Kesinleşen İmar Planları veya Parselasyon Planlarına Karşı Dava Açma Süresi

İmar hukuku insan, toplum ve çevre ilişkilerinde sağlıklı ve dengeli bir hayat ortamı oluşturmayı amaçlar. İnsan topluluklarının bir arada bulunmasıyla oluşan şehir mekanlarının düzenli yaşam alanları haline getirilmesi gerekmektedir. Fiziki coğrafyanın nasıl kullanılacağı, hangi ekonomik ve sosyal faaliyetlerin nerede yapılacağının bilinmesi orada yaşayan insanların hayat hakkını olduğu gibi, mülkiyet haklarını da güvenceler. İmar planları ile bir yerleşmenin veya bir alanın fiziksel, sosyal, ekonomik ve estetik açıdan iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi için uygulanması gerekli görülen hukuki düzenlemeler yapılır. Birey ve topluluklar ile çevreleri arasında düzenli ilişkiler kurulmasını sağlamaya yönelik çalışmaların toplamı[1] olan planlama faaliyeti, gelecekte ulaşılmak istenen hedefleri ve bu hedeflere ne zaman, hangi araç ve yöntemlerle ulaşılacağını bugünden belirlemek[2] üzere imar bakımından belli ilkeler (planlama ve şehircilik ilkeleri) doğrultusunda bilimsel tespitler yapar. İmar planları belli bir yerde yaşayan halkın sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini artırmayı hedefler ve bu amaçla o yerin ekonomik demografik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirler; arazi kullanımı, koruma, kısıtlama, örgütlenme ve uygulama ilkelerini ortaya koyar.

İmar planları, idarenin kamu gücü ayrıcalığına dayanan, kamu yararı maksadıyla yapılan ve icrai nitelikteki tek yanlı düzenleyici işlemlerindendir.[3] Bir diğer anlatımla, imar planları idarenin sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir düzenleme yetkisi kapsamında yapmış oldukları genel, kişilik dışı kural işlemlerindendir.[4] İmar planları bu yönüyle genellik, süreklilik, soyutluk, objektiflik özelliklerini taşımakta ve bir defa uygulanma ile sona ermemekte; yeni bir plan yapılana kadar düzenleme alanındaki tüm arazi kullanım kriterlerini belirlemektedir.[5]

İmar planlarının ve diğer tüm planların Anayasaya, kanunlara ve yönetmeliklere uygun olması gerekir[6]. İmar planları kendi içinde kademeli bir hiyerarşik yapı bütünlüğü içinde hazırlanır. Buna göre mekansal planlar; kapsadıkları alan ve amaçları açısından (kalkınma planı ile varsa bölge planları, bölgesel gelişme stratejileri ve diğer strateji belgelerinde ortaya konulan hedefler dikkate alınarak hazırlanmış olan) Mekansal Strateji Planlarına uygun olarak; “Çevre Düzeni Planları” ve “İmar Planları” kademelerinden oluşur. İmar planları ise nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak hazırlanır. Her plan bir üst kademedeki plana uygun olarak planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararı dikkate alınarak hazırlanır.

İmar Planları mülkiyet hakkına (ve kamu yararına) yönelik ihlal edici hükümler getirdiğinde bunlara karşı idari itiraz ve yargısal başvuru olanakları kullanılabilir. Mevzuatta itiraz ve yargısal sürecin nasıl işletileceğine ilişkin düzenleme yer almaktadır. Buna göre:

İmar Planları onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi on beş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

İYUK “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı Kanunun “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı hususu kurala bağlanmıştır.

İmar planlarına karşı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında başvuru için, özel bir Kanun olan 3194 sayılı Kanun’un 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirilmiştir. Buna göre, “imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde İYUK 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması, bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden altmış günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihini izleyen günden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde veya itiraz süresi içerisinde başvuruda bulunulmaması durumunda imar planı kesinleşeceğinden, kesinleşme tarihinden itibaren altmış gün içerisinde yahut düzenleyici işlem niteliğindeki imar planının, parselasyon, imar durumu, yapı ruhsatı, kamulaştırma gibi sonradan gerçekleşebilen birel işlemler ile tatbik edilmesi halinde imar planına karşı, uygulama işleminin tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde uygulama işlemi ile birlikte ya da tek başına dava açılması gerekir”. [7] Keza İYUK 10. madde kapsamında yapılacak bir başvuru ile bu sürenin yeniden canlanması mümkündür.[8]

14/2/2020 tarihinde 7221/6 m. ile İmar K.’nun 8. maddesine yapılan ilave gereğince “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.” İdari istikrar ilkesi gereğince planlara karşı üzerinden uzunca bir süre geçtiği halde dava açılıp iptal edilme riski yaratılmasın diye burada maksimum bir süre öngörüldüğü düşünülse de bu düzenlemenin Anayasa’ya ve idare hukukunun pozitif kural ve içtihatlarına uygun olduğunu söylemek oldukça güçtür.

Çoğu zaman kişiler bakımından Anayasayla güvence altına alınan mülkiyet hakkına müdahale içerebilen bu işleme karşı hak arama hürriyeti kullanılarak (meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi olmak kaydıyla) idari yargıda dava açılabilir. Anayasamızın 125. maddesine göre ‘İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır’. Keza 36. maddesinde, ‘herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.’ 40/II. maddesinde ise: ‘Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.’

İdare hukukunda dava süresi, kamu düzeni ile ilgili olup, hak düşürücü nitelikte görülmektedir.[9] İmar Kanunu’na getirilen “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.” hükmü, -mülkiyet gibi özel bir konuma sahip hakla ilgili- yargıda hak aramayı belli bir süre koşuluna bağlamaktadır. Örneğin yurt dışında yaşayan bir taşınmaz sahibi beş yıl sonra çıkıp gelse, -devlet/idare işleminde hak arama yollarını ve bunun süresini kendisine bildirmediği halde- mülkiyet hakkına yönelik önemli kısıtlamalar getiren bir imar işlemine karşı dava açamayacaktır. Böyle bir sınırlandırmanın hem adil yargılanma hakkı hem de mülkiyet hakkına yönelik ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu söylenebilir.

SONUÇ

14/2/2020 tarihinde 7221/6 maddesi. ile İmar Kanunu’nun 8. maddesine yapılan ilave gereğince “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir” düzenlemesinin getiriliş maksadı her ne kadar düzenleyici işlemlerle tesisi edilmeye çalışılan kamu düzeninin istikrar ve sürekliliğini sağlamaya yönelik olsa da mülkiyet hakkına ilişkin önemli müdahaleler getiren imar planlarının beş yıldan sonra iptal davasına konu edilememesi hak arama hürriyetini engellemektedir. Bu düzenlemenin İYUK 7/4 fıkrasında öngörülen “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.” hükmü, 7221/6 maddesi. ile İmar Kanunu’nun 8. maddesinde yapılan düzenlemedeki “…her halde…” deyimi karşısında uygulama işlemi ile birlikte dava açılabilmesinin imkanına da sınırlama getirildiği söylenebilir.

KAYNAKÇA

Cafer Ergen, İmar Planları, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006

Halil Kalabalık, İmar Hukuku Dersleri, Ankara: Seçkin Yayınevi,2017

Hasan Nuri Yaşar, İmar Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi,2008

Seriye Sezen, Devletçilikten Özelleştirmeye Türkiye’de Planlama, Ankara, TODAİE Yayını, 1999

Yıldızhan Yayla, İdare Hukuku I, 2. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1990

Yücel Ünal, Türk Şehir Planlama Hukuku, Ankara: Yetkin Kitabevi, 2003

[1]a Halila Kalabalık, İmar Hukuku Dersleri, Ankara: Seçkin Yayınevi,2017,s.47; Cafer Ergen, İmar Planları, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006, s.169

[2]a Seriye Sezen, Devletçilikten Özelleştirmeye Türkiye’de Planlama, Ankara, TODAİE Yayını, 1999, s.37.

[3] Yıldızhan Yayla, İdare Hukuku I, 2. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1990, s.119.; Hasan Nuri Yaşar, İmar Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi,2008, s. 22

[4] Danıştay 8.D. 27.06.2018 tarih ve E.2016/ 578, K.2018 / 3664

[5] Danıştay 6. D., 15.11.2017 tarihli, E.2013/1661, K.2017/9196 Danıştay 6. D., 26.09.2013 tarihli, E.2009/9204, K.2013/5327 . (www.sinerjias.com.tr)

[6]a Yücel Ünal, Türk Şehir Planlama Hukuku, Ankara: Yetkin Kitabevi, 2003, s.26.

[7] Danıştay 6.D. 27.09.2018 tarih ve E.2016/ 4637, K.2018 / 7111; Danıştay 6.D. 07.12.2015 tarih ve E.2015/ 6329, K.2015 / 7246;Danıştay 6.D. 05.12.2018 tarih ve E.2018/ 4551 K.2018 / 10112 ı

[8] Danıştay 6.D. 12.09.2018 tarih E.2015/ 5966, K.2018 / 6723

[9] Danıştay 6.D. 07.12.2015 tarih ve E.2015/ 6329, K.2015 / 7246

2018 yılında girdiğim Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki eğitim sürecini tamamlamanın ardından akademik kariyerime başlamak üzere çeşitli bilimsel çalışmalara başladım. Bu kapsamda ailemdeki akademisyenlerin yer aldığı projelerde şimdilik stajer-asistanlık seviyesinde destek olmanın yanı sıra okul arkadaşlarımla birlikte çıkardığımız "Bi-İz" adlı edebiyat-sanat dergisinin de yayın Kurulu'nda ve yazar kadrosunda görev yapıyorum.