Avrupa Birliği [AB (European Union)] 01 Ocak 1993 tarihinde, AB Üyesi Devletlerarasındaki sınır kontrollerini kaldırarak ve insanların, malların, hizmetlerin ve sermayenin (AB’nin dört özgürlüğü olarak da bilinir) serbest dolaşımını sağlayarak Tek Pazar’ı (Single Market) başlatmıştır. Otuz yıl sonra, AB Tek Pazarının başarısını yönlendiren liberal ekonomik ilkeler sorgulanmaktadır.
Önde gelen AB liderleri son zamanlarda katı devlet yardımı kurallarının gevşetilmesi, AB’nin sanayi politikasını Çin’in ekonomik sübvansiyonları ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Enflasyonu Düşürme Yasası (Inflation Reduction Act) ile rekabet edecek şekilde yenilemesi ve Avrupa hükümetlerinin AB’ye yatırımları teşvik etmek için vergi kredisi reformlarını dahil etmesi çağrısında bulundular. Temelde politika yapıcılar, jeopolitik rakiplere ayak uydurmak için Avrupa ekonomisine daha fazla devlet müdahalesinin gerekli olduğuna inanıyorlar.
Ancak politika yapıcılar, kapsamlı politika reformlarını uygulamaya koymadan önce, AB Tek Pazarının hedeflerini, uluslararası sınırlamalarını ve vergi politikasının rolünü hatırlamalıdırlar.
Yaygın bir şekilde AB Tek Pazarının kurucu babası olarak kabul edilen Jacques Delors, 1985 yılından 1994 yılına kadar Avrupa Komisyonu Başkanı olarak görev yaptı. 2012’de yaptığı bir konuşmada Delors, Tek Pazar’ın hedeflerini şöyle vurguladı: “teşvik eden rekabet, güçlendiren işbirliği ve birleştiren dayanışma” (competition that stimulates, cooperation that strengthens, and solidarity that unites).
Başka bir deyişle, AB Tek Pazarı dört özgürlüğü garanti ederek Üye Devletlerin birbirlerine ekonomik ve siyasi güvenini artıracak; bu güven doğal olarak ekonomik büyümeye, siyasi işbirliğine ve nihayetinde kıtada barışa yol açacaktır.
Daha da önemlisi, AB’nin dört özgürlüğü, Avrupa vatandaşlarını Üye Devletlerarasındaki ayrımcı politikalardan korumak için tasarlanmış olup; AB ve üçüncü ülkeler arasında uluslararası uygulama için tasarlanmamıştır.
Uluslararası olarak, Delors’un açıkladığı gibi, “Tek Pazar’daki eksik halka, işbirliğidir çünkü AB’nin dünyanın büyük oyuncularıyla pazarlık yapmak için bir sanayi politikasına ihtiyacı vardır… Ayrıca, devlet yardımı politikası, ABD, Rusya ve Çin’deki şampiyonlarla rekabet edebilmek için endüstriyel şampiyonlarımızın gelişimini dikkate almalıdır”.
Uygulamada, Delors’un Tek Pazar vizyonu, kurallara dayalı serbest ticarete, adil sübvansiyon rekabeti sağlamak için katı devlet yardımı kurallarına ve Birlik içinde yatırımı teşvik etmek için sermayenin serbest dolaşımına dayalı bir iç Avrupa pazarı üretir. Ekonomik olarak, bu sonuçlar doğası gereği nispeten büyüme yanlısıdır.
Bununla birlikte, ticari ortaklarla AB ilişkileri söz konusu olduğunda, Delors’un Tek Pazarı sıklıkla korumacı AB politikaları üretir. Adil iç rekabeti sürdürmek için AB, üçüncü ülkelerin standartları Avrupa’dakilerle uyumlu hale getirmesini veya bunu tek taraflı olarak yapmaya çalışan AB politikalarıyla yüzleşmesini de şart koşuyor.
Bu stratejinin son örnekleri, Karbon Sınırı Ayarlama Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism; CBAM), İkinci Sütun uygulama Direktifinin (Pillar Two implementing Directive) oybirliğiyle kabul edilmesi, Üye Devletler Dijital Hizmet Vergileri (Member State Digital Services Taxes) ve Dijital Piyasalar Yasası (Digital Markets Act) gibi düzenleyici engellerdir.
Bu jeopolitik ekonomik strateji, AB’yi ABD ve Çin (ya da Delors zamanında Sovyetler Birliği) arasında “üçüncü bir ekonomik model” (third economic model) olarak gören liderlerin bir ürünüdür.
AB sosyal piyasa modeli, yüksek sosyal ve çevresel standartlar belirlemeye çalışır, entegrasyon yoluyla barışı korur ve jeopolitik güç için çok taraflılığa dayanır. Bu nedenle, stratejik olarak özerk bir bakış açısından, bu “üçüncü seçeneği” (third option) Tek Pazar’ın adil rekabeti üzerindeki haksız dış etkilerden korumak AB’nin görevidir.
Mevcut AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in yakın tarihli bir makalesi, AB’nin Delors’un bugüne kadarki vizyonu ile hala aynı çizgide olduğunu doğruluyor. Şuna dikkat çekiyor:
[AB] onlarca yıldır serbest ticarete dayalı bir sistem inşa ederken, herkes için eşit bir oyun alanı sağlamaya çabaladı, bu da devlet yardımı kuralları için katı bir çerçeve uygulamak anlamına geliyordu. Ana ticaret güçlerinden biri olarak, değerlerimizi yansıtan küresel standartlar belirliyoruz. Avrupa’nın sosyal piyasa ekonomisi (social market economy), başka yerlerden daha yüksek işçilik ve çevresel maliyetler anlamına gelir. Bu, ana rakiplerimize, özellikle de en büyük petrol ve gaz üreticisi olmaya devam eden ABD’ye karşı konumumuzu temelden değiştiriyor. Rekabet gücümüzü nasıl koruyacağımızı ve AB liderlerinin Avrupa egemenliğini nasıl güçlendirmesi gerektiğini yeniden düşünmeye zorluyor…
Ayrıca, Rekabetten Sorumlu Komisyon Üyesi Margrethe Vestager tarafından Avrupa sanayi şampiyonlarını ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i bir Yeşil Mutabakat Sanayi Planı (Green Deal Industrial Plan) oluşturmaya teşvik etmek amacıyla devlet yardımı kurallarını gevşetmek için ortaya koyduğu politika reformları, 30 yıl önce Delors Komisyonu’nun önerileriyle tutarlıdır.
Ancak, hem Delors Komisyonu hem de bugünün AB liderleri, Avrupa ekonomi politikasının en önemli yönünü görmezden geliyorlar: büyüme yanlısı vergi politikası.
Tek Pazar’ın büyüklüğünden dolayı, AB’nin ticaret ortakları ile birlikte küresel standartlar belirleyebildiği, üçüncü ülke vergi politikalarının AB pazarına erişim için uyumlu hale getirilmesini etkileyebildiği ve özel sektörü Avrupa sanayisine yatırım yapmaya teşvik edebileceği doğrudur.
Ancak bu ekonomik strateji, yalnızca Tek Pazar büyüyorsa ve olumlu ekonomik sonuçlar üretiyorsa işe yarar. Değilse, üçüncü ülkelerin AB standartlarını karşılamak için yerel standartları değiştirmesine gerek yoktur; ABD kendi sübvansiyon rejimini hiçbir sonuç çıkarmadan sürdürebilir ve özel sektör AB’ye yatırım yapma konusunda tereddütlü olacaktır.
Tek Pazar bir yol ayrımındadır ve politika yapıcıların izlediği yol, önümüzdeki yıllarda AB’nin rekabet edebilirliğini şekillendirecektir. AB liderleri “AB’nin rekabet gücünü korumaya” (protect EU competitiveness) baktıklarından, ABD veya Çin gibi ekonomik güçlerle sübvansiyon yarışına daha az odaklanmalı ve AB’yi iş yapmak için çekici bir yer haline getirmeye daha çok odaklanmalıdırlar. İlkeli, büyüme yanlısı vergi politikası yol gösterici olmalıdır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.