Zenginlik eşitsizliği ve bundan kaynaklanan olumsuz sosyal ve ekonomik sorunlar başta olmak üzere pek çok toplumsal sorunun ve hastalığın yaşandığı bir çağda yaşadığımızı kimse inkar edemez. Ancak şirketler hukuku ve yönetişimi ile uğraşanlar, bu sorunları çözmek için bir şeyler yapabilir mi?
Ama önce sorunun belirlenmesi gerekir.
Sorun Şirketlerin Temelde Demokratik Olmaması mıdır?
Bazı yorumcular, şirketlerin ve kurumsal servetin toplumun tepesindeki dar bir kesime fayda sağladığını ve şirket türünün faydalarının daha geniş çapta elde edilmesi gerektiğini iddia ediyorlar.
Ancak hisse sahipliği zaten geniş bir dağılıma sahiptir: 2009 yılından bu yana, Amerikalıların ortalama %55’i her yıl hisse sahibi olduğunu bildirmiştir. Sadece yaklaşık %15’i doğrudan hisse senedi tutsa da, yatırım fonları ve borsa yatırım fonları (exchange-traded funds; ETFs) yatırım kavramını demokratikleştirmiştir. Sonuç olarak, bugün Amerikalı ailelerin ortalama 40 bin ABD doları değerinde hisse senedi vardır. Onların halihazırda çalışanlara hisse edindirme planları (Employee Stock Ownership Plans; ESOPs) ve 401(k) şeklinde varsayımsal finansal aracıları da mevcuttur.
Ayrıca, şirket türüne erişim, parasız girişimciler için yaygın ve kolay bir şekilde mevcuttur. Bugün çoğu eyalette, çevrimiçi satıcılardan yaygın olarak bulunan düşük maliyetli şirket türlerini kullanarak ve mütevazı bir franchise vergisi ödeyerek, minimum tutarda sermaye şartı olmaksızın bir şirket kurmak mümkündür. Bu nedenle sorun, “tüm insanlara, mevcut (yetersiz veya negatif) servetleri ile orantılı olarak sınırlı olmayan tutarlarda, o sermayenin gelecekteki kazançlarıyla kurumsal sermaye ediniminde bir menfaat elde etmek için rekabetçi piyasa fırsatını genişletilmesi gerektiği” [corporate capital acquisition with the future earnings of that capital in amounts that are not limited in proportion to their (meager or negative) existing wealth] değildir.
Profesör Ashford’un yazdığı eşitsizlik, şirket türü ve onun yasal avantajları olarak tekrar tekrar atıfta bulunduğu şey yüzünden var olmuyor. Forbes, yıllık milyarderler listesini hazırlarken listenin her üyesine 1’den 10’a kadar kendi kendine puan veriyor, 6 ve daha yüksek puanlar ise miras kalan serveti olmadan kendiişlerini kuranlara gidiyor.
İlk 400 milyarderin yarısından fazlası (238) 8 veya daha yüksek puan aldı. En son listedeki ilk üç Amerikalının -Jeff Bezos, Mark Zuckerberg ve Elon Musk- hepsi de 8 puan aldı. Bu insanların aşağı yukarı sıfırdan başlamaları ve büyük zenginlik elde etmelerini sağlayan şeyin bir kısmının, şirket türlerinin hazır mevcudiyeti olduğu iddia ediliyor.
Sorun Şirket Türlerinin Amaca Uygun Olmaması mıdır?
Eğitici bir şekilde, şirket türü/biçimi (corporate form) tarihsel olarak -bazen gönülsüzce de olsa- popülistler tarafından benimsenmiştir.
1800’lerin başlarında Massachusetts eyaletindeki şirketler sınırlı sorumluluktan yararlanmadı, ancak bundan Maine ve New Hampshire eyaletlerindeki şirketler yararlandı. Massachusetts’te, 1820’lerde, “Jacksoncu liberaller”in sermayenin komşu eyaletler için Massachusetts eyaletinden kaçtığını ileri sürdükleri, sınırlı sorumluluğa ilişkin bir kamuoyu tartışması patlak vermiştir.
İleriye dönük olarak, 1800’lerin sonları ve 1900’lerin başlarındaki popülistler, şirket türünün kendisinden ziyade kurumsal biçimin kötüye kullanılmasına odaklanma eğilimindeydiler. Elbette, bazı popülistler şirketin amaca uygunluğundan şüphe duyuyor, üretimi organize etmenin bir yolu olarak yararlılığını tartışıyorlardı. Bununla birlikte, zamanla popülistlerin çoğu, yerel olarak sahip olunan ve işletilen şirketlerin bile kurumsal biçimi avantajlı bir şekilde kullanabileceğini fark ettikleri için, sorunun bu şekilde kurumsal biçim olmadığını fark ettiler.
Şirketlerdeki Sorun Nedir?
Bugün “şirket” (the corporation) ile ilgili bir sorun varsa, şirket türünün kendisinde içsel bir kusur olması bununla ilgili değildir. Yönetim kurullarının ve yetkililerin hissedar değerini en üst düzeye çıkarmasını gerektiren yasal kurallarla da ilgili değildir.
Bunun yerine, popülistler şu sorunu doğru bir şekilde tanımladılar: ‘Cesamet’ (Büyüklük; size).
Büyüklük ve bunun sonucunda ortaya çıkan yoğun ekonomik güç potansiyeli, şirketin popülist eleştirisinde yinelenen başlıca temalardır. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında popülistler, şirketlerin artan gücünün ekonomik ve hatta siyasi özgürlükleri için önemli bir tehdit olduğunu düşünüyorlardı. Lyle Lanier’in gözlemlediği gibi, Güneyli Tarımcılar da benzer şekilde “ekonomik sistemin kurumsal biçiminin tarihte duyulmamış bir sömürü ölçeğini mümkün kıldığına” (the corporate form of our economic system makes possible a scale of exploitation unheard of in history) inanıyorlardı. İşçilerin insanlıktan çıkarıcı koşullar altında çalıştıklarını savundular. Güneyli Tarımcılar ayrıca, ekonomik gücün büyük şirketlerde yoğunlaşmasının, ülkeyi etkin bir şekilde yöneten ve böylece çiftçiler ve işçiler üzerindeki güçlerini tam olarak kullanmaya hazır olan “zengin merkezli bir kurumsal kapitalist sınıf” (a plutocratic corporate capitalist class) yarattığına inanıyorlardı.
Büyüklük, kurumsal yönetimin çok fazla yapabileceği bir şey değildir. Ne hissedar ne de paydaş kapitalizmi, büyüklük ve güç konularını anlamlı veya yararlı bir şekilde ele almaz; Bana öyle geliyor ki, kapsayıcı kapitalizm de öyledir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.