Uluslararası Hukukun Varlığı (Existence Of Internatıonal Law)

ÖZET: Uluslararası hukukun varlık sorunu geçmişten günümüze tartışma konusu olmuştur. Dünyanın oluşumunun ilk evrelerinden bu yana bizleri çevreleyen bir hukuk sisteminin bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir. Uluslararası hukukun iç hukukla olan bağlantısının bir zorunluluktan ziyade gereksinim olduğu günümüzde birçok süje tarafından kabul edilmektedir. Bu sistemin yaptırım sorunun, varlığını açıklama noktasında karşımıza çıkması da doktrinde birçok tartışmaya ve tezlerin öne sürülmesine yol açmıştır. Devletlerin birbiriyle olan ilişkilerinde ve var olma kaygısı içerisinde ihtiyaç duydukları bir uluslararası hukuk mekanizması etrafımızı çevrelemektedir. Teamül hukuk kurallarının ve devletlerarası konularda yetkilendirilmiş yargı mekanizmalarının oluşumu süjelerin iradelerinin ortak bir kanıtıdır.

SUMMARY: The existence problem of international law has been a subject of discussion from past to present. It is an undeniable fact that there has been a legal system surrounding us since the early stages of the formation of the world. Today, it is accepted by many states that the connection of international law with domestic law is a necessity rather than an obligation. The fact that the sanction problem of this system appeared at the point of explaining its existence has also led to many debates and theses in the doctrine. An international legal mechanism surrounds us, which states need in their relations with each other and in anxiety to exist. The customary ınternatıonal law rules and competent judicial mechanisms in interstate matters is a common proof of the subjects’ will.

ANAHTAR KELİMELER: Uluslararası hukuk, Uluslararası hukukta süje, Devlet iradeleri

KEY WORDS: International law, Parties in international law, State wills

Günümüzde hukuk bilimine ihtiyaç duymadan yahut bu literatürü soyutlayarak hayatta kalmaya çalışan hiçbir toplum bulunmamaktadır. Daha minimalize düşünmek gerekirse insanların suya duyduğu ihtiyaç kadar önemli bir olgudur. Bu noktada çoğunluğumuzun bilgi sahibi olduğu, günlük hayatta bile kolaylıkla duyduğu iç hukuk ilişkileri ve kurallarından ziyade bir uluslararası hukukun varlığından söz etmek gerekir. Dünya üzerinde var olmuş ilk insanları, kabileleri düşünelim. Bu ilk çağlarda insanların bir kısmı avcılıkla uğraşırken bir kısmı barınma ihtiyaçlarını ve bir kısmı da içgüdüsel olarak korunma ihtiyaçlarını karşılıyordu. Bu iş bölümü ve görevlendirme sistemi altında yazılı olarak kurulmuş olan bir hukuk sistemini barındırmıyordu elbette, lakin bu ilk toplulukları bile çevreleyen görünmez bir ağ bulunuyordu. Oldukça basit ve anlaşılır bu örnekte görmemiz gereken, hukukun dünyanın var oluşunun ilk evrelerinden günümüze kadar kanlı, canlı ve nefes alan bir sistem olduğudur. Biraz komplike bir durum olsa da,a  bazı toplumların hukuksuz olmasının dayanağı bile hukukun varlığıdır.

Hukuk, toplumun idealleri, davranışları ve düşünceleri gibi birçok etken ile beslenir ve varlığını devam ettirir. Uluslararası hukuk da aynı özellikleri taşımakla birlikte önemli fark süjeler bakımından ortaya çıkar, çünkü artık taraflarımız bireyler değil devletlerdir. Uluslararası hukuk var mıdır sorusunun ortaya çıkması tam da bu evrede kendini gösterir zira artık bir yaptırım tartışması bizleri beklemektedir. Yaptırım sorununu uluslararası hukukun temeline koymak oldukça yanlış bir yaklaşımdır zira böyle bir hukuk düzenin olduğu mesnetsizce inkar edilecektir.

Devletlerin iradesi doktrini ilk olarak Alman düşünür Hegel tarafından ortaya konmuş ve analiz edilmiştir. Hegel’e göre birey devletin emrine tabi ve ikincil konumdaydı, çünkü devlet bütün vatandaşların iradesini adeta kutsal bir noktaya taşımıştı ve böylece daha yüksek bir iradeye evrilmişti.

Uluslararası hukuk ulusal hukukla hiçbir zaman ayrılmamakla birlikte bu bağ devletler arası hukukun varlığını kanıtlar niteliktedir. Dünya üzerindeki her devlet kendi iç hukukunda uluslararası hukukun parçalarını taşır ve bir yap-boz misali küçük resimler büyük resmi oluşturur. Devletlerin koymuş olduğu kurallar ve yasalar, yürürlükten kaldırılan kanunlar, oluşturulan içtihatların hepsi uluslararası bir hukuk varlığıyla doğrudan ilişkilidir.

Prof. Kozhevnikov ve arkadaşlarının hazırladığı kitapta yer alan tanım ” Uluslararası hukuk, çatışma ve işbirliği sürecinde devletler arasındaki ilişkileri yöneten, bu devletlerin yönetici sıfatlarının iradesini yansıtan, barış içinde bir arada yaşama ilkesini korumayı amaçlamış ve ihtiyaç durumunda bu devletler tarafından bireysel ya da kolektif olarak cebir yoluyla savunulacak kurallar bütünü olarak tanımlanabilir” şeklindedir.[1]

Uluslararası hukukun doktrinde birçok tanımı bulunmakla birlikte hizmet ettikleri ortak amaç bu sistemin şüphe getirmez varlığına işaret etmektedir. Devlet iradelerinin en önemli çıkış noktası olduğunu unutmamak gerekir ki bu irade uluslararası hukuka dahil olmanın yanında hiçbir koşulda dışarıda kalmama arzusu barındırır. Hukuk ulusal sistemlerde bireylerin üstündedir, ancak uluslararası hukuk yalnız devletler arasında mevcuttur. Bireyler sadece hukuka uyup uymama noktasında bir tercihe sahiptir, hukuk yapamazlar, hukuk ancak belli kurumlar tarafından yapılır. Uluslararası hukukta ise hukuku yapan ve ona itaat eden ya da etmeyen devletlerin kendileridir.[2] Devletlerin birbirleri ile olan ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve düzenin hakim olabilmesi bu sistemin gerekliliğinin önemli bir kanıtıdır.

Uluslararası hukuk geçmişten günümüze kadar birçok alt başlığı ile tartışma konusu yaratmış ve teamüller oluşturmuştur. Bu sistem içerisinde kurulmuş birçok uluslararası yargı organları, organizasyon ve örgütler, aynı zamanda temel olarak insan haklarını konu alan antlaşmalar mevcuttur. Dünya üzerindeki devletlerin büyük bir çoğunluğu bu sözleşmelere taraf olmakla birlikte uluslararası hukukun getirdiği sorumluluk ve yükümlülükleri kendi iç hukukuna uyarlamakta ve bu sistemin başarılı bir şekilde yürütülmesine destek olmaktadır.

[1] International Law, Moscow, 1957, s.7.

[2] Rosenne, bu nedenle, uluslararası hukuka iç hukukta olduğu gibi tabii olma hukuku yerine işbirliği hukuku olarak atıfta bulunur. Practice and methods of International Law, Dordrecht, 1984, s.2.

1996 yılında İzmit'te doğdum , üniversiteye kadar eğitim ve öğretim hayatım Kocaeli de geçmiş olmakla birlikte ardından Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2019 yılında mezun oldum. Gaziantep Barosu İnsan Hakları Komisyonunda fiilen çalışmalarım devam etmekte olup , Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları alanlarında çalışmaktayım. Yaklaşık 3 yıldır hukuk ofisimizde iç hukuk yollarının yanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvuruları da yapılmaktadır. European Language Portfolıo'ya sahip olup orta derecede İngilizce bilmekteyim. Saygılarımla.
Av.Barış AKKAYA