Özellikle ekonomi sorunsuz çalışırken, kurumsal yeniden yapılandırma reformuna öncelik veren ender politika yapıcılardır. Bununla birlikte, ticari likidite ve ardından ödeme gücü konusundaki belirsizlik ve Covid-19’un finansal sektör istikrarına yönelik riskleri, arenada oldukça sıra dışı bir şeye yol açmıştır: normalde bu tür reformların yıllar alacağı yerde, aylar içinde tasarlanan, tasarlanan ve uygulanan yaygın ve hızlı iflas yasası reformları. Ülkelerin %90’ından fazlasının 2020 yılında bir tür iflas reformu yasalaştırdığı tahmin edilmektedir. Bu reformlar tipik olarak, işletme modellerinin tamamen yok edilmesiyle karşı karşıya kalan birçok işletmeyi bir tür ekonomik kış uykusuna sokmayı amaçlayan daha geniş bir reform paketinin parçasıydı: iflas mahkemelerinin dışında ve koşullar istikrara kavuşana kadar ayakta kalabilecek olanlar. Neydi bu reformlar? Amaçlanan şeyi başardılar mı? Bunların uygulanmasından hangi dersler çıkarılabilir?
Reformlar
European Business Organization Law Review’ın ‘Stres Altındaki Kurumsal Yeniden Yapılandırma Yasalarına İlişkin Ülkeler Arası Politika Belirleyici Bir Perspektif’ (A Cross-Country Policy-Maker Perspective on Corporate Restructuring Laws Under Stress[1]) başlıklı özel sayısına katkıda bulunan bir makalede yanıtlamaya çalışılan sorular bunlardı. Makalede açıklanan temel reform kategorileri şunlardır: (1) alacaklı tarafından başlatılan iflas başvuruları için artan engeller; (2) yöneticilerin yasal iflas davası açma görevinin askıya alınması ve (3) genel olarak borç hafifletme önlemleri (yasal uzatmalardan geri ödeme sürelerine kadar her şey, adli işlemlerin askıya alınması da dâhil olmak üzere, borçları icra etme kabiliyetini dondurur).
Anılan makalenin yazarları, resmi, mahkeme denetimindeki yeniden yapılandırma çerçevelerini daha gayri resmi müzakereye dayalı araçlarla tamamlamanın, bir işin tersine dönme olasılığının daha yüksek olduğu durumlarda, yüksek kurumsal borç seviyelerini yönetmenin bir yolu olarak erken yeniden yapılandırmayı teşvik edebileceğinin farkında olduklarını belirtmektedirler. Yine de, gayri resmi çalışmaların genellikle ‘yasanın gölgesinde’ (in the shadow of the law) işlediği söylenir, bu da başarılarının büyük ölçüde, tipik olarak daha pahalı ve zaman alıcı olan resmi bir iflas davasının güvenilir alternatifinden kaynaklandığı anlamına gelir. Bu nedenle, daha resmi çerçevelerin tasarımı da önemlidir.
Pandemi sürecinde benimsenen yeni yeniden yapılanma prosedürleri arasında önemli farklılıklar olmakla birlikte, makalede aşağıdaki ortak özellikler tespit ediliyor:
- Mahkemenin sınırlı rolü olan bir yeniden yapılandırma anlaşmasının özel müzakeresi;
- Ferdi icra davalarında mahkeme emriyle durdurma veya süreli bir moratoryum elde etme olasılığı;
- Borçlunun iflas durumundan önce prosedüre erişim imkânı;
- Üzerinde anlaşmaya varılan yeniden yapılandırma planını, muhalif alacaklı türleri de dâhil olmak üzere, muhalif azınlık alacaklılar üzerinde bağlayıcı kılma hükmü;
- Borçlunun günlük iş operasyonlarının kontrolünü elinde tutması;
- Kaçınma eylemlerinden yeni finansman için koruma.
Ekonomik Etkiler
Covid-19 salgınının önemli bir ekonomik mirası, kapsamlı mali teşvik ve bunun hükümetlere getirdiği bütçe kısıtlamalarıdır. Mart 2020’den bu yana mali teşviklerin küresel değeri, Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF) tarafından yıllık küresel gayrisafi yurtiçi hâsılanın [GSYİH (gross domestic product-GDP)] %10-15’ini temsil eden 13,8 trilyon Amerika Birleşik Devletleri (ABD) doları olarak tahmin ediliyor ve bazı ülkelerde GSYİH’nın %30’u kadarı Covid-19 teşvikine bağlıdır. Bu nedenle, mevcut makro-ekonomik ortamın kritik bir özelliği, rekor kamu ve özel borç seviyeleridir. Hükümetler, borçluları iflas süreçlerinden uzak tutmak için hızlı hareket etseler de, yüksek düzeydeki temel borçluluğu değiştirmediler. Düşük büyüme, yüksek enflasyon, mali sıkılaştırma ve yüksek borçluluk ile karakterize edilen bu kötüleşen ekonomik ortamda, bazı ülkelerde geçici acil iflas reform önlemlerinin yüksek iflas seviyelerini önlemek yerine erteleyip ertelemediği sorusu ortaya çıkıyor. Tabii ki, karşı-olgusal soruyu, yani bu pahalı ve yıkıcı önlemler olmaksızın yüksek iflas ve takipteki alacak seviyelerinin önlenip önlenemeyeceğini sormak da önemlidir.
Makalede, salgın yardım önlemlerinin yaygın kurumsal sıkıntıyı önleyip önlemediğinin veya sadece geciktirip geciktirmediğinin hala belirsiz olduğu savunuluyor. Pek çok yargı bölgesinde iflas başvurularının artması, ancak yine de pandemi öncesi seviyelerin altında olması nedeniyle, bu şu anda açık bir soru olmaya devam ediyor. Salgının ilk aşamalarında iflas dalgasının gerçekleşeceğine dair çok sayıda tahmin göz önüne alındığında, tahminler bugün daha az kesin görünüyor. Bununla birlikte, yukarıda açıklanan ekonomik rüzgârlar, orta vadede iflaslarda bir artışın muhtemel olduğuna dair endişeler için kesinlikle zemin sağlıyor. Önceki finans krizlerinde, iflasların gerçekleşmesi, krizin başlangıcından yaklaşık on üççeyrek sonra gerçekleşmiştir. Ve muhtemelen bu zaman çizelgesini daha da uzatacak olan Covid-19 teşvikinin ölçeği, önceki krizlerinkini gölgede bırakmaktadır.
Sonuç
Şirketler artık ödeme moratoryumu ya da borç ödemelerinin ertelenmesi (payment moratoria) gibi pandemi sırasında kullanılan birçok acil durum önleminin aşamalı olarak kaldırılması ve yüksek enflasyon, birçok ekonomide yavaş büyüme, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve birçok gölgede enerji ve gıda krizleri gibi yeni makro-ekonomik endişelerin birleşimi nedeniyle yeni zorluklarla karşı karşıyadır. Kurumsal kaldıraç birçok ülkede yüksek olmaya devam ediyor ve birçok şirketin borç servisi yükümlülüklerini (debt-servicing obligations) yerine getirememesi gibi artan bir risk vardır. Kriz sırasında tanıtılan veya reforme edilen araçların kendi özel bağlamlarında amaca uygun olmasını ve başarıları için gerekli kurumsal çerçevenin yerinde olmasını sağlamak için yapılacak daha çok iş bulunmaktadır.
[1] Anılan makalenin tamamı için bkz. < https://link.springer.com/article/10.1007/s40804-023-00277-3#Tab1 >
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.