Giriş
İftira, iki temel hakkı dengelemeyi amaçladığı için karmaşık bir hukuk alanıdır: Bir bireyin itibarını yanlış ifadelere karşı koruma hakkı ve ifade özgürlüğü hakkı (right to protect an individual’s reputation against false statements and right of free speech). İftiranın inceliklerini anlamak, bilgilerin hızla yayılabileceği ve birçok insanın internetin anonimliğinin arkasına saklanırken cesur, bazen yanlış ifadeler kullanmaya daha istekli olduğu bir çağda kritik öneme sahiptir. Bir görüş veya eleştiri ifadesini zararlı yalanlarla karıştırmak kolay olabilir; bir ifadenin iftira niteliğinde olduğunun kanıtlanması için karşılanması gereken kriterleri anlamak önemlidir.
1. Yanlışlık [falsity]
Bir ifadenin iftira niteliğinde olması için yanlış (false) olduğu kanıtlanmalıdır. Görüş ifadelerinin yanlış olduğu kanıtlanamaz ve bu nedenle iftira niteliğinde değildir. Yanlışlığı kanıtlamak için, davacı ifadenin nesnel olarak yanlış olduğunu göstermelidir. Örneğin, birisi bir işletme sahibini haksız yere para zimmetine geçirmekle suçlarsa, davacı mali kayıtların temiz olduğunu ve suçlamayı temelsiz hale getirdiğini kanıtlayarak yanlışlığı gösterebilir.
2. Yayma [publication]
Yayma için, yanlış beyanın iftiraya uğrayan kişi dışında en az bir kişiye iletilmesi gerekir. Bu, sözlü, yazılı makaleler, çevrimiçi veya dergide yayınlanmış veya başka bir kamu forumunda neredeyse her türlü ortam aracılığıyla gerçekleşebilir. Davalı beyanı başkasının erişimine açtıysa, kamuya açık hale gelmiştir. Yaymayı kanıtlamak için, en az bir başka kişinin iddia edilen iftira niteliğindeki beyanı gördüğünün veya duyduğunun kanıtlanması gerekir.
3. Hata [fault]
Hata, davalının beyanı yaptığı sırada sahip olduğu bilgi düzeyi ve beyanı yapmadaki niyeti veya niyetsizliğiyle belirlenir. Hata, davacının kamu figürü veya kamu görevlisi mi yoksa özel bir birey mi olduğuna bağlı olarak farklı şekilde değerlendirilir.
Kamuya mal olmuş kişiler “gerçek kötü niyet”i (actual malice) kanıtlamalıdır. Gerçek kötü niyet, ifadenin yanlış olduğu bilinerek veya “gerçeğe karşı pervasızca bir saygısızlık” (reckless disregard for the truth) ile yapıldığı anlamına gelir. Gerçeğe karşı pervasızca bir saygısızlık, bir birey gerçekleri paylaşmadan önce gerçeklerin doğruluğunu bulmak için makul çabalar göstermediğinde ortaya çıkar. Bunun bir örneği, bir kamu figürü hakkında yanlış bir ifade yayınlayan bir muhabir olabilir. Gerçeği makul bir ölçüde bulmaya çalışsalardı ancak ifadenin yanlış olduğu ortaya çıksaydı, gerçeğe karşı pervasızca bir saygısızlık meydana gelmezdi. Muhabir, ifadenin doğruluğunu doğrulamak için makul çabalar gösterdiğinden ifadesinde, yanlış gerçeklerin yayınlanması basitçe bir hatadır. Ancak, muhabir bir söylentiyi duyduysa ve daha fazla araştırma yapmadan yayınladıysa, bu gerçeğe karşı pervasız bir saygısızlık teşkil edebilir.
Özel kişilerin kanıtlaması çok daha kolay bir standarttır. Kamu figürleri gönüllü olarak kendilerini spot ışığına koyarlar ve genellikle hem olumlu hem de olumsuz şeyler söylenerek tartışma konusu olurlar. Demokrasinin temel bir parçası, seçilmiş kamu görevlilerinin iyi ve kötü niteliklerini tartışabilmektir ve bu tartışma hakkının korunması gerekir, böylece insanlar ifadelerinden yasal olarak sorumlu tutulabilecekleri endişesi duymadan konuşabilirler. Ancak özel bir bireyin hayatı, onlar hakkında yayınlanan tek bir yanlış ifadeden çok etkilenebilir. Özel kişilerin yalnızca ihmali kanıtlamaları gerekir, yani davalının ifadenin doğruluğunu doğrulamada makul özeni göstermediği anlamına gelir.
4. Tanılama [identification]
Davacı, ifadeyle özel olarak tanımlandığını kanıtlamalıdır. “CEO’lar” (en üst yönetici) veya “aktörler” hakkında bir ifade, bir kişiyi tanımlamaz ve bu nedenle iftira niteliğinde olamaz. Doğrudan bir isim kullanmak, kimliği kanıtlamanın en kolay yoludur ancak ifadenin kime atıfta bulunduğu konusunda bir soru yoksa her zaman gerekli değildir. Örneğin, yaygın olarak popüler hale gelen “Depp v. Heard” davasında Amber Heard, Johnny Depp’in iddia edilen eylemlerine odaklanan ve Johnny Depp’in adını vermeyen ancak açıkça ondan bahseden bir köşe yazısı yazmış; Jüri de, adı verilmemiş olmasına rağmen bağlamın onu tanımlamak için yeterince önemli olduğuna karar vermiştir.
5. İtibarın zarar görmesi [damage to reputation]
Bir ifadenin iftira niteliğinde olabilmesi için birinin itibarına zarar vermesi gerekir. Bir kişinin 20 Şubat’ta doğduğunu söylemek, aslında 23 Şubat olmasına rağmen kanıtlanabilir şekilde yanlıştır, ancak itibarını hiçbir şekilde etkilemez ve bu nedenle iftira niteliğinde kabul edilmez. İfadelerin itibar üzerinde olumsuz bir etkisi olmalıdır, ancak itibar ölçülmesi zor bir şeydir. Birinin itibarına verilen zararı kanıtlamanın bir yolu, ister iş fırsatlarının eksikliği isterse bir işletmenin gelirinin aniden ve hızla azalması yoluyla olsun, parasal olarak olabilir. Bir diğer yol da o kişinin muamelesinde köklü değişiklikler yapmaktır. Başkaları o kişiye taciz, dışlama vb. yoluyla kötü davranmaya başlarsa, bu davranış değişiklikleri ölçülebilir, raporlanabilir ve kanıtlanabilir.
Sonuç
İftira kuralı, bireylerin itibarlarını yanlış ve zarar verici ifadelerden korurken ifade özgürlüğüne saygı göstermede hayati bir rol oynar. Bireyler, iftiranın neleri kapsadığını ve mevcut yasal başvuru yollarını tanıyarak, kendilerini ve başkalarını itibar zararından daha iyi koruyabilirler.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.