Uluslararası Toplumda ‘Demokrasi/Demokratik’ Sözcüklerinin Kullanımı: Bazı Düşünceler

I. Giriş

Batı dünyasında yaşayanlar için, bir ‘demokrasi’yi neyin oluşturduğu ve hangi rejimlerin ‘demokratik’ olduğu oldukça kesin bir konudur. Dahası, üyeleri a priori demokratik devletler olarak kabul edilen belirli uluslararası organizasyonlar vardır, örneğin Avrupa Birliği (Avrupa Birliği Antlaşması’nın[1] 2. maddesi) ve Avrupa Konseyi (Tüzük’ün[2] 1. maddesiyle birlikte 3. maddesi). Ancak, bu Batılı ülkeler, kendilerine ‘demokratik cumhuriyetler’ diyen ülkeler bir yana, ‘demokrasi/demokratik’ kelimelerini kullanma tekeline mutlaka sahip değildir. Bu makale, uluslararası toplumda ‘demokrasi/demokratik’ kullanımlarını ve olası tuzakları ele almaktadır.

27 Haziran 2020 tarihinde kabul edilen ‘Varşova Deklarasyonu: Demokrasiler Topluluğuna Doğru’yu[3] hatırlattıktan sonra, potansiyel olarak daha fazla ‘demokrasi’ olabileceğini gösteren ‘demokrasi/demokratik’in merkezi bir tema olduğu iki çok taraflı etkinliği ele alınmaktadır. Birincisi, 4 Temmuz 2024 tarihinde Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi Deklarasyonu[4]; ikincisi ise, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 16 Temmuz 2024 tarihinde Rusya başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Daha adil, demokratik ve sürdürülebilir bir dünya düzeninin çıkarına çok taraflı işbirliği’ konulu açık tartışmasıdır[5].

II. Varşova Deklarasyonu

Bugün, Haiti, Rusya, Venezuela, Yemen, Mali, Katar ve Burkina Faso dâhil 106 ülkenin bir araya gelip bir ‘Demokrasiler Topluluğu’ (CoD) oluşturan ve demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü kapsayan 19 ilkeyi kabul eden bir Bildirge kabul etmesi pek olası görünmemektedir. Ancak tam olarak 25 yıl önce Varşova’da olan buydu. ‘Demokrasiler Topluluğu’ kendisini ‘bir konferans girişiminden demokratik devletlerin küresel bir hükümetler arası koalisyonuna doğru kademeli olarak geliştiğini’ söylemektedir[6]. Tüm ‘Demokrasiler Topluluğu’ ülkeleri ‘demokratik’ olarak kabul edildiğinden, tartışmasız birden fazla ‘demokrasi’ vardır. Gerçekten de Varşova Bildirgesi, imzacıların ‘demokratik gelişimin farklı aşamalarında’ olduğunu kabul etmiştir. Ancak, siyasi ve seçim sistemlerine kısaca bakıldığında, bunların önemli ölçüde farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bundan, hangi ülkelerin ‘demokrasi’ (veya değil) olduğu, şu, bu veya diğer devlet grubunun üyelerini nasıl nitelediğinin bir yansımasıdır ve nesnel ölçütlere dayalı bir belirleme değildir.

III. Astana Deklarasyonu

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), bölgesel bir politik-ekonomik ve kolektif güvenlik örgütüdür. Yeni onuncu üye (Belarus) ile birlikte, toplam nüfusları yaklaşık 3,4 milyar kişidir ve dört üye (resmi olarak) nükleer silahlara sahiptir (Rusya, Çin, Hindistan ve Pakistan). ‘Şanghay Onlusu’nun Astana Deklarasyonu’nda demokrasiyi nasıl algıladığını anlamak için, birlikte okunması gereken aşağıdaki üç noktaya atıfta bulunulacaktır. Birincisi, []küresel siyasette, ekonomide ve uluslararası ilişkilerin diğer alanlarında []tektonik değişimler yaşanıyor (…) daha geniş güç kullanımı, uluslararası hukukun düzenli ihlalleri, artan jeopolitik çatışma ve çatışmalar…’ ifadesinin kabulüdür. İkincisi, []çeşitli çok kutuplu bir dünya düzeninin doğmakta olduğu, ulusal kalkınma ve karşılıklı olarak faydalı ve eşit uluslararası işbirliği için daha geniş fırsatlara sahip olduğu’ gerçeğinin farkına varılmasıdır.

Üçüncü nokta, üye devletlerin, 22 yıl önce imzalanan Şanghay İşbirliği Örgütü Tüzüğü’nün 1. maddesi[7] uyarınca Şanghay İşbirliği Örgütü’nün hedefi ve görevinin ‘yeni bir demokratik, adil ve rasyonel siyasi ve ekonomik uluslararası düzenin teşviki’ olduğunu hatırlamalarıdır. Bildirgeye göre, [üye devletler] mevcut bölgesel ve uluslararası gündemlerdeki görüş benzerliğine veya birliğine dayanarak, uluslararası hukukun evrensel ilkelerine, kültürel ve medeniyet çeşitliliğine dayalı daha temsili, demokratik, adil ve çok kutuplu bir dünya yaratma taahhütlerini yeniden teyit etmektedirler…’ (vurgu eklenmiştir). Aslında, Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinin demokratik olup olmamasından bağımsız olarak, ‘demokratik’ bir dünya yaratmak istiyorlar.

Bildirge, bu ‘yeni demokratik ve adil politik ve ekonomik dünya düzenini’ inşa etmek için, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün daha güçlü bir evrensel barış, güvenlik ve istikrar yaratmadaki rolünün artırılması gerektiğini sürdürmektedir. Bu görev, Astana Zirvesi’nde onaylanan ve ‘uluslararası ilişkilerin sürdürülebilir gelişiminin’ temelini oluşturan ‘Adil Barış, Uyum ve Kalkınma İçin Dünya Birliği Girişimi’ aracılığıyla yönlendirilecektir. Üye devletler, diğerlerinin yanı sıra, halkların siyasi ve sosyo-ekonomik kalkınmayı elde etmede bağımsız ve demokratik bir yol seçme hakkına saygı göstererek ikincisini teşvik edecektir (vurgu eklenmiştir). Uluslararası toplum bu Girişime katılmaya davet edilmiştir. Ancak, Astana Zirvesi sırasında Kazakistan Devlet Başkanı anılan Girişimin uygulanmasını önerdiğinde[8], ‘demokratik çok kutuplu dünya’ ve ‘demokratik yol seçiminin’ neleri gerektirdiğine dair hiçbir atıf yapılmamıştır.

IV. BM Güvenlik Konseyi’ndeki Açık Tartışma

Rusya’nın tartışmaya ilişkin kavram notu 09 Temmuz 2024 tarihinde (S/2024/537[9]) dağıtılmıştır. Astana Deklarasyonu ile önemli benzerlikler taşıyordu, çünkü ‘ortaya çıkan çok kutuplu dünyanın uluslararası ilişkilerde gerçek bir demokrasiye giden yolu açtığından’ bahsediyordu. Ayrıca BM üyelerine ‘yirmi birinci yüzyılda küresel bir mimari ve uluslararası ilişkiler ilkeleri için olası yeni bir vizyon (…) küresel bir çatışmayı önlemek ve adil, demokratik ve sürdürülebilir bir küresel sistem inşa etmek’ konusunda ayrıntılı ve ‘alışılmışın dışında’ fikir alışverişinde bulunma fırsatı sunmanın öneminden de söz ediyordu. Son olarak, kavram notu BM’nin ‘ortaya çıkan çok merkezli gerçekliklere nasıl uyum sağlayabileceğini ve adil, demokratik ve sürdürülebilir bir uluslararası düzenin kurulmasına nasıl katkıda bulunabileceğini’ soruyordu (vurgu eklenmiştir).

Eğer birileri düşünceye sevk eden bir fikir alışverişinin gerçekleşeceğini bekliyorsa, ne yazık ki hayal kırıklığına uğramışlardır. Toplantıda (9686. Toplantı) yapılan müzakereler ve açıklamalar, organizatörün ‘mevcut krizlerin ufkunun ötesinde gelecekteki güvenlik mimarisi hakkında stratejik bir tartışma’ amacıyla hiçbir ilgisi yoktu. Bunlar, Rusya’nın BM Şartı’nı açıkça ihlal edip etmediği (ABD, İngiltere), NATO’nun ‘sorun çıkarıcı’ olup olmadığı (Çin), hangi üyelerin çıkarcı siyasi gündemleri desteklediği (İran) vb. ile domine ediliyordu. ‘Demokratik’ kelimesi yalnızca dört üyenin açıklamalarında geçiyor olup içeriğine dair hiçbir açıklama yapılmamıştır. Özellikle Sierra Leone, ‘Afrika… [BM Genel Kurulu]’ndaki kalıcı kategoride dışlanmış ve geçici üyelik kategorisinde yeterince temsil edilmediği sürece adil, demokratik ve sürdürülebilir bir dünyayı savunamayız’ dedi. BM Güvenlik Konseyi’nin genişlemesinin ‘demokratik dünya’ ile ne ilgisi olduğu açıklığa kavuşturulmazken, muhtemelen temsil eşitliğinin demokrasinin kurucu bir unsuru olduğu vurgulanıyordu.

Mozambik’in açıklaması da aynı dalga boyundaydı: BM Güvenlik Konseyi reformu, bu konuda Afrika’nın ortak pozisyonunu dikkate almalıdır ki, bu da “BM Güvenlik Konseyi’nin Tüzük kapsamındaki görevlerini yerine getirirken daha kapsayıcı, adil, dürüst ve demokratik olmasını sağlayacaktır”. Aynı şekilde, Guyana, küçük gelişmekte olan devletlerin ‘etkili, demokratik, duyarlı ve kapsayıcı birçok taraflı sisteme en yüksek değeri verdiğini’ ancak bunun neyi gerektirdiğini açıklamadığını söylemiştir. Son olarak, Birleşik Krallık, BM Güvenlik Konseyi Başkanı’na (Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov) doğrudan hitap ederek şunları söyledi: []Siz o koltukta oturup bize dünya düzeninin nasıl daha adil, demokratik ve sürdürülebilir olabileceğine inandığınızı anlatırken, ordunuz Ukrayna’da sistematik olarak sivilleri bombalıyor […] BM Tüzüğü’nü açıkça ihlal ederek (…) başka bir ülkenin halkını boyunduruk altına almaya çalışmanın “demokratik” yanı nedir?’.

V. Sonuç

En azından BM Güvenlik Konseyi toplantısının kapsamına göre, Rusya yeni bir dünya düzeni vizyonunun ‘demokratik’ unsurunu gerçekten ayrıntılı olarak açıklamamıştır. Tartışmalı olarak, devletler bunu yapmaya çalışsa bile, farklı faktörlerin bir kombinasyonu olacağı için bu öznel olacaktır (örneğin, iç siyasi durum, dış politika öncelikleri, ‘olası düşünen ülkelere’ yardım etme ihtiyacı, ahlaki üstünlüğe sahipmiş gibi görünme isteği, yasadışı durumları meşrulaştırmak, vb.). Öte yandan, devletler, demokratik idealler çok sayıda ülkede rutin olarak reddedilmesine rağmen, demokrasinin avantajlarını ve uluslararası toplumdaki her şeyin demokratik olması gerektiğini iddia etmek için acele edeceklerdir. Bu duruma rağmen, belki de daha endişe verici olan şey, devletlerin içsel değerlerini yok etme (kasıtlı?) bir girişimde bulunarak ‘demokrasi/demokratik’ kelimelerinden samimiyetsiz bir şekilde bahsetmeleridir. Dolayısıyla, yukarıdaki üç örnekte de görüldüğü gibi, demokrasinin istismarına kayıtsız kalmamak gerekir.

[1] <https://eur-lex.europa.eu/resource.html?uri=cellar:2bf140bf-a3f8-4ab2-b506-fd71826e6da6.0023.02/DOC_1&format=PDF>

[2] <https://rm.coe.int/1680306052>

[3] <https://community-democracies.org/app/uploads/2016/10/2000-Warsaw-Declaration-ENG.pdf>

[4] <https://eng.sectsco.org/20240709/1438929.html>

[5] <https://main.un.org/securitycouncil/en/meeting-type/open-debate>

[6] <https://community-democracies.org/values/organization/>

[7] <https://www.iri.edu.ar/publicaciones_iri/manual/Doc.%20Manual/Listos%20para%20subir/ASIA/SHANGAI-ORG/charter_shanghai_cooperation_organization.pdf>

[8] <https://www.akorda.kz/en/speech-by-the-president-of-the-republic-of-kazakhstan-kassym-jomart-tokayev-at-the-meeting-of-the-council-of-heads-of-state-of-the-shanghai-cooperation-organization-member-states-56488>

[9] <https://digitallibrary.un.org/record/4054133?ln=en&v=pdf>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.