“Kanunlar örümcek ağlarına benzer: güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer.”
Solon (Atinalı devlet adamı, şair; MÖ 639-559
Bu yazıda, “düzenleyici etki analizi” kavramı minvalinde uluslararası esaslar ile Türk hukuku üzerinde durulacaktır.
1. Düzenleyici Etki Analizi veya Düzenleyici Etki Değerlendirmesi: tanım
Düzenleyici etki analizi [DEA (regulatory impact analysis/assessment)], Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development) tahtında “önerilen düzenlemeler ile mevcut düzenlemelerin ve düzenleyici olmayan alternatiflerin olumlu ve olumsuz etkilerinin eleştirel olarak değerlendirilmesine yönelik sistematik bir yaklaşım” olarak tanımlanmaktadır[1]. Böyle bir genel tanım esasen gereklidir, çünkü DEA olarak tanımlanan şey -veya Birleşik Krallık veya AB’de etki değerlendirmesi (impact assessment; “IA”), Avustralya’da düzenleyici etki beyanı (regulatory impact statement; “RIS”) vb. gibi bazı varyantları- geniş bir yelpazeyi kapsar.
2. DEA/DED Aşamaları
DEA’nın aşamaları (key phases of an ex ante RIA) şöyledir:
1. Aşama: Problem tanımı (problem definition)
Bu aşama normalde sorunun tanımlanmasını gerektirir. Yani, yeni bir düzenleme öneren idarelerden, sorunu ve etkenlerini ayrıntılı olarak tanımlamaları ve açıklamaları istenmektedir. Politika sorunları normalde iki farklı grupta sınıflandırılır
- Bilgi asimetrileri, piyasaya giriş engelleri, tekel gücü, işlem maliyetleri ve verimsiz sonuçlara yol açan diğer birçok piyasa kusurları dahil piyasa başarısızlıkları (market failures) ve
- Mevcut bir kurallar dizisinin arzu edilen sonuçlara ulaşmadığı tüm durumları içeren ve bu nedenle bir güncelleme veya yürürlükten kaldırmayı garanti eden düzenleyici başarısızlıklar (regulatory failures).
Politika sorununun tanımlanabileceği başka bir durum, teklifte bulunan idare yeni politika amaçları veya hedefleri (new policy targets or objectives) ile karşı karşıya kaldığında ortaya çıkar ve bu, yeni düzenleyici müdahale gerektirir: örneğin, hükümet 2020 yılına kadar genişbant penetrasyonu açısından yeni hedefler belirlemişse, o zaman -bir piyasa veya düzenleyici başarısızlığın yokluğunda bile- yeni hedefe ulaşılmasını sağlamak için müdahale (failure-intervention) gerekebilir. Benzer şekilde, DEA ikincil mevzuata uygulandığında, politika eyleminin gerekçesi, Parlamentonun uygulama tasarruflarını gerektiren yeni bir birincil mevzuat parçasını kabul etmiş olmasından kaynaklanabilir.
2. Aşama: Alternatif düzenleyici seçeneklerin belirlenmesi (identification of alternative regulatory options)
Bu aşamada, müdahale ihtiyacı somut politika seçeneklerine dönüştürülmelidir. Genellikle, uluslararası ve ulusal düzeydeki mevcut kılavuzlar (guidelines at international and national level), hafif düzenlemeler (light-touch regulation), bilgilendirme düzenlemeleri (regulation through information), ilkeye dayalı düzenlemeler (principles-based regulation) ve öz ve ortak düzenleme (self- and co-regulation) gibi alternatif müdahale biçimleri (alternative forms of intervention), seçilen çözüm yolunun eldeki sorunla orantısız olmamasını sağlamak için gerektiği gibi dikkate alınır.
3. Aşama: Veri toplama (data collection)
Bu, (masa araştırmasının yanı sıra) telefon ve yüz yüze görüşmelerden anketlerin dağıtımına (from telephone and face-to-face interviews to the distribution of questionnaires), çevrimiçi anketlerin ve istişarelerin düzenlenmesine (organization of online surveys and consultations), düzenleyici otoriteler (örneğin gümrük yetkilileri, polis teşkilatı vb.), odak grupları (focus groups), Delphi yöntemleri, kronometre yöntemleri (stopwatch methods; özellikle idari yüklerin ölçümünde), vb. ihtiyaç duyulan veri miktarı ve bunları toplamak için kullanılan yöntem durumdan duruma değişir ve DEA ile orantısız olmamalıdır: mevcut veri ve bilgiler normalde aşağıdaki değerlendirme aşamasının doğruluğu için işlevseldir. Veriler eksik olduğunda, özellikle hukuk ve ekonomi literatüründe kullanılanlar gibi davranışsal modeller ve ekonometrik modelleme yoluyla ekonomik modelleme de mümkündür.
4. Aşama: Alternatif seçeneklerin değerlendirilmesi (assessment of alternative options)
Bu, DEA’nın temel bir aşamasıdır ve farklı tekniklerle gerçekleştirilebilir. En yaygınları;
- Maliyet-etkililik analizi (cost-effectiveness analysis-CEA),
- Maliyet-fayda analizi (cost-benefit analysis-CBA) ve
- Risk analizidir (risk analysis).
İncelenen seçenekler her zaman, bazen “temel” (baseline) veya “politika değişikliği yok” (no policy change) senaryosu olarak adlandırılan ve yeni düzenleyici müdahalenin olmadığı politika sorununun evrimini yakalayan “statüko” (status quo) senaryosu ile karıştırılmaması gereken “sıfır seçeneği” (zero option) içermelidir. Mevcut verilere ve DEA uygulamasının derinliğine bağlı olarak, değerlendirme nitel veya nicel veya ikisinin karışımı olabilir.
5. Aşama: Tercih edilen politika seçeneğinin belirlenmesi (identification of the preferred policy option)
Mevcut seçenekler dikkatlice incelendikten sonra, karşılaştırma en çok tercih edilen seçeneğin belirlenmesine yol açar. DEA’nın kendisi, politika yapıcının en uygun eylemi seçmedeki rolünün yerine geçmek değil, yalnızca bir destek olduğundan, bu mutlaka üstlenilmesi gereken seçenek değildir. Uluslararası rehberler/kılavuzlar genellikle, tercih edilen seçeneğin, çoğunlukla olası etkileri nicelleştirmeyi amaçlayan daha derinlemesine bir değerlendirmeye tabi olmasını önerirler.
6. Aşama: İzleme ve değerlendirme için hükümler (provisions for monitoring and evaluation)
Ulusal DEA sistemlerinde giderek daha fazla ihtiyaç duyulduğu gibi, DEA belgesi aynı zamanda seçilen politika eyleminin etkisinin fazla mesainin nasıl izlenebileceğini ve gelecekte eylemin revizyonu için net ve verimli bir zaman ufkunu da belirtmelidir. Ek olarak, göstergeler ön aşamada seçilebildiği zaman, bu, ön aşamayı takip etmesi gereken seçilen eylemin geçici ve nihai değerlendirmesini (interim and ex post evaluation of the selected action) kolaylaştırır.
Bir DEA sisteminin uygulanmasının beklenen faydaları üç ana tiptedir:
- Yeterlik (efficiency): DEA, CBA ve CEA gibi yöntemlerden yararlandığında, DEA kullanımı yönetimin daha verimli politika seçenekleri lehine karar vermesine ve daha az verimli alternatifleri atmasına yardımcı olmalıdır. Zaman içinde, doğru bir şekilde uygulandığında, bu, kamu politikalarının net faydalarında bir artış yoluyla daha fazla sosyal refaha yol açmalıdır. Ancak, ekonomide verimlilik kavramının genellikle dağıtımsal etkileri göz ardı ettiği de unutulmamalıdır. Örneğin, yalnızca verimlilik temelinde çalışırken, BİT düzenleyicileri, tüm vatandaşlara en azından temel genişbanta erişimi (access to broadband) garanti eden seçenekler yerine, net faydaları en üst düzeye çıkaran ancak genişbanta evrensel erişim sağlamayan seçenekleri tercih edebilir.
- Şeffaflık (transparency): DEA, kamu idarelerini eylemlerini yazılı olarak motive etmeye ve önerilen eylem planının hiçbir şey yapmama seçeneği de dahil olmak üzere mevcut alternatiflerden neden daha fazla arzu edilir olduğunu açıklamaya zorladığı için kamu politikasının şeffaflığını artırabilir. Bu şekilde, yönetimler artık kendilerini açık, yapılandırılmış bir gerekçe olmadan kararlar alan “kara kutular” (black boxes) olarak sunmazlar. Tabii ki, DEA’nın şeffaflık etkisi, DEA belgeleri kamuya açıklandığında daha önemlidir: DEA belgelerinin yeterince tanıtımı yapılmadan, paydaşların DEA’nın içeriğine erişme olasılığı nedeniyle prosedürün katma değerinin çoğu kaybolabilir. Bazı ülkelerde (örneğin İtalya), hükümet hiçbir zaman belgeleri çevrimiçi yayınlamaya karar vermediği için DEA’nın kalitesi düşük kalmıştır.
- Hesap verebilirlik (accountability): DEA’nın kullanılması ayrıca hükümetlerin hesap verebilirliğini, yani politikanın ürettiği sonuçlara ilişkin sorumluluklarını da teşvik eder. Bu, özellikle yeni düzenlemeler veya mevzuat öneren idareler kendi DEA’larını hazırladığında ortaya çıkar ve bu DEA, kuralların hazırlanmasında kilit bir girdi haline gelir. Hesap verebilirlik etkisi, hükümetler önerilen kuralın etkilerini izlemeyi ve “politika döngüsü” (policy cycle) içinde zaman içinde değerlendirmeyi taahhüt ettiğinde de daha güçlüdür.
3. DEA/DED Modelleri
3.1. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) model
ABD’de DEA’nın ortaya çıkmasına neden olan ana nedenler şunlardır:
(i) ABD’deki hükümete bağlı federal kurumların, düzenlemeden önce düzenleyici müdahale ihtiyacını haklı çıkarmasını ve ağır düzenlemelere girmeden önce hafif dokunuşlu müdahale araçlarını dikkate almasını sağlama ihtiyacı;
(ii) Düzenleyici yetkilerin devredildiği kurumların davranışlarını kontrol etmek için hükümet merkezi ihtiyacı ve
(iii) DEA bünyesinde maliyet-fayda analizi yapma zorunluluğu getirerek düzenleyici kararların verimliliğini artırma ihtiyacı.
Daha genel bir bakış açısından, DEA’nın başlatılmasının altında yatan fikir, politika yapıcıların mevcut tüm kanıtlara dayanan bilinçli kararlar almaya yönlendirilmesi gerektiği fikridir. ABD örneğinde, bu fikir, başlangıçta, iş dünyasına gereksiz düzenleyici yüklerin yüklenmesinden kaçınma ihtiyacına açık bir vurgu ile birleştirildi; bu, alternatif düzenleyici seçeneklerin maliyet-fayda analizini gerçekleştirmeye yönelik genel bir yükümlülüğün getirilmesiyle prensipte garanti edilen ve “net faydalara” (net benefits) ilişkin düzenlemenin kabul edilmesini haklı kılan bir sonuçtu. ABD sistemi neredeyse değişmeden kalsa da, ilk yaklaşım kısmen değiştirildi ve vurgu, maliyet azaltmadan düzenleyici maliyetler ve faydalar arasında daha iyi bir denge sağlamaya kaydırıldı.
DEA’nın ilk adımlarına, düzenleyici tekliflerin detaylandırılması için ABD yönetimi tarafından kabul edilen bir yönetişim düzenlemesi reformu da eşlik etmiştir. Nitekim aşağıda daha ayrıntılı olarak hatırlatılacağı gibi, DEA tek başına var olamaz ve uygun kurumsal ve organizasyonel düzenlemeler gerektirir. ABD örneğinde, sistemin en dikkat çekici özellikleri şunlardır:
- DEA, halihazırda var olan bir dizi idari kuralda zorunlu bir prosedür adımı olarak tanıtılmıştır. Özellikle, 1946 tarihli İdari Usul Yasası (Administrative Procedure Act), Federal ajanslar tarafından sunulan taslak düzenleyici tekliflerin (“Kural Teklifi Oluşturma Bildirimi”, Notice of Proposed Rulemaking-NPRM) “bildirim ve yorumlama” (notice and comment) olarak adlandırılan istişare dönemi için yayınlanmasını zorunlu kılmıştır. 1981’den itibaren, DEA belgesinin, paydaşlar tarafında daha yapılandırılmış ve bilinçli yorumlara olanak sağlayabilecek açıklayıcı bir belge olarak NPRM’ye eklenmesi gerekmektedir.
- DEA’nın uygulamaya konulması, üretilen DEA’ların kalitesinin incelenmesinden sorumlu merkezi bir gözetim biriminin oluşturulmasını gerektirmiştir. Basitçe söylemek gerekirse, hükümet merkezi, örneğin çevre sorunları için Çevre Koruma Ajansı veya ulaşımla ilgili konular için Ulaştırma Bakanlığı gibi Federal Ajanslarla aynı düzeyde uzmanlığa sahipmiş gibi davranamaz. Bununla birlikte, bu ajanslardan politika kararlarını desteklemek için bir maliyet-fayda analizini tamamlamaları istenirse, herhangi bir ekonomist bunu okuyabilir ve kalitesini değerlendirebilir. Bu nedenle, o zamandan beri ajanslar tarafından sunulan tüm düzenleyici teklifleri alan ve inceleyen ve -bağlayıcı olmasa da- normal olarak uygulamaya devam edip etmeme kararını güçlü bir şekilde etkileyen bir görüş yayınlayan Bilgi ve Düzenleyici Faaliyetler Ofisi (Office of Information and Regulatory Affairs-OIRA) oluşturulmuştur.
Bununla birlikte, ABD DEA modelinin diğer ülkelere “ihraç” (export) veya “nakil” (transplant) olasılığının değerlendirilmesinde, dikkate alınması gereken bir dizi spesifik özellik bulunmaktadır:
- Dar kapsam (narrow scope): ABD’deki DEA yalnızca Federal kurumlar ve dolayısıyla yalnızca bu kurumlarca önerilen ikincil mevzuat için zorunludur. Ne bağımsız kurumların düzenlemeleri (örneğin, Federal Ticaret Komisyonu, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, Federal İletişim Komisyonu; Federal Trade Commission, Securities and Exchange Commission, Federal Communications Commission) ne de Kongre’de tartışılan birincil mevzuat (örneğin, Uygun Fiyatlı Sağlık Yasası veya “Obamacare”) DEA’yı gerçekleştirme yükümlülüğüne tabi değildir. Üstelik Clinton yönetiminden bu yana, yalnızca “büyük” (majör) yeni federal düzenlemeler DEA’nın yürütülmesi yükümlülüğüne tabi kılındığından, sistemin kapsamı daha da daraltılmıştır. Bunlar, en az 100 milyon Amerikan dolarlık bir beklenen etki dahil olmak üzere belirli özellikleri karşılayan düzenlemelerdir.
- Maliyet-fayda analizine odaklanma (a focus on cost-benefit analys): ABD DEA sistemi açık ve net bir şekilde MFA’ya dayanmaktadır. Bu, sistemin oldukça dar kapsamıyla yakından ilgilidir: Aslında, MFA, dağıtım etkilerini hesaba katmadığı ve tüm maliyet ve faydaların parasallaştırılmasını gerektirdiği için, genellikle birincil mevzuat için uygun görülmemektedir. İkincil mevzuat için MFA’nın kullanılması, aksine, düzenlemenin dağıtımsal sonuçlarının daha az belirgin olduğu ve normal olarak temel mevzuatın altında yatan parçaya dayandığı göz önüne alındığında daha yaygın olarak kabul edilmektedir: Bununla birlikte, MFA’nın ABD DEA sisteminde kullanımı hala geçerlidir.
- Başkanlık demokrasisi (presidential democracy): DEA’nın ABD’de tanıtılması ve ABD sisteminin kendine özgü özellikleri, büyük ölçüde ABD’deki DEA sisteminin, vekaletin olduğu bir “ana-vekil” mekanizmasının temel bir unsuru haline gelmesine bağlıydı. Aslında, Beyaz Saray öncelikleri ve sonuçları belirler ve temsilciler (Federal Ajanslar) de bu öncelikleri ve sonuçları karşılamak için düzenleme yaparlar. Bu nedenle DEA, temsilcileri daha iyi kontrol etmenin ve teşviklerinin müdürünkilerle uyumlu olmasını sağlamanın da bir yoludur.
3.2. Gelişmiş ekonomilerdeki (developed economies) modeller
Geçtiğimiz otuz yılda, birçok hükümet, düzenleyici kararları desteklemek için ekonomik analizin daha düzenli ve yapılandırılmış kullanımını sağlamayı amaçlayan prosedürleri benimsemiştir. 1974 ve 2012 yılları arasında, kamusal düzenleme kararlarını desteklemek için DEA gerçekleştirmeye yönelik resmi bir gerekliliğe sahip OECD ülkelerinin sayısı 1’den 33’e yükselmiştir. Ayrıca, birçok gelişmekte olan ülke -genellikle Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlarca finanse edilen ülkeler- son yirmi yılda DEA’yı alternatif olarak denemişlerdir. DEA’nın tanıtımı, en azından birincil endişe olarak, BİT sektörünü çok nadiren içermiştir. Çoğu zaman, gelişmekte olan ülkelerde, BİT gibi bireysel sektörlerden ziyade iş dünyası ile ilgili mevzuatın basitleştirilmesini amaçlayan reformlara vurgu yapılmaktadır. Bugüne kadarki en başarılı DEA deneyimleri arasında ABD’nin yanı sıra İngiltere, Kanada ve Avustralya’dan bahsetmek mümkündür. Tüm bu ülkelerde DEA sistematik olarak kullanılmakta ve başarılı bir şekilde hükümetlerin politika döngüsüne dahil edilmiş bulunmaktadır.
3.2.1. Kanada’da neredeyse tüm yeni federal düzenlemelerin altı bölümden oluşan Düzenleyici Etki Analizi Beyanına (Regulatory Impact Analysis Statement-RIAS) sahip olması gerekir: tanım, alternatifler, fayda ve maliyetler, danışma, uyum ve uygulama ve iletişim (description, alternatives, benefits and costs, consultation, compliance and enforcement, and contact). Kanada Hazine Sekreterliği’nin Düzenleyici İşler Sektörü (Regulatory Affairs Sector of the Canadian Treasury Board Secretariat) tarafından koordine edilen, düzenleme teklif edenlerce oluşturulan etki düzeyinin belirlenmesi için bir “önceliklendirme” (triage) prosedürünü içeren düzenleyici tekliflerin yayım öncesi aşaması ayrıntılı yedi aşamalı bir prosedürden oluşmaktadır. İlginç bir şekilde, Kanada Hazine Sekreterliği, düzenleyici yönetime yönelik bir yaşam döngüsü yaklaşımını izlemek ve idare içinde daha iyi düzenleme konusunda uzmanlığın kademeli olarak geliştirilmesine yardımcı olmak için bir Düzenleyici Uzmanlık Merkezi (Centre of Regulatory Expertise-CORE) oluşturmuştur. CORE, departmanların sağlam, kanıta dayalı düzenleyici teklifler geliştirmek için kendi iç kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olmak için uzman tavsiyesi ve hizmetleri sağlar. CORE uzmanları analitik hizmetler (özellikle risk değerlendirmesi, maliyet-fayda analizi, performans ölçümü, değerlendirme planları), koçluk ve danışmanlık hizmetleri, çalıştaylar ve sunumlar ve akran değerlendirme hizmetleri hakkında rehberlik sunar.
3.2.2. Avustralya’da düzenleyici etki beyanları yedi adımı takip eder: problem tanımı, hedefler, seçenekler, etki analizi, danışma, sonuç ve önerilen seçenek ve uygulama ve inceleme için hükümler. Hükümet, Başbakan tarafından onaylandığı üzere istisnai durumların yokluğunda, iş veya kar amacı gütmeyen sektör üzerinde olası etkileri olan ve küçük olmayan veya makineler ile ilgili bir düzenleme önerisinin Bakanlar Kurulu’na veya diğer karar vericilere iletilemeyeceği konusunda hemfikirdir. DEA çerçevesine uymadığı sürece. Halihazırda, bir düzenleyici teklifin Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilmesi için bir RIS’nin gerekli olduğu durumlarda, DEA’nın kabine sunumuna ilişkin koordinasyon yorumları hazırlayan kurumlara dağıtılması gerekir. DEA, tercihen nihai kabine sunumuna veya muhtırasına ek olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.
3.2.3. Meksika’da DEA on yıldan fazla bir süredir uygulanmakta olup,yakın zamanda OECD’nin en iyi uygulamalarıyla uyumlu hale getirilmek üzere yeniden düzenlenmiştir. Ulusal Düzenleyici İyileştirme Komisyonu (National Regulatory Improvement Commission-COFEMER), ilgili bakanlıklar ve düzenleyiciler tarafından hazırlanan taslaklar ve DEA’lar hakkında görüşler yayınlayarak yeni ve mevcut düzenlemelerin kalite kontrollerini gerçekleştirir. COFEMER görüşleri yasal olarak bağlayıcı değildir: yine de, tüm COFEMER görüşlerinin yanı sıra taslak düzenlemeler ve DEA’ların kamuya açık olduğu göz önüne alındığında, çoğu durumda, ilgili bakanlıklar ve düzenleyiciler onun görüşlerini takip eder. Ayrıca yönetmeliğe bağlayıcı bir güç ve yasallık kazandırmak için mutlaka gerekli olan düzenlemenin Resmi Federasyon Gazetesi’nde (Official Journal of the Federation-DOF) yayınlanması için COFEMER nihai görüşü alınması zorunludur.
3.2.4. Birleşik Krallıkta, genellikle özel sektörü, sivil toplum kuruluşlarını ve kamu hizmetlerini etkileyen düzenleyici nitelikteki tüm hükümet müdahaleleri için etki değerlendirmeleri gereklidir. Prosedür başlangıçta iş dünyası için uyum maliyetlerinin değerlendirilmesiyle sınırlıyken, 1998’den beri tam teşekküllü bir maliyet-fayda analizi sistemine dönüşmüştür. Bugün DEA, BİT de dahil olmak üzere birçok sektörde yaygın bir uygulamadır: Birleşik Krallık’ın bir özelliği, telekomünikasyon düzenleyicisi Ofcom’un 2005 yılında DEA’ya kendi yaklaşımını açıklayan bir belge yayınlamasıdır.
3.2.5. Avrupa Birliği’nde ise, 2002 yılında bir etki değerlendirme sistemi uygulamaya konulmuştur. AB’nin özelliği, sistemin yumuşak hukuk belgelerinden (iletişim ve tavsiyeler) geniş kapsamlı, kesişen alanlara kadar Avrupa Komisyonu’nun tüm önemli yeni politika girişimlerine uygulanmasıdır. 2003 yılından bu yana, Avrupa Komisyonu tarafından yaklaşık 900 etki değerlendirmesi tamamlanmıştır. 2012’den itibaren Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu DEA belgelerinin derinlemesine analizlerini yaptırmaya başlayan bir Dahili Etki Değerlendirmesi Müdürlüğü (Internal Directorate for Impact Assessment-IMPA) oluşturmuş ve BİT sektörünü etkileyen tüm teklifler de dahil olmak üzere, Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından önerilen önemli değişiklikler üzerinde DEA’lar gerçekleştirmiştir.
3.2.6. Kore Cumhuriyeti’nde de, göreve başlamasından aylar sonra, Başkan Kim kabineyi mevcut düzenlemeleri yarıya indirmeye yönlendirmiş; bu girişim, 1997 krizini takiben yeni oluşturulan Düzenleyici Reform Komitesi (Regulatory Reform Committee-RRC) tarafından yürütülmüştür. Kore’de, bu politika gündemi güçlü bir seçmen kitlesi tarafından desteklendiğinden, siyasi destek zaman geçtikçe azalmamıştır. Birkaç ay sonra RRC, bakanlıklar ve ajanslar tarafından elde edilen ılıman sonuçları bildirdiğinde, Başkan, mevcut düzenlemelerin 1998’in sonuna kadar %50’den fazla azaltılabilmesi için planları yeniden sunmalarını emretmiştir. İdari Düzenlemelere İlişkin Temel Kanuna (Basic Act on Administrative Regulations-BAAR) göre, Kore’deki her düzenleyici kurum, yeni veya revize edilmiş düzenlemeler önerdiğinde DEA yürütmek zorundadır. RRC, DEA kılavuzunu yayınlayarak DEA yürütmek için düzenleyici kurumlara rehberlik etmekten, onları savunmaktan ve bunları gözden geçirmekten sorumludur. Düzenleyici şeffaflığı artırmak için, Kore Hükümeti, Temmuz 2006’dan bu yana, önerilen düzenlemelerin kamuya duyurulması süresi olan 20 gün boyunca bakanlıkların web siteleri aracılığıyla DEA raporlarını kamuoyuna açmıştır. Önerilen düzenlemelerin yabancı tarafları etkilemesi durumunda, bakanlıkların kamuya duyuru süresini 60 güne çıkarmaları tavsiye edilmektedir.
3.2.7. Yeni Zelanda’da da, hükümet, bakanlıkların, ele alması gereken politikayı veya operasyonel sorunu açıkça belirlemeden ve önerilen değişikliğin durumunun geçerli olduğuna dair güvence sağlamak için düzenleyici etki analizini (DEA) gerçekleştirmeden düzenleyici değişiklik önermemesini beklediğini açıkça belirtmiştir. Hükümet DEA çerçevesi, sorunu ele almak için tüm pratik seçeneklerin dikkate alınmasına yardımcı olan ve tercih edilen seçeneğin faydalarının yalnızca maliyetleri aşmakla kalmayıp aynı zamanda en yüksek düzeyde net fayda sunmasını sağlamaya yardımcı olan politika geliştirmeye yönelik kanıta dayalı bir yaklaşımı (evidence-based approach) teşvik etmektedir. Bir belgenin Bakanlar Kurulu’na sunulmasıyla sonuçlanabilecek düzenleyici seçenekleri içeren herhangi bir politika çalışması için DEA üstlenilmelidir. “Düzenleyici seçenekler” (regulatory options), yeni mevzuatın (kanunlar veya yönetmelikler) potansiyel olarak getirilmesi veya mevcut mevzuatta değişiklik yapılması/mevcut mevzuatın yürürlükten kaldırılması anlamına gelir. Bu analiz, üstlenilen DEA’yı özetleyen bir düzenleyici etki beyanının (RIS) hazırlanmasını içerir. Üstlenilen DEA ile ilgili bazı bilgiler de Bakanlar Kurulu belgesine dahil edilmelidir. Belgeler politika onayı için Kabine komitelerine sunulduğunda normal olarak bir RIS sağlanır. Nadir durumlarda, politika önerisi ve taslak yönetmelik birlikte sunulabilir. Bu durumlarda, olağan prosedür, belgenin doğrudan Kabine Mevzuat Komitesi’ne değil, ilgili ‘politika’ Kabine komitesine sunulmasıdır.
3.3. Gelişmekte olan ülkelerdeki (emerging/developing countries) modeller
3.3.1. Latin Amerika’da, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika ve Ekvador gibi ülkeler halihazırda yönetimlerinde DEA’nın daha sistematik bir şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.
3.3.2. Asya’da, Kamboçya, Lao P.D.R., Malezya, Moğolistan, Filipinler ve Vietnam, yeni düzenlemelerin kalitesini sağlamak ve iş ortamını iyileştirmek için düzenleyici etki değerlendirmesine pilot uygulama yapmaktadır. Filipinler ve Malezya da çeşitli düzenleyici reform çabalarına yardımcı olmak için kamu ve özel sektörden üst düzey kişilerden oluşan ulusal düzeyde organlar kurulmuştur.
3.3.3. Afrika’da, Botsvana, Mısır, Gana, Nijerya, Tanzanya ve Uganda, diğerlerinin yanı sıra DEA’yı uygulamak için pilot projeler yürütmüştür. Güney Afrika’da ise DEA, DEA’nın uygulanma olasılığını araştırmak üzere Başkanlık ve Ulusal Hazine tarafından yaptırılan ayrıntılı bir ortak çalışmanın ardından Şubat 2007’de Kabine tarafından onaylanmıştır. 2012’den beri kılavuzlar mevcuttur.
4. Türkiye’deki durum
4.1. “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” Hükmü
Bilindiği üzere, düzenleyici etki analizi kavramı, Türk hukuk sistemine ilk kez, 17.02.2006 tarihli ve 26083 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”[2] ile girmiştir.
Söz konusu Yönetmelik çerçevesinde yürürlüğe konulması halinde;
- Yıllık muhtemel toplam etkisi otuz milyon Türk Lirasının altında kalan kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için kısmi düzenleyici etki analizi,
- Yıllık muhtemel toplam etkisi otuz milyon Türk Lirasını aşan kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için tam düzenleyici etki analizi
yapılması zorunlu tutulmuştur.
Anılan Yönetmelik ile getirilen “Düzenleyici etki analizi” başlıklı 24’üncü madde hükmü şöyledir:
“Düzenleyici etki analizi
Madde 24 ”“ (Değişik: 14/3/2016-2016/8590 K.)
(1) Kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için düzenleyici etki analizi hazırlanır. Yürürlüğe konulması halinde yıllık muhtemel toplam etkisi otuz milyon Türk Lirasının altında kalan kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için kısmi düzenleyici etki analizi, yıllık muhtemel toplam etkisi otuz milyon Türk Lirasını aşan kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için tam düzenleyici etki analizi yapılır. Bu miktar gerekli görülen hallerde Başbakanlıkça yeniden belirlenebilir.
(2) Düzenleyici etki analizi taslağı, kanun ve kanun hükmünde kararname taslağıyla birlikte 6 ncı madde çerçevesinde ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüşüne gönderilir ve alınan görüşler çerçevesinde düzenleyici etki analizi taslağına nihai hali verilir.
(3) Düzenleyici etki analizi doğrudan teklif sahibi bakanlık veya kamu kurum ve kuruluşu tarafından hazırlanır. Diğer bakanlık ve kamu kurum ve kuruluşları düzenleyici etki analizi hazırlanması sürecinde ihtiyaç duyulan veri paylaşımını sağlarlar.
(4) Düzenleyici etki analizi kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları ile birlikte Başbakanlığa sunulur. Başbakanlığa sunulan düzenleyici etki analizlerinde teklif sahibi bakanın oluru bulunur. Düzenleyici etki analizi sonuçlarına ilişkin bilgilere ayrıca taslağın genel gerekçesinde yer verilir.
(5) Kısmi düzenleyici etki analizi esas olarak aşağıdaki hususları içerir.
a) Düzenlemenin hazırlanmasını gerekli kılan sebepler.
b) İhtiyaca yönelik alternatif çözüm önerilerinin değerlendirilmesi.
c) Düzenlemenin muhtemel fayda ve maliyetlerinin analizi.
ç) Düzenlemenin bütçeye ek malî yük getirmesi halinde yaklaşık maliyet.
d) Düzenlemenin sosyal, ekonomik ve ticarî hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkileri.
e) Düzenlemenin yıllık muhtemel toplam etkisi.
f) Düzenlemenin kırtasiyeciliğin ve bürokratik formalitelerin azaltılmasına katkısı.
g) İzlenen danışma ve görüş alma süreçleri.
(6) Tam düzenleyici etki analizinde, beşinci fıkranın (c), (d) ve (g) bentlerinde belirtilen hususlara ilişkin ayrıntılı bilgi ve değerlendirmelere yer verilir.
(7) Millî güvenliği ilgilendiren konular, acil müdahaleyi gerektiren olaylara ilişkin düzenlemeler, bütçe ve kesin hesap kanunu taslakları ile milletlerarası andlaşmaların uygun bulunmasına ilişkin kanun taslakları için düzenleyici etki analizi hazırlanmaz.
(8) Başbakanlık, yıllık muhtemel toplam etkisi otuz milyon Türk Lirasının altında kalan kanun ve kanun hükmünde kararname taslakları için tam düzenleyici etki analizi, diğer düzenleyici işlemler için de kısmi veya tam düzenleyici etki analizi hazırlanmasını isteyebilir.
(9) Başbakanlık yürürlükteki kanunların etkilerinin ölçülmesi amacıyla ilgili bakanlık ile kamu kurum ve kuruluşlarından düzenleyici etki analizi hazırlamasını isteyebilir.”
Diğer taraftan, “Düzenleyici Etki Analizi Çalışmaları” başlıklı 2007/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi de 03.04.2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmi Gazetede[3] yayımlanmıştır.
2007/6 sayılı Genelgedeki hususlar aşağıda yer almaktadır:
Avrupa Birliği Lizbon Stratejisi kapsamında tüm üye ülkelerde 2000 yılından itibaren başlatılan “Daha İyi Düzenleme Çalışmaları”na paralel olarak, ülkemizdeki “düzenleyici çerçeve”yi iyileştirmek, Düzenleyici Etki Analizi (DEA) çalışmalarını yönlendirmek, bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak DEA’ların kalite kontrolünü gerçekleştirmek ve kamu yönetiminin bu alandaki kapasitesini geliştirmek için çalışmalar yapmak üzere Kasım 2004 tarihinde Başbakanlıkta “Daha İyi Düzenleme Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Anılan Çalışma Grubunun Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Avrupa Birliği (AB) ile ortaklaşa gerçekleştirdiği eğitim çalışmaları sonucunda, kamu yönetiminde ve toplumda bu alanda farkındalık ve idari kapasite oluşması konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Ayrıca, kamu laboratuarları alanında gerçekleştirilen bir pilot proje ile DEA’nın ülkemizdeki ilk uygulaması gerçekleştirilmiştir. Bu proje sürecinde, hem katılımcı bakanlıkların bu alandaki uygulama kapasiteleri geliştirilmiş hem de kamu kurum ve kuruluşlarınca uygulanacak olan “Düzenleyici Etki Analizi Rehberi”nin oluşturulmasında uzman görüşlerinden istifade edilmiştir. 17.02.2006 tarihinde yayımlanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”in 24’üncü maddesinde, milli güvenliği ilgilendiren konular ile bütçe ve kesin hesap kanunları ve kanun hükmünde kararnameler hariç olmak üzere, 17.02.2007 tarihinden itibaren hazırlanacak kanun ve kanun hükmünde kararnameler ile Başbakanlıkça uygun görülecek diğer düzenleyici işlemler için DEA yapılması öngörülmektedir. Bu nedenle, mezkûr Yönetmelik kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşları, kendi bünyelerinde yapılacak DEA ile ilgili idari kapasite oluşturmak, kalitenin tesisi ve Başbakanlıkta oluşturulan Daha İyi Düzenleme Grubu ile koordinasyonu sağlamak üzere bir birim tespit edecekler, görevlerini yaparken ekte yer alan Düzenleyici Etki Analizi Rehberi’ne göre hareket edeceklerdir.
Mezkûr Genelge ekinde yer alan “Düzenleyici Etki Analizi Rehberi” aşağıda sıralanan 8 ana başlıktan oluşmaktadır:
- Problemin Tespiti,
- Hedeflerin Tespiti,
- Alternatif Çözüm Yollarının Tespiti,
- Etkilerin Analizi,
- Alternatif Çözüm Yollarının Karşılaştırılması,
- Danışma ve Katılım,
- Uygulama, İzleme ve Değerlendirme,
- Düzenleyici Etki Analizi Raporu.
Diğer taraftan, 23.02.2022 tarihli ve 5210 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına dayanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, 24.02.2022 tarihli ve 31760 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve anılan Yönetmelik’in 30’uncu maddesiyle 19.12.2005 tarihli ve 2005/9986 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan ve ayrıntıları yukarıda verilen “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır.
Mezkûr 23.02.2022 tarihli ve 5210 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına dayanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”in “Düzenleyici etki analizi” başlıklı 26’ncı maddesi ise şöyledir:
“(1) Kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslakları için bu madde gereğince belirlenecek usul ve esaslar kapsamında düzenleyici etki analizi hazırlanır. Düzenleyici etki analizi taslakları ilgili bakanlık veya kamu kurum ve kuruluşu tarafından hazırlanarak Strateji ve Bütçe Başkanlığına gönderilir. Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından düzenleyici etki analizi taslağına nihai hali verilip ilgili bakanlık veya kamu kurum ve kuruluşuna gönderilir.
(2) Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında görüşülecek olan kanun teklifleriyle ilgili düzenleyici etki analizi hazırlanmasının komisyon başkanlıklarınca istenilmesi halinde, düzenleyici etki analizi Strateji ve Bütçe Başkanlığı koordinasyonunda hazırlanır.
(3) Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından veya Strateji ve Bütçe Başkanlığından düzenleyici etki analizi hazırlanmasını isteyebilir.
(4) Düzenleyici etki analizinin hangi kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslakları için hazırlanacağı, düzenleyici etki analizinde yer alacak hususlar, düzenleyici etki analizinin hazırlanmasına dair ilkeler ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanarak Cumhurbaşkanınca belirlenir.”
İşte yukarıda yer alan bu hükme dayanılarak hazırlanan “Düzenleyici Etki Analizinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar”ın yürürlüğe konulmasına 03.06.2022 tarihli ve 5681 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile karar verilmiştir.
4.2. Düzenleyici Etki Analizinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar
5681 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına dayanan “Düzenleyici Etki Analizinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar”[4] minvalinde, yürürlüğe konulması halinde muhtemel yıllık bütçe yükü 100 milyon Türk lirasını aşan düzenlemeler için düzenleyici etki analizi yapılır.
Yürürlüğe konulması halinde muhtemel bütçe yükü 100 milyon Türk lirasının altında kalan düzenlemeler için yapılacak düzenleyici etki analizi;
- Mevcut durum analizi ve sorunların tespiti,
- Temel amaç ve hedeflerin belirlenmesi,
- Usul ve Esaslar’da yer alan analiz yöntemlerinden biri kullanılarak en uygun seçeneğin tespiti,
- Raporlama,
aşamalarından oluşur.
Savaş hali, doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, şiddetli ekonomik kriz veya kamu düzeninin bozulmasına yönelik şiddet eylemleri gibi hızlı karar alınması gereken durumlarda yapılacak düzenlemeler ile bütçe ve kesin hesap kanunu teklifleri ve milletlerarası andlaşmaların uygun bulunmasına ilişkin kanun taslakları hakkında düzenleyici etki analizi yapılmaz.
Düzenleyici etki analizi veriye dayalı kanıtların toplanmasını ve analiz edilmesini içeren ve nihai kara katkı veren bir ön değerlendirme aracı olup, saydam, objektif, tarafsız, katılımcı ve kapsayıcı bir anlayışla yapılır.
Düzenleyici etki analizi mevcut durumun sürdürülmesi de dahil olmak üzere tüm seçenekler belirlenir. Her bir seçeneğe ilişkin riskler ve belirsizlikler de mutlaka dikkate alınarak hangi alternatifin en uygun olduğu ortaya konulur.
Düzenleyici etki analizi yapılırken düzenlemeden etkilenecek tüm kesimlere olan etkiler dikkate alınır. Bazı durumlarda idare gerekçesine analiz raporunda yer vermek kaydıyla öncelik belirleyebilir.
Düzenletici etki analizi yapılırken en güncel ve doğru veriler kullanılır. Tüm kurum ve kuruluşlar, kişisel verilerin korunması kaydıyla ve milli güvenlik, savunma ve istihbarat hizmetlerine ilişkin gizlilik gerektiren bilgiler ile ilgili mevzuatına göre devlet sırrı ve ticari sır niteliğindeki bilgiler ve ülkenin ekonomik çıkarları açısından gizli kalması gereken bilgiler hariç olmak üzere, kendilerinden istenen veri, bilgi ve belgeleri analizi yürüten idareye ve Strateji ve Bütçe Başkanlığına temin eder.
Düzenleyici etki analizi ilgili taraflar ve paydaşlarla istişare edilerek yapılır.
Düzenleyici etki analizi;
- Mevcut durum analizi ve sorunların tespiti,
- Paydaşların tespiti ve istişare sürecinin belirlenmesi,
- Temel amaç ve hedeflerin belirlenmesi,
- Seçeneklerin tespiti,
- Seçeneklerin analizi, karşılaştırılması ve bir seçeneğin önerilmesi,
- Uygulama geliştirilmesi,
- Uygulamaya ilişkin izleme ve değerlendirme planının oluşturulması,
- Raporlama
aşamalarından oluşur.
5. Sonuç Yerine
Düzenleyici etki analizi veya değerlendirmesi, 1970’li yılların ikinci yarsından itibaren neredeyse tüm gelişmiş ülkelerin ve çok sayıda gelişmekte olan ülkenin mevzuatına girmiş bulunan bir kavramdır.
Bu kavram, 2006 yılı ile beraber Türk hukukunda da yerini almış ve en sonuncu usul ve esaslar, Resmi Gazetenin 04.06.2022 tarihli nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu yeni esaslara göre;
- Düzenleyici etki analizinin hangi kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslakları için hazırlanacağı, düzenleyici etki analizi yapılırken uyulması gereken temel ilkeler, kurallar ve analiz raporunda yer alması gereken hususlar belirlenmiştir.
- Düzenleyici etki analizi, “kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslaklarının bütçeye, mevzuata, sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkilerini göstermek üzere ön değerlendirme” olarak tanımlanmıştır.
- Yürürlüğe konulması halinde muhtemel yıllık bütçe yükü 100 milyon Türk lirasını aşan düzenlemeler için düzenleyici etki analizi yapılacaktır.
- Muhtemel yıllık bütçe yükü 100 milyon Türk lirasının altında kalan düzenlemeler için yapılacak düzenleyici etki analizi, mevcut durum analizi ve sorunların tespiti, temel amaç ve hedeflerin belirlenmesi, analiz yöntemlerinden biri kullanılarak en uygun seçeneğin tespiti ve raporlama aşamalarından oluşacaktır.
- Savaş hali, doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, şiddetli ekonomik kriz veya kamu düzeninin bozulmasına yönelik şiddet eylemleri gibi hızlı karar alınması gereken durumlarda yapılacak düzenlemeler ile bütçe ve kesin hesap kanunu teklifleri ve milletlerarası anlaşmaların uygun bulunmasına ilişkin kanun taslakları hakkında düzenleyici etki analizi yapılmayacaktır.
- Tespit edilen sorunlarla ilişkilendirilecek şekilde düzenlemenin amacı ve düzenleme neticesinde ilgili alanda ve sektörde oluşacak sonuçlar veya yaşanacak dönüşüm somut, kısa ve net bir şekilde ifade edilecek; hedefler ölçülebilir, gerçekçi, sonuç odaklı ve belirli bir zaman aralığında gerçekleştirilebilir olacaktır.
- Belirlenen amaç ve hedefler, kalkınma planlan orta vadeli programlar ve Cumhurbaşkanlığı yıllık programlarında yer alan ulusal politikalarla, sektörel strateji ve eylem planlarıyla ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla uyumlu olacaktır.
- Düzenleyici etki analizi yapılırken düzenlemenin nasıl uygulanacağı, uygulamadan kimin sorumlu olacağı, uygulamanın nasıl ve kim tarafından izleneceğini içeren uygulama planı hazırlanacaktır.
- Söz konusu analizi hazırlama süreci, düzenlemeyi hazırlayacak olan idare tarafından yürütülecek; idare taslak raporu, Strateji ve Bütçe Başkanlığına, Başkanlık tarafından uygun bulunanlar ise, nihai rapor olarak idareye gönderilecektir.
- Uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Strateji ve Bütçe Başkanlığı yetkili olacaktır.
* Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıdaki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.
Yazı minvalinde yararlanılan başlıca kaynaklar şunlardır:
- Using regulatory impact analysis to improve decision making in the ICT sector (report), September 2014, < https://www.itu.int/dms_pub/itu-d/opb/pref/D-PREF-BB.RPT5-2014-PDF-E.pdf > erişim tarihi 06 Haziran 2022
- Regulatory impact assessment, OECD, < https://www.oecd.org/regreform/regulatory-policy/ria.htm > < https://read.oecd-ilibrary.org/governance/regulatory-impact-analysis_9789264067110-en#page1 > erişim tarihi 06 Haziran 2022
- Regulatory impact assessment (RIA) guidance, < https://www.economy-ni.gov.uk/articles/regulatory-impact-assessment-ria-guidance > erişim tarihi 06 Haziran 2022
- Regulatory impact analysis, Wikipedia, < https://en.wikipedia.org/wiki/Regulatory_impact_analysis > erişim tarihi 06 Haziran 2022
[1] İlk DEA’ların genellikle 1978 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Jimmy Carter İdaresi tarafından istenen “enflasyon etki değerlendirmeleri” olduğu kabul edilir. DEA gereksinimi Ronald Reagan yönetimi sırasında genişletilmiş ve fayda-maliyet analizi gerekli metodolojik yaklaşım haline gelmiştir. Bir DEA gereksinimini erken benimseyen bir diğer ülke ise Avustralya’dır (1985). 1990’ların ortalarında yaklaşık 12 OECD ülkesi, gerekli analizin kapsamı önemli ölçüde değişse de, bir şekilde DEA kurallarını uygulamıştır. 2000 yılına gelindiğinde, 28 OECD ülkesinden 20’si DEA kurallarını uygulamıştır. Şu anda, neredeyse tüm OECD ülkeleri DEA kullanmaktadır. DEA kuralları da Dünya Bankası tarafından kredi talep eden ülkelere güçlü bir şekilde teşvik edilmeye başlanmıştır. Sonuç olarak, artan sayıda gelişmekte olan ülke artık DEA kurallarını benimsemiştir. DEA kuralları, kabul edildikleri birçok ülkede zaman içinde kapsam olarak genişlemiştir. Buna karşılık, DEA’yı benimsedikten sonra kullanmayı bırakan ülkelerin sayısı çok azdır. Öte yandan, DEA’nın rolü, düzenlemenin istenen hedeflere ulaşıp ulaşamayacağını değerlendirmek için yeni bir düzenlemenin potansiyel etkilerinin ayrıntılı ve sistematik bir değerlendirmesini sağlamaktır. Bu minvalde DEA’ya duyulan ihtiyaç, düzenlemenin yaygın olarak çok sayıda etkisinin olması ve bunların ayrıntılı çalışma ve etkilenen taraflarla istişare olmaksızın öngörülmesinin genellikle zor olmasından kaynaklanmaktadır. Düzenleme konusuna ekonomik yaklaşımlar, düzenleme maliyetlerinin faydaları aşma riskinin yüksek olduğunu da vurgulamaktadır. Bu perspektiften, DEA’nın temel amacı, düzenlemenin toplumsal bakış açısından refahı artırmasını, yani faydaların maliyetleri aşmasını sağlamaktır. DEA genellikle karşılaştırmalı bir bağlamda yürütülmekte, aranan hedefe ulaşmanın farklı yolları analiz edilmekte ve sonuçlar karşılaştırılmaktadır.
[2] Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi ve No: 19.12.2005-2005/9986; Dayandığı Kanunun Tarihi ve No: 10.10.1984-3056 (RG 19.10.1984/18550); RG 17.02.2006/26083 (Yönetmelik için bkz. < https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/3.5.20059986.pdf >) [3056 sayılı Kanunun tam adı: Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun]
[3] “Düzenleyici Etki Analizi Çalışmaları” başlıklı 2007/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi ve Genelge ekinde yer alan “Düzenleyici Etki Analizi Rehberi” için lütfen bkz. < https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/04/20070403-13.htm > erişim tarihi 06 Haziran 2022
[4] 5681 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına dayanan “Düzenleyici Etki Analizinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar” için lütfen bkz. < https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/06/20220604-13.pdf > erişim tarihi 06 Haziran 2022
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.