Merhum hocalarım Prof. Dr. Kemal DAL ve Prof. Dr. Barlas TOLAN anısına…
Son günlerde birçok yazar/düşünür, monetarizm başlığında yazılar kaleme almakta ve/veya görüşlerini dile getirmektedir. Pekiyi de nedir bu parasalcılık mefhumu? Aşağıdaki çeviri, bu soruya yanıt aramayı amaçlamaktadır.
1. Monetarizm nedir?
Aslında, paranın önemine yapılan vurgu 1970’lerde egemen olmuştur. Pekiyi, para ne kadar önemlidir? Paranın ekonomide kilit bir rol oynadığını çok az kişi inkar edebilir.
Ancak monetarizm (parasalcılık) adı verilen ekonomik düşünce okulu, para arzının (‘bir ekonomideki toplam para miktarı’), kısa vadede (cari Amerikan doları cinsinden) GSYİH’sının (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) ve daha uzun süreler boyunca fiyat düzeyinin başlıca belirleyicisi olduğunu ileri sürer. Hükümetlerin ekonominin genel performansını etkilemek için sahip olduğu araçlardan biri olan para politikası, ekonomideki para miktarını ayarlamak için faiz oranları gibi araçları kullanır. Monetaristler[1], para arzının büyüme oranını hedefleyerek para politikasının hedeflerine en iyi şekilde ulaşılabileceğine inanırlar. Monetarizm 1970’lerde öne çıkmış; bu sayede Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallıkta enflasyon düşürülmüş ve ABD merkez bankasının (FED) 2007-2009 küresel durgunluğu sırasında ekonomiyi canlandırma kararını da büyük ölçüde etkilemiştir.
Bugün, parasalcılık esas olarak Nobel ödüllü ekonomist Milton Friedman ile ilişkilidir. Friedman, 1963 senesinde ekonomist arkadaşı Anna Schwartz ile birlikte yazdığı “A Monetary History of the United States, 1867-1960” adlı ufuk açıcı çalışmasında, ABD merkez bankası Federal Rezerv’in zayıf para politikasının 1930’larda ABD’de yaşanan Büyük Buhranın (the Great Depression) birincil nedeni olduğunu iddia eder. Onlara göre, (genellikle böyle adlandırıldığı gibi) Fed’in para arzı üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturan güçleri dengelemedeki başarısızlığı ve para stokunu azaltmaya yönelik eylemleri, yapılması gerekenin tam tersiydi. Ayrıca, piyasalar doğal olarak istikrarlı bir merkeze doğru hareket ettiğinden, yanlış ayarlanmış bir para arzının piyasaların kararsız davranmasına neden olduğunu savunmuşlardır.
Monetarizm esasen 1970’lerde ön plana çıkmıştır. 1979 yılında ABD enflasyonunun yüzde 20’ye ulaşmasıyla birlikte, Fed çalışma stratejisini parasalcı teoriyi yansıtacak şekilde değiştirmiştir. Ancak parasalcılık, ABD ekonomisini açıklama yeteneği zayıfladığı için izleyen on yıllarda azalmıştır. Bununla birlikte, parasalcıların ekonomik analize getirdiği bazı anlayışlar, parasalcı olmayan ekonomistler tarafından da benimsenmiştir.
2. En temel haliyle parasalcılık
Monetarizmin temeli, Paranın Miktar Teorisidir. Teori bir muhasebe (işlemi) kimliği (accounting identity) taşır yani, doğru olmak zorundadır. Para arzının, paranın el değiştirme oranı (hız) ile çarpımının ekonomideki nominal harcamalara (‘satılan mal ve hizmet sayısı ile onlar için ödenen ortalama fiyatın çarpımı’) eşit olduğunu söyler. Bir muhasebe işlemi olarak, bu denklem tartışmasızdır. Tartışmalı olan şey hız, yani paranın el değiştirme oranıdır. Monetarist teori, hızı genel olarak istikrarlı olarak görür, bu da nominal gelirin büyük ölçüde para arzının bir fonksiyonu olduğunu ima eder. Nominal gelirdeki değişimler, reel ekonomik aktivitedeki (satılan mal ve hizmetlerin sayısı) ve enflasyondaki (bunlar için ödenen ortalama fiyat) değişiklikleri yansıtır.
Miktar teorisi, parasalcılığın birkaç temel ilkesi ve reçetesinin temelidir:
- Uzun vadeli parasal tarafsızlık: Para stokundaki bir artışı, uzun vadede, tüketim veya çıktı gibi gerçek faktörler üzerinde hiçbir etkisi olmaksızın, genel fiyat seviyesindeki bir artış izleyecektir.
- Kısa vadede parasal tarafsızlık: Para stokundaki bir artışın kısa vadede reel çıktı (GSYİH) ve istihdam üzerinde geçici etkileri vardır, çünkü ücretlerin ve fiyatların ayarlanması zaman alır (ekonomik tabirle yapışkandırlar).
- Sabit parasal büyüme kuralı: 2006 yılında vefat eden Friedman, Fed’in paranın büyüme oranını reel GSYİH’nın büyüme oranına eşitlemeyi hedeflemesi gerektiğini ve fiyat seviyesini değiştirmeden bırakması gerektiğini belirten sabit bir para kuralı önermiştir. Ekonominin belirli bir yılda yüzde 2 oranında büyümesi bekleniyorsa, Fed para arzının yüzde 2 oranında artmasına izin vermelidir. Fed, para politikasını uygularken sabit kurallara bağlı olmalıdır, çünkü takdir yetkisi ekonomiyi istikrarsızlaştırabilir.
- Faiz oranı esnekliği: Para büyüme kuralının amacı, kredi maliyetini etkileyen faiz oranlarının, borç alanların ve borç verenlerin beklenen enflasyonu ve reel faiz oranlarındaki değişiklikleri hesaba katabilmelerini sağlamak için esnek olmasına izin vermektir.
Birçok monetarist, para arzında beklenmeyen büyük dalgalanmalar olmadığında piyasaların doğası gereği istikrarlı olduğuna inanır. Ayrıca, hükümet müdahalesinin genellikle ekonomiye yardım etmekten çok istikrarı bozabileceğini iddia ederler. Monetaristler ayrıca, ekonominin tam istihdam düzeyinde uzun vadeli dengeye oturması nedeniyle enflasyon ve işsizlik arasında uzun vadeli bir değiş tokuş olmadığına inanırlar (bkz. “What Is the Output Gap?” in the September 2013 Finance&Development”).
3. Büyük tartışma
Monetarizm 1970’lerde önem kazanmasına rağmen, yerini almaya çalıştığı Keynesçi düşünce okulu tarafından eleştirilmiştir. İlhamlarını büyük İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’den alan Keynesyenler, mal ve hizmetlere olan talebin ekonomik çıktının anahtarı olduğuna inanırlar. Hızın doğası gereği istikrarsız olması ve paranın miktar teorisine ve parasalcı kural çağrısına çok az önem verdiği veya hiç önem vermediği için parasalcılığın ekonominin yeterli bir açıklaması olarak bocaladığını iddia ederler. Ekonomi derin dalgalanmalara ve periyodik istikrarsızlığa maruz kaldığından, Fed’i önceden belirlenmiş bir para hedefine köle yapmanın tehlikeli olduğuna inanırlar (Fed’in politika yürütme konusunda biraz serbestliği veya “takdiri” olması gerektiğine inanırlar).
Keynesçilik, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk çeyrek yüzyıl boyunca hüküm sürdü. Ancak geleneksel Keynesyen teoriye karşı monetarist meydan okuma, 1970’lerde, yüksek ve yükselen enflasyon ve yavaş ekonomik büyüme ile karakterize edilen on yılda güçlendi. Keynesyen teorinin uygun politika tepkileri yoktu; Friedman ve diğer parasalcılar, yüksek enflasyon oranlarının para arzındaki hızlı artışlardan kaynaklandığını ve para arzının kontrolünü iyi politikanın anahtarı haline getirdiğini ikna edici bir şekilde savundular.
1979’da Paul A. Volcker, Fed başkanı oldu ve enflasyonla mücadeleyi birincil hedef haline getirdi. Fed, enflasyonu ehlileştirmek için para arzını (Friedman kuralına göre) kısıtladı ve bunu başardı. Enflasyon, büyük bir durgunluk pahasına olsa da, çarpıcı biçimde azaldı.
Monetarizm İngiltere’de bir zafer daha kazandı. Margaret Thatcher 1979 yılında başbakan seçildiğinde, İngiltere birkaç yıl boyunca şiddetli enflasyona dayanmıştı. Thatcher, yükselen fiyatlara karşı bir silah olarak parasalcılığı uyguladı ve 1983 yılına kadar enflasyonu yüzde 5’in altına indirmeyi başardı.
Ancak parasalcılığın yükselişi kısa sürmüştür. Para arzı, yalnızca para ile nominal GSYİH ve dolayısıyla enflasyon arasındaki ilişkinin istikrarlı ve öngörülebilir olması durumunda bir politika hedefi olarak yararlıdır. Yani, para arzı artarsa, nominal GSYİH artar ve bunun tersi de geçerlidir. Ancak bu doğrudan etkiyi elde etmek için, paranın hızı (paranın el değiştirme/mübadele oranı) tahmin edilebilir olmalıdır.
1970’lerde hız oldukça sabit bir oranda artmış ve paranın miktar teorisinin iyi olduğu ortaya çıkmıştır (aşağıdaki tabloya bakınız). Tahmin edilebilir bir hız düzeyine göre ayarlanan paranın büyüme oranı, nominal GSYİH’yı belirlemiştir. Ancak 1980’lerde ve 1990’larda hız, öngörülemeyen artış ve düşüş dönemleriyle son derece istikrarsız hale gelmiştir. Böylece, para arzı ile nominal GSYİH arasındaki bağlantı kopmuş ve paranın miktar teorisinin kullanışlılığı sorgulanmaya başlamıştır. 1970’lerde parasalcılığa ikna olmuş birçok ekonomist bu yaklaşımı terk etmiştir.
Çoğu ekonomist, hızın öngörülebilirliğindeki değişikliğin öncelikle bankacılık kurallarındaki ve diğer finansal yeniliklerdeki değişikliklerin sonucu olduğunu düşünür. 1980’lerde bankaların faiz getiren çek hesapları sunmalarına izin verilmiş, bu da çek ve tasarruf hesapları arasındaki ayrımın bir kısmını aşındırmıştır. Ayrıca, birçok kişi para piyasalarının, yatırım fonlarının ve diğer varlıkların geleneksel banka mevduatına daha iyi alternatifler olduğunu keşfetmiştir. Sonuç olarak, para ve ekonomik performans arasındaki ilişki değişmiştir.
4. Hala ilgili
Yine de, Büyük Buhran’ın parasalcı yorumu tamamen unutulmamıştır. 2002’nin sonlarında Milton Friedman’ın 90. doğum günü kutlamaları sırasında yaptığı konuşmada, dört yıl sonra Fed’e başkan olacak olan o zamanki Fed valisi Ben S. Bernanke şunları söylemişti: “Milton ve Anna’ya [Schwartz] şunu söylemek istiyorum: Büyük Buhran konusunda siz haklısınız. Biz [Fed] yaptık. Biz çok üzgünüz. Ama senin sayende, bir daha yapmayacağız.” Fed Başkanı Bernanke, 2007’de ABD’de başlayan küresel durgunluk sırasında ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını düşürme ve para arzını artırma kararında Friedman ve Schwartz’ın çalışmalarından bahsetti. Önde gelen parasalcılar (Schwartz dahil), Fed teşvikinin aşırı yüksek enflasyona yol açacağını savundu. Bunun yerine, hız keskin bir şekilde düştü ve deflasyon çok daha ciddi bir risk olarak görüldü.
Bugün çoğu iktisatçı, parasalcı analizin kalbinde yer alan para büyümesine yönelik kölece dikkati reddetmesine rağmen, parasalcılığın bazı önemli ilkeleri, parasalcılık ile Keynesçilik arasındaki otuz yıl önce çok açık görünen ayrımı bulandırarak, modern parasalcı olmayan analize girişmiştir. Muhtemelen en önemlisi, para arzında artış olmadan enflasyonun süresiz olarak devam edemeyeceği ve bunu kontrol etmenin merkez bankasının tek değilse de birincil sorumluluğu olması gerektiğidir.
* Bu çeviride yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Çevirideki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.
Orijinal Metin: “Sarwat Jahan and Chris Papageorgiou, What Is Monetarism? IMF, Finance&Development, March 2014, Vol. 51, No.1, < https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/2014/03/pdf/basics.pdf > erişim tarihi 07 Ocak 2022”
[1] Çevirenin Notu: Monetaristler arasında; Karl Brunner (İsviçreli ekonomist), Milton Friedman (Amerikan ekonomist), David Ernest William Laidler (İngiliz ekonomist), Anna Schwartz (Amerikan ekonomist), Paul Adolph Volcker Jr. (Amerikan ekonomist), Phillip David Cagan (Amerikan ekonomist), Alan Greenspan (Amerikan ekonomist), Allan H. Meltzer (Amerikan ekonomist), Clark Warburton (Amerikan ekonomist), sayılabilir.
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.