İşçiye Yıllık İzin Kullandırıldığı İzin Defteri Yerine İzin Formları İle de İspat Edilebilir Mi?

4857 sayılı İş Kanununda, işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olmak kaydıyla, yıllık izne hak kazanabileceği ve buyurucu bir hüküm olarak da yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği belirtmektedir (m.53) [1].

İş Kanununa göre, yıllık izin hakkını düzenleyen hükümlerine göre, bu hakkın izin olarak kullanılması şarttır. Bu bakımdan, iznin paraya çevrilmesi ve işçinin izin ücretini alarak işyerinde çalışmaya devam etmesi söz konusu olamaz[2].

Yine Kanunda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılı içinde kullanılacağı hükme bağlanmıştır (İşK m.54). Böylelikle, yıllık izinlerin birleştirilerek ileriki yıllarda toplu olarak kullanılması da mümkün değildir. Uygulamada sıkça karşılaşılan sadece “aylık izin ücretinin ödenmesi” suretiyle işçinin izin süresini çalışarak geçirmesi Kanuna aykırı olduğu gibi, bu durum Anayasada güvence altına alınan “dinlenme hakkına” (A.Y. m.50/3, 4) da aykırı düşer . Yargıtay’a göre de, “Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir[3]..

Her iki durumda da tarafların karşılıklı rızalarının bulunması dahi bu kuralların uygulanmasını etkilemez. İş Kanununda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılından sonraki yıllara eklenmesi yönünden ayrıksı bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Kanunun yıllık ücretli izinleri düzenleyen hükümlerinden işçinin şahsıyla veya işleriyle ilgili zorlayıcı nedenlerden ötürü, örneğin işçinin manevra için göreve alınması veya grev uygulanması gibi durumlarda, iznin ileriki yıllara ertelenerek kullanılmasının mümkün olduğu sonucu çıkarılmaktadır.

Uygulamada, Kanuna aykırı olmakla birlikte, yıllık ücretli izinlerin geciktirildiği veya paraya çevrildiği sık sık görülmektedir. Yıllık izinlerin kullandırılmaması, bu izin hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Yıllık ücretli izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir (İşK. m.53/5,6). Buna karşılık, Kanunda belirtilen bu sürelerin altında taraflarca iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmelerinde kararlaştırdıkları süreler geçersiz sayılır.

Ayrıca, İş Kanunu yıllık izin hakkının bölünebilirliği konusunda da bir yenilik getirmiştir. Buna göre, kural olarak işverenin işçiye yıllık izin hakkını “sürekli” (aralıksız) bir şekilde kullandırmak zorunluluğu devam etmektedir. Ancak, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler halinde kullanılabilir (İşK. m.56/3; Yönetmelik m.6).

4857 sayılı Kanunun 56/6 maddesine göre, işverenler çalıştırdığı işçilerin yıllık ücretli izin durumlarını gösterir izin kayıt defteri veya muadil bir belgesi tutmak zorundadır. Böylelikle, işçilerin ücretli yıllık izin durumlarını belgeleme yükümlülüğü işverene ait olduğundan, bunu ispat yükünün de ona ait olacağı açıktır.

Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 20 nci maddesi uyarınca işveren; çalıştırdığı işçilerin izin durumlarını gösteren, örneği bu Yönetmeliğe ekli yıllık izin kayıt belgesini tutmak zorundadır. İşveren, her işçinin yıllık izin durumunu aynı esaslara göre düzenleyeceği izin defteri veya kartoteks sistemiyle de takip edebilir.

Yargıtay’ın bir kararında ” Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bilirkişi tarafından hesaplanan yıllık izin ücreti alacağının hüküm altına alınması gerekirken izin talep formu niteliğinde olan ve içeriğinden izin tarihinden önce düzenlendiği anlaşılan belgeye itibar edilmesi isabetsizdir.” denilmektedir [4].

Yargıtay’ın başka bir kararında da, “Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı hususunda, uyuşmazlık vardır. Davalı taraf yıllık izinlerin kullanılmasına yönelik bir kısım izin formları sunmuş ve kullanılmayan süre için de ücret ödemesi yaptıklarını, davacının alacağı olmadığını, savunmuştur.

Davacı ise, formlarda gösterilen izinleri kullanmadığını, formların çıkış sırasında toplu olarak imzalatıldığını, başka belgelerle de desteklenmediğinden geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, davacı imzası taşıyan formlara itibar edilerek ve işverence yapılan ödeme de mahsup edilerek bakiye alacak belirlenmiştir.

Her ne kadar davacı taraf izin formlarının geçersizliğini iddia etmiş ise de bu iddia usulünce ispatlanmadığından belgelere değer verilmesi yerindedir. Ancak 20 gün izin kullanımına yönelik “izin başlama tarihi 30/03/2009, bitiş tarihi 22/03/2009” kayıtları içeren formadaki yazılı tarihler kendi içinde çelişkili olup davacının hangi sürelerde izin kullandığı belirlenemediğinden anılan forma değer verilmesi hatalıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir” demek suretiyle, yıllık izin formlarına değer verilmesi gerektiğini kabul etmiştir [5].

Sonuç olarak, yıllık ücretli iznin kullandırıldığının ispat yükü işverendedir. İşverenin işçiye yıllık ücretli izin verildiğini izin defteri veya yazılı bir belge ile ispatlaması gerekir. Bu konunun tanık beyanları ile ispatlanması mümkün değildir. Dolayısıyla yıllık ücretli iznin kullandırıldığı izin defteri dışında, usulüne uygun olarak düzenlenmiş, işçi ve işveren tarafından da imzalanmış yıllık izin formları ile de ispatı mümkündür.

[1] SÜMER, Haluk Hadi/KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, Ankara 2020, s.227-228.

[2] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4.Baskı 2019, s.237.

[3] Y9HD.17.11.2011 T., E.2009/27110, K.2011/43871 Legalbank.

[4] Y9HD.16.3.2016 T., E.2014/34182, K.2016/6275 Legalbank.

[5] Y9HD.17.12.2019 T., E.2016/17085, K.2019/22539 Legalbank.

1962 yılında Sivas’ın Şarkışla İlçesinde doğdu. İlk ve Ortaokulu Sivas’ta, Liseyi Tokat’ta bitirdi. 1986 yılında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Özel Hukuk Anabilim Dalında Tezli Yüksek Lisans yaptı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda uzun yıllar sırasıyla Bölge Müdür Yardımcısı, Bölge Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra bu görevinden 2016 yılı mayıs ayında emekli oldu.
İnciroğlu Danışmanlık, Denetim ve Eğitim Hizmetleri şirketinin kurucusu olan İNCİROĞLU, özel sektöre yönelik iş hukuku, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi hukuku, sosyal güvenlik hukuku ve yabancı çalışma hukuku alanlarında danışmanlık, denetim ve eğitim hizmetleri vermektedir.
Muhtelif dergi ve gazetelerde iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği hukuku ve sendikalar ve toplu iş sözleşmesi hukuku ile ilgili makaleleri, çeşitli üniversitelerde, kongre ve konferanslarda sunduğu bildirileri ve yayımlanmış yedi adet kitabı bulunan İNCİROĞLU, evli ve üç çocuk babasıdır.
Yayımlanan Kitapları
Sorulu-Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2019, Legal Yayıncılık.
Güncel Yargıtay Kararları Işığında Açıklamalı Yeni İş Kanunu, İstanbul 2006, Legal Yayıncılık.
İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, 2. Baskı, İstanbul 2008 Legal Yayıncılık.
Çalışma Hayatında Esnek Çalışma Uygulamaları, 2. Baskı, İstanbul 2020, Legal Yayıncılık.
Sorulu-Cevaplı İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı Uygulaması, İstanbul 2014 Legal Yayıncılık.
Kamu İşvereninin İş Sağlığı ve Güvenliği Bakımından Sorumluluğu, 2. Baskı, Ankara 2016 Adalet Yayınevi
500 Soruda İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı, Güncellenmiş 3. Baskı, Ankara 2019 Seçkin Yayınları