“Narh” (Resmi Tavan Fiyat) Hadisesi*

1. Giriş

Öncelikle İslam fiyat politikasının dayandığı temelleri sıralayarak yazıya başlayabiliriz:

  • Ölçü ve tartıya riayet esastır.
  • Alış-verişte hile yapmak ve aldatmak yasaktır.
  • Alış-verişte ihtikar (vurgunculuk) yasaktır.
  • Aracı ve tefecilere yer yoktur.
  • Spekülasyon yaratmak caiz değildir.
  • Müzayede ile alış-veriş caizdir.

Aslında öteki İslam devletlerinde olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğunda da uzun yüzyıllar uygulanan “narh sistemi” hakkında kesin deliller bulunmamaktadır. Aksine bir hadis-i şerifte “Hiç şüphe yok ki, fiyat tayin eden, (az vererek) kısan, (çok vererek) yayan, rızıklandıran ancak Allah’tır” denilmek suretiyle, eşyaya narh vermenin caiz olmadığı belirtilmektedir. Hal böyle iken, daha sonraki ulemadan bazıları, et ve yağdan başka yiyeceklerde, halkın zarara uğramaması için, narh[*] koymayı hoş karşılamışlardır.

Osmanlı’da fiyat politikasına, genel olarak aşağıdaki kaynaklardan erişilmesi mümkündür.

  1. Tahrir defterleri,
  2. Mühimme defterleri,
  3. Muhasebe defterleri,
  4. Evkaf defterleri,
  5. Gümrük tarife defterleri,
  6. Şer’iyye sicilleri,
  7. Ticaret borsası sicilleri ve bir ölçüde
  8. Konsolos raporları[” ]

2. Narh Kavramı

‘Narh’ sözcüğünün aslı Farsça “nirh” (kıymet/fiyat) olup; dar anlamda açık kamu yararı gereği, temel gereksinimleri karşılayan mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarına -onları oluşturan etkenlere dokunulmadan- doğrudan müdahale edilerek belirli sınırları aşmasının önlenmesi amacıyla resmî tavan fiyat belirlenmesidir[”¡]. Geniş anlamda narh ise, asgari ve sabit fiyat tespitlerini de içerir.

Narh sistemi, yalnızca Osmanlı’da uygulanan bir usul olmamakla birlikte esas itibariyle Doğu’da, Batı’da, Ortaçağ’da fiyatların olağan bir biçimde belirlenmesine imkan bulunmayan ekonomik yapılar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Temel mantığı, fiyatların yükseleceği bir zamanı beklemek üzere malları alıkoyarak piyasaya çıkarmamaya veya fiyatların düşük olduğu bir bölgeden gelen malları, daha yüksek olan başka bir bölgeye gelmeden yolda önleyerek daha yüksek kazançlar elde etmeye çalışan kişileri engellemek olan narh sisteminin, devlet hazinesi ve tüketiciyi de koruma amacıyla ortaçağda neredeyse her yerde uygulandığı söylenebilir.

Zorunlu narh için ileri sürülen şartlar şöylece özetlenebilir:

  1. Mal veya hizmetlerin kamuya zarar verecek kadar pahalandırılması.
  2. Söz konusu mal veya hizmetlere genel ihtiyaç duyulması.
  3. Devletin kamu maslahatını zorunlu narhtan başka bir yöntemle gerçekleştirememesi.
  4. Pahalılığın üretici veya satıcıların spekülasyonundan kaynaklanması.
  5. Narh uygulamasının arzın kısılmasıyla sonuçlanmayacak olması.
  6. Hakkaniyet icabı gerek esnaf ve tüccar gerekse uzmanlar arasından seçilecek adalet ve emanet sahibi bilirkişilerle istişare edilmesi.
  7. Üründe kalite, hizmette uzmanlık farklarının dikkate alınması.
  8. “Zarar ve zararla mukabele yoktur” ilkesi gereği hem satıcıların hem alıcıların yararının gözetilmesi, makul bir kar payı bırakılarak tarafların rızalarının sağlanması.
  9. Yetkililerin adalet sıfatı taşıması.

Bunlara narh kurallarının kanunla düzenlenmesi, gerek kıymet takdiri gerekse işlem hakkında yargı yolunun açık tutulması gibi bazı kayıtlar da eklenebilir.

İslam tarihinde Emevîlerden itibaren narh uygulamasına başvurulduğu ve fiyatların denetiminden hisbe[a§] teşkilatının sorumlu tutulduğu görülür. Çünkü insan hak ve özgürlüklerinden ve dinî hükümlerin gözettiği beş temel esastan biri özel mülkiyet hakkı ve malın korunması ise de diğer biri canın muhafazasıdır. Hayat hakkı gereği temel tüketim maddelerinin şehirlere asgari geçim düzeyine sahip vatandaşların alım gücü sınırları içinde ve düzenli biçimde sağlanması devletin temel görevleri arasında görülmüştür. Bu mantıktan hareketle bilhassa Osmanlı devrinde narh uygulaması kurumlaşmıştır.

Modern dönemlerde azami fiyat düzenlemeleri, çoğunlukla spekülatif girişimlerin önlenmesi ve alım gücü sınırlı tüketicilerin korunması maksadıyla temel tüketim mallarının fiyatlarını sınırlamaya yöneliktir. Sabit fiyat uygulaması ise esasen üretimi kamu kurum veya kuruluşları tarafından yapılan ya da düzenlenen (mesela elektrik, doğal gaz, su, haberleşme vb. birim ücretleri, toplu/ticarî taşımacılık ücretleri) yahut süreli/süresiz özelleştirilen belirli mal ve hizmetler için standart tarifelerin takdiri suretiyle gerek keyfiliğin gerekse spekülasyonların önlenmesini hedeflemektedir. Taban fiyat uygulamaları, temelde devletçe üreticiyi ve iş gücünü korumak amacıyla belirli mallar için destekleme alım fiyatlarının ve işçiler için asgari ücretlerin açıklanması şeklinde yapılmaktadır. Destekleme alımları millî toplumsal politikalar gereği gelişmiş ekonomilerde dahi varlığını sürdürmektedir. Tavanın aşağıya, tabanın yukarıya doğru aşılması en azından nazariyede mümkün ve hatta amaçları düşünüldüğünde genelde makbuldür. Narh takdiri, çoğunlukla temel tüketim malları arzının talebi karşılamadığı veya karaborsacılığın söz konusu olduğu dönemlerde piyasa rayicinin dar gelirlilerin alım gücünü aşmasını önlemek için yapıldığından en azından bu süreç zarfında tavan fiyatla sabit fiyat özdeşleşmektedir. Günümüzde devletler fiyatlara doğrudan müdahale yerine yerli üreticileri korumak ve haksız rekabeti engellemek amacıyla piyasa dengelerini bozucu işlemleri önleyici tedbirler almakta, mesela antitröst, antikartel ve antidamping yasaları ve anlaşmaları yapmaktadır.

3. Osmanlıda Narh Kurumu

Osmanlıda ‘narh’ mal ve hizmet fiyatlarında devletçe tespit edilen üst sınırı ifade eder. Bu konuda Osmanlılar büyük hassasiyet göstermiştir. Her zaman ve her yerde aynı titizlikle uygulanamamakla beraber padişah ve sadrazamların narh işine büyük önem verdikleri dikkati çeker. Nitekim sadrazamların çarşamba günleri çıktıkları büyük kolda esnafın kalite, halk sağlığı ve fiyat hususunda tespit edilen standartlara uyup uymadığını denetledikleri ve uymayanları anında cezalandırdıkları bilinmektedir. Osmanlıda günlük ve mevsimlik narhlar yanında savaş, abluka, kıtlık, tabii afetler ve sikke tashihlerinden sonra yeni fiyat tespitleri de yapılırdı. Mevsimlik narhlar gıda maddeleri üzerine konan fiyatları gösterirdi. Ekmek, et, süt ve mamullerinin yaz ve kış aylarındaki fiyatları farklı idi. İlk kuzu hıdrellez denilen 6 Mayıs’ta kesilir ve bundan birkaç gün evvel de ete narh konurdu. Harmandan sonra yeni mahsul buğday alınınca ekmek fiyatı yeniden belirlenirdi. Ekmek en önemli gıda maddesi olduğundan fiyatı içindeki un cinsine göre çeşni tutularak tespit yapılırdı. Yine kıymetli kumaşların da aynı usulle fiyatları belirlenirdi. Gıda maddelerine hangi tarihlerde narh verileceği ihtisap kanunnamelerinde yer alıyordu. Sebze ve meyve fiyatları ise mevsimlere göre ayarlanırdı. Günümüzdeki gibi sera ürünlerinin bulunmadığı devirlerde ilk ve son turfanda ile sebzenin bol olduğu mevsimlerde fiyat farklılık göstereceğinden ilkbahar ve sonbaharda hemen her gün yeni narh tespiti yapılırdı.

Sefer zamanı gibi olağan üstü hallerde ordunun ihtiyacı olan maddelerin vergi karşılığı veya ücretle toplanması yanında bunları üretenlerin de sefere gitmesi, piyasaya arz edilen mal miktarının azalmasına ve fiyatların artmasına yol açar, yeni narh verilme zorunluluğu doğardı. XVII. yüzyıl ortalarında Venediklilerin, XIX. yüzyılda İngilizlerin Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldığı yıllarda Ege ve Akdeniz’den İstanbul ile Marmara ve Karadeniz limanlarına mal taşınamadığından fiyatların yeniden ayarlanması kaçınılmaz hale gelmişti. Çekirge istilası, sel, deprem, kuraklık gibi durumlar da fiyat ayarlanmalarını gerektiren hususlardı. Öte yandan Osmanlı para birimi olan gümüş sikkenin içindeki gümüş miktarının giderek azalması mal değerinin zaman zaman çok yüksek oranlarda artışına yol açar, sonuçta devlet duruma müdahale ederek sikkeyi yeniden ayarlar, bunun ardından bütün mal ve hizmet fiyatları yeniden tespit edilirdi.

Narh verilmesi piyasada fiyatların nasıl bir seyir takip ettiğinin bilinmesini gerektirirdi. Bunu en iyi takip eden görevli muhtesipti. “Muhtesip”, maiyetindeki kol oğlanlarıyla çarşı pazarı devamlı kontrol ettiğinden fiyat tespitinde kadının en büyük yardımcısıydı. Uygulamada muhtesip kadıya danışmadan narh veremezdi. Narh verilirken ilgili esnafın fikir ve görüşleri de alınırdı. Her esnafın kethüda ve yiğitbaşıları ile görüşülür, gerekiyorsa çeşni tutulur, yani kullanılacak ham madde miktarları tespit edilir ve fiyat buna göre oluşturulurdu. Et, süt ve mamullerinin fiyatları ise yeniçeri ağası veya sekbanbaşı, hassa kasapbaşının bulunduğu bir toplantıda çiftlik sahipleri ve kasaplar kethüdası ile belirlendiği gibi ekmek için çeşni tutulurken hububat nazırı, habbazlar (ekmekçiler) kethüdası (kahya/iş gören), nizam ustaları, gümrüğe konu olan mallarda ise gümrük emini hazır bulunurdu. Taşradan gelen mallarda ise çıkış yerindeki fiyatı belgelenir ve narh buna göre belirlenirdi. İstanbul biri “nefsi-i İstanbul” denilen sur içi, diğerleri Eyüp, Galata ve Üsküdar olmak üzere dört kadılıktan ibaretti. Narh İstanbul kadısı tarafından verilir, diğer kadılıklara bunları bildiren listeler gönderilirdi. Her kadılık kendi sınırları içindeki mahkemelere yeni fiyatları bildirir ve bunlar sicillere işlenirdi. Yeni fiyatlardan halkın haberdar olması için çarşılarda münadiler/tellallar çıkarılırdı.

“Getirici” denilen toptancıyla “mukim” veya “oturakçı” denilen perakendecilerin fiyatları tabii ki farklıydı. Birçok malda bu iki fiyat ayrı ayrı gösterilirdi. Esnafın kanunî karı %10-15 arasında değişirdi ki bu ihtisap kanunnamelerinde “onu on bir” şeklinde ifade edilirdi. Yapılması güç olan ve çok emek isteyen işlerde oran %15’e kadar çıkabilirdi.

Kadıların narh verme ve narh kontrolü vazifeleri XIX. yüzyılın ortalarına kadar sürdü. 1851’de narh işleriyle uğraşmak üzere Es ’ar Nezareti kurulduysa da çalışmaları pek olumlu sonuç vermediğinden 1854’te İhtisap Nezareti’ne bağlı Es ’ar Meclisi teşkil edildi. Fakat kısa süre sonra İhtisap Nezareti’nin lağvı ve şehremanetinin kurulmasıyla bu meclis de kaldırılarak narh işiyle doğrudan şehremaneti ilgilenmeye başladı. 1856’dan itibaren ise, sicillerde artık narh kaydına rastlanılmamaktadır. Esasen bundan birkaç yıl sonra da önce sebze ve meyve, ardından ekmek hariç diğer maddeler üzerindeki narh kaldırılmış ve fiyatlar serbest piyasada belirlenir olmuştu.

4. Narha Dair İhtisap[**] Kanunnameleri

İhtisap Kanunnameleri, ait oldukları şehrin ihtiyaçları göz önüne alınarak düzenlenmiş, imal olunan ve satışa arz edilen malların tabi olacağı esasların belirlendiği kanunnamelerdir. Mesela, İstanbul’a ait ihtisap kanunnamesinde ne kadar miktar buğdaydan ne kadar un elde edildiği, buğday fiyatı, nakliye, değirmen, hamaliye, kapan ücretleri ile birlikte unun maliyeti hesaplanmaktadır. Ekmekçilerin, ekmeği çeşni tutarak narh üzere işlemeleri, eksik ve çiğ çıkarmamaları, ellerinde daima iki aylık stok bulundurmaları vs. hususlar üzerinde durulmakta, eksik ekmek çıkaranların tahta külaha vurulacağı veya cerime alınacağına işaret edilmektedir. Bursa’ya ait ihtisap kanunnamesinde de yine çeşni tutulması ve ekmekte aranılacak vasıflar kaydedilmiş, ancak bu hususları kontrolle vazifeli bulunanların suiistimali dolayısıyla istenilen neticenin alınamadığına da işaret olunmuştur.

Aşağıdakiler, “narh” kanunnamelerine örnek verilebilir:

  • Kanunname-i İhtisap-ı İstanbul
  • Kanunname-i İhtisap-ı Bursa
  • Divriği Sancağı Kanunnameleri
  • Zülkadir (ya da Dulkadir, Elbistan-Maraş yöresi) Kanunnamesi
  • Rum (Amasya-Tokat-Sivas yöresi) Eyaleti Kanunnamesi

5. Sonuç

Osmanlılar ‘narh’ kurumuna çok önem vermiş, narhın kontrolü sadrazamın görevlerinden sayılmıştır. Olağan ve olağanüstü hallerde piyasa fiyatları devlet tarafından sürekli kontrol altında tutulmuştur. Bununla birlikte fiyatı tespit edilen malın kalitesinin de düşürülmemesinin kontrolü en önemli bir vazife olarak görülmüştür. Burada amaç halkın refahıdır. Narhın tespiti ve tanzimi şehirlerde kadılarca kurulan komisyonlarca gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar narh tespitinde satıcı ve alıcının zarara uğramaması ilkesi kabul edilmişse de satıcının genellikle fazla kar temin etmek isteyeceği göz önüne alınarak tatbikatta daima mümkün olan en düşük fiyat verilmeye çalışılmıştır. Kadıların narh verme ve narh kontrolü görevleri XIX. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, 1851’de narh işleriyle uğraşmak üzere Es ’ar Nezareti kurulduysa da çalışmaları pek olumlu sonuç vermediğinden 1854’te İhtisap Nezareti’ne bağlı Es ’ar Meclisi teşkil edilmiştir. Kısa süre sonra İhtisap Nezareti’nin lağvı ve Şehremaneti’nin kurulmasıyla bu meclis de kaldırılarak narh işiyle doğrudan Şehremaneti (belediye zabıtası) ilgilenmeye başlamıştır.

KAYNAKLAR

FİDAN, Murat, 1673-1850 Tarihleri Arasında Narh Kayıtlarına Göre Kastamonu’da Un ve Unlu Mamul Fiyatları”, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi(2019), 54/1 21-40, < http://www.makalesistemi.com/panel/files/manuscript_files_publish/e61942b4897972dd6a60f8037db34c7c/500529b00f054f890159f0f066ffa5ce/4b4ddc6a8c6819a.pdf > erişim tarihi 21 Eylül 2021

İLGÜREL, Mücteba, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, < https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutarih/issue/9606/119962 > erişim tarihi 21 Eylül 2021

KALLEK, Cengiz ve KÜTÜKOĞLU, Mübahat S., Narh, İslam Ansiklopedisi, < https://islamansiklopedisi.org.tr/narh > erişim tarihi 21 Eylül 2021

KÖKTAŞ, Altuğ Murat, Osmanlı İmparatorluğunda Piyasa Düzenlemeleri: 1500-1700 İstanbul Kadı Sicillerinde Narh Uygulamaları, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi(2016), 9(2) 219-241

ÖZTÜRK, Mustafa, Osmanlı Dönemi Fiyat Politikası ve Fiyatların Tahlili, < https://belleten.gov.tr/tam-metin-pdf/2173/tur > erişim tarihi 21 Eylül 2021

Sosyo-Ekonomik Hayatta Halkın Refahı İçin Uygulanan Bir Sistem: Narh, < https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/osmanli_sosyal_tarihi/8/index.html > erişim tarihi 21 Eylül 2021

* Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıdaki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.

[*] Türk Dil Kurumu; “narh” “Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat” < https://sozluk.gov.tr/ > erişim tarihi 21 Eylül 2021

[” ] Avrupa devletlerinin İmparatorluğun değişik merkezlerinde kurdukları Konsolosluklarda görevli Konsolosların, ülkelerine yazdıkları raporlar fiyat politikası bakımından önemli birer kaynaktır.

[”¡] “Buğday, pirinç, mercimek, börülce, zeytin, peynir, yumurta, ekmek, siyah üzüm, Midilli inciri, leblebi, Venedik sabunu”, narh uygulamasına tabi mallara örnek verilebilir.

[a§] Hisbe: “İslam hukukunda bir şehir halkının şer’i emir ve yasaklara uymasını sağlamakla görevli olan, ölçü, tartı, mal ve ücretleri kontrol eden, şehirdeki ticari davalara ve bazı amme davalarına bakan belediye teşkilatı, ihtisap.” (Yazıda bkz. “ihtisap”) < http://www.lugatim.com/s/hisbe > erişim tarihi 21 Eylül 2021

[**] İhtisap: “Hesap sorma, sorguya çekme, sorumlu tutma” < http://www.lugatim.com/s/ihtisap > erişim tarihi 21 Eylül 2021

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.