‘Şirket Skandalları’ Üzerine

Giriş

Şirket skandallarına karışan çok az insan aktif olarak zarar vermek için yola çıkar. Peki, şirket skandalları neden bu kadar yaygındır? Bu yazıda, iyi insanların bazen neden kötü seçimler yaptığının temelinde yatan insan psikolojisi açıklamaları araştırılmaktadır.

Bir şirket skandalı ortaya çıktığında, eylemi bir veya birkaç kötü çalışanın eylemi olarak düşünmek genellikle cazip gelir. İyi insanların iyi kararlar, kötü insanların da kötü kararlar aldığına inanmak insanidir. Genel olarak yolsuzluk ve etik olmayan davranışları tartışırken, şirket ortamının bir kişinin eylemlerini ne kadar güçlü etkilediğini anlamak önemlidir. Belirli bir bağlamda, iyi bir insan bile kötü kararlar verebilir.

Kurumsal skandallar çoğunlukla bireysel yanlışlardan ziyade sistemsel sorunlardan kaynaklanır ve yönetim kurulu profesyonellerinin etik körlük, seyirci etkisi ve doğrulama eğilimi risklerinin farkında olması kritik öneme sahiptir.

1. Etik Körlüğün Riskleri [risks of ethical blindness]

Etik ve sorumlu işletmecilik tartışılırken, konuşma neredeyse her zaman kültürün önemine döner. Sağlıklı bir kurum kültürü, sürdürülebilir işletmenin temelidir. Sağlıklı bir kurum kültüründe, çalışanlar iyi ve sürdürülebilir kararlar alırlar. Ancak, etik olmayan bir şey olduğunda, kültüre daha az, asıl suçlunun kim olduğuna daha fazla vurgu yapılır. Günah keçisi yönetim içinde bulunduğunda, rahat bir nefes alınır ve kurum kültürünün başka açılardan sağlıklı olduğuna dair inanç hâkim olur. Odak, kurum kültürünün gerçek durumunu ayrıntılı olarak incelemeden, şirketin uygulamalarına ve iyi kültürüne vurgu yaparak birkaç kişinin davranışına kayar.

Birçok (etik) olmayan karar alma modeli, insanların rasyonel kararlar aldığını ve teorik olarak kararlarını ahlaki bir bakış açısıyla değerlendirebileceğini varsayar. Ancak, insanlar etik açıdan kör olabilir ve özellikle nihai sorumluluğu taşıdıklarını hissetmediklerinde, farkında olmadan etik olmayan davranışlarda bulunabilirler. Örneğin, bir yönetici, bir satış temsilcisine, satış temsilcilerinin görevlerini nasıl yürüttükleri konusunda endişelenmemesini, çünkü tüm sözleşmelerin yöneticinin sorumluluğunda olduğunu söyleyebilir. Sonuç olarak, satış temsilcisi, temsilcinin yurtdışı seyahatleri sırasında potansiyel müşterileri ve yetkilileri cömertçe ağırlamasını sorgulamaz. Yönetim kurulu agresif pazar genişlemesine yetki verirse, bir işletme yöneticisinin bu hedefe ulaşmak için daha az şeffaf yöntemler kullanması daha kolaydır. Yönetim kurulu herkese şirketin değerlerine uygun hareket etmesi talimatını vermiş olsa da, bu rehberliğin uygulanması, kişi ana vatanından uzaklaştıkça ve etik ikilemlerle ve çatışan hedeflerle karşı karşıya kaldığında şirketin değerlerinin nasıl uygulanacağı konusunda daha az tartışma oldukça belirsizleşir.

Profesör Guido Palazzo uzun zamandır kurumsal skandalları ve iyi insanların neden kötü kararlar aldığını incelemekte olup; bir skandalın ortasında Palazzo her karar vericiye şu soruyu sormalarını tavsiye etmektedir: Bu kararı ben verebilir miydim ve bu kararı hangi şekilde mümkün kıldım? Palazzo ve diğer yazarlar, etik körlük hakkındaki makalelerinde bağlamın önemini vurguluyor ve her birimizin etik olmayan veya hatta yasa dışı faaliyetlerde bulunan kişi olabileceğini savunuyorlar[1]. Kötü bir kurumsal kültürü mümkün kılmadaki rolümüzü ne sıklıkla aynaya bakıp değerlendiriyoruz? Ya ortaya çıkarılan sorun bir istisna değil de kurumsal kültürün somut bir tezahürüyse? Yönetim kurulları kurumsal kültürdeki daha geniş sorunların olasılığını ne sıklıkla açıkça tartışmaktadır?

2 Seyirci Etkisi [bystander effect]

Satış müdürü Richard Bistrong, işvereni tarafından iç soruşturmaya tabi tutulduğuna dair bir telefon aldığında kariyerinin zirvesinde olduğunu düşünüyordu ve kısa bir süre sonra Adalet Bakanlığı’ndan bir telefon daha aldı ve kendisine bir ceza soruşturmasının hedefi olduğu söylendi. Sonuç olarak, olası 11 yıl yerine sadece 14 ay hapis yatmıştır. Richard artık birinci elden deneyimlerinden öğrendiği dersleri açıkça paylaşmakta ve sık sık çelişkili mesajların önemi hakkında konuşmaktadır. Richard uygun bir eğitim almıştı ve Yabancı Yolsuzluk Uygulamaları Yasası’nın (Foreign Corrupt Practices Act[2]) gayet farkındaydı. Eylemlerinin tüm sorumluluğunu üstlenmekte, ancak zorlukları anlamadan kendisine giderek daha iddialı hedefler konulduğundan da bahsetmektedir. Kazancı da büyük ölçüde satışlara bağlıydı ve zorlukları kabul etmenin kişisel finansal sonuçları olacaktı. Gölgeli yöntemler kullanarak başarıyı sürdürmek daha kolaydı. Bu yıllarca işe yaramıştı, peki neden gelecekte işe yaramasın? Tüm organizasyon satış başarısından faydalandı ve çoğu seyirci müdahale etmedi veya başarılarını sorgulamamıştır.

Amerikalı sosyal psikologlar John Darley ve Bibb Latané seyirci etkisi teorisini öne sürdüler. Geçici kayıtsızlık seyirci davranışını mümkün kılar. Büyük organizasyonlarda ve ekiplerde sorumluluk dağıtılır ve başka birinin müdahale etmekten sorumlu olduğu varsayılır. Kimse başkalarının sorgulamadığı bir şeyi sorgulayan zor bir meslektaş veya yönetim kurulu üyesi olmak istemez. Ya birisi belirsiz açıklamalarla faturaları sorgulasaydı veya bir dağıtımcıyla uzun süredir devam eden yakın bir ilişkiyi sorgulasaydı? Ya yönetim veya yönetim kurulu bu kadar dikkat çekici satış rakamlarının her yıl nasıl elde edildiğini sorsaydı? Ancak, özellikle de iyi başarılar tüm organizasyona fayda sağladığında, kötü başarıları sorgulamak iyi başarılardan daha kolaydır.

3. Doğrulama Eğilimi [confirmation bias]

Danske Bank skandalı, dikkat çekici başarılar hakkında bariz soruların sorulmadığına dair bir başka örnektir. Estonya biriminin Danske Bank’ın bankacılık varlıklarındaki payı kara para aklama skandalından önce sadece yüzde 0,5 iken, grubun toplam kazancındaki payı yaklaşık yüzde 11 idi. Şubenin yabancı müşteri portföyü için hedeflenen sermaye getirisi şaşırtıcı bir şekilde yüzde 402’ye ulaşmıştır. Hiç kimse 1,3 milyonluk Estonya nüfusunun nasıl bu kadar servete sahip olduğunu sormayı akıl etti mi? Hiç kimse bu büyümeyi hangi tür müşterilerin sağladığını sormayı akıl etti mi? Skandal ortaya çıktıkça, bu soruların organizasyon içinde daha düşük bir seviyede gündeme getirilmesine rağmen, çok geç olana kadar yeterli şekilde araştırılmadığı ortaya çıkmıştır. Bazı kişiler şirketin düzenlemelerine uygun hareket etmese de, müdahale etmeme kültürü bunun yıllarca devam etmesine izin vermiştir.

Doğrulama önyargısı, psikolog Peter Wason tarafından ortaya atılan, zihnin mevcut görüşleri doğrulayan bilgileri arama ve dünya görüşümüze meydan okuyabilecek bilgileri kaçınma eğiliminde olduğunu öne süren bir teoridir. Bizi, kanıtları mevcut inançları, beklentileri veya hipotezleri destekleyecek şekilde yorumlamaya yönlendirir. Kültürün sağlıklı olduğunu düşünürsek, etik ikilemleri ve riskleri belirlemek zorlaşır. Bir birey şunu merak edebilir: Eğer bu soruyu son beş yıldır sormadıysam, neden şimdi sorgulamaya başlayayım? Önceki kararları doğrulamak, onları sorgulamaktan daha insanidir. Sorular sorulmadığında ve zor konuşmalar yapılmadığında etik olmayan davranışlar normalleşir.

Ne yapılabilir?

Hepimiz etik olarak kör olabilir ve hem seyirci rolüne hem de doğrulama önyargısına düşebilirsek, herhangi bir şey başarılabilir mi? İlk adım, bu fenomenleri karar alma durumlarında kabul etmek ve tanımlamaktır. Kişisel inançlara meydan okunmalı ve çeşitli bakış açıları teşvik edilmelidir. Çalışmalar, çeşitli grupların daha iyi kararlar aldığını göstermektedir ve Nordic Business Ethics (NBE) çalışmasına göre, genç nesillerin uzun süredir iş gücünde olanlara kıyasla etik sorunları ele alma olasılığı daha yüksektir. NBE çalışması ayrıca kadınların etik sorunları erkeklerden daha fazla fark etme olasılığının olduğunu göstermektedir.

Ancak, durumları tanımlamak mutlaka onlara müdahale etmek anlamına gelmez. NBE araştırması ayrıca kadınların etik sorunları daha az sıklıkla gündeme getirdiğini gösteriyor, bu da sonuçlardan korktuğu anlamına gelebilir. Çeşitliliğin kendisi daha iyi kararlar almayı garantilemez. Zor, bariz ve daha önce kaçınılan soruların gündeme getirildiği bir tartışma kültürünü aktif olarak beslemek de önemlidir. Etik ikilemleri tartışmanın doğal olmadığı ve iş dünyasında genellikle net bir doğru veya yanlış cevabın olmadığı gri alanların olduğu kabul edilmelidir. Birisi işe “Bugün, sonuçları yüz milyonlarca avro olan bir skandala yol açacağım” diye düşünerek nadiren gider. Etik kasların çalıştırılması gerekir. Etik ve sorumlu iş uygulamalarının sağduyu olduğu düşünülürse alarm zilleri çalmalıdır. Mevcut iş bağlamı zorludur, ancak bunu kabul etmek ve yeni bakış açıları aramak daha sürdürülebilir bir işe doğru atılan ilk adımdır.

[1] <https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2212617>

[2] <https://www.justice.gov/criminal/criminal-fraud/foreign-corrupt-practices-act#:~:text=The%20Foreign%20Corrupt%20Practices%20Act,in%20obtaining%20or%20retaining%20business.>

* Yazıya Dair ‘Corporate Compliance Insights’ İnternet Sitesindeki Not: “Bu makale ilk olarak Boardman Anti-Corruption’ın yolsuzlukla mücadeleyi daha etkili ve düşünceli bir şekilde nasıl ele alacağına dair bir yayını kapsamında Fince olarak yayınlanmış ve Fince metin ‘ChatGPT’ desteğiyle (İngilizceye) çevrilmiştir.” [Orijinal yazı için lütfen bkz. <https://www.boardman.fi/en/event/advisors-korruptio-ja-korruptioriski-hallituksen-agendalla/>]

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.