TTK Uyarınca Sözleşmeye Aykırı Davranışta Bulunmaya Yöneltme ”“Inciting To Breach Of Contract Under TCC

KISALTMALAR

Bkz. Bakınız
eTTK 29.06.1956 Tarih ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu
HD Hukuk Dairesi
İÜHFM İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
TBK 11.01.2011 Tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
TKHK 07.11.2013 Tarih ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
TTK 13.01.2011 Tariha  ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
Vd. Vedevamı

ABSTRACT

To increase the market share and to become the sector leading are one of the main aims of the undertakings which are active participants of the market. It is sometimes inevitable for the undertakings to use the aggressive methods. One of these aggressive methods is to incite to breach of the contracts that are concluded between the rival undertaking and its customers or employees. In order to protect the order of rivalry and the rights of the customers, it is vital to intervene with such methods. This paper scrutinizes inciting to breach of contract in terms of TCC art.55.

Key Words: unfair competition, breach of contract, post-employment confidentiality obligation, participation of customers, participation of third parties.

ÖZET

Pazar payını artırarak sektör lideri haline gelmek piyasanın aktif aktörü olan rakip işletmelerin temel gayelerinden birini oluşturur. Bu amacı gerçekleştirmek için kimi zaman saldırgan yöntemlerin uygulanması kaçınılmazdır. Bu yöntemlerden birini de rakip işletmelerin bizzat ya da üçüncü kişiler vasıtasıyla rakiplerinin müşterilerini ya da işçilerini yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek oluşturur. Bu tür yöntemlere karşı konulması, rekabet düzeninin korunması ve tüketici hakları yönünden önem arz etmektedir. Bu çalışma da TTK 55.maddede düzenlenen sözleşmeye aykırı davranışta bulunmayı incelemektedir.

Anahtar Kelimeler: haksız rekabet, sözleşmenin ihlali, istihdam sonrası sır tutma yükümlülüğü, müşterilerin iştiraki, üçüncü kişilerin iştiraki.

I. Giriş

Serbest piyasa ekonomisi, sözleşme serbestisi ilkesine dayanır. Buna göre; piyasa katılımcıları ari rekabet düzeninde eşit sınırlamalara tabii olarak faaliyet gösterirler. Bu durum karşımıza serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü kavramlarını karşımıza çıkarır. Buna göre; piyasa katılımcıları ticari faaliyetlere girmek ve teşebbüsler kurma serbestisine sahip olurken piyasa ekonomisinde faaliyet göstermekle beraber rakipleri ile eşit ve bozulmamış rekabet kuralları çerçevesinde hareket ederler[1].

Serbest ticaret ve rekabet özgürlüğünün serbest piyasa ekonomisinin dinamiklerini oluşturması[2] Türk yasa koyucusunun bu kurumlara ayrı bir önem atfetmesini sağlamıştır. İşbu sebeple rekabetin korunması Anayasada güvence altına alınmıştır. Bunun neticesinde Anayasa 48/2 maddesi özel teşebbüslerin, ulusal ekonomi ve sosyal gereklere uygun olarak faaliyet göstermeleri ve bunu güvenlik ve kararlılık içinde yapmaları için devlete gereken tedbirleri alma noktasında pozitif edim yükümlülüğü yüklenmiştir. Öte yandan Anayasa 167/1 maddesi de benzer şekilde rekabetin korunması ilkesinin bir görünümü olarak devlete para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesi ve piyasalarda gerek fiili gerek anlaşma suretiyle tekelleşme ve kartelleşmeye sebep olacak girişimleri önleme noktasında gerekli tedbirlerin alınması için devlete pozitif edim yükümlülükleri yüklemiştir.

Serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğünün olduğu bir piyasa ekonomisinin gereği olarak piyasa katılımcıları; mal, ürün ve hizmetlerini serbestçe piyasaya sürmek ve rakipleri ile rekabet ederek maksimum müşteri kitlesine ulaşmayı ve kar marjlarını maksimize etmeyi hedef tutarlar.

Piyasada en geniş pazar payına sahip olmak ve esasında en yüksek kar marjını elde etme gayesi piyasa katılımcılarını, rahiplerinin yapmış oldukları sözleşmesel ilişkilere müdahale etme noktasına taşıyabilmektedir. Bu çerçevede; piyasa katılımcısının sözleşmeye aykırı davranması karşılığında kendisine belirli bir menfaat sağlamak ve kimi zamanda kendisiyle daha avantajlı koşullarda benzer sözleşme yapmaya teşvik etmek gibi durumlar gündeme gelebilmektedir[3].

İşte böylesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden ve rekabet düzenini etkileyen durumlar; TTK’nin rekabetin özgürlüğünün sağlanması ve rekabetin korunmasını hedef tutan[4] Dördüncü Kısım – Haksız Rekabet başlığı altında düzenlenmiştir[5].

Bu kapsamda; piyasa katılımcılarının, rakiplerinin yapmış olduğu sözleşmesel ilişkilere, rekabet düzenini etkileme amacıyla yapmış olduğu müdahaleleri düzenleyen TTK 55/1-b maddesi detaylı olarak incelenecektir.

II. Konunun Türk Ticaret Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi

A. Genel Olarak

TTK 55.maddesinde; doktrinde de ifade edildiği üzere[6]sık görülen haksız rekabet halleri düzenlenir. TTK 54.maddeye nazaran özel hüküm (lex specialis) teşkil eden bu maddede sayılan haller sınırlı sayıda değildir. Bu kapsamda çalışmamızın konusunu oluşturan TTK 55/1-b-1 maddesi de haksız rekabetin özel görünüm hali olarak yer almaktadır.

Madde metninde Sözleşmeyi İhlale veya Sona Erdirmeye Yöneltme eylemini teşkil eden 4 ayrı hale yer verilmiştir. Bunlar; sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltmek, üçüncü kişilerin yardımcılarına yarar sağlanması veya önerilmesi, üçüncü kişilerin yardımcılarını üretim ve iş sırlarını ifşa veya ele geçirmeye yöneltmek ve sözleşmeyi sona erdirmeye yöneltmektir.

Çalışmamız kapsamında her bir hal ayrıca incelenecek olup sistematik içerisinde; haksız rekabetin doğrudan aktörleri olan kişiler kişi unsuru altında açıklanacak, daha sonra sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendiren kişinin eylemi yöneltmek başlığı altında incelenecek, akabinde müşterinin yahut üçüncü kişi fiili müşterinin fiili/üçüncü kişinin fiili başlığı altında incelenip temel sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendiren kişinin gayesi amaç unsuru altında değerlendirilecektir.

Tüm bu değerlendirmeler tamamlandıktan sonra haksız rekabete meydan veren eylemin müeyyidesi hükme aykırılığın müeyyidesi altında incelenecektir.

B. TTK 55/1-b-1: Sözleşmeye Aykırı Davranmaya Yöneltmek

TTK 55/1-b-1 maddesi: Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,

1. Hükmün Unsuları

a. Kişi Unsuru

TTK 55/1-b-1 maddesi yönünden kişi unsurunun bir yanını sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendiren üçüncü kişi oluşturur. Bu kişi esasen haksız rekabetin faili olan ve temel sözleşmesel ilişkinin tarafını oluşturmayan üçüncü kişidir[7]. Buradaki üçüncü kişi, sözleşmeye aykırı davranılması neticesinde kendi lehine yahut üçüncü kişi lehine bir menfaat elde etmeyi amaçlayan kimseyi ifade etmektedir[8].

Bu noktada hemen ifade etmek gerekir ki sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendiren kişinin salt kendisi lehine menfaat elde amacı gütmesinin aranacağı yahut üçüncü kişiler lehine menfaat elde amacıyla da hareket etmenin de TTK 55/1-b kapsamında değerlendirilebileceği tartışmalıdır. Bu hususa Amaç Unsuru başlığı altında ayrıca değineceğimiz için burada detaylı bilgi vermekten kaçınıyoruz.

Hüküm kapsamında kişi unsurunun diğer yanını ise genel ifadesiyle müşteriler oluşturacaktır. Buna göre; temel sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltme fiilinin muhatabını temel sözleşmenin taraflarından olan müşteri oluşturacaktır. Burada müşteri kavramının neyi ifade ettiği, diğer bir ifadeyle kimleri kapsadığı, önem arz eder. Bu belirlemeyi yaparken TTK madde metni, TTK gerekçesi, TTK’nin mehazını teşkil eden Haksız Rekabete Karşı İsviçre Federal Kanunu ve Gerekçesi ile yargı uygulamaları da incelenmelidir.

Bu kapsamda; TTK 55/1-b-1 madde metni sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltilenin müşteri olduğunu işaret etmekle beraber bu durum, madde gerekçesinde net olarak ifade edilmiştir.

Birinci fıkranın (b) bendi:

(1) numaralı alt bent: ‘(…) Bir sözleşmenin salt “ihlali” hukuka aykırıdır; ihlal kavramı özünde hukuka aykırılığı içerir ve ifade eder. Bir sözleşmenin bir tarafının, açıkçası müşteri konumunda bulunan kişinin, haklı sebebi varsa, şartlar gerektirirse sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirmeyi reddedebilir veya sözleşmeyi sona erdirebilir. Ancak, edimi yerine getirmemek veya sözleşmeyi sona erdirmek bir ihlal ise hukuka aykırıdır. Sözleşme yönünden üçüncü kişinin sözleşmenin tarafını, yani müşteriyi kendisiyle sözleşme yapsın diye sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmesi haksız rekabettir[9].’ olarak ifade edilmiştir.

Madde gerekçesinde sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltilenin müşteri olduğunun net olarak ifade edildiği görülmektedir. Peki, sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltilen müşteri ise müşteri kavramı içerisine kimler girecektir? Kavram sadece tüketicilere mi işaret etmektedir yoksa acenteler, tek yetkili satıcılar, tedarikçiler gibi mal, ürün ve hizmet sunan kimseler de müşteri kapsamına dahil edilmeli midir?

Yasa koyucunun madde içerisinde kullanmış olduğu müşteri terimi geniş anlamda yorumlanmalıdır. Buna göre; tüketicilerle beraber tek yetkili satıcılar, tedarikçiler[10], acenteler, franchise alanlar, vekil ve temsilcisi[11] de müşteri olarak kabul edilmelidir[12]. Zira haksız rekabeti önlemeye ilişkin yasal düzenlemelerin serbest piyasa ekonomisinin temel dinamiği olan rekabet özgürlüğünü korumayı hedef tutar. Serbest piyasa ekonomisi de piyasa katılımcılarının tamamı ile bir anlam ifade eder. Dolayısıyla rekabet düzeninin piyasa katılımcılarının hangi halkası tarafından ihlal edildiğinden ziyade ihlal edilip edilmediği önem arz eder.

Yargıtay 11. HD.’nin 2016/13948 E., 02.11.2017 Tarih ve K. 2017/6023 sayılı kararına[13] konu olayda davacı ve dava dışı üçüncü kişi arasında yapılan know-how sözleşmesinde dava dışı üçüncü kişi know-how’ını davacıya vermeyi taahhüt etmiştir. Bu çerçevede davacı, dava dışı üçüncü kişiye de haber vererek … kentinde gerçekleştirilecek ihaleye başka bir şirketle girmenin de yararlı olduğunu ifade ederek davalı şirketle ihaleye girilmesine karar verilmiştir. Daha sonra; davacı, davalı ve dava dışı üçüncü kişiler ihaleye dair yazışmalar yürütseler de davacı takip eden yazışmalardan beri kılınmış ve talebine rağmen sürece dair bilgilendirilmemiştir. İlerleyen aşamalarda dava dışı üçüncü kişi, sözleşme hükmüne dayanarak sözleşmeyi feshetmiş olup davalı ve dava dışı üçüncü kişi, davacının dava dışı üçüncü kişiyi bir başka kentte gerçekleşecek bir ihaleye dair yapış olduğu ihale için birlikte bahsi geçen bu ihaleyi kazanmış ve birlikte çalışmaya başlamışlardır.

Yargıtay; mezkur olayda, davacının TTK 55/1-b-1 maddesine dayalı haksız rekabetin tespiti men’i ve tazminat istemlerini, madde metninin uygulanmasında bir koşul olan müşteri şartı sağlanmadığından bahisle reddetmiştir. Zira Yargıtay’a göre; dava dışı üçüncü kişi know-how sağlayıcısı olup müşteri olarak kabul edilemez. Bununla beraber yöneltme eylemiyle doğrudan alakalı olsa da değinilmesi gereken diğer bir husus ise, sözleşmede yer alan fesih hakkını kullanmaya yöneltmek feshin haklı sebebe dayanması dolayısıyla TTK 55/1-b-1 kapsamında sayılmamış ve haksız rekabetin meydana gelmediği kabul edilmiştir. Bu sebeplerle de ilk derece mahkemesinin kararı onanmıştır.

b. Yöneltmek Eylemi

Madde metninde yer alan haksız rekabet halinin gerçekleşmesi için meydana gelmesi öngörülen eylem; müşterileri, temel sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltmektir.

Yöneltmek eylemi; müşteriler üzerinde etkide bulunarak onları sözleşmeye aykırı davranmaya teşvik etmek, yönlendirmek olarak ifade edilebilir[14].

Yöneltme eyleminin ne yönde anlaşılması gerektiği, hükmün uygulanması noktasında önem arz etmektedir. Buna göre; sözleşmeyi aykırı davranmaya yönlendiren kişi, müşteriyi temel sözleşmeye aykırı davranmaya mı yoksa sözleşmeyi sona erdirmeye mi yöneltmelidir?

Bu sorunun yanıtını verirken TTK 55/1-b maddesinin bentleri incelenmelidir. Zira yasa koyucu 1.bent yönünden sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltmekten bahsettikten sonra yöneltmek eylemini sınırlamazken, 4.bentte yer alan sözleşmeyi ihlale yöneltme hallerinden olan ‘sözleşmeden caymaya yahut sözleşmeyi feshetmeye yöneltme’ eylemi yönünden cayma ve fesih ibarelerini bilinçli olarak kullanmıştır[15]. Böylece yöneltme eylemi cayma ve fesih ile nitelendirilmiş ve aslında bu ibarelerle de sınırlandırılmıştır.

Bunun yanında, kanaatimizce TTK 55/1-b maddesinin kenar başlığının ‘Sözleşmeyi İhlal Etmeye ve Sona Erdirme’ şeklinde olması da 4.bentte olduğu gibi yöneltme eylemi sınırlanmadığı müddetçe hem temel sözleşmenin ihlalini hem de sona ermesini kapsayacak yönde anlaşılmalıdır. 1.bendin ifadesinde kullanılan ‘sözleşmeye aykırı davranma’ ifadesi de sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlal ve sözleşmeyi haksız olarak sona erdirmeyi kapsamaktadır.

Bu noktada yöneltme eylemi kapsamında şu karara değinilebilir. Yargıtay 11.HD’nin 2016/10735 E., 22.02.2018 Tarih ve 2018/134 sayılı kararında davalının, davacının sözleşme yapmış olduğu kimselere hakim durumu kötüye kullanan bir şirket olduğu, kendisiyle sözleşme yapmayan sigorta şirketlerini rekabet kurumuna şikayet edeceği yönünde ihtarnameler çektiği ve kendisiyle sözleşme yapmaları noktasında davalının müşterilerini zorladığı iddiası ile TTK 55/1-b-1 maddesine aykırılık dolayısıyla haksız rekabetin men’i a ve tazminat talebi ile dava açıldıysa ve ilk derece mahkemesince davacının talebi yerel mahkemece kabul edildiyse de Yargıtay davalının bu yöndeki eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediğini kabul ederek ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur[16].

Yargıtay, bahse konu kararda TTK 55/1-a-1 maddesine aykırılık yönünden kötülemenin gerçekleşmediğinin zira davalının şikayet ve başvuru haklarını kullandığını kabul etmişse de TTK 55/1-b-1 maddesine aykırılığı neden gerçekleşmediğini gerekçelendirmekten kaçınmıştır.

c. Müşterinin Eylemi: Sözleşme Hükmüne Aykırı Davranmak

TTK 55/1-b-1’in madde metni okunduğunda müşterinin yönlendirme neticesinde temel sözleşmeye aykırı davranması gerektiği yönünde bir anlam çıkmamaktadır. Bu durumda müşteriyi sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendiren kişinin eyleminin meydana gelmesi ile beraber haksız rekabetin doğduğundan bahsetmek mümkün olacak mıdır?

Bu soruyu doktrindeki yazarlar iki farklı cepheden yanıtlamışlardır. Buna göre; bilhassa Alman hukukunda egemen olan yaklaşıma göre; sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltmek başlı başına, doğrudan (Per Se[17]) haksızlığı doğurmaktadır[18]. Bundan ötürü artık yöneltmek eyleminin başarıya ulaşıp ulaşmadığına bakılmaksızın kınanabilir nitelikte olan[19] bu yöneltme eylemi yaptırımla karşılaşmalıdır.

Diğer bir görüşte olan yazarlara göre ise; sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltme eylemi müşterinin ihlali doğuran davranışı ile somutlaşmalıdır[20]. Ancak bu halde TTK 55/1-b-1 maddesine dayanarak haksız rekabetin varlığından söz edilebilecektir. Dolayısıyla, yönlendirenin yöneltme eylemi müşterinin temel sözleşmeye aykırı davranışı ile tamamlanmadığı müddetçe teşebbüs aşamasında kalacaktır. Bu gibi hallerde ise; menfaati tehlikeye giren kimseler haksız rekabet tehlikesinin önlenmesini (men’i) TTK 56.madde çerçevesinde talep edebileceklerdir.

Biz de ikinci görüşü savunan yazarlara katılmaktayız. Kanaatimizce haksız rekabet hukukunun ari rekabet ortamını sürdürmeyi hedef tutması göz önüne alındığında, bozulmamış rekabet ortamının sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltme eylemi ile tek başına etkilenmeyecektir. Ancak bu eylemin, müşterinin tamamlayıcı davranışı olan ‘ihlal’ sonucu doğuran davranışı ile rekabet düzeninde etki doğuracağını kabul etmek rekabetin düzeninin etkilenmesi cephesinden daha kabul edilebilir niteliktedir.

Bu başlık altında tartışılabilecek diğer bir husus ise; temel sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltilen müşterinin sözleşmeye aykırı davranışının hukuka uygun olması halidir. Buna göre; örneğin müşteri temel sözleşmede kararlaştırılan ürünlerin kendisine zamanında teslim edilmemesi karşısında bedel ödeme borcunu ödemezlik def’i çerçevesinde yerine getirmekten kaçınıyorsa yahut tek yetkili satıcı müşteri, üreticinin ürünleri kendi inhisarında bulunan bölgede bir başka satıcıya tedarik etmesini öğrenmesi akabinde sözleşmeyi haklı sebeple sona erdiriyorsa ne olacaktır?

Bu gibi hallerde müşteri, hukuk düzeni kapsamında kendisine tanınan hakları kullanmaktadır. Dolayısıyla hukuk düzeni tarafından tanınan ve izin verilen haklar yönünden yöneltme eyleminin meydana geldiğinden bahsedilemez[21].

Ancak bu halde; kanaatimizce, hakkın kullanımı dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği halde TTK 54.madde kapsamında haksız rekabetin meydana geldiği yine de ileri sürülebilecektir.

d. Amaç Unsuru: Müşteri ile Bizzat Sözleşme Yapmak

TTK 55/1-b-1 maddesi, son şart olarak yönlendiren kişinin menfaat elde etme amacıyla hareket etmesi aranır[22]. Burada elde edilmek istenen menfaati ise; müşterinin temel sözleşmeye aykırı davranması akabinde kendisi ile sözleşme yapması oluşturur.

Yönlendiren kimsenin menfaat elde etme amacı taşıması gerekse bile hükmün uygulanması için bu amacın somutlaşmış olması aranmaz[23]. Diğer bir ifadeyle, yönlendiren müşterinin yöneltmesi neticesinde temel sözleşmeye hukuka aykırı olarak aykırı davransa ve fakat akabinde yönlendiren ile yeni bir sözleşme kurmasa dahi hüküm uygulama alanı bulacaktır. Bu durumda yönlendirenle müşterinin yeni bir sözleşme yapmasının hükmün uygulanması için zorunlu unsur oluşturmadığı ifade edilebilir[24].

Bu şart kapsamında yönlendirenin, müşteri ile bizzat sözleşme yapma amacının kapsamı ise tartışmalıdır. Yönlendirenin, sözleşme yapma amacını üçüncü kişiler lehine teşmil etmesi; bir başka deyişle yönlendirmede bulunurken müşterinin, kendisi dışında üçüncü bir kimseyle sözleşme yapması da amaç şartını karşılayacak mıdır?

Yönlendirenin, üçüncü kişiler lehine sözleşme kurulması amacıyla hareket etmesini hüküm kapsamında değerlendiren yazarlar, yasanın ifadesinin ihmal sebebiyle eksik ifade edildiğini, yasa gerekçesinde de üçüncü kişiler lehine menfaat elde amacının dışlanmadığını ifade ederler[25]. Öte yandan yönlendirenle müşterinin sözleşme yapması istenen üçüncü kişi arasında yakın ya da özel bir ilişkinin olması (karı- koca ilişkisi gibi) aranmalıdır[26].

İkinci görüşteki yazarlara göre ise; yasa metni açık olarak yönlendirenin bizatihi kendisiyle sözleşme yapması üzere müşteriyi yönlendirdiğini savunurlar. Bunun yanında, TT5 55/1-b-1 kapsamında yönlendirenin sorumlu olduğunun kabulü halinde TTK 62.madde çerçevesinde ceza sorumluluğunun doğacağı da göz önüne alınmalıdır. Ceza hukukuna egemen prensiplerden ‘Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi’ esasına göre de yasa metninde yer almayan bir unsuru failin sorumluluğunu genişletecek şekilde yorumlamak bu ilkeye aykırılık teşkil edecektir[27]. Son olarak yasa koyucu, üçüncü kişi lehine yapılan haksız rekabet oluşturan eylemleri TTK 55/1-a maddesinin 2. ve 5. bentlerinde olduğu gibi ayrıca düzenlemektedir[28].

Son olarak ifade edilebilir ki temel sözleşmenin sona ermesi akabinde yapılan takip eden sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği doktrindeki yazarlar tarafından tartışılmıştır. Buna göre; bir kısım yazarlar takip eden sözleşmenin TBK 27.madde çerçevesinde geçersiz olması gerektiği kanaatindedirler[29]. Böylece haksız rekabet teşkil eden eylemler de caydırılmış olacaktır. Bununla beraber doktrinde takip eden sözleşmenin, sırf temel sözleşmenin sona ermesi neticesinde yapılmasından ötürü geçersiz olmasının kabul edilemeyeceğini savunan yazarlar da mevcuttur[30].

C. TTK 55/1-b-2: Üçüncü Kişinin Yardımcılarına Yarar Sağlanması veya Önerilmesi

TTK 55/1-b-2 maddesi: Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;

Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,

1. Hükmün Unsuları

a. Kişi Unsuru

TTK 55/1-b-2 hükmü kapsamında haksız rekabet eyleminin faili olan yönlendiren kişi, yukarıda açıkladığımız üzere[31] müdahalede bulunduğu hukuki ilişkinin tarafı olmayan kimseyi ifade eder.

İşbu madde kapsamındaki haksız rekabetin diğer tarafını[32] ise lehine yarar sağlanan üçüncü kişinin işçisi, vekili veya diğer yardımcıları teşkil eder. Hükmün uygulama alanı bulması için bu kimselerin belirlenebilmesi önemlidir.

Madde metni incelendiğinde yasa koyucunun işçi ve vekillerle beraber diğer yardımcı kişileri de sayarak hükmün uygulanma alanını daraltmaktan ziyade genişletmek gayesi taşıdığını düşünmekteyiz[33].

İşçi terimi sözcük olarak ‘Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimse[34] anlamına gelmektedir. Bu terime hukuken kimlerin dahil olduğu belirlenirken iş hukukunun temel kaynağı olan İş Kanunu başta olmak üzere ilgili özel iş kanunları[35] da referans alınmalıdır. Örneğin; İş Kanunu 2/1 maddesine göre; işçi, Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi olarak tanımlanmıştır.

TBK 393.madde uyarınca ise; işçi, iş görme edimini üstlenen kimseyi ifade eder. Öyle ki ‘Hizmet Sözleşmeleri’ bölümü altında yer alan ‘Pazarlamacılık Sözleşmesinin’ taraflarından olan bağlı tacir yardımcılarından pazarlamacılar da bu çerçevede işçi olarak kabul edilebilecektir[36].

İşçi tanımı diğer özel yasalarla da farklı şekilde tanımlanabileceği gibi burada önem arz eden husus işçi teriminin TTK kapsamında nasıl tanımlanabileceğidir. Bu kapsamda, TTK 55/1-b-2 maddesi hükmünde ifade edilen işçi terimini geniş yorumlamak yasanın ruhuna uygundur. Zira, üçüncü kişi ile yakın iş ilişkisinde olan kimse olan işçiye yarar sağlanarak üçüncü kişiyi rekabet düzeninde hukuka aykırı olarak alt etmeye çalışmayı rekabet hukuku düzenlemelerinin korumayacağı kanaatindeyiz. Bu kapsamda devletin sözleşmeli personeli sıfatını taşıyan kimseler ve dahi kamu personeli de somut olayın koşullarına göre ‘işçi’ kavramı içerisinde değerlendirilebilecektir[37].

Vekil sözcüğü sözlükte ‘Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse[38]olarak tanımlanmıştır. Bununla beraber TBK sistematiğinde vekalet sözleşmesini düzenleyen 502.maddede (vd.) ise ‘Vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği (kimse)’a  vekil olarak tanımlanmıştır.

Kanaatimizce, işçi kavramında yaptığımız yorum gibi burada da vekil kavramı geniş yorumlanmalıdır. Buna göre; TBK sistematiği içerisinde ‘Vekalet İlişkileri’ bölümü altında ifade olunan ilişkilerin yanı sıra bu bölümde düzenlenmeyen fakat taraflardan birinin vekalet edimini üstlendiği hukuki ilişkiler de TTK 55/1-b-2 anlamında vekil kabul edilmelidir. Bu halde; simsarlar, alım-satım komisyoncuları ve acenteler de vekil olarak kabul edilebileceklerdir[39].

Son olarak hükümde ifade edilen diğer yardımcı kişiler ifadesi de açıklanmalıdır. Bu ifade yönünden işçi ve vekil haricinde kalan ve üçüncü kişiye yapmış olduğu sözleşmelerin ifasında yardımcı olan kimselerin bu kapsamda kabul edileceği söylenebilir[40]. O halde; TBK 116.madde çerçevesinde ifa yardımcılarının, diğer kişileri işaret ettiği ifade edilebilecektir[41].

Sonuç olarak; lehine yarar sağlanan işçi, vekil ve diğer yardımcı kişiler belirlenirken yukarıda bahsettiğimiz mevzuat hükümleri ve yasanın ruhu ile beraber lehine yarar sağlanan kimselerin üçüncü kişi olan ilişkisinin de belirleyici olacağının önemli olduğu kanaatindeyiz. Buna göre; lehine yarar sağlanan kimsenin üçüncü kişiye karşı sadakat yükümlülüğü altında olması bu kimselerin, hükmün kapsama alanı içinde olup olmadığını tespit ederken yol gösterici olabilecektir[42].

b. Yöneltmek Eylemi

Hüküm kapsamında yöneltmek eylemi üçüncü kişinin işçi, vekil ya da diğer yardımcı şahsına bir hak etmedikleri bir yararı bu kimselerin yükümlülüklerine halel getirecek şekilde sağlamak veya teklif etmek olarak ifade edilmiştir.

Madde metninde geçen haksız yarar kavramının ne ifade ettiği yasada ve yasa gerekçesinde belirlenmemiştir. Haksız yarar; tüm hukuk düzeni gözetildiğinde hak etmediği halde işçi, vekil ya da diğer kişilere sağlanan menfaat olarak tanımlanabilir. Bu noktada; mevzuat hükümleri, sözleşme şartları, örf ve adet ile teamüller haksız yararın tespitinde rol oynayabilir[43]. Şu halde denilebilir ki tüm hukuk düzeni içerisinde ilgilinin elde etmekte hakkı olmayan yararlandırmalar[44] haksız yararlandırma olarak kabul edilecektir[45].

Burada değinilmesi gereken diğer bir husus haksız olarak kabul edilen yararlandırmanın işçi, vekil veya diğer yardımcı kişiyi üçüncü kişiye karşı yüklendikleri yükümlülüklerine aykırı davranmaya elverişli[46] nitelikte olmasıdır. Örneğin; rakip şirketin işçilerinden birine Kurban Bayramı’nda kurban eti yardımı yapılması alışılmış bir yararlandırma olarak değerlendirilebilecekken aynı işçiye düzenli aralıklarla ayniyat yardımı yapılması elverişlilik kriterini sağlayabilecektir. Bir şirketin üst düzey yöneticisini ailesiyle beraber bir haftalık tatil paketi hediye etmek lehine yararlandırmada bulunan kimsenin geliri, sahip olduğu sosyo-ekonomik seviye göz önüne alındığında kabul edilebilir ve etkili kabul edilmeyebilecekken aynı yararlandırmanın orta seviyedeki bir işçiye sağlanması elverişlilik değerlendirmesinin sonucunu değiştirebilecektir.

Madde metni incelendiğinde yararlandırma teklifinin yapılması ya da yararın sağlanmasının işçi, vekil ya da diğer şahıslara yapılması gerektiği anlaşılabilmektedir. Acaba bu kimselerin aileleri, yakınları veya ekonomik menfaat içerisinde oldukları diğer kişilere yapılacak yararlandırmalar da hüküm kapsamına dahil edilebilir mi?

Bu hususta yazarların bir kısmı lafzi yorumdan yola çıkarak yararlandırma teklifinin veya yararın doğrudan madde metninde sayılan kimselere sunulması gerektiğini savunmaktadırlar[47]. Diğer görüşteki yazarlara göre ise; burada amaçsal yorum öncelikli tutulmalıdır[48]. Öte yandan; madde metninde sayılan kimselerin ilişkili oldukları kimselere yararlandırmada bulunulsa dahi madde metninde sayılan kimseler bu yararlandırmadan dolaylı olarak menfaat elde etmiş olurlar[49]. Kaldı ki yararın kime sunulduğu, rekabet düzeninin bozulduğu gerçeğini ve bunun etkilerini değiştirmeyecektir[50].

Buna göre; yukarıda kişi unsuru altında ifade edilen kimselerin üçüncü kişi ile olan ilişkileri kapsamında belirli yükümlülüklerinin olması gerekir. Daha önce de ifade ettiğimiz bu kimseler üçüncü kişilerle aralarında bulunan hukuki ilişkilerinde genel itibariyle sadakat yükümlülüğü altındadırlar. Bu yükümlülüğe aykırı davranma karşılığında yarar önerilmesi ve sağlanması yöneltme eylemini meydana getirecektir.

Madde metni yararın doğrudan sağlanması şartını biraz daha hafifleterek yarar sağlanması yönünde öneride bulunulmasını da kabul etmiştir. Buna göre; işçi, vekil veya diğer kişiyi üçüncü kişi ile arasındaki yükümlülüklere aykırı davranmaya teşvik etmeye elverişli teklifler de yöneltme eylemini karşılayacaktır. Böylece zarar tehlikesinin doğduğundan bahsedilebilecek ve menfaati olanlar TTK 56.madde kapsamında yer alan hukuki korumalardan yararlanabileceği gibi TTK 59 uyarınca hükmolunan kararın ilanını da talep edebilecektir[51]. Ancak zararın doğmaması sebebiyle tazminat talep edilemeyecektir.

Buradan yola çıkarak, TTK 55/1-b-2 hükmü kapsamında; sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendirenin kimsenin yöneltme eylemini tamamlayıcı nitelikte bir ihlalin vuku bulması bent kapsamında aranmamıştır. Şu halde; işçi, vekil veya diğer yardımcı kimselerin elverişli yardım teklifleri ile temel sözleşmeye aykırı davranmaya yönlendirmek haksız rekabetin vuku bulmasına başlı başına yeterli kabul edilmiştir[52].

c. Amaç Unsuru: Kendisi ya da Başkalarına Çıkar Sağlama

Birinci bentte olduğu gibi bu bent kapsamında da yönlendiren kişinin bu eylemine sebebiyet veren güdünün bizatihi kendisi ya da üçüncü bir kimseye çıkar sağlama amacı olması aranmıştır. Böylece yönlendiren, rekabet düzeni içerisinde rekabet kurallarını bozarak rakiplerin[53] bir adım önüne geçecek ve haklı olmayarak bir menfaat elde etmeye teşebbüs etmiş olacaktır[54]. Rekabet hukuku kurallarının gayesinin rekabet özgürlüğünü ve bozulmamış rekabet düzenini temin etmek olduğu göz önüne alındığında amaç unsuru isabetli olarak bent kapsamına dahil edilmiştir.

Bu amacın somutlaşması, diğer bir ifadeyle meydana gelmesi, ise bu bendin uygulanması için şart değildir[55].

D. TTK 55/1-b-3: Üçüncü Kişilerin Yardımcılarını Üretim ve İş Sırlarını İfşa veya Ele Geçirmeye Yöneltmek

TTK 55/1-b-3 maddesi: Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;

İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek[56],

1. Hükmün Unsuları

a. Kişi Unsuru

Madde kapsamında kişi unsuru yönelten ve yöneltilen olarak iki ayrı tarafı ihtiva eder. Buna göre; yöneltene ilişkin TTK 55/1-b-1 maddesia  ‘Kişi Unsuru’ başlığı altında ve yöneltilenlerle[57] ilgili olarak ise TTK 55/1-b-2 maddesi ‘Kişi Unsuru’ başlığı altında yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir[58].

b. Yöneltmek Eylemi

3.bent kapsamında yöneltmek eylemi ‘üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek’ olarak tanımlanmıştır. Buna göre; yöneltme eylemi üçüncü kişinin üretim ve iş sırlarının açığa çıkarılması ile sınırlanmıştır.

Bu noktada yöneltme eylemine rengini veren üretim ve iş sırlarının kapsamını belirlenmesi bendin uygulanması için gereklidir. Madde metninde üretim ve iş sırlarının ne anlam ifade ettiği tanımlanmamıştır. Dolayısıyla bu kavramlar doktrin ve yargı kararları ile yorumlanarak her somut olay özelinde anlam ifade edecektir.

Üretim ve iş sırlarını açıklamadan önce ‘sır’ kavramının ne anlam ifade ettiği belirlenmelidir. Zira halihazırda ‘sır’ olarak kabul edilemeyen bir duruma ilişkin ifşaya yöneltmek gibi bir durum söz konusu olmayacaktır ve 3.bendin uygulanması gündeme gelmeyecektir.

Sır; sahibi tarafından başkalarının öğrenilmesinin istenmediği[59], kolaylıkla erişilebilir olmayan ve yalnız belirli kişi ya da kişilerin erişebildiği her türlü özel bilgi olarak tanımlanabilir[60]. Örneğin; bir işletmenin üretimden itibaren mal, ürün veya hizmetin tüketici eline geçmesine kadar geçen dönem için oluşturmuş olduğu teknik ticari bilgi ve tecrübeler, diğer bir ifadeyle know-how, sır kapsamında değerlendirilip bu bent içerisinde kabul edilebilir[61].

Üretim sırrı; genel anlamıyla işletmeyle ilgili olan[62], ilgili alandaki teknik sırları ifade eden bir mal, üretim ya da hizmetin üretilmesinde gerekli bilgileri ifade eder[63].

İş sırrı ise; bir işletmenin ticari ve ekonomik faaliyetleri önem arz eden, bilhassa üretim süreci, özel üretim biçimleri makinelere dair detaylar[64] da dahil olmak üzere her türlü bilgiyi ifade eder[65]. Örneğin; piyasada rağbet edilen yeni geliştirilmiş bir ürünün formülü, işletmenin müşteri listesi[66] ve dahi işletmede istihdam edilen kilit personele[67] ilişkin bilgiler bu kapsamda sayılabilir.

Sır kavramı ile beraber bent kapsamında yöneltme eylemi yönünden önem arz eden diğer kavramlar ise ‘ifşa etme’ ve ‘ele geçirme’ kavramlarıdır.

İfşa; yöneltilenin görevi gereği sahip olduğu yahut ulaşmaya yetkili oldukları üretim ya da iş sırlarını işbu sırları öğrenme yetkisine sahip olmayan üçüncü kişilere aktarmaları, açık etmeleri olarak tanımlanabilir[68].

İfşa kapsamında, yöneltilenin üretim ya da iş sırlarını halihazırda iş görürken ya da üçüncü kişi ile arasındaki ilişki sona erdikten sonra ifşa etmiş olması önem arz etmez. Buna göre; örneğin gıda alanında faaliyet gösteren bir şirkette gıda mühendisi olan birisi, bir şekerleme ürününün formülünün bilgisine sahip olabilir. Bu kimse, üretim sırrı niteliğini haiz bu formülü halihazırda çalışıyorken üçüncü kimselere açık edebileceği gibi şirket ile arasındaki iş sözleşmesi sona erse dahi ifşaya sebebiyet verebilir[69]. Zira, sözleşme sona erse dahi işçinin, kendi mesleki gelişimi gereği kullanacağı bilgiler haricinde[70] olan bir bilgi söz konusudur. Bu hallerde sözleşmesi sona erse de işçinin, böylesi önem arz eden bilgileri üçüncü kişilerle paylaşmama yükümlülüğü devam eder.

Ele geçirme ise; yöneltilen kimselerin erişimi kendilerine sağlanmayan sırları sahip oldukları sıfat dolayısıyla edinmeleri olarak tanımlanabilir[71]. Doktrindeki yazarlar tarafından sıkça verilen bir örnek olarak, Coca Cola firmasına ait kola içeceğinin formülünü ele geçirmeye yöneltmek örnek olarak gösterilebilir[72].

Hükmün uygulanması için hükmün konusu üretim ve iş sırlarının ele geçirilmesi ya da açıklanmasının gerçekleşmesi aranmamıştır[73]. Bu itibarla; yöneltme eyleminin gerçekleşmesi yeterli sayılmıştır. Burada yöneltenin rakibin rekabet düzenin içerisinde engellenmesi ve ona ait üretim ve iş sırlarının sömürülmesi amacı bulunmalıdır[74].

Ele geçirme kapsamında yöneltilen kimsenin Kişi Unsuru başlığı altında değerlendirilen kimseler tarafından gerçekleştirilmesi zaruridir. Aksi halde 3.bendin uygulaması olmayacaktır[75]. Bu gibi hallerde; aşağıda açıklayacağımız şartları karşılaması halinde TTK 55.maddenin uygulanabileceği bu mümkün olmadığında TTK 54. Maddesinin uygulanabileceği söylenebilir[76].

c. Amaç Unsuru

TTK 55/1-b-1 ve 2 bentlerinde olduğunun aksine 3.bent, yönlendirenin özel bir amaca sahip olmasını şart koşmamıştır.

E. TTK 55/1-b-4: Üçüncü Kişinin Yardımcılarına Yarar Sağlanması veya Önerilmesi

TTK 55/1-b-4 maddesi: Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;

Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketicia  kredisia  sözleşmesi yapmışa  olana  alıcınına  veyaa  kredia  alana  kişinin,a  bua  sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.

1. Hükmün Unsuları

a. Kişi Unsuru

Kişi unsuru ile ilgili yönelten ve yöneltilen için bent 1’de yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir.

b. Yöneltmek Eylemi

Kanun metninde yöneltilen müşterinin belirli tipte sözleşmelere aykırı davranması özellikle belirtilmiştir. Buna göre; öncelikle bu sözleşmelere ilişkin bilgi verildikten sonra sözleşmeye aykırı davranma halleri açıklanacaktır.

Hüküm kapsamında sayılan sözleşmeler[77]; taksitle satış, peşin satış ve tüketici kredisi olmak üzere 3 tiptir. Buna göre; sayılan sözleşmelerin sınırlı sayıda olup olmadığı hükmün uygulama alanı bulması bakımından önem arz etmektedir.

Bu konuda bir kısım yazarlar; sözleşme tiplerinin sınırlı sayıda sayıldığını ve hükümde yer alan sözleşme tiplerine benzer sözleşmelerin de kıyasen kapsam dahiline alınmasının, maddenin getirdiği yükümlülükler de göz önüne alınınca, mümkün olmayacağını belirtseler de[78] (İsviçre) Borçlar Kanununun aksi yönde yoruma olanak tanıdığı da gözden kaçırılmamalıdır[79]. Böylelikle hükmün uygulama alanından uzaklaşmak istendiğinde böylesi bir duruma da imkan tanınmamış olacaktır[80].

Bu görüşe karşılık hükmün saymış olduğu sözleşme tiplerinin genişletilemeyeceğini zira yasa koyucunun burada sınırlı sayıda (numerus clausus) sayım yaptığı görüşünü benimseyen yazarlar da bulunmaktadır[81]. Kanaatimizce de yasa koyucu burada sözleşme tiplerini sınırlamak suretiyle saymıştır ve kıyas yolu ile de bu tipler genişletilmemelidir.

Bent kapsamında belirtilen ilk sözleşme tipi, taksitle satış sözleşmesidir. Taksitle satış sözleşmeleri hem TBK hem de TKHK’de düzenlenmiştir. TBK 253.maddesi ve TKHK 17.maddesi beraber değerlendirildiğinde taksitle satış sözleşmesinin satıcının, satılanı satış bedelinin tamamının ödenmesinden önce teslim etmeyi alıcının (tüketicinin) da bedel ödeme borcunu taraflarca kararlaştırılan taksit sayısı ve taksit tarihlerinde ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme olarak tanımlanabilir.

Bent kapsamında tüketici satışları ya da ticari satışlar ayrımı yapılmadığı için taraflarının sıfatı önem arz etmeksizin tüm taksitli satışlar bent kapsamındadır.

Çelikbaş’ın vermiş olduğu bir örneğe göre; bir dergiye taksitli satış yöntemi ile abone olan okuyucuya bir başka dergi aboneliğini sona erdirmesi karşılığında çaba sarf ettiğinde bu durum 4.bent kapsamında haksız rekabet sayılacaktır[82].

Bununla beraber TBK’de düzenlenen ön ödemeli taksitle satışların da, TBK 273/1 maddesi uyarınca taksitli satışlara uygulanan genel esaslara tabii olduğu göz önüne alındığında bent kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz[83].

Peşin satış ise; satıcının satılanı teslim borcu ile beraber alıcının (tüketicinin) bedel ödeme borcunun doğduğu satış sözleşmelerini ifade eder[84].

Son olarak tüketici kredisi sözleşmesi; TKHK 22/1 maddesi uyarınca ‘Tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleşmeyi ifade eder.’ olarak tanımlanmıştır. Bununla beraber aynı Kanunun 22/2 maddesinde kredi kartı sözleşmelerinin, maddede sayılan koşulların gerçekleşmesi halinde tüketici kredisi olarak kabul edileceği ifade edilir[85].

TTK 55/1-b-4 maddesi çerçevesinde yöneltme eyleminin hedefini yöneltilenin sahip olduğu fesih yahut dönme haklarını ona kullandırmak oluşturur[86]. Bu noktada önemle ifade edilmelidir ki 1.bent ile 4.bent arasındaki temel ayrım noktasını yöneltenin, sözleşmeyi sona erdirmeye yönelttiği kişinin sözleşmeyi sona erdirmede mevcut ve geçerli bir hakkının varlığı oluşturur[87]. Buna göre; yöneltilenin sözleşmeyi sona erdirme noktasında kanuni ya da sözleşmesel böyle bir hakkı olmadığı halde sözleşme ilişkisine aykırı davranıyorsa bu hal, 1.bent kapsamında değerlendirilecektir. Ancak yöneltilenin sözleşmeyi sona erdirme noktasında kanuni ya da sözleşmesel geçerli bir hakkı var ise işte bu hakkını sırf kendisiyle sözleşme yapması amacıyla yöneltenin kullandırması 4.bendin uygulanmasına olanak tanıyacaktır.

Şu halde; yöneltme eylemi altında değinilmesi gereken son şartı ise yöneltilenin sözleşmeyi sona erdirme noktasında sahip olduğu kanuni ya da sözleşmesel haklar oluşturur.

Sözleşmeyi kanuni olarak sona erdirme çerçevesinde TTK 253/II-8 maddesi uyarınca ticari satışlarda alıcının 7 gün içerisinde cayma hakkı[88], TKHK ile getirilen tüketici kredisi sözleşmelerinde anılan Kanunun 24/1 maddesi uyarınca tüketici kredisi sözleşmesinden tüketicinin on dört gün içerisinde dönebilmesi[89], yine TKHK 18/1 maddesi uyarınca taksitli satışlarda tüketicinin yedi gün içinde dek sözleşmeden dönebilmesi[90] ve ön ödemeli satışlarda TBK 264/II-7 maddesi uyarınca alıcının yedi gün içerisinde irade açıklamasını geri alarak sözleşmesel ilişkiye sona  vermesi[91] sözleşmeyi kanunen sona erdirme hakları arasında yer alır. İşte bu durumların varlığın yönlendiren, yasanın yönlendirilene tanımış olduğu bu fırsatları kullanmaya sırf kendisiyle sözleşme yapması amacıyla teşvik ediyorsa TTK 55/1-b4 maddesinin uygulanmasından söz edilebilecektir.

Sözleşmeyi sözleşmesel sona erdirme hakkı ise; hüküm kapsamında sayılan ve yukarıda açıkladığımız tipteki sözleşmelerde tarafların öngördüğü hükümlerle alıcı ya da tüketiciye belirli şartlar dahilinde sözleşmeyi sona erdirme (dönme ya da fesih) hakkı tanınmış olmasını ifade eder[92].

Ancak burada İsviçre doktrinindeki yazarların önemli bir ağırlığı tarafından sözleşmesel olarak sözleşmeyi sona erdirme hakkının tanınması hallerinde yöneltenin gerçekleştirdiği yöneltme eyleminin nihayete varması aranmıştır[93]. Zira kanuni sona erdirme hallerinde sözleşmeyi sona erdiren hakların kullanımına ve buna bağlı sonuçlara kanun bizatihi cevaz vermiştir. Dolayısıyla burada esas engellenmek istenen bu hakların, haksız rekabet teşkil edecek yönde kullanımının teşvikini sağlamaktır[94].

Bununla beraber aynı durum sözleşmesel olarak sözleşmenin sona erdirilmesi hakkı çerçevesinde söylenemez. Zira zarar yahut zarar tehlikesi yönlendirme ile doğrudan ortaya çıkmamakta denilebilir[95].

c. Amaç Unsuru

TTK 55/1-b-1 maddesi çerçevesinde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir. Buna ek olarak; temel sözleşmenin sona ermesi akabinde yapılan sözleşmenin sona eren temel sözleşme ile aynı olup olmamasına değinilmelidir.

TTK 55/1-b-1’den farklı olarak yasa koyucu kanun metninde ‘Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için…’ yönünde bir ifade kullanmıştır. Yasa koyucunun buradaki ‘bu tür’ yönündeki ifadesinin açıkça sona eren temel sözleşmeye atıfla yeni kurulan sözleşme ile aynı olması yönünde aradığını söyleyebildiğimiz takdirde bu halde sona eren temel sözleşmeden başka tipte bir sözleşmenin yapılmış olması bu maddenin uygulanmasını sağlamayacaktır[96]. Bu halde genel hüküm olan TTK 54.maddesinin uygulanması söz konusu yine olabilir.

Ancak aksi yönde bir kabul olacaksa, yani yasa koyucunun niyeti temel sözleşme ile yeni kurulan sözleşmenin aynı olmasını şart koşmuştur diyemediğimiz durumlarda, 1.bent ile ilgili yaptığımız açıklamalar geçerliliğini koruyacaktır.

Diğer bir husus ise; yöneltenin temel sözleşmenin sona ermesi halinde kurulmasını istediği yeni sözleşmenin bizatihi kendisiyle mi yapılması yoksa üçüncü kişilerle de yapılmasının bent dahilinde olup olmadığıdır. Sarıkaya’ya göre; 4.bent özelinde hukuka uygun olarak kendisine tanınmış hakkını kullanan bir kimsenin bu hakkını kullanmaya yöneltilmesi yasaklandığı için, temelde hukuka aykırı olmayan bir duruma hukuka aykırılık sonucu bağlanması itibariyle bu bendin dar yorumlanması gerekir[97]. İşbu sebeple de yöneltenin, yalnız kendisiyle sözleşme yapması amacıyla yöneltileni sözleşmeyi sona erdirmeye yöneltmiş olması hükmün uygulanmasını gerektirecektir[98]. Üçüncü kişilerle sözleşme yapma amacıyla sözleşmeyi sona erdirmeye yöneltme ise TTK 54 çerçevesinde değerlendirilebilecektir[99].

Son olarak ifade edilmelidir ki temel sözleşmenin sona ermesi akabinde kurulan yeni sözleşmenin kesin hükümsüz olduğundan bahsedilemeyecektir[100]

F. TTK 55/1-b Maddesine Aykırılığın Müeyyideleri

TTK 55/1-b maddesine aykırılık halinde başvurulabilecek hukuki imkanlar ve bu madde kapsamındaki haksız rekabet hallerine uygulanacak müeyyideler genel itibariyle;

TTK 56.madde çerçevesinde aleyhine sözleşme ilişkisine aykırı davranılan sözleşen ve hakları haleldar olduğu ölçüde diğer piyasa katılımcıları, haksız rekabetin men’ini, tespitini[101] ve haksız rekabetin meydana gelmesi sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması için ref’ini talep edebilir[102]. Bu hallerde; haksız rekabetin meydana gelmesi için kusur ve ayrıca davalının kusurunun ispatı aranmaz. Zira kusur, haksız rekabete dayanarak tazminat talebi hallerinde önem arz eder[103]. Haksız rekabetin meydana gelmesine sebebiyet veren yöneltenden meydana gelen zararların tazmini ilgili kimselerce[104] istenebilir[105].

Öte yandan; haksız rekabetin cezai boyutu olduğu da göz önüne alındığında, TTK56.madde uyarınca dava hakkına sahip olan kimselerin şikayeti üzerine[106] TTK 62.madde uyarınca hürriyeti sınırlayan ceza yahut adli para cezası ile cezalandırılırlar[107].

Tüm bunların yanında TTK 55/1-b-2 maddesi özelinde kendisine haksız menfaat sağlanan kimsenin kamu görevlisi olması halinde somut olaydaki şartlara göre irtikap ve rüşvet suçlarından ötürü de ceza sorumluluğunun doğabileceği ifade edilebilir[108]. Öte yandan haksız rekabetin Kamu İhale Kurumu kapsamındaki ihalelerde yönelten kimsenin Kamu İhale Kanunu 17/a maddesi ve 58.madde uyarınca iki yıla dek ihalelere katılmaktan yasaklanması söz konusu olacaktır[109]. Diğer yandan menfaat elde etme amacıyla kazandırma tekliflerini kabul eden, menfaat talep eden devlet memurları Devlet Memurları Kanunu 125/D maddesi uyarınca disiplin cezaları ile karşılaşabileceklerdir[110].

TTK 55/1-b-3 maddesi özelinde yönelten ve yöneltilenin TCK 239. Madde uyarınca ticari sır, bankacılık sırrı ve müşteri sırrının açıklanmasından ötürü cezai olarak sorumlu olabilecekleri[111] gibi söz konusu sırların gerçek kişilere ait olması halinde TCK 136.madde uyarınca verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu da yönelten ve yöneltilenin sorumluluğunu TCK 239.maddenin uygulanmadığı hallerde doğuracaktır.

SONUÇ

Serbest piyasa ekonomilerinde; dürüst ve bozulmamış rekabet ortamı tüm piyasa katılımcılarına yarar sağlar. Bunun içindir ki; rekabet özgürlüğü ve serbest ticaret hakkının korunması için kaçınılmaz olarak haksız rekabet hukuku alanı meydana gelmiştir.

Haksız rekabet hukuku, temelde bozulmamış olduğu kabul edilen rekabet düzeninin ariliğini korumayı amaçlar. Bu sebeple; haksız rekabet teşkil eden eylemlere yönelik düzenlemeler ticaret hukuku ile beraber borçlar hukuku ve ceza hukuku alanlarında da düzenlenmiştir.

Bu çalışmanın konusunu oluşturan TTK 55/1-b hükmü kapsamındaki “Sözleşmeye Aykırı Davranışta Bulunmaya Yöneltme” eylemi, madde hükmü içerisinde yer alan ve bu eyleme en çok sebebiyet veren 4 hal özelinde kişi unsuru, yöneltme eylemi, müşterinin eylemi ve amaç unsuru altbaşlıkları altında incelenmiştir.

Esas itibariyle piyasa katılımcılarından olan rakiplerin müşteri portföyünü genişletmek amacıyla diğerlerinin müşterilerini kendileri ile sözleşme yapmaya teşvik etmeleri kabul edilebilirdir. Ancak, zaman zaman rakiplerin kar elde etme amacı bu tür teşviklerin haksız rekabet hukukunun temelini teşkil eden objektif dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmasına sebep olmaktadır.

Yasanın mehazını İsviçre Borçlar Kanununun teşkil etmesi itibariyle yeri geldikçe İsviçre doktrini ve yargı uygulamasına yer verilmiş ve benzer tartışmaların bulunduğu noktalarda da Alman doktrinine de yer verilmiştir.

Genel itibariyle isabetli olarak Türk Ticaret Kanununda yer alan bu hükmün uygulaması, Türk Yargıtay’ınca genel olarak uygulanmaktan kaçınılmaktadır. Gerek yasa hükmüne aykırılığın aynı zamanda ceza teşkil etmesi gerekse Yargıtay’ın hükümdeki şartları çok dar yorumlaması da bu duruma bir sebep olarak gösterilebilir.

Yine de sözleşmeye aykırı davranışta bulunma eylemlerinin yaygınlığının artması ve pazarlam ve satış yöntemlerinin dürüstlük kuralını ihlal eder boyutlara ulaşması sonucu doğan haksız rekabet hallerine yakın zamanda mahkemelerin müdahalede bulunacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

KAYNAKÇA

Arkan S, Ticarî İşletme Hukuku, ( 24th edn, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü 2018).

Bağrıaçık SN, Üretim ve İş Sırlarının Korunması (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından), (XII Levha Yayıncılık 2017).

Bozkurt T, Ticaret Hukuku – Cilt I Ticari İşletme Hukuku, (XII Levha Yayıncılık 2013).

Çelikbaş NM, Haksız Rekabette Yazılı Basının Sorumluluğu, (Vedat Kitapçılık, 2013).

Çınar N, Türk Ticaret Kanunu‘na Göre Haksız Rekabet ve Yaptırımları, (Seçkin Yayıncılık, 2015).

Dinç S, Türk Ticaret Kanununda Haksız Rekabet Halleri ve Buna İlişkin Davalar, (Seçkin Yayıncılık 2017).

Domaniç H, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, (4th edn, Eskin Matbaası 1988).

Erdil E, Haksız Rekabet Hukuku, (Vedat Yayıncılık 2012).

Frick M, Abwerbung von Personal und Kunden unter besonderer Berücksichtigung der Abwerbung durch Arbeitnehmer wahrend und nach Beendigung des Arbeitsverhaltnisses, (Stampfli AG 1994).

Gürzumar OB, Franchise Sözleşmeleri ve Bu Sözleşmelerin Temelini Oluşturan “Sistem”lerin Hukuken Korunması, (Beta Yayımcılık 1995).

Güven Ş, Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Koruduğu Menfaatler, (Adalet Yayınevi, 2012).

Karahan S, Ticari İşletme Hukuku, (27th edn, Mimoza Yayınları 2015).

Lale M, Yargıtay Uygulamasında Haksız Rekabet, (Adalet Yayınevi 2016).

Nomer Ertan F, Haksız Rekabet Hukuku, (On İki Levha Yayıncılık 2016).

Pedrazzini MM and Pedrazzini, FA, Unlauterer Wettbewerb UWG, (2nd edn, Stampfli Verlag AG 2002).

Poyraz Z, İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet Hali, ( Legal Yayıncılık 2011).

Sarıkaya S, Haksız Rekabet Hukukunda Sözleşmeyi İhlale veya Sona Erdirmeye Yöneltme, (Seçkin Yayıncılık 2015).

Sumer A, Ticaret Hukuku Ders Kitabı, (2nd edn Beta Yayıncılık 2018).

Süzek S, “Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu”, (İÜHFM, C.LXXII, S.2, 457-468, 2014).

Şahlanan F, “Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Kurulması Geçerlilik Şartları Hükümleri ve Sona Ermesi”, (Prof.Dr.Ali Güzel’e Armağan, 719-737, 2010).

Tamer A, Yanlış veya Yanıltıcı Beyan ve Hareketlerle Haksız Rekabet, Ankara: Adalet Yayınevi, 2011.

Tekinalp G and Tekinalp Ü, Avrupa Birliği Hukuku, ( 2nd edn, Beta Yayıncılık, 2000).

Uşan, MF, İş Hukukunda İş Sırrının Korunması (Sır Saklama ve Rekabet Yasağı), (Seçkin Yayıncılık 2003).

Yavuz C, Acar Fa  and Özen B, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler), (15th edn İstanbul: Beta Yayıncılık 2018).

Elekronik Kaynakça

http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html

https://www.lexpera.com.tr/

https://www.mevzuat.gov.tr/Kanunlar.aspx

[1] Şirin Güven, Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Koruduğu Menfaatler, (Adalet Yayınevi 2012)a  7.

[2] Ahmet Tamer, Yanlış veya Yanıltıcı Beyan ve Hareketlerle Haksız Rekabet, (Adalet Yayınevi 2011) 52.

[3] Güven 7.

[4] Muktedir Lale, Yargıtay Uygulamasında Haksız Rekabet, (Adalet Yayınevi 2016) 284-285. Yargıtay 11.HD E.310/K.2460 sayılı ve 03.03.2009 Tarihli kararında basın yoluyla haksız rekabetin işlenmesine dayalı olarak açılan haksız rekabetin men’i, tespiti ve buna dayalı tazminat istemli davanın davacı ile rekabet edilmemesi dolayısıyla reddedilmesine ilişkin ilk derece mahkemesi kararını haksız rekabet hükümlerinin yalnızca rakipleri değil rekabete dayalı ekonomik düzenin de korunmasının amaçlandığı gerekçesiyle, isabetli olarak, bozmuştur.

[5] Haksız rekabet hukuku ile korunmak istenen menfaatler yalnızca sözleşme taraflarına ait değildir. Rekabet serbestisi, genel anlamıyla piyasa katılımcıların tesir edebilecek niteliktedir. Haksız rekabet hukukunda korunan menfaatlerle ilgili detaylı bilgi için bkz. Güven, 37 vd.

[6]Ayşe Sumer, Ticaret Hukuku Ders Kitabı, (2nd edn, Beta Yayıncılık 2018) 76.

[7] Füsun Nomer Ertan, Haksız Rekabet Hukuku, (On İki Levha Yayıncılık 2016) 288.

[8] Nomer Ertan 292.

[9] http://www.muglabarosu.org.tr/Upload/files/pdf/TTK%20Madde%20Gerek%C3%A7eleri.pdf (Erişim Tarihi: 30.04.2019. Vurgu eklenmiştir)

[10] Sinan Sarıkaya, Haksız Rekabet Hukukunda Sözleşmeyi İhlale veya Sona Erdirmeye Yöneltme, (Seçkin Yayıncılık 2015) 68. Bir temel sözleşmede müşteri konumunda bulunan taraf, başka kimselerle yaptığı sözleşmelerde mal ve hizmet sağlayan olduğunda yine de müşteri olarak nitelendirilmeli midir yoksa bu noktada alıcı sıfatını alarak olası bir haksız rekabet hali genel hüküm olan TTK 54.madde çerçevesinde mi değerlendirilmelidir? Bu sorun İsviçre doktrininde tartışma konusu olmuştur. Bir kısım yazarların savunduğu görüşe göre; TTK 54/2 maddesi müşteri ve tedarik eden kavramını bilinçli olarak ayrı ayrı kullanmış olup tedarik edenler haricindeki müşteriler TTK 55/1-b-1 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Öte yandan savunulan diğer bir görüşe göre; de lege feranda olarak kanunun amacının bozulmamış özgür rekabet ortamı göz önüne alınarak alıcı – satıcı, hizmet sunan ”“ hizmet alan ayrımı göz etmeden üçüncü kişi tarafından sözleşmeye aykırı davranmaya yöneltilen herhangi bir sözleşen olması TTK 55/1-b-1’in uygulanması için yeterli olmalıdır. Bu durumun pratikteki farkını ise şüphesiz cezai müeyyide ihtiva eden TTK 62 maddesinin uygulanması oluşturacaktır.

[11] Sarıkaya 70. Yazar; bayi, acente, vekil, temsilci, franschise alanların müşterileri ile aralarında olan vekalet ilişkisinin yanında onların adına da olsa mal veya hizmetin alıcısı olmaları halinde TTK 55/1-b-1 çerçevesinde müşteri olarak nitelendirilebileceklerini savunur.

[12] Nomer Ertan 95.

[13] https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay/11-hukuk-dairesi-e-2016-13948-k-2017-6023-t-2-11-2017 (Erişim Tarihi 13.07.2021).

[14] Nomer Ertan 290.

[15] Sarıkaya 77.

[16] http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=11hd-2016-10735.htm&kw=%27TTK+`55/1-B-1%27`+%27haks%C4%B1z+rekabet%27#fm (Erişim Tarihi 13.07.2021).

[17] Per Se Doktrini için bkz. Gülören Tekinalp/ Ünal Tekinalp, Avrupa Birliği Hukuku, (2nd edn, Beta Yayıncılık 2000) 402-403.

[18] Markus Frick, Abwerbung von Personal und Kunden unter besonderer Berücksichtigung der Abwerbung durch Arbeitnehmer wahrend und nach Beendigung des Arbeitsverhaltnisses, (Stampfli AG 1994) 94. Yazar; Alman hukukunda haksız rekabet hukuku kapsamındaki ’yöneltme’ ile ceza hukukundaki ’yönlendirmenin (azmettirme – yardım etme)’ tam olarak birbirlerini karşılamadığını ifade eder. Yazarın atıf yaptığı bir Alman Yargıtay’ı kararında; ceza hukuku anlamında suça yönlendirme bakımından failin de işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını bilerek ve bunu isteyerek, diğer bir ifadeyle kastla, hareket etmesi gerekir. Oysaki, haksız rekabet hukukunda yasanın hukuka aykırı bulduğu nokta doğrudan yöneltenin haksız rekabet teşkil eden davranışıdır.

[19] Frick, 94. Buna göre; kınanabilirlik olan, (yasaya) aykırı olan iradenin bizatihi kendisini oluşturur. Alman rekabet kanunu da sözleşmeye aykırılığın gerçekleşmesini bu nedenle (haksız rekabetin, yöneltme eyleminde gerçekleşmesi dolayısıyla) aramaz.

[20] Nomer Ertan, 291; Mario M. Pedrazzini/ Federico A. Pedrazzini, Unlauterer Wettbewerb UWG, (2nd edn, Stampfli Verlag AG 2002) N.8.15, 173.

[21] Sarıkaya78.

[22] Sarıkaya 86.

[23] Nomer Ertan 292.

[24] Nomer Ertan 292.

[25] Carl Baudenbacher/ Jochen Glöckner, Lauterkeitsrecht Kommentar zum Gesetz gegen den unlauteren Wettbewerb (UWG), (Helbing Lichtenhaln Verlag 2001) Art.4 No.20 (nakleden, Sarıkaya 89).

[26] Baudenbacher/ Glöckner, Art.4 No.20.

[27] Pedrazzini/ Pedrazzini, N.8.19, 174. Yazarlar; yönlendiren haricindeki kişilerle sözleşme yapılmasının bu hüküm kapsamında değerlendirilemeyeceğini, yasadaki ifade tarzından ötürü, savunurlar.

[28] Pedrazzini/ Pedrazzini, N.8.19, 174. Yazarlar; yönlendiren haricindeki 3.kişilerin kendileriyle sözleşme kurulmasının da cezalandırılması için bu halin yasada açıkça düzenlenmesi gerektiğini vurgularlar.

[29] Reto M.Hilty, Lizenzvertragsrecht: Systematiesirung und Typsierung aus schutzund schuldrechtlicher Sicht, ( Stampfli Verlag 2001) 362-364 (nakleden: Meliha Sermin Paksoy, Sözleşmeyi İhlale Yöneltme, (On İki Levha Yayıncılık 2018) 269.

[30] Pedrazzini/ Pedrazzini, N.8.55, 186.

[31] Bkz. B, 1, a da yer alan açıklamalar.

[32] Osman Berat Gürzumar, Franchise Sözleşmeleri ve Bu Sözleşmelerin Temelini Oluşturan’’Sistem’’lerin Hukuken Korunması, (Beta Yayımcılık, 1995) 85. Yazar; eTTK 57/b.7 maddesi kapsamında yaptığı açıklamalarda hükmün failinin yalnızca yönlendiren olduğunu; müstahdem, vekil, diğer yardımcı kişilerin fail olarak kabul edilemeyeceğini ifade eder.

[33] Sarıkaya 103.

[34] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5cc99cf3457c82.5 5338891

[35] Bu konuda bkz. Basın İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve ayrıca hizmet sözleşmesini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu.

[36] Sarıkaya 99.

[37] Sarıkaya 100.

[38] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5cc99cfb70d2d0.7 6419036

[39] Sarıkaya 101-102.

[40] Sarıkaya 104.

[41]Gürzumar dn.550, 85,. Yazar, eTTK 57/7 hükmünün (şimdiki TTK 55/1-b-3 maddesi) TBK 116.madde kapsamındaki ifa yardımcılarını içermediğini ve dolayısıyla hükmün bu halde uygulanamayacağını ifade etmektedir. Zira yazara göre eTTK 57/b.7 maddesinde sayılan yönlendirmenin muhatabı kimselerle sırları ifşa edilen kimseler arasında sözleşme bulunmalıdır. Oysaki ifa yardımcısı ile borcu ifa edilen arasında bir sözleşme olması aranmamaktadır.

[42] Nomer Ertan 294.

[43] Pedrazzini/ Pedrazzini N.8.27, 177.

[44] Pedrazzini/ Pedrazzini N.8.27, 177.

[45] Sarıkaya 103.

[46] Sarıkaya 110.

[47] Pedrazzini/ Pedrazzini N.8.28, 177. Yazarlara göre; bu halde genel hükme dayanarak haksız rekabetin varlığı yine de ileri sürülebilir.

[48] Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, (27th edn., Mimoza Yayınları 2015) 244.

[49] Sarıkaya 110.

[50] Sarıkaya 110.

[51] Sarıkaya 112.

[52] Nomer Ertan 295.

[53] Nomer Ertan 296. Yazarın isabetle belirttiği üzere, yönlendiren ile üçüncü kimse arasında rekabet ilişkisinin olması zorunlu bir şart değildir. Her ne kadar uygulamada ağırlıklı olarak rakipler bu tarz eylemler de bulunuyor olsalar da rakipler haricinde de bent kapsamındaki haksız rekabet eylemi meydana gelebilir.

[54] Sarıkaya 113.

[55] Nomer Ertan 295.

[56] Sabih Arkan, Ticarî İşletme Hukuku, (24th edn, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2018) 357. Bu madde bendi ile emek ilkesi açık olarak koruma altına almaktadır. Engin Erdil, Haksız Rekabet Hukuku, ( Vedat Yayıncılık, 2012) 241.Hükmün bir diğer amacı ise sanayi casusluğunu önlemektir.

[57] M. Fatih Uşan, İş Hukukunda İş Sırrının Korunması (Sır Saklama ve Rekabet Yasağı), (Seçkin Yayıncılık 2003) 162. Yazara göre; işçinin ifşa veya ele geçirme yönündeki davranışı haksız rekabet teşkil etmemektedir. Ancak bu gibi durumlar sadakat borcuna aykırılık olarak değerlendirilebilir.

[58] Safiye Nur Bağrıaçık, Üretim ve İş Sırlarının Korunması (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından), ( XII Levha Yayıncılık 2017) 147. Yazara göre; bağımsız denetçiler, vergi ve işletme danışmanları işçi, vekil veya diğer yardımcı kişiler bahsinde değerlendirilemezler. Engin Erdil 241. Erdil de benzer görüşte olup bu gibi hallerde bahsia  geçen kimselerin işletme işlerini bağımsız ve bir emre bağlı olmadan çalışıyor olmaları dolayısıyla hüküm dışında kalacaklarını savunur.

[59] Bağrıaçık 7.

[60] Bu konuda İsviçre Federal Mahkemesi kararı için bkz.: Sarıkaya 124. Ayrıca bkz.: Nomer Ertan 298.

[61] Arkan 357.

[62] Sarper Süzek, “Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu”, a (İÜHFM, C.LXXII, S.2, 457-468 2014,) 459.

[63] Sarıkaya 128; Nomer Ertan 298.

[64] Fevzi Şahlanan, “Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Kurulması Geçerlilik Şartları Hükümleri ve Sona Ermesi”, (Prof.Dr.Ali Güzel’e Armağan 2010, 719-737 )

[65] Sarıkaya 128; Nomer Ertan 298.

[66] Zeynelabidin Poyraz, İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet Hali, (Legal Yayıncılık 2011) 61.

[67] ’Kilit personel’ kavramı için bkz. Safiye Nur Bağrıaçık, Üretim ve İş Sırlarının Korunması (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından), (XII Levha Yayıncılık, 2017) dn. 677, 146.

[68] Sarıkaya 132.

[69] Sarıkaya 133.

[70] Uşan 214. İşçinin sözleşmesi devam ediyorken dürüstlük kuralına göre öğrenmiş olduğu bilgileri, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra kendi meslek yaşamında kullanması ve dahi kendi kuracağı işyerinde kullanması engellenemez. Bu gibi hallerde, haksız rekabetin bu madde hükmü kapsamında meydana gelmeyeceği söylenebilir.

[71] Sarıkaya 134.

[72] Serhan Dinç, Türk Ticaret Kanununda Haksız Rekabet Halleri ve Buna İlişkin Davalar, (Seçkin Yayıncılık, 2017) 80.

[73] Karahan 245.

[74] Bağrıaçık 151.

[75] Sarıkaya 134.

[76] Sarıkaya 134.

[77] Karahan 245. Yazara göre; TTK 55/1-b-1 maddesi bu maddede yer alan sözleşme tiplerini de kapsar niteliktedir. Bu itibarla, 1.bendin uygulanma alanı 4.bent dolayısıyla daralmış olup 4.bendin yasa hükmüne alınması gereksiz olmuştur.

[78] Pedrazzini/ Pedrazzini, N.8.52, 185

[79] Bu konuda St. Gallen Ticaret Mahkemesi tarafından verilen bir kararda leasing sözleşmesi, taksitle satış sözleşmesi olarak değerlendirilerek buna ilişkin hükümler uygulanmıştır. Zira, hem sözleşmenin sonunda müşterilerin sözleşmeye konusu malı satın alması söz konusudur, hem de leasing veren taksitle satış sözleşmesinin yükümlülüklerinden kaçınabilecektir. Karar ve detaylı bilgi için bkz. Stefan Eberhard/ François Dessemontet (Ed.), LCD Jurisprudence 1989-2001, (CEDIDAC, 2002) (nakleden: Sarıkaya, dn.419, 141.)

[80] Sarıkaya, 141.

[81] Baudenbacher/ Glöckner Art.4 No.71 (nakleden, Sarıkaya 141.).

[82] Nil Merve Çelikbaş, Haksız Rekabette Yazılı Basının Sorumluluğu, (Vedat Kitapçılık 2013) 206.

[83] Sarıkaya 142. Aynı yönde; Nomer Ertan 305.

[84] Satış sözleşmesinin tanımı için bkz. Cevdet Yavuz/ Faruk Acar/ Burak Özen, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler), )15th edn, Beta Yayıncılık 2018) 26 vd.

[85] http://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6502.pdf (Erişim Tarihi 13.07.2021)

Tüketici kredisi sözleşmeleri

MADDE 22 ”“ (…)

(2) Kredi kartı sözleşmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkanı sağlanması halinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz oranı kredi kartı sözleşmesi uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz.

[86] Sarıkaya 145.

[87] Sarıkaya 146.

[88] Sarıkaya 147.

[89] Sarıkaya 147.

[90] Sarıkaya 147.

[91] Sarıkaya 147.

[92] Sarıkaya 148.

[93] Sarıkaya 148.

[94] Sarıkaya 148.

[95] Sarıkaya 148.

[96] Sarıkaya 148.

[97] Sarıkaya 148.

[98] Sarıkaya 148.

[99] Sarıkaya 148.

[100] Pedrazzini/ Pedrazzini, N.8.55 186-187.

[101] Tamer Bozkurt, Ticaret Hukuku – Cilt I Ticari İşletme Hukuku, ( XII Levha Yayıncılık, 2013) 179. Medeni yargılama hukukunda tespit davalarının açılmasında hukuki yarar olması, prensip itibariyle eda davasının açılarak aynı menfaatin elde edilmemesine bağlı kılınmıştır. Ancak, yazara göre, bu usul prensibine haksız rekabet hukuku alanında istisna getirilmiştir.

[102] Sarıkaya, 92.

[103] Hayri Domaniç, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, (4th edn, Eskin Matbaası, 1988) 250. Buna karşın; haksız rekabeti doğuran eylem TBK 66.madde kapsamında gerçekleşmişse bu halde gereken adam çalıştıran gerekse haksız rekabete sebep olan kimse meydana gelen zarardan kusurları olmasa dahi sorumludur. Bu husus Yargıtay’ın 27.03.1957 Tarih ve 1/3 sayılı İBK’sinde kararlaştırılmıştır. Öte yandan, adam çalıştıran tazminat davaları bakımından kurtuluş beyyinesinden yararlanabilecekken yukarıda bahsettiğimiz diğer davalar bakımından kurtuluş beyyinesinden yararlanamayacağı da kabul edilmektedir.

[104] Bu çerçevede sözleşmeyi ihlale yönelten bu davaların muhatabı olabilecekken, yöneltilen de kendi eylemi ile haksız rekabetin meydana gelmesine sebep olduğu takdirde davalı olabilecektir. Örneğin üretim ve iş sırlarını ifşa eden işçi, yöneltenle beraber sorumlu olup kendisine karşı husumet yöneltilebilecektir.

[105] Nihal Çınar, Türk Ticaret Kanunu‘na Göre Haksız Rekabet ve Yaptırımları, (Seçkin Yayıncılık, 2015) 187. TBK 146.maddede yer alan 10 yıllık genel zamanaşımının aksine TTK 60.madde uyarınca haksız rekabet hallerinden doğan tazminat istemleri 1 yıllık nisbi (zararı, fiili ve faili öğrenmeden itibaren başlamak üzere) ve 3 yıllık mutlak zamanaşımına (her halde fiilin meydana gelmesinden itibaren başlamak üzere) tabii kılınmıştır. Öte yandan bu zamanaşımı süreleri haskız rekabetin men’i ve ref’i davalarında uygulama alanı bulmayacaktır.

[106] Nihal Çınar, Türk Ticaret Kanunu‘na Göre Haksız Rekabet ve Yaptırımları, ( Seçkin Yayıncılık 2015) 187. eTTK’den farklı olarak kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen haksız rekabete devam eden kimselere karşı re’sen ceza takibi yapılacağına ilişkin düzenleme TTK’ye alınmamıştır.

[107] Sarıkaya 93

[108] Sarıkaya 116

[109] Sarıkaya 117

[110] Sarıkaya 117

[111]Sarıkaya 137

2013-2017 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans eğitimi almış ve eğitimini yüksek onur öğrencisi ve dönem ikinciliği ile tamamlamıştır. 2019 yılında kazanmış olduğu DAAD Bursu ile Almanya'da Saarland Üniversitesi Europa-Institut'te Ekonomi Hukuku ve Uyuşmazlık Çözümü alanlarında uzmanlaşarak "Interaction Between State Court and Arbitral Tribunal A Comparison of German and Turkish Arbitration Law in Light of the UNCITRAL Model Law" başlıklı teziyle iyi derece ile LL.M. programından mezun olmuştur. 2018 yılından bu yana Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Özel Hukuk alanında Tezli Yüksek eğitimine devam etmekte olup halihazırda tez aşamasındadır. 2018 yılından beri İstanbul Barosu'na kayıtlı avukattır.