Bu makalemizde, Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT” ya da “Kurum”) nezdinde bir marka başvurusuna itiraz durumunda ve sonrasındaki dava süreçlerinde markaların karıştırılma ihtimali incelemesi yapılırken mal ve hizmetlerin benzerliği kavramından ne anlaşılması gerektiğini ve bu tespitin uygulamada nasıl yapıldığını örnek kararlarla açıklamayı amaçlıyoruz.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1-b maddesinde[1] “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir” düzenlemesi yer almaktadır.
Karıştırılma ihtimali; markaların ayniyeti veya benzerliği, malların ve/veya hizmetlerin ayniyeti veya benzerliği, markalarda bulunan unsurların ayırt edici niteliği, ilgili sektöre özgü koşullar ve ortalama tüketicilerin dikkat düzeyi gibi farklı unsurlar esas alınarak değerlendirilebilir. Karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde bu unsurların tamamı birlikte göz önünde bulundurulmalıdır; diğer yandan bu unsurlardan biri konuyu değerlendirecek kurumun takdirine bağlı olarak daha fazla önem taşıyabilir.
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”) ilk olarak ihtilafa konu olan markaların kapsamındaki malları ve/veya hizmetleri incelemekte ve mallar ve / veya hizmetlerin benzer bulunmaları halinde diğer aşamalara geçmektedir. Öte yandan, TÜRKPATENT ile Yargıtay ilk olarak markaların benzerliğini, ardından markaların benzer bulunması halinde mallar ve/veya hizmetlerin benzerliğini değerlendirmektedir. Ancak, ABAD’nin Canon[2] kararında açıkça belirtilen “interdependence” (birbirine bağlılık) ilkesi, küresel bir kabul bulmakta ve mallar arasındaki daha az derecede benzerliğin, markalar arasındaki daha yüksek derecede benzerlik ile dengelenebileceğini ve bunun tam tersinin de geçerli olduğunu belirtmektedir.
TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“YİDK”), karıştırılma ihtimalini değerlendirdiği kararlarında birbirine bağlılık ilkesini açıkça dikkate almaktadır. Nitekim, 27 Şubat 2019 tarih ve 2019-M-56 sayılı bir kararında da “Bilindiği üzere, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin oluşmasında markalar ve mal ve hizmetlerin benzerliği arasında belirli bir etkileşim mevcuttur. Buna göre, mal ve hizmetler arasındaki daha az benzerlik düzeyi markaları oluşturan ibareler arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebilir veya tam tersi bir şekilde mal ve hizmetler arasındaki güçlü bir benzerliğe rağmen ibareler arasındaki zayıf benzerlik nedeniyle karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayabilir. Ayrıca, ihtilaf konusu markaların özgünlük derecesi de karıştırılma ihtimalini etkileyen bir unsurdur. Özgünlük derecesi ve ayırt edicilik fonksiyonu daha yüksek markalar arasında karıştırılma ihtimali daha yüksekken ayırt edici niteliği daha düşük markalar arasında karıştırılma ihtimali de daha düşük olacaktır.” açıklamasında bulunmuştur.
İhtilafa konu markaların kapsamında bulunan mallar ve/veya hizmetler sebebiyle markalar arasında karıştırılma ihtimali yaratacak bir benzerliğin bulunup bulunmadığı değerlendirilirken, markaların tescili için kullanılan Nice Sınıflandırması veya ilgili ülkeler veya bölgelerdeki sınıflandırma sistemi -bu sistemler yalnızca markaların tesciline hizmet ettiğinden- dikkate alınmamalıdır. Nice Antlaşması Madde 2/1’de “…Sınıflandırma, herhangi bir markaya tanınacak korumanın kapsamının belirlenmesi veya hizmet markalarının tanınması bakımından Özel Birlik’e üye ülkeler için bağlayıcı olmayacaktır” hükmü yer almaktadır.
Benzer şekilde TÜRKPATENT tarafından mallar ve hizmetlerin benzerliğinin değerlendirilmesinde, özellikle de aynı veya aynı türde mallar ve hizmetlerin dikkate alındığı mutlak ret nedenleri incelemesinde, yol gösterici olmak için her bir sınıf altında alt sınıflar oluşturulmuş olsa da; Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de şu ifadelere yer verilmektedir; “…TÜRKPATENT, marka tescil başvurularının veya itirazların incelenmesi aşamalarında bu grupları, aynı tür malın veya hizmetin tespitinde daha dar veya farklı mal veya hizmet gruplarını da içerecek şekilde daha geniş kapsamda değerlendirebilir.”
Bu husus Türk Hukukuna göre halihazırda bir ilke haline gelmiştir ve Yargıtay’ın 21 Şubat 2018 tarih ve 2018/1281 sayılı kararında da ifade edildiği üzere; “Markaların kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer tür kabul edilmesi için aynı sınıfta tescil koşulu olmadığı gibi Mal ve Hizmetlere Dair Sınıflandırma Tebliği de markaların koruma sınırlarının değerlendirilmesinde bağlayıcı değildir. Asıl olan işaretlerin bu sınıflar üzerinde tescilli marka olarak kullanılması durumunda ortalama tüketici kitlesinin markaları karıştırma ihtimaline yol açıp açmamasıdır.” Bu karar ile Yargıtay, İlk Derece Mahkemesinin farklı sınıflardaki malları kapsadıkları için markalar arasında bir karıştırılma ihtimalinin olmayacağına dair verdiği kararı “Davalı markasının kapsamında bulunan 1. sınıfta yer alan emtia ile davacının tescilli “…” markası kapsamında bulunan 40. sınıf hizmetlerin benzer tür mal ve hizmetler olup olmadığı hususu da teknik bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. (…) bilirkişi raporu alınmaksızın inceleme yapılıp karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozmuştur.
Mallar ve/veya hizmetler arasında bir benzerlik olup olmadığına karar verebilmek için çok daha kapsamlı bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu değerlendirme için piyasa algısı, hedef tüketiciler, benzer ihtiyaçları karşılama, birbiriyle ikame edilebilme ve rekabet olasılığı, kullanım amacı, birbirini tamamlama, ortak dağıtım kanalları ve kullanım yöntemleri gibi dünya çapında kabul edilmiş etmenler bulunmaktadır. Bahsi geçen etmenlerden birkaçının örtüşmesi halinde markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir mal ve/veya hizmet benzerliği ortaya çıkabilir.
İlk olarak İngiltere’de 1946 yılında Jellinek başvurusunda geliştirilen ve Jellinek testi olarak bilinen mal ve hizmetlerin benzerliğini analiz etme kriterleri şu şekildedir: i) ürünlerin yapısı ve kompozisyonu nasıldır? ii) ürünlerin ilgili kullanım alanları nelerdir? iii) ürünlerin alınıp satılmasına yönelik ticaret kanalları nelerdir? Daha sonra bu test, British Sugar Plc – James Robertson [1996] RPC 281 kararı ile revize edilmiş ve “Ürünler uygulamada süpermarketlerde aynı veya farklı raflarda mı satılmaktadır?” ve “Ürünler birbirleri ile rekabet ediyor mu? Ticari olarak nasıl sınıflandırılırlar?” faktörleri bu teste eklenmiştir.[3] Avrupa Birliği Hukukunda, mal ve hizmetlerin benzerliği kriterleri nihayet Canon[4] kararında i) malların niteliği, ii) kullanım amacı, iii) kullanım yöntemi, iv) malların rekabette olup olmadığı ve v) malların tamamlayıcı olup olmadığı[5] şeklinde açıkça belirlenmiştir. Çok yakın tarihli, R 754 / 2020-4 numaralı Alma[6] kararında, “İlgili malların dağıtım kanalları gibi diğer faktörler de dikkate alınabilir.” (11/07/2007, T 443/05, Piranam, EU:T:2007:219, a§37) şeklinde başka kriterlere de atıfta bulunulmaktadır. Kararda belirtildiği üzere “Referans noktası, ilgili kamuoyunun ilgili ürünleri ortak bir ticari kökene sahip olarak algılayıp algılamayacağıdır.” (04/11/2003, T-85/02, Castillo, EU:T:2003:288, a§ 38)
TÜRKPATENT, başvuru sahiplerine yeni bir marka başvurusu kapsamına alınacak sınıfları belirleme kolaylığı sağlayan Nice Sınıflandırması’na göre mal ve hizmet sınıfları altında gruplar belirlemiştir. Ancak başvuru sahiplerinin, üçüncü kişilerin herhangi mal veya hizmet için aynı veya benzer markayı tescil ettirmesini önlemek amacıyla, markalarını -tümünde kullanma niyetinde olmasalar dahi- bir sınıftaki tüm alt gruplar kapsamındaki mal ve hizmetler için tescil ettirmek istediği durumlarda bu sistem kötüye kullanılabilmektedir. Antenler, yangın söndürme hortumu, güneş gözlüğü mallarını içeren 9. sınıf gibi oldukça farklı mal veya hizmet türlerinin yer aldığı bazı sınıflar olduğu düşünüldüğünde, başvuru sahiplerinin bu eylemi sicilde kullanım amacı olmayan, ilgisiz mal veya hizmetleri kapsayan gereksiz birçok marka tescilinin varlığına yol açmaktadır. Bu durum da markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde mal/hizmet benzerliği incelemesinin layığıyla yapılmasını engellemekte ve asıl sorgulanması gereken, “markaların filli kullanımları arasında gerçekten bir karıştırılma ihtimali olacak mı?” sorusuna odaklanmayı zorlaştırmaktadır. TÜRKPATENT nezdinde itirazlar veya mahkemeler nezdinde tecavüz ve hükümsüzlük davaları incelenirken her ne kadar kullanmama def’i öne sürülebilse de, bu markalar ilgisiz mal ve / veya hizmetler için dahi üçüncü şahıslara karşı yapılacak işlemlerde tescil tarihlerinden itibaren beş yıllık bir korumadan yararlanmaya devam etmektedir. Ayrıca, Türk marka tescil sisteminin AB’ye kıyasla kendine özgü özelliklerinden biri olan ve daha önceki tarihli bir marka tescili veya başvurusu ile aynı veya aynı türden mal veya hizmetleri kapsayan aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer marka başvurularının reddedildiği mutlak ret nedenleri incelemesinde TÜRKPATENT, aynı alt grupta yer alan mal veya hizmetleri aynı tür kabul etmektedir. Bu nedenle, en geniş korumaya sahip önceki tarihli markalar mutlak ret nedenleri incelemesinde dahi iyi niyetli bir marka tescilini engelleyebilir.
TÜRKPATENT’in alt grupları dikkate almadan salt mal/hizmet benzerliğini incelediği kararları bulunmakta olup, bir itirazda, önceki tarihli ve kullanımı itiraz sahibi tarafından yalnızca “malların depolanması, nakliye ve sigorta hizmetleri” için ispatlanabilen bir marka nedeniyle, söz konusu itiraza konu marka başvurusu 39. sınıfta “uçuş planlama hizmetleri; uçuşa ilişkin varış ve kalkış bilgilerinin sağlanması hizmetleri” için Kurum’un ilk kararı ile kısmen reddedilmiştir. Marka uzmanı bu kararda markaların benzer ve hizmetlerin de aynı tür olmasından dolayı markalar arasında bir karıştırılma ihtimalinin söz konusu olacağına karar vermiştir. Kararda belirtilmemesine rağmen, marka uzmanı bu kararı büyük olasılıkla “nakliye hizmetleri” ve “uçuş planlama hizmetleri; uçuşa ilişkin varış ve kalkış bilgilerinin sağlanması hizmetleri”nin, Kurum sınıflandırma sistemine göre 39. sınıfta aynı alt grupta yer almasından dolayı vermiştir. Ancak YİDK, itiraza konu markalar arasındaki benzerlik düzeyine ilişkin argümanların yanı sıra, itiraz edilen marka başvurusunun kapsadığı hizmetler ile itiraz sahibinin kullanımını kanıtlayabileceği hizmetler arasındaki farklılıklar, bu hizmetlerin niteliği ve hedef tüketicilerin yüksek dikkat seviyesi değerlendirildiğinde, markalar ve hizmetler arasındaki farklılıkların karıştırılma ihtimalini ortadan kaldıracağını belirterek bu kararı bozmuştur.
AB içindeki duruma bakıldığında, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) Yönergeleri ve Canon kararında belirlenen kriterlerin karşılanmaması durumunda, alt gruplarına bakılmaksızın malların ve / veya hizmetlerin farklı olduğuna karar verilmesinin yerleşik bir uygulama olduğu görülmektedir.
Örneğin, yakın tarihli R 2864/2019-2, PUMA v. Xiamen[7] kararında, itiraz sahibinin markası “giysiler, ayak giysileri, baş giysileri” için tescil edilmişken başvuru sahibinin markası, diğer malların yanı sıra 25. sınıfta “Ayakkabı sayası, topuğu ve ayakkabı uçları” için tescil edilmek istenmiştir. Kurul bu mallar arasındaki benzerliği değerlendirmiş ve “bu mallar ayakkabı parçaları olup, genellikle bu tür malların imalatçılarına yöneliktir ve nihai ürünü satın alan genel halk için değildir. İtiraz edenin mallarından farklı amaçları, farklı tüketicileri, üreticileri ve dağıtım kanalları vardır. Bu mallar arasında tamamlayıcılık olabileceğini kabul etmek kendi başına yeterli değildir ve bu nedenle bu malların farklı oldukları düşünülmelidir.” açıklamasında bulunmuştur.
Benzer şekilde, Reckitt Benckiser[8] kararında, “atık boruları temizlemek” ve “evde kullanılan metalleri parlatmak” için kullanılan maddelerin, her ikisinin de temizleme amacına sahip olduğu kabul edilse bile, aynı amaca hizmet etmediği sonucuna varılmıştır.[9]
TÜRKPATENT’in farklı sınıflardaki mal veya hizmetlerin benzer bulunduğuna ilişkin kararları da mevcuttur. TÜRKPATENT’in yaklaşımına göre, hangi mal veya hizmet sınıfının hangilerine benzeyeceğine dair henüz bir yönerge bulunmasa ve kararlarda her bir durumun kendi özel koşulları altında değerlendirildiği belirtilse de itiraza konu markalar bir dereceye kadar benzerse, 18 ve 25. sınıflar, 3 ve 5. sınıflar, 29 ve 43. sınıflar gibi bazı sınıflardaki mal ve hizmetlerin benzerliği genel kabul gören bir görüş haline gelmektedir.
YİDK 2019-M-56 sayılı kararında, 44. sınıfta bulunan kozmetikle ilgili hizmetlerin 3, 5 ve 10. sınıftaki mallara benzer olduğuna hükmetmiş ve şu açıklamada bulunmuştur; “Mal/ hizmetler kapsamında yapılan incelemede, başvuru kapsamında tescili talep edilen Sınıf 44 kapsamındaki hizmetlerin, ağırlıklı olarak cilt bakımı da dahil olmak üzere kozmetik ve güzellik tedavilerine ilişkin hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet gösterilen markalardan (..) sayılı markaların koruma kapsamında ise Sınıf 3, 5, ve 10’da yer alan “cilt sağlığı, estetiği, tedavisi” alanlarına yönelik kozmetik ve tıbbi tedavi amaçlı emtiaların yer aldığı tespit edilmiştir. …Başvurunun tescili veya talep edilen hizmetler bakımından kullanımı durumunda muteriz ürünlerinin kozmetik ve güzellik tedavilerinin bir parçası olarak kullanıldığı izlenimi oluşabileceği düşünülmüş olup, bu itibarla ihtilaf konusu hizmetlerin benzer ihtiyaçlara hitap eden, muteriz malları ile ilişkili mal/hizmetlerden olduğu tespit edilmiştir. Bütün bu hususlar dikkate alınarak özellikle ihtilaf konusu ibarenin özgün ayırt edici niteliği yüksek olması, markaların birebir aynı olması ve mallar arasında yüksek ilişki düzeyi birlikte değerlendirildiğinde, sayılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu sonucuna ulaşılmış olup, (…) sayılı markalar bakımından itirazın kabulü gerekmiştir.”
Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri, TÜRKPATENT nezdinde itiraz işlemlerinin sonuçlanmasının ardından ele aldıkları davalarda incelemeye konu markalardaki mal ve hizmet benzerliğini, Nice sınıflandırması veya Kurum tarafından kabul edilen alt gruplandırma sistemiyle bağlı kalmaksızın geniş bir bakış açısıyla değerlendirdikleri görülmektedir.a Nitekim, Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, 11 Mart 2019 tarihli ve 2018/217 E., 2019/36 K. sayılı kararında, 12. sınıftaki mallar ile 3. ve 4. sınıftaki bazı mallar bakımından markaların arasında karıştırılma ihtimali olabileceğine hükmetmiştir. Kararda şu ifadelere yer verilmektedir: “…yapılan incelemede ilgili markaların “otomobiller için disk balatası, fren diski,a itici rotil, rotil, rotbaşı, rotkolu, salıncak kolu, yataklama, bugi kolu, balata ikaz kablosu, ana merkez silindiri, debriyaj merkez silindiri, tekerlek silindiri, pabuçlu balata, seryo ünitesi, fren balata seti, fren hidrolik yağı” malları için kullanıldığı tespit edilmiştir.(…) Davacıya ait (…) sayılı marka ise kullanılmama def’ine konu olmadığından bu markanın tescil kapsamında bulunan 07, 09 ve 12. sınıflardaki mallar benzerlik incelemesinde esas alınmıştır.a Malların 6769 sayılı SMK’nin 6(1) maddesi kapsamında aynı ya da benzer olup olmadığı yukarıda belirtilen, kullanım amacı, kullanım alanları, karşıladıkları ihtiyaçlar, kullanıcıları, satış kanalları, birbirleriyle rekabet içinde ya da birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olup olmadığı, aynı ortamlarda satışa sunulup sunulmadığı kriterleri çerçevesinde incelenmiştir. Bu çerçevede yapılan incelemede, davalı markasının tescil kapsamında bulunana “Sınıf 03: Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. Sınıf 04: Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler.” mallarının, davacı markalarının tescil kapsamında bilirkişi raporunda sarı boyalı olarak gösterilen mallarla aynı ortamlarda, zaman zaman birlikte kullanımı olan, benzer ihtiyaçları karşılayan mallardan olduğu tespit edilmiştir. Davacı markalarının tescil kapsamında bulunan malların esas olarak “taşıtlar ve bunların yedek parçaları ve bağlantı elemanları” olduğu dikkate alındığında, davalı markasının tescil kapsamında bulunan “aşındırıcı ve parlatıcı ürünler” ile “sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler”in de araçların ve bunların çeşitli parça ve aksesuarlarının bakım ve tamirinde kullanılan, bu ürünlerin tamamlayıcısı niteliğinde, aynı ortamlarda satışı ve kullanımı bulunan ürünlerden olduğu, bu nedenle ilgili malların birbiriyle ilişkili ve 6769 sayılı SMK’nin 6(1) maddesi uyarınca benzer nitelikte mallardan olduğu, özellikle markalar arasında aynıya yakın düzeydeki benzerlik de dikkate alındığında bu mallar yönünden markalar arasında ilişkilendirilme ihtimalinin ortaya çıkacağı kanaatine ulaşılmıştır.”
Sonuç olarak, TÜRKPATENT’in zaman zaman itiraz aşamasında ve özellikle de marka uzmanları tarafından itirazların ilk değerlendirmesi sırasında mallar ve/veya hizmetlerin benzerliğinin değerlendirilmesinde, sınıflarda yer alan alt grupları dikkate alabildiğini söyleyebiliriz. Diğer yandan, TÜRKPATENT nezdinde bir üst inceleme merci olan YİDK, özellikle son yıllarda vermiş olduğu kararlarında daha kapsamlı bir inceleme gerçekleştirmektedir; ve aynı alt grupta yer alan mallar ve/veya hizmetlerin benzer bulunmadığı veya farklı sınıflardaki mallar ve/veya hizmetlerin benzer bulunduğu pek çok karar vermiştir. Yargıtay ve Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri ise mal ve hizmet benzerliğinin tespitinde genel olarak incelemelerini Nice Sınıflandırması veya Kurum tarafından kabul edilen alt gruplandırma sistemi ile sınırlamamakta, önlerine gelen somut olayda markaların karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı değerlendirmesine ağırlık vermektedirler.
[1] Bu madde iptal edilen 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1 (b) maddesinde aynı şekilde düzenlenmiş ve Fikri Mülkiyet Kanununda muhafaza edilmiştir.
[2] C-39/97 Canon Kabushiki Kaisha v Metro-Goldwyn-Mayer, Inc. [1998]ECR I-5507, paragraf 17
[3] Paslı, Ali: “Marka Hukukunda Ürün Benzerliği”, İstanbul 2018, p.70
[4] C-39/97 Canon Kabushiki Kaisha v Metro-Goldwyn-Mayer, Inc. [1998]ECR I-5507, paragraf 23
[5] Fhima, Ilanah & Gangjee, Dev S.: Teh Confusion Test in European Tradem Mark Law, Oxfor University Press, 2019, s. 106
[6] R 754/2020-4, Alma, prg. 10
[7] R 2864/2019-2 PUMA v. Xiamen Kararı, prg. 21
[8] Case T-126/03, Reckitt Benckiser (España), SL v. OHIM
[9] Fhima, Ilanah & Gangjee, Dev S.: Teh Confusion Test in European Tradem Mark Law, Oxfor University Press, 2019, s. 111
Ayşen Kunt, 2005 yılından bu yana Gün + Partners bünyesinde çalışmakta olup, 2017 yılından itibaren Kıdemli Vekil olarak görev yapmaktadır.
Başta marka, tasarım, patent, faydalı model ve telif hakları olmak üzere tüm fikri mülkiyet alanlarında uzmanlaşmış olup, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde kayıtlı bir marka ve patent vekilidir.
Fikri mülkiyet alanında, müvekkillerin stratejilerinin belirlenmesi ve kendilerine görüş verilmesi, yurt içi ve yurt dışı portföy yönetimleri, benzerlik araştırmaları, tescil başvuruları, itiraz süreçleri ve başvuru sonrasındaki işlemler dahil olmak üzere çok sayıda projede yer almıştır.
Berrin Dinçer Özbey, 2010 yılında Gün + Partners’da çalışmaya başlamıştır. Halen yönetici avukat olarak görevini sürdürmektedir. Markalar, tasarımlar, telif hakları, patent ve faydalı modellerin yanı sıra haksız rekabet alanında uzmanlaşmıştır.
Fikri mülkiyet alanında müvekkillerin stratejilerinin belirlenmesi ve kendilerine hukuki görüş verilmesi konusunda hizmet vermekte; fikri mülkiyet hukuku ve davaları konusunda yiyecek içecek, moda, kozmetik, tekstil, elektronik, eğlence, otelcilik ve turizm, telekom ve tütün sektörü gibi pek çok farklı alandan çokuluslu şirketleri temsil etmektedir.
Aynı zamanda fikri mülkiyet tescil işlemleri alanında da çalışmakta ve Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yayınlanan marka ve tasarımlara ilişkin yayına ve karara itirazları kontrol etmekte ve hem itiraz süreçlerinde hem de dava süreçlerinde müvekkil işlerinin yürütülmesi ve yönetilmesi görevlerini yerine getirmektedir.
Uğur Aktekin, Gün + Partners Avukatlık Bürosu’nun 2003 yılından beri ortak avukatlarından olup, fikri mülkiyet (FM) ve teknoloji, medya ve telekomünikasyon (TMT) çalışma alanlarından sorumlu ortak avukatlardandır. Gün + Partners’da 1999 yılında çalışmaya başlamıştır. Marka, tasarım, telif hakkı, patent, bilişim teknolojisi, veri koruma, veri gizliliği, haksız rekabet, reklam ve medya alanlarında uzmanlaşmıştır.
Markalar ve tasarımlar alanındaki çalışmaları; koruma ve uygulama stratejileri ve portföy yönetimi, TÜRKPATENT önünde yayına ve karara itirazlarda müvekkilleri temsil etmek, hükümsüzlük, tecavüz ve diğer davalarda ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarında müvekkilleri temsil etmek, ihtiyati tedbir talebi, bir arada var olma (co-existence), sulh ve lisans anlaşmalarının müzakeresi ve hazırlanmasını kapsamaktadır.
Bilişim teknolojisi alanında, yazılım telif hakları, veri koruma, veritabanı koruması, verilerin gizliliği ve internet alan adları hakkında danışmanlık hizmetleri vermektedir.
Ayrıca reklamcılık ve medya hukukunda, reklamların mevzuata uygunluğu, sözleşmeler, promosyonlar ve çekilişler dahil olmak üzere, başta yiyecek ve içecek, teknoloji, medya, telekom ve eğlence sektörlerindeki şirketler olmak kaydıyla çeşitli yerel ve uluslar arası şirketlere danışmanlık yapmaktadır.
FM ve TMT alanlarındaki çalışmalarıyla Who's Who Legal, Chambers, Managing IP ”“ IP Stars, Legal 500, Expert Guides (Euromoney), WTR 1000 ve Best Lawyers gibi birçok bağımsız avukatlık rehberinde lider olarak yer almaktadır.