Merhum hocam Prof. Dr. Erdoğan SORAL beyefendinin anısına
Enflasyon, toplam fiyat seviyesindeki sürekli artıştır. Hiperenflasyon ise çok yüksek bir enflasyonu ifade eder. Eşik keyfi olmasına rağmen, ekonomistler “hiperenflasyon” kavramını genellikle aylık enflasyon oranının yüzde 50’den fazla olduğu dönemleri tanımlamak için kullanırlar. Aylık yüzde 50 oranındaki bir enflasyon ortamında, örneğin 1 Ocak’ta 1 Amerikan dolarına ($) mal olan bir öğe, sonraki yılın 1 Ocak’ında 130$’a mal olur.
Hiperenflasyon büyük ölçüde bir yirminci yüzyıl olgusudur/hastalığıdır. (Günümüze değin) En çok çalışılan hiperenflasyon konusu, Almanya’da I. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelmişti[1]. Kasım 1923’teki Alman fiyat endeksinin Ağustos 1922’deki fiyat endeksine oranı -sadece on beş ay önce- 1,02 × 1010 idi. Bu devasa rakam, yüzde 322’lik bir aylık enflasyon oranına tekabül ediyordu. Ortalama olarak, fiyatlar on altı aylık hiperenflasyon boyunca her ay dört katına çıkmıştı.
Alman hiperenflasyonu daha iyi bilinirken, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Macaristan’da çok daha büyük bir hiperenflasyon meydana geldi. Ağustos 1945 ile Temmuz 1946 arasında fiyatlar genel düzeyi, ayda yüzde 19.000’den veya günde yüzde 19’dan daha fazla ve şaşırtıcı bir oranda yükseldi.
Bu çok büyük rakamlar bile hiperenflasyonların en kötü günlerinde yaşanan enflasyon oranlarını olduğundan az gösterir. Ekim 1923’te Alman fiyatları günlük yüzde 41 oranında artmıştı. Macar fiyatları ise, Temmuz 1946’da her gün üç katından fazla artıyordu.
Pekiyi de hiperenflasyona ne sebep olur? Ne kadar şiddetli olursa olsun hiçbir şok, fiyatlardaki sürekli ve mütemadi hızlı büyümeyi açıklayamaz. Almanya ve Macaristan’daki hiperenflasyonlara Dünya Savaşları neden olmamıştı. Ama bu savaşlar sırasında kaynakların tahribi (ise), Almanya ve Macaristan’daki fiyatların neden savaşlardan sonra eskisinden daha yüksek olacağını açıklayabilir. Ne var ki, savaşlar, hiperenflasyon dönemlerinde fiyatların neden sürekli olarak hızlı oranlarda yükseldiğini açıklayamaz.
Hiperenflasyonlar, “kağıt” para arzındaki aşırı hızlı büyümeden kaynaklanmakta; bir ulusun parasal ve mali otoriteleri, büyük miktarda devlet harcaması için düzenli olarak büyük miktarlarda para çıkardığında ortaya çıkmaktadır. Aslında enflasyon, değeri düşerken elinde para tutanlar pahasına hükümetin kazandığı bir vergilendirme biçimidir; yani hiperenflasyonlar çok büyük vergilendirme planlarıdır.
Alman hiperenflasyonu sırasında, dolaşımdaki Alman markının tutarı 7.32 × 109 kat artmıştır. Macaristan’da para arzındaki karşılaştırılabilir artış 1,19 × 1025 idi. Bu rakamlar, fiyatlardaki artış için daha önce verilenlerden daha küçüktür.
Fiyatların para arzından daha hızlı artması ne anlama gelir?
Ekonomistler, fiyatlar hızla arttığında insanların para tutma davranışlarının ne olduğunu tartışmak için “gerçek para miktarı” olarak adlandırılan bir kavram kullanırlar. Bazen “paranın satın alma gücü” olarak da adlandırılan gerçek para miktarı, tutulan para miktarının fiyat düzeyine oranıdır. Tipik bir hane halkının belirli bir mal demetini tükettiğini hayal edelim. Gerçek para miktarı, bir hanenin elindeki parayla satın alabileceği demet sayısını ölçer. Düşük enflasyon dönemlerinde, bir hane, uygun olduğu için yüksek bir reel para dengesini koruyacaktır. Yüksek enflasyon dönemlerinde ise, bir hane, enflasyon “vergisinden” kaçınmak için daha düşük bir reel para dengesini koruyacaktır. Böylece, varlıklarının daha fazlasını fiziksel mallar biçiminde tutarak enflasyon vergisinden kaçınırlar. Bu malları satın aldıkça fiyatlar ve ardından enflasyon yükselir. Şekil 1, 1919’un başından Nisan 1923’e kadar Almanya için reel para bakiyelerini ve enflasyonu göstermektedir. Grafik, enflasyon arttıkça Almanların reel bakiyeleri düşürdüğüne işaret etmektedir. Alman hiperenflasyonunun son ayları şekilde gösterilmemiştir, çünkü enflasyon oranı grafiğin ölçeğini korumak için çok yüksektir.
Hiperenflasyonlar kendi kendini sürdürme eğilimindedir. Bir hükümetin harcamalarını para vererek finanse etmeye kararlı olduğunu ve para stokunu ayda yüzde 10 artırarak başladığını varsayalım. Yakında enflasyon oranı, örneğin ayda yüzde 10’a yükselecektir. Hükümet, çıkardığı parayla artık eskisi kadar fazla satın alamayacağını ve para artışını daha da artırarak yanıt verme olasılığının yüksek olduğunu gözlemleyecektir. Böylece, hiperenflasyon döngüsü başlamıştır. Hiperenflasyon sırasında halk ve hükümet arasında devam eden bir çekişme olacaktır. Halk, enflasyon vergisinden kurtulmak için aldığı parayı hızla harcamaya çalışır; hükümet ise, daha yüksek enflasyon oranlarına daha da yüksek para ihracıyla (emisyon/sürüm) yanıt verir.
İktisatçıların çoğu, enflasyon vergisinden elde edilen gelire ve aynı geliri artıran alternatif vergilerin yaratacağı bozulmaya izin verildiğinde bile enflasyonun ekonomik refahı düşürdüğü konusunda hemfikirdir.
Şekil 1: Alman Hiperenflasyonu Sırasında Enflasyon Arttıkça Gerçek Para Miktarı Düşmüştür
Pekiyi, hiperenflasyon nasıl biter? Buna verilen standart cevap, hükümetlerin para stokundaki hızlı büyümeyi durdurmak için güvenilir bir taahhütte bulunmaları gerektiğidir. Bu görüşün savunucuları, Alman hiperenflasyonunun sonunu bu noktada bir örnek olarak görürler. 1923’ün sonlarında Almanya bir para reformu gerçekleştirerek rentenmark adı verilen yeni bir para birimi çıkardı ve Alman hükümeti, yeni para biriminin talep üzerine altın olarak belirli bir değere sahip bir tahvile dönüştürülebileceğine söz verdi. Standart cevabın savunucuları, konvertibilite (çevrilgenlik) garantisinin, doğru bir şekilde, hızlı para basımına son verme vaadi olarak görüldüğünü savunurlar.
Bazı ekonomistler tarafından benimsenen alternatif bir görüş, hiperenflasyonu sona erdirmek için sadece parasal reformun değil, aynı zamanda mali reformun da gerekli olduğudur. Bu görüşe göre, başarılı bir reform, hükümet adına iki inandırıcı taahhüdü gerektirir: Birincisi, kağıt paranın hızlı büyümesini durdurma taahhüdü; ikincisi de, hükümetin bütçesini dengeye getirme taahhüdüdür. Bu ikinci taahhüt, başarılı bir reform için gereklidir, çünkü hükümetin enflasyonist vergilendirmeye başvurma teşvikini ortadan kaldırır veya en azından azaltır. Hükümet bütçesini dengelemeyi taahhüt ederse, insanlar makul bir şekilde para artışının yakın gelecekte tekrar yüksek seviyelere çıkmayacağına inanabilirler. İkinci görüşün savunucusu Thomas SARGENT, 1923’teki Alman reformunun, hükümet açığından para kazanmayı reddedebilecek bağımsız bir merkez bankası yarattığı ve daha yüksek vergiler ve daha düşük hükümet harcamaları için hükümler içerdiği için başarılı olduğunu savunur. SARGENT’in görüşüne bakmanın bir başka yolu, hiperenflasyonların, insanlar makul bir şekilde para büyüme oranının hem şimdi hem de gelecekte normal seviyelere düşeceğine inandıklarında sona erdiğidir.
Hiperenflasyonların ne gibi etkileri vardır? Ciddi sonuçları olan bir etki, servetin yeniden tahsis edilmesidir. Hiperenflasyonlar, parayı elinde tutan sıradan halk yığınından para basan hükümete servet aktarır. Hiperenflasyonlar ayrıca, kredi sözleşmeleri en kötü enflasyondan önce imzalandığında, borç alanların borç verenlerin pahasına kazanmasına neden olurlar. Hammadde ve emtia depolarına sahip olan işletmeler, sıradan/genel halk pahasına kazanç sağlarlar. Almanya’da, kira tavanlarının fiyatlar genel düzeyine ayak uyduramaması nedeniyle kiracılar mülk sahipleri pahasına kazanç elde etmişti. Costantino Bresciani-Turroni, hiperenflasyonun Almanya’daki istikrarlı sınıfların zenginliğini yok ettiğini ve Nasyonal Sosyalistlerin (Naziler) güç kazanmasını kolaylaştırdığını savunurlar.
Hiperenflasyon, insanları parasal işlemlerden ve takastan uzaklaştırarak bir ekonominin verimliliğini azaltır. Normal bir ekonomide, değişimde para kullanmak oldukça verimlidir. Hiperenflasyonlar sırasında ise, insanlar enflasyon vergisinden kaçınmak için ödemeleri emtia olarak yapmayı tercih ederler. Eğer kendilerine para ödenirse, o parayı mümkün olduğu kadar çabuk harcarlar. Almanya’da işçilere günde iki kez ödeme yapılmıştı ve kazançlarının daha fazla değer kaybetmesini önlemek için öğlen saatlerinde alışveriş yaparlardı. Hiperenflasyon, insanların kağıt paraya tutunmaktan kaçınmaya çalışarak değerli kaynakları tükettiği, esasen israflı bir “sıcak patates” oyunudur.
Hiperenflasyonlar, normal şartlar altında tuhaf sayılabilecek davranışlara da yol açabilir. Gerald FELDMAN’ın The Great Disorder adlı kitabı, hiperenflasyon sırasında büyük (Feldman 1993:680) işçilere ödeme yapmak için gereken banknotların sayısı çok arttığından, ücretleri bir el arabasıyla taşıyan küçük bir firmanın fotoğrafını gösterir. İnternette bir fotoğraf kaynağı olan Corbis (< www.corbis.com >), sobasında banknot yakan bir Alman kadının resmini gösterir, çünkü bunu yapmak başka yakıt almak için kullanmaktan daha fazla ısı sağlıyordu. Başka bir görüntü ise, sokakta banknot bloklarıyla oynayan Alman çocuklarını gösterir.
Çok yüksek enflasyonun daha yakın tarihli örnekleri çoğunlukla Latin Amerika’da ve eski Doğu bloku ülkelerinde meydana gelmiştir. Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Peru ve Uruguay birlikte 1970 ve 1987 arasında yıllık ortalama yüzde 121 enflasyon oranı yaşadılar. Bolivya’da fiyatlar 1985’te yüzde 12.000 arttı. Peru’da, fiyatlar yükselirken 1988’de yıllık yaklaşık yüzde 2.000 veya aylık yüzde 30 oranında neredeyse bir hiperenflasyon meydana geldi. Ancak, Thayer Watkins belgeleri tüm zamanların rekor hiperenflasyonu için 1993 ve 1994 yılları arasında Yugoslavya’da meydana geldiğini söyler.
Yüksek enflasyonlu Latin Amerika ülkeleri de “dolarizasyon (dolarlaşma)” denen bir olguyu yaşadılar, böylece yerli para yerine Amerikan doları kullanıldı. Enflasyon yükseldikçe, insanlar kendi para birimlerinin değer depolamak için iyi bir yol olmadığına inanmaya başladılar ve yerel paralarını dolar ile değiştirmeye çalıştılar. 1973’te Bolivya’daki vadeli mevduatın[2] yüzde 90’ı Bolivya pesosundaydı. Bolivya’da hiperenflasyon yılı olan 1985’e gelindiğinde, vadeli mevduat bakiyelerinin yüzde 60’ından fazlası dolar cinsinden ifade ediliyordu.
Latin Amerika’da yüksek enflasyona ne sebep oldu? Birçok Latin Amerika ülkesi 1970’lerde ağır borç yükü altına girdi ve borçlarını dolar olarak ödemeyi kabul etti. Sonrasında faiz oranları yükseldi, bu ülkelerin hepsi giderek borç servisi yükümlülüklerini ödemede zorlandı. Yüksek enflasyonlu ülkeler, aynı zamanda bu yüksek maliyetlere para basarak yanıt veren ülkelerdi.
Bolivya hiperenflasyonu buna bir örnektir. Eliana CARDOSO, 1982’de Hernán Siles SUAZO’nun yerel programlara daha fazla hükümet harcaması talebini karşılamak isteyen ancak artan borç ödeme yükümlülükleri ve kalay ihracatı için düşen fiyatlar ile karşı karşıya kalan sol koalisyonun başı olarak iktidara geldiğini açıklar. Bolivya hükümeti bu duruma para basarak yanıt vermişti. Fon sıkıntısıyla karşı karşıya kalınca da, gelir vergilerini artırmak veya diğer devlet harcamalarını azaltmak yerine enflasyon vergisi yoluyla geliri artırmayı seçti.
Orijinal metin için okuma yazıları:
Bresciani-Turroni, Costantino. The Economics of Inflation: A Study of Currency Depreciation in Post-war Germany. New York: Augustus M. Kelley, 1937. A readable classic originally written in Italian.
Cardoso, Eliana A. “Hyperinflation in Latin America.” Challenge (January/February 1989): 11-19. Interesting and accessible.
Federal Reserve Bank of San Francisco. “The Optimal Rate of Inflation.” FRBSF Economic Letter 97-27, September 19, 1997. A very readable overview of theoretical analyses of the welfare effects of inflation.
Feldman, Gerald. The Great Disorder. Oxford: Oxford University Press, 1993. Source of the wheelbarrow picture.
Graham, Frank D. Exchange, Prices, and Production in Hyperinflation Germany, 1920-1923. New York: Russell and Russell, 1930. Readable with a focus on data.
Holtfrerich, Carl-Ludwig. The German Inflation 1914-1923: Causes and Effects in International Perspective. New York: De Gruyter, 1986. Written by an economist who worked with German archives.
Sargent, Thomas J. “The Ends of Four Big Inflations.” In Rational Expectations and Inflation. New York: Harper and Row, 1986. Sargent explains in detail why fiscal reform is needed to end hyperinflations.
Salemi, Michael, and Sarah Leak. Analyzing Inflation and Its Control: A Resource Guide. New York: National Council on Economic Education, 1984. Designed to help high school teachers teach about inflation.
Bomberger, William A., and Gail E. Makinen. “The Hungarian Hyperinflation and Stabilization of 1945-1946.” Journal of Political Economy 91 (October 1983): 801-824.
Cagan, Phillip. “The Monetary Dynamics of Hyperinflation.” In Milton Friedman, ed., Studies in the Quantity Theory of Money. Chicago: University of Chicago Press, 1956.
Fischer, Stanley, Ratna Sahay, and Carlos A. Vegh. “Modern Hyper- and High Inflations.” Journal of Economic Literature 40, no. 3 (2002): 837”“880. A comprehensive look at modern episodes and theory.
Salemi, Michael. “Hyperinflation, Exchange Depreciation, and the Demand for Money in Post World War I Germany.” Ph.D. diss., University of Minnesota, 1976.
World Hyperinflation Table
* Bu çeviride yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Çevirideki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.
Çalışmanın orijinal adı: “Michael K. Salemi, Hyperinflation, economics professor at the University of North Carolina in Chapel Hill (USA)”
[1] Bu konuda lütfen çeviri sonunda yer alan tabloya da bakınız.
[2] (Arapça tevdi kökünden gelmekte; yolcu etme, gönderme, bırakma) “Mevduat” kavramı “tevdiat” teriminin çoğulu olup, yazında sıklıkla ve yanlış olarak ‘mevduatlar’ biçiminde kullanılarak iki kez çoğul ifade edilmektedir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.