürdürmenin yanı sıra, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, Hindistan’da yerel hükümet yetkilileri ve kendi ordusuyla kendi başına bir yarı hükümet haline gelmiştir. ÇUŞ’lara iki temel örnek, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi (British East India Company) ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’dir (Dutch East India Company-VOC). Diğerleri arasında ise, İsveç Afrika Şirketi ve Hudson’s Bay Şirketi (Swedish Africa Company, and the Hudson’s Bay Company) vardır. Bu ilk şirketler, uluslararası ticaret ve keşifle uğraşmış ve ticaret merkezleri kurmuşlardır.

Hollanda hükümeti 1799 yılında VOC’yi devralmış ve 19. yüzyıl boyunca, en önemlisi İngiliz Hindistan’ında olmak üzere diğer hükümetler de özel şirketleri giderek daha fazla devralma yapmışlardır. Dekolonizasyon sürecinde, Avrupa sömürge şirketleri dağıtılmış ve son sömürge şirketi olan Mozambik Şirketi (Mozambique Company) 1972 senesinde dağılmıştır.

İspanya hükümetinden kükürt ve bakır madenlerinin satın alınmasıyla başlayan ve 1873’te kurulan Rio Tinto şirketi gibi, 19. yüzyılda İngiltere’de uluslararası madencilik şirketleri öne çıkmaya başlamıştır. Londra ve Avustralya Melbourne’de bulunan Rio Tinto, birçok satın alma gerçekleştirmiş ve küresel olarak alüminyum, demir cevheri, bakır, uranyum ve elmas madenciliği yapmak için genişlemiştir.

Diğer yandan, “Yedi Kız Kardeş” (Seven Sisters), 1940’ların ortasından 1970’lerin ortalarına kadar küresel petrol endüstrisine hakim olan yedi çokuluslu şirket için ortak bir kavram olarak kullanılmıştır.

  1. Anglo-Iranian Oil Company (başlangıçta Anglo-Fars; şimdi BP/British Petroleum),
  2. Royal Dutch Shell,
  3. California Standard Oil Company (SoCal, daha sonra Chevron),
  4. Gulf Oil (şimdi Chevron ile birleştirildi),
  5. Texaco (şimdi Chevron ile birleştirildi),
  6. New Jersey Standard Oil Company (Esso, daha sonra Exxon, şimdi ExxonMobil’in bir parçasıdır),
  7. New York Standard Oil Company (Socony, daha sonra Mobil, şimdi ExxonMobil’in bir parçası).

1973 petrol krizinden önce bu Yedi Kız Kardeş, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %85’ini kontrol ediyorlardı. 1970’lerde büyük rezervlere sahip çoğu ülke, büyük petrol şirketlerinin sahip olduğu rezervlerini kamulaştırdı. O zamandan beri, endüstri hakimiyeti OPEC karteli ve Suudi Aramco, Gazprom (Rusya), Çin Ulusal Petrol Şirketi, Ulusal İran Petrol Şirketi, PDVSA (Venezuela), Petrobras (Brezilya) ve Petronas (Malezya) gibi devlete ait petrol ve gaz şirketlerine kaymıştır.

1930’lu yıllara kadar çokuluslu şirketlerin uluslararası yatırımlarının yaklaşık 4/5’i birincil sektörde, özellikle madencilik (özellikle petrol) ve tarımda (kauçuk, tütün, şeker, palmiye yağı, kahve, kakao, tropikal meyveler) yoğunlaşmış ve çoğu Üçüncü Dünya kolonilerine gitmişken; bu, 1945 yılından sonra yatırımcıların sanayileşmiş ülkelere yönelmesi ve ticarete olduğu kadar imalata (özellikle yüksek teknolojili elektronikler, kimyasallar, ilaçlar ve araçlar) yatırım yapmasıyla çarpıcı biçimde değişmiştir.

İsveç’in önde gelen imalat endişesi, makineler için rulmanların lider üreticisi olan SKF idi. Uluslararası ticaretini genişletmek için 1966’da İngilizce dilini kullanması gerektiğine karar verdi ve üst düzey yetkililer, çoğunlukla İsveççe olmakla birlikte, tüm önemli dahili belgelerde İngilizce öğrenenlerin tümü, çokuluslu şirketlerin ortak lingua franca’sı olan İngilizce idi.

Önde gelen çok uluslu bir üretici de, merkezi Londra’da bulunan bir tüketim malları şirketi olan Unilever’dir. Ürünleri birçok gıdanın yanı sıra vitaminler, takviyeler, çay, kahve, temizlik maddeleri, su ve hava temizleyicileri, evcil hayvan maması ve kozmetik ürünleri içermektedir. Unilever, aynı zamanda dünyanın en büyük sabun üreticisi olup, ürünleri 190 ülkede satılmaktadır. Unilever, 2020’de 51 milyar avroluk cirosuyla 400’den fazla markaya sahiptir. Bu şirket üç ana bölüme ayrılmıştır: yiyecek ve içecekler; evde bakım ve güzellik ve kişisel bakım. Çin, Hindistan, Hollanda, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve geliştirme tesisleri bulunmaktadır. Unilever, 1929 yılında Hollandalı margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun üreticisi Lever Brothers’ın birleşmesiyle kurulmuştur. 1950’den sonra da ürünlerini giderek çeşitlendirmiş ve operasyonlarını dünya çapında genişletmiş; Lipton (1971), Brooke Bond (1984), Chesebrough-Ponds (1987), Best Foods (2000), Ben & Jerry’s (2000), Alberto-Culver (2010), Dollar Shave Club (2016), Pukka Herbs (2017) ve çok sayıda satın alma yapmıştır.

Çok uluslu bir şirket, genellikle bir ülkede kurulmuş ve çeşitli ülkelerde mal veya hizmet üreten veya satan büyük bir şirket olduğundan, ÇUŞ’lar tarafından paylaşılan iki ortak özellik, büyüklükleri ve dünya çapında merkezi olarak kontrol edilen faaliyetleridir.

  • Mal ve hizmet ithalatı ve ihracatı (importing and exporting goods and services),
  • Yabancı bir ülkede önemli yatırımlar yapma (making significant investments in a foreign country),
  • Dış pazarlarda lisans alım ve satımı (buying and selling licenses in foreign markets),
  • Fason üretimle meşgul olma-yabancı bir ülkede yerel bir üreticinin ürünlerini üretmesine izin verme (engaging in contract manufacturing-permitting a local manufacturer in a foreign country to produce its products),
  • Yurtdışında üretim tesisleri veya montaj operasyonları açma (opening manufacturing facilities or assembly operations in foreign countries).

3. Çok uluslu şirketler: özellikleri

Çok uluslu şirketlerin ortak özellikleri şunlardır:

  1. Çok yüksek varlık ve ciro (very high assets and turnover): Çok uluslu bir şirket olmak için, işletmenin büyük olması ve hem fiziksel hem de finansal olarak büyük miktarda varlığa sahip olması gerekir. Şirketin hedefleri yüksektir ve önemli karlar elde edebilirler.
  2. Şube ağı (network of branches): Çok uluslu şirketler, farklı ülkelerde üretim ve pazarlama faaliyetlerini sürdürmektedirler. Her ülkede, işletme, çeşitli şubeler ve bağlı kuruluşlar/ortaklıklar aracılığıyla faaliyet gösteren birden fazla ofisi denetleyebilir.
  3. Kontrol (control): Bir önceki nokta ile ilgili olarak, diğer ülkelerdeki ofislerin yönetimi, ana ülkede bulunan bir merkez ofis tarafından kontrol edilir ki, bu nedenle, komuta kaynağı ana ülkede bulunur.
  4. Devam eden büyüme (continued growth): Çok uluslu şirketler büyümeye devam etmekte; diğer ülkelerde faaliyet gösterseler bile, sürekli yenilenerek, birleşme ve satın almalar gerçekleştirerek ekonomik büyüklüklerini büyütmeye çalışmaktadırlar.
  5. Gelişmiş teknoloji (sophisticated technology): Bir şirket küreselleştiğinde, yatırımlarının önemli ölçüde büyüyeceğinden emin olmaları gerekir. Önemli bir büyüme sağlamak için özellikle üretim ve pazarlama faaliyetlerinde sermaye yoğun teknolojiden yararlanmaları gerekmektedir.
  6. Doğru beceriler (right skills): Çok uluslu şirketler, yalnızca büyük tutardaki fonları idare edebilen, ileri teknolojiyi kullanan, işçileri yöneten ve büyük bir ticari işletme yürüten en iyi yöneticileri istihdam etmeyi amaçlar.
  7. Güçlü pazarlama ve reklamcılık (forceful marketing and advertising): Çok uluslu şirketlerin en etkili hayatta kalma stratejilerinden biri de, pazarlama ve reklamcılık için çok para harcamaktır. Bu sayede ürettikleri her ürünü veya markayı satabilmektedirler.
  8. Kaliteli ürünler (good quality products): Sermaye yoğun teknoloji kullandıkları için, birinci sınıf ürünler üretebilirler.

4. Çok uluslu şirketler: teşekkül nedenleri

Firmaların çok uluslu şirket olmak istemelerinin çok çeşitli nedenleri söz konusudur. En yaygın isteklendirmelerden (motivasyon) bazıları da şöyledir:

a) Daha düşük üretim maliyetlerine erişim (access to lower production costs): Diğer ülkelerde, özellikle de gelişmekte olan ekonomilerde üretim kurmak, genellikle üretim maliyetlerine önemli ölçüde daha az harcama yapmak anlamına gelir. Dış kaynak kullanımı hedefe ulaşmanın bir yolu olsa da, diğer ülkelerde üretim tesisleri kurmak daha da maliyet etkin olabilir. Çok uluslu şirketler, büyüklükleri nedeniyle yazının giriş bölümünde zikredildiği üzere ölçek ekonomilerinden yararlanabilir ve küresel markalarını büyütebilirler. Büyüme, stratejik üretim/hizmet yerleştirme yoluyla gerçekleştirilir; bu da, şirketin dünya çapında değeri düşük hizmetlerden, daha verimli ve ucuz tedarik zincirlerinden ve gelişmiş teknolojik/Ar-Ge kapasitesinden yararlanmasına olanak tanır.

b) Uluslararası pazarları hedeflemeye yakınlık (proximity to target international markets): Bir şirketin hedef tüketici pazarının bulunduğu ülkelerde iş kurmakta fayda vardır. Bunu yapmak nakliye maliyetlerini düşürmeye yardımcı olmakta ve çok uluslu şirketlerin tüketici geri bildirimlerine ve bilgilerine ve ayrıca tüketici istihbaratına daha kolay erişmesini sağlamaktadır. Uluslararası marka bilinirliği, farklı ülkelerden ve ilgili pazarlardan geçişi kolaylaştırır ve aynı marka vizyonunun dünya çapında uygulanabilmesi nedeniyle kişi başına pazarlama maliyetlerini azaltır.

c) Daha büyük bir yetenek havuzuna erişim (access to a larger talent pool): Çok uluslu şirketlerin aynı zamanda dünyanın her yerinden yalnızca en iyi yetenekleri işe aldığı bilinmekte, bu da yönetimin ürünlerine veya hizmetlerine en iyi teknik bilgiyi ve yenilikçi düşünceyi sağlamasına olanak tanımaktadır.

d) Tarifelerden kaçınma (avoidance of tariffs): Bir şirket, ürünlerini sattığı başka bir ülkede ürettiğinde, ithalat kotalarından ve tarifelerinden muaftır.

5. Çok uluslu şirketler: başlıca modelleri

Çok uluslu şirketlerin farklı modelleri aşağıda yer almaktadır:

i. Merkezileştirilmiş (centralized): Merkezileştirilmiş modelde, şirketler kendi ülkelerinde bir yönetim merkezi kurarlar ve daha sonra diğer ülkelerde çeşitli üretim tesisleri ve üretim tesisleri teşkil ederler. Bunun en önemli avantajı, tarife ve ithalat kotalarından kurtulabilmesi ve daha düşük üretim maliyetlerinden yararlanabilmesidir.

ii. Bölgesel (regional): Bölgeselleştirilmiş modelde, bir şirket genel merkezini başka ülkelerde bulunan ofisler koleksiyonunu denetleyen bir ülkede tuttuğunu belirtir. Merkezileştirilmiş modelden farklı olarak, bölgeselleştirilmiş model, tümü genel merkeze rapor veren bağlı kuruluşları ve iştirakleri içermektedir.

iii. Çok uluslu (multinational): Çok uluslu modelde, bir ana şirket kendi ülkesinde faaliyet göstermekte ve farklı ülkelerde bağlı kuruluşlar kurmaktadır. Aradaki fark, bağlı ortaklıkların ve iştiraklerin faaliyetlerinde daha bağımsız olmalarıdır.

6. Çok uluslu şirketler: avantajları

Çok uluslu bir şirket olmanın aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok yararı bulunmaktadır:

  1. Verimlilik (efficiency): Verimlilik açısından çok uluslu şirketler, hedef pazarların bulunduğu ülkelerde üretim yaptıkları için hedef pazarlarına daha kolay ulaşabilmektedir. Ayrıca hammaddelere ve daha ucuz işçiliğe de kolayca erişebilirler.
  2. Geliştirme (development): Kalkınma açısından, çok uluslu şirketler yerli şirketlerden daha iyi ödeme yaparlar ve bu da onları yerel işgücü için daha çekici kılar. Ülke ekonomisini canlandırmaya yardımcı olan, ödedikleri önemli tutarlardaki yerel vergiler nedeniyle genellikle yerel yönetim tarafından tercih edilirler.
  3. İstihdam (employment): İstihdam açısından, çok uluslu şirketler bulundukları yerlerin kültürünü bilen yerel işçileri işe alırlar ve böylece yerel halkın ne istediği konusunda içeriden faydalı geribildirimler verebilirler.
  4. Yenilik (innovation): Çok uluslu şirketler hem yerli hem de yabancı işçi çalıştırdıkları için daha yaratıcı ve yenilikçi ürünler üretebilmektedirler.

7. Çok uluslu şirketler: yöneltilen başlıca eleştiriler

Çok uluslu şirket karşıtları, çok uluslu şirketleri ulusal bir ahlakta temelsiz olmakla, nihayetinde belirli bir ulustan yoksun olmakla ve bu ahlak eksikliğinin, yüksek insan hakları veya çevre standartlarına uymamakla suçlarlar. Çok uluslu şirketlerce kolaylaştırılan dünya ekonomisinde, sermaye, hareket etme tehdidinde bulunurken, vergi, düzenleme ve ücret tavizleri talep ederken; işçileri, toplumları ve ulusları giderek birbirine düşürebilmektedirler. Başka bir deyişle, çok uluslu şirketlerin artan hareketliliği, işçileri ve toplulukları kaybederken, sermayeye fayda sağlamaktadır. Çok uluslu şirketlerin ürettiği bazı olumsuz sonuçlar arasında artan eşitsizlik, işsizlik ve ücretlerdeki durgunluk sayılabilir.

Diğer taraftan, vergiden kaçınma planlarının ve çok uluslu vergi cennetlerinin agresif kullanımı, çok uluslu şirketlerin küçük ve orta ölçekli işletmelere (small and medium-sized enterprises) göre rekabet avantajları elde etmelerini sağlamaktadır. Vergi Adalet Ağı benzeri kuruluşlar; kamu hizmetleri için daha az para harcanabileceğinden, özellikle vergi matrahı aşınması ve kar kaydırma (base erosion and profit shifting-BEPS[3]) gibi vergi araçlarını kullanarak çok uluslu kuruluşların vergiden kaçınmalarına izin verdikleri için hükümetleri eleştirmektedir.

8. ABD’li çok uluslu şirketlerin halihazırdaki durumu

Çok uluslu şirketler, dünya üretiminin, istihdamın, yatırımın, ticaretin ve Ar-Ge’nin büyük bir bölümünü oluşturan modern zamanların küresel devleridir. Bazıları onları büyük bir sorun olarak görürler -piyasaları tekelleştirmek, işçileri sömürmek, vergilerden kaçmak vb. Diğerleri de, onları modern kapitalizmin özü, son teknoloji Ar-Ge yapan, üretimi yenileyen ve dünya çapında birçokları için ekonomik faydalar yayan olarak görürler.

ABD ve diğer yabancı ülke merkezli çok uluslu şirketler, ABD’deki tüm özel sektör çalışanlarının yaklaşık üçte birini ve imalat sektöründeki tüm işçilerin dörtte üçünden fazlasını istihdam etmektedirler. Çok uluslu şirketler diğer işverenlere göre ortalama olarak daha fazla ödeme yaptıklarından, tüm özel sektör çalışan ücretlerinin neredeyse %40’ını, imalatta ise %90’ını oluştururlar. Çok uluslu şirketler ABD’deki endüstriyel Ar-Ge’nin büyük kısmını ve tüm sermaye harcamaları ve ihracatının yarısından fazlasını oluştururlar.

1970’lerin sonlarında, ABD’li çokuluslu şirketlerin ABD’yi ve dünya ekonomilerini ele geçireceklerine dair yaygın korkular vardı ki, bu şüpheler devam etmektedir. Ancak, ABD’de çokuluslu şirketlerin özel sektör istihdamındaki ve sermaye harcamalarındaki payı son kırk yılda pek değişmemiştir. Çok uluslu şirketler, genel ekonomi ile kabaca aynı hızda büyümüştür. Ekonominin büyüklüğüne göre halihazırda da büyükler ama olduklarından çok daha büyük değiller.

Tabii ki, son kırk yılda bazı şeyler, özellikle de ABD merkezli çok uluslu şirketlerce denizaşırı işe alımlardaki artış değişme göstermiştir. 1980’lerin başında, çalışanlarının kabaca beşte biri yurt dışındayken; son sayımda, bu yaklaşık üçte bir olmuştur. Çok uluslu şirketler de ABD’de çok sayıda işe alım yapmıştır. ÇUŞ’lar, 1982’den 2017’ye kadar, Amerika Birleşik Devletleri içinde, dışarıdakiyle hemen hemen aynı sayıda -9.5 milyon- çalışan eklemişlerdir. Denizaşırı işe alımların bir kısmı daha ucuz işgücünden yararlanmak için dış kaynak kullanımı iken, çoğu dış pazarlar için mal ve hizmet üretmek içindir.

2004 ve 2014 yılları arasında ABD Ekonomik Analiz Bürosu’ndan alınan firma düzeyindeki veriler incelendiğinde, 2004 ile 2014 yılları arasında yabancı işgücünün büyüklüğünü artıran 1.058 ABD merkezli çok uluslu şirket bulunmuştur. Bunların 700’den fazlası aynı zamanda ABD’nin işgücü boyutunu da artırmıştır.

ABD’li çokuluslu şirketler, neredeyse tüm araştırma ve geliştirmelerini Birleşik Devletlerde yürütürlerdi. Yurtdışında yaptıkları çok az şey Kanada, Avrupa ve Japonya’daydı. ABD’li çok uluslu şirketler Ar-Ge’lerinin büyük bölümünü hala kendi ülkelerinde yapsalar da, son yirmi yılda ABD’li çok uluslu şirketlerce denizaşırı ülkelerde yürütülen Ar-Ge miktarı yaklaşık dört kat artmıştır -bu Ar-Ge’nin giderek artan bir payı “Çin, Hindistan ve İsrail gibi geleneksel olmayan merkezlerde” yapılmaktadır.

Çok uluslu şirketlerle ilgili ortak bir endişe, kısmen karlarının orantısız bir payını vergi cennetlerinde (vergi oranları düşük olan ülkelerde) bildirerek vergilerini azaltmada özellikle iyi olmalarıdır. Son sayımda, tüm ABD çokuluslu şirketlerinin yarısının bir vergi cenneti ülkesinde bir veya daha fazla iştiraki tespit edilmiştir. Vergi cennetleri, 2016 yılında ABD’li çok uluslu şirketlerin yabancı karlarının neredeyse yarısını oluşturuyordu, ancak bunların katma değerlerinin yalnızca %18’i, denizaşırı mülk, tesis ve ekipmanlarının yaklaşık %14’ü ve tüm denizaşırı çalışanlarının %10’undan daha azı, ABD dışındadır.

* Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıdaki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.

Yazı başlığı bağlamında yararlanılan kaynaklar şunlardır:

  • Multinational Corporations, < https://www0.gsb.columbia.edu/faculty/bkogut/files/Chapter_in_smelser-Baltes_2001.pdf > erişim tarihi 21 Haziran 2022
  • Fritz Foley, James R. Hines Jr. and David Wessel, Multinational Corporations in the 21st Century Economy, April 2021, < https://www.brookings.edu/essay/multinational-corporations-in-the-21st-century/ > erişim tarihi 21 Haziran 2021
  • Multinational Corporation, Corporate Finance Institute, January 21, 2022, < https://corporatefinanceinstitute.com/resources/knowledge/strategy/multinational-corporation/ > erişim tarihi 21 Haziran 2022
  • Multinational Corporation, < https://en.wikipedia.org/wiki/Multinational_corporation > erişim tarihi 21 Haziran 2022
  • Multinational Corporation, Investopedia, January 01, 2022, < https://www.investopedia.com/terms/m/multinationalcorporation.asp > erişim tarihi 21 Haziran 2022
  • What Is a Multinational Corporation? < https://www.thebalance.com/what-is-a-multinational-corporation-5093848 > erişim tarihi 21 Haziran 2022
  • The Impact of Multinational Corporations, < https://opentextbc.ca/businessopenstax/chapter/the-impact-of-multinational-corporations/ > erişim tarihi 21 Haziran 2022

[1] Bu konuda bkz. Yavuz AKBULAK, Çok Uluslu Şirket Dedikleri (Derleme), Legal Blog, 20 Aralık 2021

[2] 2021 yılı ve önceki yıllarda Forbes 500 listeleri için lütfen bkz. < https://fortune.com/global500/ > erişim tarihi 21 Haziran 2022 [Yazarın Notu: Global 500 geçen yıl (2021) biraz küçülmüştür. 2020 baskısında 33,3 trilyon dolarlık rekor seviyeye ulaştıktan sonra, dünyanın en büyük şirketlerinin toplam geliri bu yıl %4,8 düşerek 31,7 trilyon dolara gerilemiştir. Bu, 5 yılın ilk düşüşüydü. Suçlusu, elbette, ülkeler karantinaya girerken küresel ekonominin büyük bir bölümünü çökerten Covid-19 idi. Örneğin hem enerji hem de otomotiv sektörlerinde birikimli satışlar %10’dan fazla düşmüş ve geçen yılki sıralamada yer alan altı havayolunun tamamı bu yıl kesintiyi başaramamıştır. Gerilemelere rağmen, Global 500’ün ağırlığı hala ürkütücüdür: Listedeki şirketlerin toplam satışları, küresel GSYİH’nın üçte birinden fazlasına eşittir.]

[3] Bu konuda lütfen bkz. Yavuz AKBULAK, Küresel Asgari Vergilendirmede Sütun İki Model Kuralları (Pillar Two model rules), Leges Eğitim Blog, < https://legesegitim.com/kuresel-asgari-vergilendirmede-sutun-iki-model-kurallari-pillar-two-model-rules-yavuz-akbulak-spk-basuzmani/ >

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.