Son yirmi yılda sosyal medyanın hızlı büyümesi, firmalara önemli bir zorluk çıkardı: Sosyal medya kullanıcıları, potansiyel olarak olumsuz sonuçlara yol açabilecek zarar verici bilgileri paylaşabilir ve yayabilir. Bu konuda viral olan öne çıkan örnekler arasında Walmart’ta çalışanlara yönelik ırkçı ve cinsiyetçi muamele, Amazon’da güvenli olmayan çalışma koşulları, Chipotle’da haksız ücret uygulamaları ve Nestlé’de çevre ihlalleri yer alıyor. Sosyal psikolog Takuya Sawaoka’nın belirttiği gibi, “[internet artık […] binlerce insanın daha önce mümkün olmayan bir şekilde toplu […] [izlemeye] katılmasına izin veriyor” (Meinch, 2021). Bu anekdotlar, sosyal medyanın kurumsal suiistimali izlemede önemli, ancak henüz keşfedilmemiş bir rolü olduğunu öne sürüyor. Yeni bir çalışmada[1], sosyal medya faaliyetinin kurumsal suiistimali azaltıp azaltmadığı ve ne ölçüde azalttığı inceleniyor.
Bu inceleme birkaç deneye dayalı zorluk ta ortaya çıkarıyor. En önemlisi, birçok sosyal medya faaliyeti biçimi gözlemlenemez ve suiistimale içseldir. Makalede, çeşitli tamamlayıcı deneysel yaklaşımlarla bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışılıyor. Birincil metodoloji Guriev ve arkadaşları (2021) ve sosyal medya etkinliğindeki dışsal artışları belirlemek için Amerika Birleşik Devletleri genelinde üçüncü nesil (3G) mobil geniş bant ağlarının kademeli olarak tanıtılmasından yararlanıyor. 3G erişimi, kullanıcılara daha hızlı veri aktarımı ve mobil cihazlarında içerik paylaşma yeteneği sağlar ve Twitter, Facebook, YouTube ve diğer uygulamaların kullanımındaki hızlı büyümenin ana itici gücü olmuştur. Bu nedenle, makalede 3G erişiminin yerel suiistimal seviyelerinde azalma ile ilişkili olup olmadığı inceleniyor.
3G’ye odaklanmak birçok içsellik kaygısını hafifletirken, kuşkusuz sosyal medya etkinliği ile görevi kötüye kullanma arasında daha az doğrudan bir bağlantı sağlıyor. Sonuç olarak, Twitter’ı sosyal medya etkinliği ile görevi kötüye kullanma arasındaki bağlantıyı güçlendirmek için zengin bir dizi ek analiz için bir ortam olarak da kullanılıyor. Özellikle, hem 3G aracını doğrulamak hem de Tweet hacmi ile kötüye kullanım arasındaki doğrudan ilişkiyi değerlendirmek için Twitter’dan alınan ayrıntılı veriler kullanılır. Ayrıca, platformda büyüme sağladığı gösterilen 2007 South by Southwest (SXSW) festivalini takiben Twitter etkinliğindeki dışsal artışların etkileri de inceleniyor (Müller ve Schwarz, 2020; Fujiwara ve diğerleri, 2021). Twitter ayarı, yalnızca bir sosyal medya platformundaki etkinliği temsil ettiğinden ve dolayısıyla dış geçerlilikten ödün verdiğinden, sınırlamaları vardır. Bu nedenle, anılan çalışmada çeşitli deneye dayalı stratejiler tamamlayıcı ve ortogonal sınırlamalarla karşı karşıya olarak görülüyor.
Makalenin deneysel çerçevesinin son dikkate değer özelliği, Violation Tracker’dan kullandığı suiistimal verileridir. Bu veriler, iş yeri güvenliği, çalışan ayrımcılığı, iş ilişkileri ve çevre ihlalleri ile ilgili finansal olmayan konuların yanı sıra, finansal konular da dahil olmak üzere sosyal medyada düzenli olarak ortaya çıkan konularla ilgili geniş bir ihlaller ve cezalar dizisini içermektedir.
Çalışmanın başlıca sonuçları, 3G erişiminin, 3G’nin kullanıma sunulmasından sonraki üç yıl içinde hem cezalarda hem de ihlallerde düşüşe yol açtığını gösteriyor. Ekonomik öneme gelince, makaledeki tahminler 3G erişiminin tesis düzeyindeki cezaları yaklaşık %13 ve ihlal sayısını %1,8 oranında azalttığını gösteriyor. Bu tahminler, yalnızca gözlemlenen suiistimali temel aldığından ve itibar maliyetlerini yansıtmadığından, muhtemelen bir alt sınır etkisini temsil eder. Genel olarak, bu bulgular, sosyal medyanın kurumsal suiistimali etkili bir şekilde izlediği görüşüyle tutarlıdır.
3G erişimi ile suiistimal arasında sağlam bir ilişki kurduktan sonra, bu bulguları destekleyen sosyal medya mekanizmasını daha iyi kurmak için Twitter verilerine dayanan bir dizi analiz sunuluyor. Bu analizler, makale yazarlarının 3G erişiminin artan sosyal medya etkinliği için uygun bir vekil olduğu iddiasını desteklemeye yardımcı oluyor ve etkilerinin sosyal medya etkinliği ile anlamlı bir şekilde değişip değişmediğinin değerlendirilmesine olanak tanıyor. Çalışmada, aylık 330 milyondan fazla aktif kullanıcısı olan en popüler sosyal medya uygulamalarından biri olan Twitter’dan alınan veriler kullanılıyor. Ayrıca Twitter, “coğrafi etiketler” sağlayan yegane sosyal medya platformlarından biridir. Bu veriler, 2010 itibarıyla Tweetlerin kesin coğrafi kaynağının elde edilmesine ve böylece Tweetleri doğrudan yerel 3G sunumları ve tesis düzeyinde suiistimallerle eşleştirilmesine olanak tanır.
İlk analizde, 3G’nin kullanıma girmesinin ardından bir bölgede Twitter etkinliğinin nasıl değiştiği inceleniyor. Bu, analizlerde önemli bir adımdır, çünkü 3G’nin bizim ortamımızda [Guriev ve diğerlerinin (2021) uluslararası ortamıyla karşılaştırıldığında] sosyal medya etkinliği üzerinde anlamlı bir etkisinin olup olmayacağı net değildir. ABD 3G göstergesinde bir posta kodundaki Tweet sayısının regresyonları inceleniyor ve posta kodu ve sabit yıl etkileri dahil edilerek bu test genelleştirilmiş bir DiD modeline benzetiliyor. Sonuçlar, 3G erişiminin ardından posta kodundaki Tweetlerde keskin bir artış olduğunu gösteriyor. Bu kanıt, 3G erişiminin gerçekten de sosyal medya etkinliğini artırdığını ortaya koyduğundan, yazarların önceki analizlerinde gerekli olan temel bir varsayımı doğrulamaktadır.
Daha sonra, sosyal medya etkinliği ile görevi kötüye kullanma arasında daha doğrudan bir bağlantı kurmaya çalışılıyor. Yukarıda tartışıldığı gibi, önceki araştırmaların 3G’yi sosyal medya etkinliğine makul bir şekilde dışsal bir şok olarak değerlendirmek için bir emsal sağladığı göz önüne alındığında, birincil analiz bir araç olarak 3G erişimini kullanıyor. Altta yatan sosyal medya mekanizmasını desteklemek için, ana analiz tekrarlanıyor ve alternatif bir tedavi değişkeni olarak yüksek sosyal medya etkinliği için bir gösterge (bir posta kodundaki ortanca Tweet sayısının üzerinde olarak tanımlanıyor) kullanılıyor. Ortalamanın üzerinde Tweet sayısına sahip posta kodlarında bulunan tesislerin, düşük suiistimal seviyeleri ile ilişkili olduğu bulunuyor. Bu sonuç, sosyal medya faaliyetinin suiistimali azaltmaya yardımcı olduğu iddiasını daha da desteklemektedir.
Twitter ayarı, alternatif bir kimlik belirleme stratejisini değerlendirme fırsatı da sunmaktadır. Çalışmada, Fujiwara ve arkakdaşları (2021) ve Müller ve Schwarz (2020), SXSW festivalini ABD genelinde Twitter kullanımını teşvik eden bir şok olarak kullanılıyor. SXSW ile ilgilenen ilçelerde bulunan ve festivalden sonra (ancak festivalden önce değil) Twitter kullanıcılarının sayısında artış yaşayan tesislerin, festivalin ardından Twitter kullanıcılarında artış yaşanmayan SXSW’ye ilgi duyan yerlerde SXSW’ye ilgi duyan yerlerde bulunan ve herhangi bir sorun yaşamamış tesislerle karşılaştırıldığında suiistimali önemli ölçüde azalttığı bulunmuştur.
Şimdiye kadarki makaledeki kanıtlar, sosyal medya faaliyetinin suiistimalde azalma ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Daha sonra, 3G’nin etkilerinin firma görünürlüğüne bağlı olarak değişip değişmediğini değerlendiren bir dizi kesitsel analiz yürütülüyor. Sosyal medya söz konusu olduğunda, sosyal medya içeriği ülke genelinde daha fazla izleyici tarafından tüketileceğinden, daha görünür firmaların 3G’ye daha fazla yanıt vermesi bekleniyor. Becker’e (1968) göre, artan izleyici sayısı, olumsuz içeriğin viral olma ve itibar zedelenmesi veya düzenleyici incelemeyi çekme şansını artırdığından, daha yüksek beklenen maliyetlerle ilişkilendirilmelidir. Firma görünürlüğünü yakalamak için üç değişken kullanılıyor: firma büyüklüğü, sıkı Twitter takipçileri ve sıkı medya kapsamı. Yazarların beklentileriyle uyumlu olarak, 3G’nin büyük firmaların tesislerinde, Twitter takipçisi yüksek firmaların tesislerinde ve medyada daha fazla yer alan firmaların tesislerinde suiistimalleri daha fazla azalttığı bulunmuştur. Bu sonuçlar, 3G’nin devreye alınması ile tesis düzeyinde suiistimal arasında önemli ve güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor ve sosyal medyanın firma suiistimalini izlemede önemli bir rol oynadığını öne sürüyor.
Makalede elde edilen sonuçlar, sosyal medyanın rolü ve kurumsal suiistimal konusunda endişe duyan politika yapıcılar ve düzenleyiciler için ilgi çekici olabilir. Mevcut kamuoyu tartışması öncelikle “sahte haberlerin” yayılması ve dezenformasyon gibi sosyal medyanın olumsuz etkilerine odaklanırken, bulgular olumlu bir etkiyi vurgulamaktadır: sosyal medyanın kısmen vatandaşları firmaların davranışlarını izleme yetkisi vererek kurumsal suiistimali azaltma yeteneği.
* Bu derlemede yer alan görüşler Jonas Heese ve Joseph Pacelli isimli yazarlara ait olup derleyenin çalıştığı kurumu bağlamaz, derleyenin çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Derlemedeki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler derleyene aittir.
[1] Mezkûr makale için bkz. Jonas Heese (Harvard University-Business School) and Joseph Pacelli (Harvard University-Business School), The Monitoring Role of Social Media, SSRN, 22 November 2022, < https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=4278696 > erişim tarihi 05 Aralık 2022; Aynı makale yazarlarının aynı başlıktaki The CLS Blue Sky Blog/Columbia Law School’s Blog yazısı için de ayrıca bkz. December 5, 2022, < https://clsbluesky.law.columbia.edu/2022/12/05/the-monitoring-role-of-social-media/ > erişim tarihi 05 Aralık 2022
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.