Korona Günlerinde Uyarlama

1. Giriş :

Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Dünya COVID-19 pandemisi ile mücadelesini sürdürürken; salgının sağlıkla birlikte siyasal gelişmeler, ekonomi, ticaret, eğitim, üretim ve turizm sektörleri yönünden ne denli ciddi etkileri olduğuna hep birlikte tanık oluyoruz. Günümüzdeki küreselleşmenin etkisiyle birlikte bu sürecin ne denli büyük ve ciddi sonuçlara neden olduğu ve olacağı su götürmez bir gerçek.

Ülkemizde de salgınla mücadele kapsamında birçok tedbir alınmakta olup; alınan en önemli önlemlerden biri de İç İşleri Bakanlığı’nca tüm illere gönderilen “Koronavirüs Tedbirleri Genelgesi” ile ülke genelinde 149.382 iş yerinin faaliyetlerine geçici süreliğine ara verilmesidir. Genelge kapsamında olmayan bir çok iş yeri de, çalışanlarını riske atmamak adına, ticari faaliyetlerini önemli ölçüde azaltmış veya tamamıyla durdurmuştur.

Sonuç olarak, faaliyetlerini geçici olarak durduran veya azaltan bu iş yerlerinin, ticari ilişkilerinde akdettikleri sözleşmelerden doğan borçlarını, özellikle de işyeri kira borçlarını, nasıl yerine getireceği sorunu meydana gelmiştir. Zira söz konusu iş yerlerinin borçlarını ifa etmeleri imkansız hale gelmiş ya da önemli ölçüde güçleşmiştir. Her ne kadar sözleşme hukukunun temelinde “ahde vefa/sözleşmeye bağlılık” prensibi yer alsa da, her koşulda bu prensibin uygulanması mümkün olmayıp; işlem temelinin çökmesi halinde istisnai koşullar uygulanabilecektir. Bu yazımızda işlem temelinin çökmesi halinde sözleşmelerin değişen koşullara nasıl uyarlanabileceği ve borçlunun ifaya ilişkin hangi haklara sahip olduğu hususlarına yer verilecektir.

2. İşlem Temelinin Çökmesi :

Belirttiğimiz üzere, sözleşme hukuku gereğince taraflar arasındaki sözleşme ahde vefa ilkesi temel alınarak kurulmaktadır. Bu ilke kapsamında koşullar yanlardan biri, özellikle borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsaa  bile; borçlu, borcunu yerine getirmelidir (1). Bir diğer ifadeyle, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanması ancak kanunda düzenlenen koşulların varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durumdur.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşırı İfa Güçlüğü” başlıklı 138.maddesi, sözleşmeye bağlılık prensibinin istisnası niteliğindedir. Bahsi geçen kanun maddesi ile borçluya, makul ölçülerin gerektirdiğinden fazla çaba isteniyor olması şartıyla, ifayı reddetme izni verilmektedir. Maa­kul olma ölçütü, ifanın gerçekleşmesi için gerekli çabanın, alacaklının sözleşmenin ifası ile sağlayacağı çıkarla orantısı karşılaştırılarak tespit edilir. İfa imkansız olmamakla birlikte ifa için gereken çaba alacaklının çıkarına göre oldukça oransız ise işlem temelinin çöktüğü varsayılır (2). Bir diğer ifade ile sözleşmenin yapıldığı esnada karşılıklı mutabık kalınan edimler arasındaki dengenin, sonradan koşulların öngörülemeyecek ve olağanüstü bir biçimde, büyük oranda taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması halinde; mağdur tarafa sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını talep etme hakkı ile sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshini talep etme hakları tanınmıştır.

“III. Aşırı ifa güçlüğü

MADDE 138 Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”

Görüldüğü üzere, Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesi ile, sözleşme borçlusu işlem temelinin çökmesi halinde, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilecek, bunun mümkün olmaması halinde sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshi hakkını kullanabilecektir. Sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını talep etmek için gerekli koşulları kanun koyucu anılan madde ile açıkça belirtmiştir. Buna göre;

  • Meydana gelen durum, sözleşmenin yapıldığı sırada tarafların öngörmediği ve öngörmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum olmalıdır.
  • Meydana gelen olağanüstü bu durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkmış olmalıdır.
  • Bu durum, sözleşmenin yapıldığı esnada mevcut şartları, borçludan ifanın istenmesini dürüstlük kuralına aykırı düşecek nitelikte borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
  • Borçlu henüz borcunu ifa etmemiş veya ifanın aşırı derecede güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

Bu şartları birlikte düşündüğümüzde, tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgınının ve salgın kapsamında ülkemizde uygulanan sayılan işyerlerinin ticari faaliyetlerinin geçici süre ile durdurulması tedbirinin, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi mümkün olmayan ve sözleşme borçlusundan kaynaklanmayan sebeple ortaya çıkan bir durum olduğu açıktır. Bununla birlikte, söz konusu durumun sözleşmelerin kurulduğu esnada mevcut şartları, sözleşme borçlusu aleyhine olacak biçimde ağırlaştırdığı da sabittir; zira ticari faaliyetini gerçekleştiremeyen ve dolayısıyla normal şartlarda elde ettiği geliri kazanamayan işyerlerinden, bu süreçte sözleşmeden doğan borçlarını ifa etmesini beklemek açıkça dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecektir.

Bu kapsamda, Koronavirüs Tedbirleri Genelgesi ile ticari faaliyetinin durdurulmasına karar verilen iş yerleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesi kapmasında, özellikle kira borçları olmak üzere, akdettikleri sözleşmelerden doğan borçlarının değişen durumlara uyarlanmasını talep edebilecekler, uyarlamanın mümkün olmaması halinde ise sözleşmeden dönme veya sözleşmenin feshi haklarını kullanabileceklerdir.

3. Borçlar Kanununda Özel Olarak Düzenlenen Uyarlama Halleri

Bağışlama sözü, Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca bir sözleşme niteliğindedir ve bu hükümler uyarınca söz veren kişi, ekonomik durumu sonradan değişse bile, sözleşa­meden doğan bağışlanan kişiye karşılıksız olarak bir kazandırmada bulunma edimini ”“ sözleşmeyle bağlılık (ahde vefa) ilkesi uyarınca – yerine getirmelidir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilen özel düzenleme ile, sözleşmenin kurulmasından sona­ra bağışlama taahhüdünde bulunan borçlunun, önceden öngörülmea­si mümkün olmayacak şekilde mali durumu bozulmuşsa, değişen bu olağanüstü ve ağır koşul karşısında sözleşmeden dönebileceği düzena­lenmiştir (TBK 296.Md.) (3). Bir diğer ifade ile, olağanüstü duruma uyarlanması talep edilebilecektir.

Eser sözleşmesinin bedelinin götürü olarak (anahtar teslimi ya da sabit olarak) kararlaştırıldığı hallerde, önceden tahmini mümkün ola­mayan ya da tahmin edilip de taraflarca dikkate alınmayan sebepler dolayısıyla işi aynı ücrete yapmak mümkün olmazsa, yüklenici ücretin arttırılmasını ya da sözleşmenin feshini isteyebilecektir (TBK 480.Md.). Götürü bea­delle akdedilen eser sözleşmesinde aşırı ifa güçlüğü nedeniyle uyarlaa­ma ya da fesih talep etme hakkı yükleniciye tanınmıştır (4). Eser sözleşa­mesinde ifanın aşırı derecede güçleşmesi, masrafların artması dışında başka bir nedenden meydana gelmiş ise de genel hüküm niteliğindeki TBK 138. madde hükmüne dayanılarak uyarlama talep edilecektir (5).

Ürün kirasında, sözleşmenin kurulmasından sonra, olağanüstü fea­laket hallerinde ya da tabiat olaylarında tarımsal tarımsal taşınmazdan ürün elde edilmesi önemli ölçüde azalmışsa, kiracıya kira bedelinden indirim yapılmasını isteme hakkı yasa ile Türk Borçlar Kanunu’nun 363.maddesi ile tanınmıştır. Bu halde, söza­leşmenin kurulmasından sonra, önceden tahmini mümkün olmayan koşullardaki değişiklik nedeniyle sözleşmenin yeni koşullara uyarlana­masına yasa ile olanak verilmiştir (6).

4. İşyeri Kira Borçlarının Uyarlanması :

Öncelikle önemle belirtmek gerekir ki, kural olarak para borçlarında ifa imkansızlığı mümkün değildir. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesi kapsamında ifa imkansızlığı sebebiyle borcun sona ermesi söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle, konusu para olan borçlarda (kira borcu, kredi borcu vb.), ifa imkansızlığı hükümlerine başvurulamayacağından; genel hüküm niteliğindeki aşırı ifa güçlüğü hükmünden yararlanarak, kiralanan taşınmazın bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi’nden sözleşmenin değişen koşullara uyarlanarak, borçlunun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilmesi talep edilebilecektir.

Ayrıca değinmekte yarar olan bir diğer husus da, 26 Mart 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7226 sayılı Kanun’un Geçici 2.maddesinde yer alan “1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” şeklindeki düzenlemedir. Bu düzenlemenin geniş yorumlanmaması, bir başka deyişle 01/03/2020-30/06/2020 tarihleri arasındaki iş yeri kira bedeli ödeme borcunu ortadan kaldırdığı şeklinde anlaşılmaması gerekmektedir. İş yeri sahiplerinin belirtilen tarihlere ilişkin kira sözleşmeleri hüküm doğurmaya devam edecek, ve dolayısıyla kira ödeme borcu da devam edecektir. Anılan düzenleme ile yalnızca belirtilen tarihlere ilişkin kira bedellerinin ödenmemesi halinde, kiraya verenin kira sözleşmesini feshetmesinin veya kiracının tahliyesine ilişkin haklarını kullanmasının önüne geçilmiştir. Ancak kiraya verenin 01/03/2020-30/06/2020 tarihlerine ilişkin kira alacağını talep etme hakkı devam etmektedir. Herhangi bir uyarlama kararı bulunmaksızın kira bedelinin ödenmemesi halinde, kiraya veren kira alacağına ilişkin kiracı iş yeri sahibine karşı yasal takip yoluna pek tabi başvurabilecek ve gecikme faiziyle birlikte alacağını talep edebilecektir.

KAYNAKÇA:

(1) Celal Ülgen, (2002), Uyarlama Davaları, Mevzuat Dergisi, Sayı 49

https://www.mevzuatdergisi.com/2002/01a/03.htm

(2) Gülmelahat Doğan, Aşırı İfa Güçlüğü Nedeniyle Sözleşmenin Değişen Koşullara Uyarlanması, Hakemli Makaleler.

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2014-111-1358

(3) Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s.253.

(4) Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s.253.

(5) Baysal Başak, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 480. Maddesinin Değerlendia­rilmesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, İstanbul 2011, C. LXIX,a  S.1 – 2, s. 481. (Kısaltma; “TBK 480. md Değerlendirmesi”)

(6) Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s.253.

MEVZUAT :

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu – https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6098.pdf

7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun- https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/03/20200326M1-1.htm

Av. Asuman Gözüaçık, 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ocak 2017de İstanbul Barosu’na avukat olarak kayıt oldu. SY Hukuk Danışmanlık Bürosunda stajını tamamlayarak, Ağustos 2017 tarihine kadar avukat olarak çalıştı.
Eylül 2017 tarihinde Roma Sapienza Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine başlayan Av. Asuman Gözüaçık; Ocak 2020 tarihinde Avrupa Hukuku ve Ekonomisi alanında yüksek lisansımı tamamladı. Haziran 2020 tarihinde baro kaydını Sakarya Barosu’na taşıdı. Şu anda Sakarya Barosu’nda serbest avukat olarak çalışmaktadır.
İngilizce ve İtalyanca bilmektedir.