1. Şirketler Hukukunun Mülkiyete Dair Yönleri
Şirketlerin varlıkları ile ilgili haklara ilişkin iç düzenlemeler üçüncü taraflar için bağlayıcıdır. Bu özellik şirketler hukukunun mülkiyet boyutu olarak bilinir ki, en önemlilerinden bazıları şunlardır:
- Varlık koruması [entity shielding]: Tüzel kişiliğin hissedarlarının, şirketin varlıkları üzerinde doğrudan resmi ayni hak iddiası yoktur. Tüzel kişilik, hissedarlar ile şirket varlıkları arasında bir perde gibi asılı kalır. Alman bilginler bu özelliğe Trennungsprinzip (‘Ayırma Prensibi’) adını verirler. Şirketin varlıkları ile hissedar arasındaki resmi ayni bağlantı kesilir.
- Sınırlı sorumluluk [limited liability]: Şirket alacaklıları, hissedarların şirketin borçlarından sorumlu olmadığını kabul etmeye zorlanır. Genellikle ‘sınırlı sorumluluk’ olarak bilinen bu özellik, hissedarın ayrı kişisel varlıklarını o hissedarın kişisel alacaklılarına tahsis eder ve böylece şirketin alacaklılarını hariç tutar (‘sahip koruması’).
- Hisse senetlerine ilişkin mülkiyet kısıtlamaları [proprietary restrictions to shares]: Varlık korumasının bir sonucu olarak, bir hissedarın kişisel alacaklıları şirketin varlıklarına el koyamazlar. Prensip olarak, borçlularının elinde bulunan hisselere el koyabilir ve icra edebilirler. Burada da, söz konusu hisselerde yer alan haklar ile ilgili düzenlemeler, hissedarların kişisel alacaklılarının hisselere el koyma haklarını ve icra satışında hisse satın alan kişinin haklarını sınırlayacaktır. Hisseler ayrı varlıklar olsa da, yasal rejimleri büyük ölçüde, özellikle şirkete ilişkin haklar söz konusu olduğunda, hisseleri ihraç eden şirkete uygulanan şirketler hukukuna bağlıdır.
- Sermaye kilitleme [capital lock-in]: Hissedarların, şirketin devam eden işletme değerini korumak için ilk katkılarını çekmeleri engellenir (‘sermaye kilitleme’ veya ‘tasfiye koruması’). Sermaye kilitleme, şirket karar vericilerinin uzun vadeli bir strateji geliştirmelerine olanak tanıdığı için çok değerlidir. Varlık korumasıyla yakından bağlantılı ancak ondan farklı olan bu özellik, belirli bir süre boyunca ortak mülkiyete ait bir mülkü tasfiye etmemeye yönelik sözleşmesel bir anlaşmaya benzetilebilir. Ancak, tasfiye etmemeye yönelik sözleşmesel düzenlemeler, ortak sahiplerden birinin iflası durumunda geçersiz kılınabilir veya ortak sahiplerin alacaklılarını korumak için zorunlu zaman sınırlamalarına tabidir. Öte yandan, kurumsal sermaye kilitlemesi, prensip olarak, hissedarların kişisel alacaklıları da dâhil olmak üzere üçüncü taraflar üzerinde bağlayıcı bir etkiye sahiptir.
2. Ortaklıklar [partnerships]
Çoğu yargı bölgesinde tüzel kişiliği olmayan derneklerdeki ortakların ayni hakları vardır. Sonuç olarak, tüzel kişiliği olmayan dernek, mülkiyet yönlerini keşfetmek ve incelemek için harika bir araçtır.
3. İflas Yönetimi [bankruptcy governance]
Alacaklıların borçlularının (ister gerçek kişi, ister şirket veya başka bir kuruluş olsun) varlıkları üzerinde bazı ‘yönetim hakları’ vardır. Alacakları karşılanmazsa veya karşılanma tehlikesi varsa bu varlıklara el koyabilirler.
İflas, alacaklılar üzerindeki bu hakların kolektif bir şekilde organize edilmesi olarak görülebilir. İflas, tüm alacaklılar adına ve borçlunun tüm varlıkları üzerinde “kolektif bir haczi” tetikler. Tüm alacaklıların çıkarları, tarafsız bir mütevelli tarafından yönetilen tek bir mülkte birleştirilir. Alacaklıların haklarının bu kolektif uygulama yolu, mütevellinin, eğer istenirse, varlıkları devam eden bir işletme olarak satmasını sağlar. Dahası, kolektif prosedür, şirkete özgü işin (örneğin know how) kaybolma riskini azaltır. Kapsamlı yetkilere ve yeteneklere sahip uzmanlaşmış bir mütevelli, bilgi sorununu ve bireysel alacaklıların rasyonel ilgisizliğini çözer.
Bu kolektif yönetim mekanizması kendi iflas yönetim sorunlarını yaratır: mütevellinin temsilcilik sorunu (kendisine nasıl ödeme yapılır? alacaklıların terekenin yönetimindeki hakları nelerdir? mütevelli ne zaman terekenin veya bireysel alacaklıların sorumluluğunu üstlenir?) ve farklı alacaklı sınıfları arasındaki gerilimler (teminatsız alacaklılar ve teminatlı alacaklılar; terekenin alacaklıları ve terekenin idari giderleri olan alacaklılar).
4. Şirketler Grubu [corporate groups]
Şirketler grubu, bir işi yürütmek için tartışmasız en yaygın kullanılan ‘biçimdir’. Kurumsal gruplar birçok şekil ve biçimde olsa da, hepsi içsel bir ikiliği paylaşır: ekonomik açıdan “bir”dirler, yasal açıdan “çoğul”durlar.
Şirketler grubu, hukukun görünmez adamıdır. İş hayatında çokça yer almasına rağmen, şirketler grubu genellikle görünmez bir hukuki olgu olarak kalır. Hukuk kuralları genellikle tek varlıklara odaklanır. Birçok hukuk kuralının veya analizin (genellikle örtük) varsayımı hala bir işin tek bir varlık tarafından yürütüldüğüdür. Şirket gruplarının her yerde bulunması bu varlık merkezciliğine meydan okur. Görünmez adam görünür kılınmalıdır.
5. Devlet Garantileri [government guarantees]
Devlet garantileri sıklıkla ekonomik müdahaleciliğin alternatif bir biçimi olarak kullanılır (örneğin, doğrudan veya dolaylı sübvansiyonların aksine). Bunların, hem yararlanıcı hem de hükümetin kendisi için önemli mali sonuçları olabilir.
Hükümet tarafından desteklenen garantiler sıklıkla kullanılır çünkü hızlı müdahale için nispeten kolay ve erişilebilir bir yol sağlarlar. Bir garantinin temel avantajı, anında ve görünür etkileridir (kredi değerliliğinin artması gibi). Ayrıca, bir garantinin tekniği hükümet için anında bir masraf içermez. Aksine, devlet garantileri genellikle hükümet için bir tür tazminat içerir.
Bir garantinin olumsuz tarafı -yararlanıcıya yapılan gerçek ödemeler- belirsizdir ve genellikle gelecekte, sıklıkla diğer politikacılar sorumlu olduğunda ve olumsuz sonuçlarla uğraşmak zorunda kaldıklarında gerçekleşir. Fırsatçı siyasi karar vericiler bir garantinin anında avantajlarından yararlanmaya (“Bu işi veya bankayı kurtardım”) meyillidir, ancak yıllar sonra kamu maliyesi üzerindeki olası olumsuz etkileri içselleştirmezler. Garantilerin uzun vadeli etkileri nedeniyle, olağan siyasi kontrol mekanizmaları [seçimler, güvensizlik önergesi, (…) gibi] işe yaramaz.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.