İflas süreçlerinde alacaklılar dışındaki paydaşların ihtiyaçları daha büyük bir rol oynamalı mıdır? Savunmasızlık/Kırılganlık teorisi ve paydaş teorisi (vulnerability theory and stakeholder theory), paydaşların çıkarlarını göz önünde bulundurmalarına yardımcı olabilir.
1. Rekabet halindeki çıkarları dengelemek
İflas davaları genellikle rekabet halindeki çıkar gruplarının karmaşık bir etkileşimini içerir. Bu davalarda genellikle alacaklıların ihtiyaçları ön planda olsa da toplumsal çıkarlar da önemli bir rol oynar. İçtihatlardan, Hollanda iflas heyetlerinin iflas davalarında toplumsal çıkarları göz önünde bulundururken önemli bir takdir yetkisine sahip olduğu açıktır. Ancak bu takdir yetkisi, çıkarlarının dikkate alınıp alınmayacağını ve nasıl dikkate alınacağını tahmin etmekte zorluk çekebilecek alacaklılar ve paydaşlar için yasal belirsizliğe yol açabilir.
2. İflas süreçlerini anlamak
İflas, esasen bir birey veya işletmenin borçlarını ödeyememesi durumunda gerçekleşen yasal bir süreçtir. İflasın temel amacı, borçlunun varlıklarının alacaklılar arasında adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktır. Alacaklılara odaklanılmasına rağmen, iflas her biri farklı ve sıklıkla çekişen çıkarlara sahip çok çeşitli paydaşları etkiler.
3. Toplum ve çevre
Bir şirketin iflası çeşitli paydaşları etkiler. Öncelikle, şirketin borçlu olduğu alacaklıları düşünelim, bunlar öncelikli olarak mümkün olduğunca fazla borcu tahsil etmekle ilgilenirler. Onların tahsilatlarının kapsamı, iflas heyetinin varlıkları nasıl yönettiğine ve dağıttığına bağlıdır. İkinci olarak, şirketin çalışanları da iflastan etkilenir. Şirketin potansiyel olarak kapanması veya faaliyetlerini küçültmesi durumunda, personel işlerini kaybedebilir ve bu da finansal güvensizliğe ve gelir ve faydaların kaybına yol açabilir.
Ancak bir iflasın etkisi şirketin doğrudan paydaş çevresinin ötesine de uzanabilir. Şirketin yakınında gelişen yerel topluluk da etkilenebilir. Şirketin kapanmasının neden olduğu ekonomik dalgalanmanın etkileri yıkıcı olabilir. İflas eden şirkete tedarik sağlayan yerel işletmeler satışlarında önemli bir düşüş yaşayabilir ve bu durum kendi personelini de etkileyecek ve bu çalışanların harcama gücüne güvenen işletmeler de zarar görecektir. Topluluğun genel olarak azalan harcama gücü daha fazla iş kaybına ve bölgede ekonomik bir gerilemeye neden olabilir.
Çevresel kaygılar da devreye girer. Şirket faaliyetlerini durdurursa, çevre temizliği ve endüstriyel atıkların işlenmesi ile ilgili çözülmemiş sorunlar olabilir. Bu, iflas işlemlerine bir karmaşıklık katmanı daha ekler, çünkü iflas heyeti uzun vadeli çevresel etkiyi ve ilişkili maliyetleri içselleştirip içselleştirmeyeceklerine karar vermelidir.
4. Hangi paydaşlara diğerlerinden daha eşit davranılmalıdır?
İflas heyeti etkilenen tüm paydaşların çıkarlarını tarttığında, alacaklılar kendi kurtarmalarının kapsamı konusunda belirsizlikle karşı karşıya kalabilirler. Bu, bazı temel soruları gündeme getirir: İflas heyeti hangi paydaşlara öncelik vermeli ve toplumsal çıkarlar iflas işlemlerini ne ölçüde etkilemelidir? Bazıları alacaklı merkezli bir yaklaşım savunarak alacaklıların konumunu koruma ihtiyacını; diğerleri ise tersine, iflas heyetinin toplumsal çıkarları dikkate alma sorumluluğunu vurgular. Soru, iflas heyetinin bu diğer çıkarları, özellikle de çıkarlar finansal çıkarların ötesine geçtiğinde nasıl dikkate alabileceğidir. Paydaş ve kırılganlık teorileri, iflas işlemlerinde paydaş kavramının nasıl yeniden tanımlanabileceğini keşfetmeye yardımcı olabilir.
5. Savunmasızlık/Kırılganlık ve paydaş teorileri
Paydaş teorisi, paydaşları bir şirketin varlığı için olmazsa olmaz olan gruplar olarak tanımlar. Bu çerçeve, çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, finansörleri, toplulukları ve ticaret örgütlerini ilgili paydaşlar olarak dâhil etmeyi önerir. İflas bağlamında, bu, heyetlerin yalnızca alacaklıları değil, tüm bu grupların çıkarlarını dikkate alması gerektiği anlamına gelir.
Savunmasızlık/Kırılganlık teorisi ise, belirli bireylerin ve grupların güvenlik açıklarının iflas işlemlerinde çıkarlarının değerlendirilmesini nasıl şekillendirmesi gerektiğini vurgulayarak paydaş teorisini tamamlar. Bu teori, olumsuz sonuçlara en yatkın olanları koruma ve önceliklendirmenin önemini vurgular. Örneğin, sınırlı iş güvenliğine sahip ve yeni bir iş bulmayı zor bulabilecek güvencesiz istihdam koşullarındaki çalışanlara özel ilgi gösterilmelidir. Benzer şekilde, şirketin operasyonları sonucunda çevresel tehlikelere maruz kalan topluluklar, olası herhangi bir çevre temizliğinin ele alınmasını sağlamak için özel ilgiyi hak ediyor.
6. Daha geniş, daha kapsayıcı bir yaklaşım
Bu teorileri iflas işlemlerine uygulamak, iflas heyetlerinin alacaklıların kurtarılmasını en üst düzeye çıkarma gereksinimi ile savunmasız paydaşları koruma gereksinimi arasında denge kurmasını gerektirir. İflasın alacaklıların acil finansal çıkarlarının çok ötesine uzandığını kabul eden daha geniş, daha kapsayıcı bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu şekilde, süreç yalnızca adil ve eşitlikçi olmakla kalmayacak; aynı zamanda iflasın çeşitli paydaşlar üzerindeki daha geniş sosyo-ekonomik etkisini hafifletmeyi amaçlayan sosyal olarak sorumlu olacaktır. Bununla birlikte, toplumsal çıkarların kapsamını genişletmek belirli zorluklar sunar. Toplumsal çıkarlara öncelik vermek, alacaklı kayıplarına yol açabilir ve potansiyel olarak bir şirketin sermaye maliyetini artırabilir. Bu nedenle, savunmasız paydaşları korumak ve ilişkili riskleri ve maliyetleri azaltarak iş operasyonları için elverişli bir ortam sağlamak arasında hassas bir denge vardır.
7. Paydaş ve savunmasızlık/kırılganlık teorilerinin faydası
Paydaş ve kırılganlık teorileri kullanılarak, iflas işlemlerinde ilgili paydaşların kapsamını ve önceliklendirmesini daha da tanımlamak mümkündür. Bu, yalnızca kırılgan tarafların korunmasını artırmakla kalmaz, aynı zamanda daha dengeli ve eşit bir değer dağılımını da teşvik edebilir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.