Enflasyon: Fiyatların Yükselmesi* ** ***

Enflasyon, belirli bir dönemde, genellikle bir yılda, bir dizi mal ve hizmetin ne kadar pahalı hale geldiğini ölçer.

Ekonomideki en tanıdık kelimelerden biri olabilir. Enflasyon, ülkeleri uzun süreli istikrarsızlık dönemlerine sürükler. Merkez bankacıları genellikle “enflasyon şahinleri” olarak bilinmeyi arzularlar. Politikacılar, enflasyonla mücadele vaadiyle seçimleri kazanırlar, ancak başarısız olduktan sonra iktidarı kaybederler. Enflasyon, 1974 yılında Başkan Gerald FORD tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1 Numaralı Halk Düşmanı olarak bile ilan edilmiştir. O halde enflasyon nedir ve neden bu kadar önemlidir?

Enflasyon, belirli bir dönemde fiyatlardaki artış oranıdır. Enflasyon, tipik olarak, fiyatlardaki genel artış veya bir ülkede yaşam maliyetindeki artış gibi geniş bir ölçüdür. Ancak aynı zamanda daha dar bir şekilde hesaplanabilir – örneğin yiyecek gibi belirli mallar veya saç kesimi gibi hizmetler için. Bağlam ne olursa olsun, enflasyon, ilgili mal ve/veya hizmetlerin belirli bir dönemde, genellikle bir yılda ne kadar pahalı hale geldiğini temsil eder.

Enflasyonu ölçmek

Tüketicilerin yaşam maliyeti, birçok mal ve hizmetin fiyatlarına ve her birinin hane bütçesindeki payına bağlıdır. Ortalama tüketicinin yaşam maliyetini ölçmek için devlet kurumları, yaygın olarak satın alınan ürünlerden oluşan bir sepet belirlemek ve bu sepeti satın alma maliyetini zaman içinde takip etmek için hanehalkı anketleri yürütür. (Kira ve ipotek dahil olmak üzere konut giderleri, ABD’deki tüketici sepetinin en büyük bileşenini oluşturur.) Bu sepetin belirli bir zamanda bir baz yıla[*] göre ifade edilen maliyeti, tüketici fiyat endeksidir (TÜFE) ve yüzde TÜFE’nin belirli bir dönemdeki değişimi, en yaygın kullanılan enflasyon ölçüsü olan tüketici fiyatları enflasyonudur. (Örneğin, baz yıl TÜFE 100 ve cari TÜFE 110 ise, döneme göre enflasyon yüzde 10’dur.)

Çekirdek tüketici enflasyonu, hükümet tarafından belirlenen fiyatları ve mevsimsel faktörlerden veya geçici arz koşullarından en çok etkilenen gıda ve enerji gibi daha değişken ürünlerin fiyatlarını hariç tutarak enflasyondaki temel ve kalıcı eğilimlere odaklanır. Çekirdek enflasyon da politika yapıcılar tarafından yakından izlenir. Genel bir enflasyon oranının hesaplanması – örneğin bir ülke için ve sadece tüketiciler için değil – GSYİH deflatörü[” ] gibi daha geniş kapsamlı bir endeks gerektirir.

TÜFE sepeti, tutarlılık için zaman içinde çoğunlukla sabit tutulur, ancak değişen tüketim modellerini yansıtmak için zaman zaman ince ayar yapılır – örneğin, yeni yüksek teknoloji ürünleri dahil etmek ve artık yaygın olarak satın alınmayan öğeleri değiştirmek. Bir ekonomide üretilen her şey için fiyatların zaman içinde ortalama olarak nasıl değiştiğini gösterdiğinden, GSYİH deflatörünün içeriği her yıl değişir ve çoğunlukla sabit olan TÜFE sepetinden daha günceldir. Öte yandan, deflatör tüketim dışı kalemleri (askeri harcamalar gibi) içerir ve bu nedenle yaşam maliyetinin iyi bir ölçüsü değildir.

İyi ve kötü

Hanehalklarının cari parayla elde ettikleri nominal gelir, fiyatlar kadar artmadığı sürece, daha az satın alabilecekleri için daha kötü durumdadırlar. Başka bir deyişle, satın alma güçleri veya reel (enflasyona göre düzeltilmiş) gelirleri düşer. Gerçek gelir, yaşam standardı için bir vekil durumundadır. Gerçek gelirler yükseldiğinde, yaşam standardı da yükselir ve elbette bunun tersi de geçerlidir.

Gerçekte, fiyatlar farklı hızlarda değişir. Ticareti yapılan emtia fiyatları gibi bazıları her gün değişir; sözleşmelerle belirlenen ücretler gibi diğerlerinin ayarlanması daha uzun sürer (veya ekonomik tabirle “yapışkandır”). Enflasyonist bir ortamda, eşit olmayan bir şekilde yükselen fiyatlar, bazı tüketicilerin satın alma gücünü kaçınılmaz olarak azaltır ve reel gelirdeki bu erozyon, enflasyonun en büyük tek maliyetidir.

Enflasyon, sabit faiz oranlarının alıcıları ve ödeyenleri için zaman içinde satın alma gücünü de bozabilir. Emekli maaşlarına yıllık yüzde 5 sabit artış alan emeklileri alın; enflasyon yüzde 5’in üzerindeyse emeklinin satın alma gücü düşer. Öte yandan, yüzde 5’lik sabit faizli ipotek (kredisi) ödeyen bir borçlu yüzde 5 enflasyondan faydalanacaktır, çünkü reel faiz oranı (yani, nominal oran eksi enflasyon oranı) sıfır olacaktır; Borçlunun geliri enflasyona ayak uydurduğu sürece, enflasyon daha yüksek olsaydı, bu borcu ödemek daha da kolay olurdu. Borç verenin gerçek geliri elbette zarar görür. Enflasyonun nominal faiz oranlarına dahil edilmediği ölçüde, bazıları kazanır ve bazıları satın alma gücünü kaybeder.

Gerçekten de, birçok ülke yüksek enflasyonla ve bazı durumlarda yılda yüzde 1000 veya daha fazla olan hiperenflasyonla boğuşuyor. 2008’de Zimbabwe, yıllık yüzde 500 milyarlık tahmini enflasyonla şimdiye kadarki en kötü hiperenflasyon vakalarından birini yaşadı. Bu kadar yüksek enflasyon seviyeleri felaket oldu ve ülkeler, bazen Zimbabve’nin yaptığı gibi ulusal para birimlerinden vazgeçerek, enflasyonu makul seviyelere geri getirmek için zor ve acı verici politika önlemleri almak zorunda kaldılar.

Yüksek enflasyon bir ekonomiye zarar verse de, deflasyon[”¡] veya düşen fiyatlar da istenmez. Fiyatlar düştüğünde, tüketiciler gelecekte daha düşük fiyatlar bekleyerek, mümkünse satın almayı ertelerler. Ekonomi için bu, daha az ekonomik faaliyet, üreticiler tarafından daha az gelir ve daha düşük ekonomik büyüme anlamına gelir. Japonya, büyük ölçüde deflasyon nedeniyle, uzun bir ekonomik büyüme döneminin neredeyse hiç olmadığı bir ülkedir. 2007 senesinde başlayan küresel mali kriz sırasında deflasyonu önlemek, ABD Merkez Bankası’nın (FED) ve dünyadaki diğer merkez bankalarının uzun süre faiz oranlarını düşük tutmasının ve finansal sistemlerin bol likiditeye sahip olmasını sağlamak için başka para politikaları oluşturmasının nedenlerinden biriydi.

Çoğu ekonomist artık düşük, istikrarlı ve en önemlisi öngörülebilir enflasyonun bir ekonomi için iyi olduğuna inanıyor. Enflasyon düşük ve öngörülebilirse, fiyat ayarlama sözleşmelerinde ve faiz oranlarında yakalanması daha kolaydır ve bozucu etkisini azaltır. Ayrıca, fiyatların gelecekte biraz daha yüksek olacağını bilmek, tüketicileri daha erken satın alma konusunda teşvik etmekte ve bu da ekonomik aktiviteyi artırmaktadır. Birçok merkez bankacısı, enflasyon hedeflemesi [a§]adı verilen bir politika olan düşük ve istikrarlı enflasyonu korumayı birincil politika hedefi haline getirmiştir.

Enflasyonu ne yaratır?

Uzun süreli yüksek enflasyon dönemleri genellikle gevşek para politikasının sonucudur. Para arzı bir ekonominin büyüklüğüne göre çok fazla büyürse, para biriminin birim değeri azalır; başka bir deyişle, satın alma gücü düşer ve fiyatlar yükselir. Para arzı ile ekonominin büyüklüğü arasındaki bu ilişki, paranın miktar teorisi olarak adlandırılır ve ekonomideki en eski hipotezlerden biridir.

Ekonominin arz veya talep tarafındaki baskılar da enflasyonist olabilir. Doğal afetler gibi üretimi kesintiye uğratan veya yüksek petrol fiyatları gibi üretim maliyetlerini yükselten arz şokları, genel arzı azaltabilir ve fiyat artışlarının itici gücü arz kesintisinden kaynaklandığı “maliyet itici” enflasyona yol açabilir. 2008’in gıda ve yakıt enflasyonu küresel ekonomi için böyle bir durumdu – keskin bir şekilde artan gıda ve yakıt fiyatları ticaret yoluyla ülkeden ülkeye aktarıldı. Tersine, borsa rallisi gibi talep şokları veya bir merkez bankasının faiz oranlarını düşürmesi veya bir hükümetin harcamaları artırması gibi genişlemeci politikalar, genel talebi ve ekonomik büyümeyi geçici olarak artırabilir. Bununla birlikte, talepteki bu artış bir ekonominin üretim kapasitesini aşarsa, kaynaklar üzerinde ortaya çıkan baskı “talep çekme” enflasyonuna yansır. Politika yapıcılar, gerektiğinde ekonomiyi aşırı uyarmadan ve enflasyona neden olmadan talebi artırma ile büyüme arasında doğru dengeyi bulmalıdır.

Enflasyonun belirlenmesinde beklentiler de önemli bir rol oynar. Bireyler veya firmalar daha yüksek fiyatlar öngörüyorlarsa, bu beklentileri ücret müzakerelerine ve sözleşmeye dayalı fiyat ayarlamalarına (otomatik kira artışları gibi) inşa ederler. Bu davranış, bir sonraki dönemin enflasyonunu kısmen belirler; sözleşmeler uygulandığında ve ücretler veya fiyatlar üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi yükseldiğinde, beklentiler kendi kendini gerçekleştirir hale gelir. Bireyler beklentilerini yakın geçmişe dayandırdıkları ölçüde, enflasyon zaman içinde benzer bir seyir izleyecek ve bu da enflasyon ataletine neden olacaktır.

Politika yapıcılar enflasyonla nasıl başa çıkar?

Enflasyonu düşürmeyi amaçlayan doğru dezenflasyonist[**] politikalar, enflasyonun nedenlerine bağlıdır. Ekonomi aşırı ısınmışsa, merkez bankaları -fiyat istikrarını sağlamaya kararlılarsa- genellikle faiz oranlarını yükselterek toplam talebi dizginleyen daraltıcı politikalar uygulayabilirler. Bazı merkez bankacıları, değişen derecelerde başarı ile döviz kurunu sabitleyerek parasal disiplini dayatmayı seçmişlerdir – para biriminin değerini başka bir para biriminin değerine ve dolayısıyla para politikasını başka bir ülkeninkine bağlayarak. Ancak, enflasyonun yurt içi gelişmelerden ziyade küresel gelişmelerden kaynaklandığı durumlarda, bu tür politikalar yardımcı olmayabilir. 2008 yılında gıda ve akaryakıt fiyatlarının yüksek seyretmesiyle dünya genelinde enflasyon yükselirken, birçok ülke yüksek küresel fiyatların iç ekonomiye yansımasına izin vermiştir. Bazı durumlarda da hükümet fiyatları doğrudan belirleyebilir (bazılarının 2008’de yüksek gıda ve yakıt fiyatlarının geçmesini önlemek için yaptığı gibi). Bu tür idari fiyat belirleme önlemleri, genellikle hükümetin, üreticilerin kayıp gelirlerini tazmin etmek için büyük sübvansiyon faturaları tahakkuk ettirilmesiyle sonuçlanır.

Merkez bankacıları, enflasyon düşürme aracı olarak enflasyon beklentilerini etkileme yeteneklerine giderek daha fazla güvenirler. Politika yapıcılar, beklentileri ve sözleşmelerin yerleşik enflasyon bileşenini etkilemeyi umarak, enflasyonu düşürmek için ekonomik aktiviteyi geçici olarak düşük tutma niyetlerini duyururlar. Merkez bankalarının kredibilitesi/güvenilirliği ne kadar yüksek olursa, açıklamalarının enflasyon beklentileri üzerindeki etkisi de o kadar büyük olur.

* Bu çeviride yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Çevirideki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.

Orijinal Metin: “Inflation: Prices on the Rise”, Ceyda ÖNER, International Monetary Fund, Finance&Development, Updated: February 24, 2020  https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/basics/inflat.htm  erişim tarihi 21 Eylül 2021

** Çeviriye konu işbu makalenin yazarı Ceyda ÖNER, IMF (Uluslararası Para Fonu) Finans Departmanında bölüm başkan yardımcısıdır.

*** İngilizceden Türkçeye Çeviren Yavuz AKBULAK-SPK Başuzmanı

[*] Çevirenin Notu (ÇN): Baz yıl, bir istatistik seride endeks düzenlemesi ya da büyümenin oransal artışının saptanması için bir dönem ve yılın başlangıç olarak alınmasıdır.

[” ] ÇN: [GSYİH: gayrisafi yurtiçi hasıla] Deflatör, parasal terimlerle (nominal) ifade edilmiş olan bir iktisadi büyüklüğün (örneğin ücretler, hammadde fiyatları, maliyetler vb.) değerinin gerçek değere (reel) çevrilmesinde kullanılan fiyat endeksini ifade eder.

[”¡] ÇN: Deflasyon, fiyatlar genel düzeyinde sürekli bir düşüş yaşanması olarak tanımlanır. Diğer bir ifadeyle deflasyon, piyasada bulunan mal ve hizmetlerin sürekli ucuzlaması halidir.

[a§] ÇN: Enflasyon hedeflemesi, günümüzde merkez bankalarının yaygın olarak benimsediği bir amaç setidir. Belirli bir dönem sonu için uygun enflasyon oranının belirlenmesi ve o orana ulaşılabilmesi için para politikası araçlarının kullanılmasını kapsar.

[**] ÇN: Dezenflasyon, fiyat artış hızının, yani enflasyon oranın zaman içinde azalması anlamına gelmekte, yani yüksek enflasyondan düşük enflasyona geçiş sırasında yaşanan düşen enflasyon sürecini ifade eder.

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.