Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yer alan Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi Küresel Finansal Piyasalar Merkezinin İcra Direktörü Lee Reiners tarafından 28 Şubat 2022 tarihinde The FinReg Blogunda yayımlanan “Russian Sanctions will Compel Further Adoption of Cryptocurrency and Increase Compliance Risks for Cryptocurrency Companies” başlıklı makalede[1] önemli saptamalar yer almakta olup, söz konusu İngilizce makalenin Türkçe çevirisi aşağıda verilmektedir. |
ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya yönelik emsalsiz ekonomik ve mali yaptırımlar (unprecedent economic and financial sanctions) getirmesinin ardından, kripto paraların bu yaptırımları baltalamada oynayabileceği rol hakkında bir dizi makale yayınlandı. Durum değişken ve kolay tahminlere meydan okuyor olsa da, batı yaptırımları kesinlikle Rus hükümetinin yanı sıra Rus işletmeleri ve yurttaşlarını ekonomik sıkıntıyı azaltmak için (to lessen the economic sting) kripto paraya dönmeye zorlayacaktır. Bunu iki nedenden dolayı ileri sürüyorum:
- Kuzey Kore ve İran, birkaç yıldır ABD yaptırımlarından kaçmak için kripto para kullanıyor.
- Rusya zaten yasadışı kripto ekonomisinde büyük bir rol oynuyor.
İleride ABD, Rusya’yı uluslararası finansal sistemden ve batı ekonomilerinden izole etmek için hükümetin olanca gücünü kullanma yaklaşımını (whole-of-government approach) uygulayacaktır. Bu, yaptırımların uygulanması ve uyumun ön saflarında (frontlines) yer alan batılı finans kurumlarının artan gözetimini (oversight of western financial institutions) de içerecektir. Büyük finans kuruluşlarının (large financial institutions) yaptırımlara uyum konusunda uzun bir geçmişe ve bunu yapacak finansal kaynaklara (financial resources) sahip olmalarına rağmen, geçen on yıl zarfında kendilerini yine de toplam 4,3 milyar ABD doları tutarındaki en büyük on Yabancı Varlık Kontrol Ofisi (OFAC/Office of Foreign Asset Control) medeni yaptırımının alıcı tarafında bulmuşlardı. Eğer dünyanın en büyük (largest) ve en iyi kaynaklara (best-resourced) sahip finans kurumları OFAC yaptırımlarına uymak için mücadele ettilerse, yaptırımların hızla ortaya çıktığı mevcut ortamda hafifçe düzenlenmiş kripto para firmalarının şansı nedir?
Kuzey Kore ve İran Kripto Paraya Döndü
2018 yılında, daha önce Ulusal Güvenlik Ajansı’nın Doğu Asya ve Pasifik siber tehditler ofisini (National Security Agency’s East Asia and Pacific cyberthreats office) yöneten Priscilla Moriuchi, Kuzey Kore’nin nükleer füze programını (nuclear missile program) finanse etmek için aktif olarak Güney Kore’deki kripto para borsalarını (cryptocurrency exchanges) hedeflediğini belirtti. Ve geçtiğimiz Şubat ayında yayınlanan federal bir iddianamede (federal indictment), Adalet Bakanlığı “üç Kuzey Koreli bilgisayar programcısını, finansal kurumlardan ve şirketlerden, birden fazla kötü amaçlı kripto para uygulaması oluşturmak ve dağıtmak ve bir blok zinciri platformu geliştirmek ve hileli bir şekilde pazarlamak (fraudulently market) amacıyla bir dizi yıkıcı siber saldırı (destructive cyberattacks) yürütmek, 1,3 milyar dolardan fazla para ve kripto para çalmak (steal) ve şantaj yapmak (extort) için geniş kapsamlı bir suç komplosuna katılmakla suçladı.”
Geçen Mayıs ayındaki bir raporda, blockchain analitik şirketi Elliptic, İran’ın ekonomik yaptırımlar nedeniyle ihraç edemediği fazla enerjiyi kullanmanın bir yolu olarak kripto madenciliğine döndüğünü tespit etti. Raporda, “2019 yılında İran kripto varlık madenciliğini resmen tanıdı, daha sonra madencilerin kendilerini tanımlamalarını, elektrik için daha yüksek (ama yine de çok düşük) bir tarife ödemelerini ve mayınlı bitcoinlerini İran Merkez Bankasına satmalarını gerektiren bir lisans rejimi kurdu.” Elliptic, İran’daki Bitcoin madenciliğinin geçen yıl yaklaşık 1 milyar dolarlık yıllık gelir (annualized revenue) getirdiğini tahmin ediyor.
Rusya ve Casus Yazılım (Ransomware)
Mağdurların siber olayları kolluk kuvvetlerine (law enforcement) bildirme konusundaki bariz isteksizliği nedeniyle casus yazılımlarının boyutunu ve kapsamını tahmin etmek zordur -ABD hükümeti, yerel siber ihlallerin yalnızca %20 ila %25’ine ilişkin verilere sahip olduğunu tahmin etmektedir. Ancak bu konudaki bir rapor Hazine Bakanlığı’nın Mali Suçları Koruma Ağı (FinCEN/Treasury Department’s Financial Crimes Enforcement Network) tarafından geçen Ekim ayında yayınlanan bazı çarpıcı verilere dair önemli noktaları sunmaktadır. Bu rapor, Ocak 2021 ile Haziran 2021 arasında dosyalanan Banka Gizliliği Yasası (Bank Secrecy Act) raporlamasındaki casus yazılım eğilimlerini analiz etmiş ve “2021’in ilk altı ayında casus yazılım ile ilgili Şüpheli Faaliyet Raporlarında (SARs/Suspicious Activity Reports) bildirilen şüpheli faaliyetlerin toplam değerinin 2020’nin tamamı için bildirilen değeri (416 milyon $) aştığını ve 590 milyon dolar olduğunu” tespit etmiştir. Aslında FinCEN, 2021’in tamamında dosyalanan SAR’lar için fidye yazılımı ile ilgili beklenen işlem değerinin önceki 10 yılın toplamını aşacağını da kaydetti!
FinCEN’in analizi casus yazılımın gerçek maliyetinin muhtemelen çok daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı; casus yazılım ödemeleri için kullanılan 177 benzersiz sanal para cüzdan adresine (unique virtual currency wallet addresses) baktılar ve bu adreslerden yapılan Bitcoin işlemlerinde (Bitcoin transactions) yaklaşık 5,2 milyar dolar tespit ettiler. Rapor ayrıca Bitcoin’in “rapor edilen işlemlerde casus yazılım ile ilgili en yaygın ödeme yöntemi (most common ransomware-related payment method in reported transactions)” olduğunu ve kripto para birimi Monero’nun gözlemlenen diğer tek ödeme yöntemi olduğunu da açıkça ortaya koydu.
Hala fiyat para birimi dünyasında yaşıyoruz, bu nedenle bilgisayar korsanlarının kripto fidyelerini (crypto ransom) nakde çevirmek için bir yönteme ihtiyacı var. FinCEN raporu, saldırganların “öncelikle, yüksek riskli yargı bölgelerinde (high-risk jurisdictions) bulunan, şeffaf olmayan sahiplik yapılarına sahip olabilecek veya uyumluluk standartları konusunda yetersiz AML/CFT’ye [Kara Para Aklamanın Önlenmesi/Terörizmin Finansmanıyla Mücadele/Anti-Money Laundering/Combatting the Financing of Terrorism] sahip olabilecek borsalar da dahil olmak üzere, casus yazılım ile ilgili mevduat için yabancı merkezi borsaları kullandıklarını” belirtti. FinCEN belirli borsaları veya yetki alanlarını tanımlamamış olsa da, blockchain analitik şirketi Chainanalysis’in yakın tarihli bir raporunda, “2021 yılında casus yazılım gelirinin yaklaşık %74’ünün -400 milyon doların üzerinde kripto paranın- büyük olasılıkla bir şekilde Rusya ile bağlantılı olduğunu söyleyebileceğimiz tespitler yer aldı.”
Rusya’nın casus yazılım ile ilişkisi, ABD Hazine Bakanlığı tarafından onaylanan iki kripto para borsasının Rusya merkezli olması gerçeğiyle daha da kanıtlanıyor. Geçen Eylül ayında, Hazine OFAC, SUEX OTC, SRO (Suex)’i Özel Olarak Belirlenmiş Vatandaşlar ve Engellenen Kişiler (Specially Designated Nationals and Blocked Persons/SDN Listesi) listesine ekledi, “Bu, SUEX’in ABD yargı yetkisine tabi olan tüm mülkiyeti ve mülkiyetteki menfaatlerinin bloke edildiği ve ABD’li kişilerin genellikle SUEX ile işlemlerde bulunmalarının yasak olduğu anlamına gelir.” Hazine’nin talimatı (Treasury’s order), “SUEX’in bilinen işlem geçmişinin %40’ından fazlasının yasadışı aktörler ile ilişkili olduğunu” kaydetti. Hazine bunu kripto borsası Chatex’i belirleyerek takip etti, Kasım 2021’de Hazine, Chatex’in bilinen işlemlerinin yarısından fazlasının “doğrudan karanlık ağ pazarları (darknet markets), yüksek riskli borsalar (high-risk exchanges) ve casus yazılımlar gibi yasadışı veya yüksek riskli faaliyetlere (high-risk activities) kadar takip edildiğini” belirledi. Suex ve Chatex, bir kurucu ortak ve yatırımcı olan Egor Petukhovsky’yi paylaştı ve Hazine, Chatex’in “Suex’e maddi destek sağladığını” da tespit etti.
Rus Yaptırımlarının Kripto Kabulü (Crypto Adoption) ve İstenmeyen Sonuçlar (Unintended Consequences) Üzerindeki Etkisi
Yakın tarihli bir Washington Post makalesinde, eski Hazine sekreter yardımcısı ve George W. Bush yönetimindeki ulusal güvenlik danışman yardımcısı Juan Zarate, Rusya’nın kriptoya yönelme olasılığını şu sözlerle dile getirmişti: “Bu bağlamda Rus ekonomisi ve bireyleri (individuals) için zorluk, finansal sistemlerinin bir parçası olarak kriptonun olgunlaşmamış olması (immaturity of crypto), uygulanan çok uluslu yaptırımları (multinational sanctions) aşmalarına izin vermemesidir.” Bu şu anda doğru olsa da, kripto piyasaları statik değildir ve tarih kriptonun hızla gelişebileceğini gösteriyor (Örneğin; Fitch, Stabelcoin varlıklarının 2021’de yaklaşık %450 artarak 156 milyar dolara ulaştığını tahmin ediyor.). Ve bir ulus devletten (nation state) bahsettiğinizde, soru kripto ile bir kola satın alıp alamayacakları değil, onunla büyük tutarda serveti depolayıp aktaramayacaklarıdır. Paranın üç işlevinden -değişim aracı (medium of exchange), hesap birimi (unit of account) ve değer deposu olma (store of value)- şu anda en iyi şekilde yerine getiren kripto, zayıf da olsa, bir değer deposudur. Rusya için en önemlisi, bu değerin münhasıran onlar tarafından kontrol edilebilir olmasıdır [bankalara veya yabancı merkez bankalarına (foreign central banks) ihtiyaç duymazlar].
ABD ve müttefikleri (allies) tarafından açıklanan ilk yaptırım turunun, Rus bankalarının SWIFT’ten kesilmesini içermediğini söylüyor (24 Şubat Perşembe günü düzenlediği basın toplantısında, Başkan Biden, “şu anda Avrupa’nın geri kalanının almak istediği pozisyon bu değil” dedi.). Bunu yapmamak için birçok meşru ekonomik neden olsa da, söylenmemiş bir neden, böyle bir hareketin Rusya’yı kripto para birimi de dahil olmak üzere alternatif ödeme sistemlerini benimsemesine yol açabileceği endişesi idi.
İlk yaptırım turunun çok zayıf olduğu eleştirisinin ardından ABD, Avrupa Birliği, Kanada ve İngiltere 26 Şubat’ta Rusya’ya karşı, seçili Rus bankalarını “SWIFT mesajlaşma sisteminden” çıkarma ve “sınırlayıcı kısıtlamalar getirme” gibi Rusya Merkez Bankasının uluslararası rezervlerini (international reserves) yaptırımlarının etkisini zayıflatacak şekilde kullanmasını engelleyecek önlemler içeren yeni yaptırımlar açıkladılar. Bu yeni yaptırımlar, Rusya Merkez Bankası tarafından tutulan 630 milyar dolarlık döviz rezervlerinin (foreign currency reserves) çoğunu erişilemez hale getirdi ve Rubble’ın bir tür kratere (crater) dönüşeceğini de garanti ediyor. Yaptırımlar ayrıca; Rus hükümeti, Rus işletmeleri ve tüketicileri tarafından kripto kullanımını daha da teşvik ediyor. Onların sorunu, kriptoda kendilerini bulmak üzere oldukları delikten çıkmak için neredeyse yeterli likiditenin (enough liquidity) olmamasıdır. Batılı işletmeler için gerçek risk, çaresiz (desperate) Rusların tam bir kovboy haline gelmeleri ve agresif bir şekilde casus yazılım saldırılarını hızlandırmasıdır. Bu, ilgili riskler göz önüne alındığında, Kremlin’in onayı olsun ya da olmasın gerçekleşecektir. Geçen Perşembe, Başkan Biden uyardı: “Rusya, kritik altyapımız olan şirketlerimize karşı siber saldırılar düzenlerse, yanıt vermeye hazırız.” Bir başka Koloni Boru Hattı tipi (Colonial Pipeline-type) saldırı meydana gelirse, bu, hızla kontrolden çıkabilecek bir dizi kısasa kısas misilleme önlemini (tit-for-tat retaliatory measures) de ateşleyebilir.
Batılı Kripto Şirketleri Teyakkuzda (Western Crypto Companies are on Notice)
Hafta sonu boyunca Rusya ve Rus kuruluşlarına (entities) uygulanan benzeri görülmemiş ekonomik yaptırımlar, batılı finans kurumları ve finansal olmayan işletmeler (non-financial businesses) için de acısız olmayacaktır. Bir veya daha fazla batılı finans kurumunun, yalnızca merkez bankasının son çare kredisi (lender of last resort facilities) aracılığıyla iyileştirilebilecek ciddi bir likidite sıkışıklığı (severe liquidity crunch) ile karşı karşıya olduğunu görebileceğimizden şüpheliyim. ABD’deki FinCEN de dahil olmak üzere Batılı mali istihbarat birimleri (western financial intelligence units), batılı finans kurumlarının Rus hükümeti ve bağlı kuruluşları adına bilerek veya bilmeyerek kara para aklamayı veya yaptırım kaçakçılığını kolaylaştırmamalarını (knowingly or unknowingly facilitating money laundering or sanctions evasion) sağlamak için yaptırım duruşlarını (enforcement posture) önemli ölçüde artıracaktır. Bu, bu cephede pek de iyi sicile sahip olmayan (best track record) kripto para borsaları ve ilgili işletmeler için de geçerlidir.
2015 yılında FinCEN, “Bir para hizmetleri işletmesi (MSB/money services business) olarak hareket ederek ve XRP olarak bilinen sanal para birimini FinCEN’e kaydolmadan satarak ve yeterli bir kara para aklama önleme uygulamasını uygulama ve sürdürmede başarısız olarak Banka Gizliliği Yasası’nın (BSA) çeşitli gerekliliklerini (AML/anti-money laundering) kara para aklayıcıları (money launderers) veya terör finansörleri (terrorist financiers) tarafından kullanılmaktan korumak için tasarlanmış programı kasten ihlal ettiği için” Ripple’a 700.000 dolarlık bir para cezası verdi.
Kripto para sektörü (cryptocurrency sector), ABD yaptırımlarını ve kara para aklama yasalarını (money laundering laws) ihlal etmenin artık tolere edilmeyeceği konusunda çok sayıda uyarıda bulundu.
* Bu çeviride yer alan görüşler çevirene ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, çevirenin çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Çevirideki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.
** Lee REINERS, (Çeviren: Yavuz AKBULAK-SPK Başuzmanı)
[1] Anılan makalenin orijinal künyesi şöyledir: Lee Reiners, Russian Sanctions will Compel Further Adoption of Cryptocurrency and Increase Compliance Risks for Cryptocurrency Companies, Posted on February 28, 2022, The FinReg Blog, Global Financial Markets Center Duke University School of Law, < https://sites.law.duke.edu/thefinregblog/2022/02/28/russian-sanctions-will-compel-further-adoption-of-cryptocurrency-and-increase-compliance-risks-for-cryptocurrency-companies/ > erişim tarihi 01 Mart 2022 [FinReg Blogu, Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi Küresel Finansal Piyasalar Merkezi (Merkez) tarafından desteklenmektedir. Bu Blog, Merkezin öğretim üyeleri ve bağlı uygulayıcıların finans ve düzenleme ile ilgili her şey hakkındaki görüşlerini ifade etmeleri için bir forumdur. Küresel Finansal Piyasalar Merkezi ise, finansal kurumların ve piyasaların disiplinler arası çalışmasını, anlaşılmasını ve geliştirilmesini ve bunların hem yurt içinde hem de yurt dışında en uygun şekilde düzenlenmesini ilerletmeyi amaçlamaktadır. Merkez, geleneksel akademik sınırların ötesinde sorgulama, diyalog ve tartışmayı genişleten araştırma, eğitim ve yayınla uğraşır, teori ve uygulama arasındaki boşluğu kapatır. Bu araştırma, eğitim ve yayının odak noktası, finansal piyasaları ve finansal kurumları etkileyen her türlü hukuk, işletme, teknoloji ve düzenleme konularını içerebilir. Hedeflerine ulaşmak için Merkez, akademi ve endüstriden konuk konuşmacıları ağırlar, ilgili araştırmalara sponsor olur, öğrencileri iş ve hukuk alanında kariyer için hazırlar ve akademisyenler, endüstri liderleri, düzenleyici otoriteler ve diğer politika yapıcılarla ortak programlar yürütür. < https://sites.law.duke.edu/thefinregblog/about-us/ >] Mezkûr makalenin sonunda şu ifade yer almaktadır: Burada ifade edilen görüşler yazara aittir ve Küresel Finansal Piyasalar Merkezi veya Duke Hukuk Fakültesinin görüşlerini temsil etmez.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.