1-DESTEK
Destek, sağlığında kendisinden destek alanlara kısmen veya tamamen ayni, maddi veya hizmet şeklinde yardım yapan ve ileride de bu yardımları yapacak olan kişidir. Haksız fiil, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen kişi, eş ve çocukları, anne ve babası veya bunların dışında sürekli yardım ettiği diğer kişiler için destektir. Destek ile destek alanlar arasında mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi aranmaz. Çünkü; tazminat istemek hakkı ölenin şahsında değil – mirasçı olup olmadıkları aranmaksızın – doğrudan doğruya geride kalanların ya da yakınların şahsında doğar.[1] Örneğin; bir kimsenin, sağlığında bir öğrenciye sürekli ve düzenli olarak her ay belli bir miktar para yardımı yapması ve bu yardımın öğrencilik yaşamı boyunca da devam edeceğinin anlaşılması durumunda, bu öğrencinin desteği kabul edilecek ve ölümü ile yardımından yoksun kalacağından destek zararı isteyebilecektir.
Destek, ev kadını da olabilir. Zira ev kadını da eş ve çocuklarına ev işlerinde hizmet vermektedir. Ölümü ile eşi ve çocukları onun bu hizmetinden yoksun kaldıklarından, aynı hizmeti bir başkasından alabilmeleri için en azından asgari ücret düzeyinde harcama yapmak zorunda kalacaklardır.
2-DESTEK ALANLAR
Desteğin ölümü halinde onun ayni, maddi veya hizmet şeklinde yaptığı yardımlardan mahrum kalanlar veya kalacak olanlar destek alanlar olarak adlandırılır. Yukarıda belirtildiği gibi, destek alanlarla destek olan arasında mirasçılık veya akrabalık ilişkisi aranmaz. Mirasın reddedilmiş olması da destek zararı istenmesini engellemez. Nitekim Yargıtay HGK aşağıdaki kararında bu konuya açıklık getirmiştir:
Diğer bir ifadeyle, destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle; üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi yoktur. Çünkü bu hak, mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır.
Bu haliyle maddenin ikinci fıkrasında, Destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecek kimseler yönünden herhangi bir sınırlama yapılmadığı ve müteveffanın yardımından mahrum kalma esasının kabul edildiği kuşkusuzdur.
Somut olayda; davacı……..trafik kazasında ölen Hüseyin’in eşidir. Baştan beri yapılan açıklamalar ve değinilen ilkeler itibariyle, ölenin yakını olan davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını taşımaması destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir.[2]
Ölen ile aralarında resmi evlilik ilişkisi olmayan eşin de destekten yoksunluk tazminatı isteyebileceği aşağıdaki Yargıtay kararlarında belirtilmiştir:
Y 9 HD:
Medeni Kanun uyarınca evlilik birliği bulunmasa dahi fiili evlilik birliğinde de destekten yoksunluk istenebilir. Bu nedenle iş kazası sonucu ölen işçinin nikahsız eşi davacı Kiraz için de gerçekleşecek olan maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekirken kanuni varis olmadığından bahisle buna ait isteklerin reddi isabetsiz olup.[3]
Y 10 HD:
Borçlar Yasasının 45. maddesinin son fıkrasında [TBK m.53/c] ölüm sonunda diğer kimseler ölenin yardımından yoksun kaldıkları takdirde, onların bu zararının da tazmini gerekeceği esası benimsenmiştir. Bu hükmün uygulanmasında aranması gereken unsur, ölen ile davacı arasında eylemli bir yardımın varlığıdır. Ölen ile davacılar arasında mirasçılık durumunun aranmasında yasal zorunluluk yoktur. Bu açıdan, ölenin sağlığında destek olduğu evlilik dışı eşin de destekten sayılmasında yasalara aykırı bir yön bulunmamaktadır.[4]
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (Kapatılan) uygulaması da aynı yöndedir:
Medeni Kanun gereği evlilik bağı kurulmamış olsa bile karı koca diye birleşen, bu amaç ve duygu ile yaşamlarını sürdüren kadın için, bakım edimini yerine getiren erkek destek sayılmalıdır.[5]
Bu açıklamalardan sonra, genel olarak destek alanları şöyle sayabiliriz:
-Eş.
-Çocuklar.
-Ana ve baba.
-Kardeşler.
-Nişanlı.
-Evlatlık.
-Mirasçılık veya akrabalık bağı olmayan diğerleri .
İşte, kişinin haksız fiil, iş kazası ya da meslek hastalığı sonucu ölümü halinde desteğinden yoksun kalanlar, yani eş ve çocukları, ana ve babası ve akrabalık ilişkisi olmasa da desteğini kaybeden diğer kişiler kazaya neden olan taraftan maddi ve manevi zararlarını isteyebileceklerdir. Bu kişilerin varlıklı olması, iş güç sahibi olup halen çalışması, piyangodan ya da diğer şans oyunlarından yüklü bir para çıkması, büyük bir miras kalması gibi olgular destek zararı istemelerine engel değildir. Bu gibi zararlar ölümden sonrası için yani ileriye yönelik hesaplanmakta ve kaza tarihinde zengin olan kişinin durumunun daha sonra ne olacağının bugünden bilinmesi mümkün değildir.
Hak sahipliği ile destek alanlar kavramları karıştırılmamalıdır. Hak sahipleri 5510 s.lı Kanun m.3/7’de sayılmış olup bunlar eş, çocuklar ve anne ve babadır. Hak sahibi olmanın özelliği, desteğin iş kazası ya da meslek hastalığı sonucu ölümünde her türlü sigorta yardımlarından yararlanacak olmalarıdır. Örneğin, nikahsız eş destek alan olabilir ve bu sıfatı ile maddi ve manevi tazminat isteyebilir fakat, hak sahibi sayılmadığı için sigorta yardımlarından yararlanamayacaktır.
Bu konuda şunu da belirtelim ki, anne ve babanın destek zararı isteyebilmeleri için, sadece anne ve baba olmaları yeterli olup, başka hiçbir delil ve belge aranmayacaktır. Nitekim YİBBGK 2018 tarihli kararında:
Anne-babanın çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma davasında, çocukların anne-babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiğine,[6]
hükmedilmiştir.
3-DESTEK PAYLARI
Destekten yoksun kalanların destek payları konusunda belirlenmiş bir oran ve tablo yoktur. Zaten olmaması da doğaldır. Çünkü, destek payları, gerek desteğin ve gerekse destek alanların sosyal ve ekonomik durumlarına göre değişebilmektedir. 5510 s.lı Kanun’un 20 inci maddesinde, iş kazası sonucu ölen sigortalının aylık kazancının %70 nin destek alanlara aylık gelir olarak bağlanacağı öngörülmüştür. Uygulamada buna paralel olarak, sigortalının aylık gelirinin %30’ nu kendisine ayırıp geri kalan %70 ‘ ni destek alanlara harcayacağı kabul edilerek destek zararı hesabı yapılmaktadır. Ancak, bu oran kesin bir ölçü değildir. Bu nedenle destek zararlarının hesaplanmasında dikkate alınması yanlış sonuçlar ortaya çıkarıp hak kayıplarına neden olabilir. Çünkü; Kanundaki bu düzenleme SGK’nın gelir-gider dengeleri gözetilerek yapılmış ve pay oranları sabittir. Halbuki, destek paylarının saptanmasında, destek alanların destek süreleri, ölen sigortalının kalan ömür süresi ve gerçek geliri, çocuk sayısı, çocukların yaşları, cinsiyetleri ve öğrenci olup olmadıkları ve anne ve babanın sağ olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınacak ve dolayısı ile her olayda değişkenlik gösterecektir.
Desteğin, eşinden başka destek alan kimsesi yoksa gelirinin en az %45’ ni eşine ayıracağı kabul edilmelidir. Bunun dışında, çocuk sayısına, çocukların yaşı ve destek sürelerine göre destek payları değişecektir. Örneğin; ölüm sonucu geride eş ve 2 çocuk kalmış ve eşin destek süresi 25 yıl, çocuklardan birinin 10 yıl diğerinin 7 yıl olduğu varsayıldığında, destek payları aşağıdaki gibi gösterilebilir:
Sonraki
Destek alan Destek süresi İlk 7 yıl 3 yıl Son 15 yıl
Eş ………. 25 yıl %35 %40 %45
Çocuk ….. 10 yıl %15 %20 Des. Çıktı
Çocuk …. 7 yıl %15 Des. Çıktı
Tabloda görüldüğü gibi, ilk 7 yılda her üç destek alan birlikte olduğundan, desteğin gelirinin %35’ini kendisine ayırıp geri kalan %65’in %35’ini eşine ve çocuklarına da %15’er pay ayıracağı varsayılmıştır. Çocuklardan biri 7 yıl sonra destekten çıktığında, 3 yıllık sürede desteğin gelirinin %40’nı kendisine ayırıp, geri kalan miktarın %40’nı eşine ve %20’sini de çocuğuna ayıracağı ve son 15 yılda eş yalnız kalacağından destek payı %45 kabul edilmiştir.
Desteğin ölümü sonrası geride eş ve 3 çocuğunun kalması durumunda, pay dağılımı aşağıdaki şekilde yapılabilir:
Ölen
Aile destek Eş 1.Çocuk 2.Çocuk 3.Çocuk
Durumu… payı payı payı…. payı… payı…..
Çocuksuz %55 %45 …….. ……….. ……….
1 Çocuklu %40 %40 %20 ……….. ……….
2 Çocuklu %35 %35 %15 %15 .………
3 Çocuklu %32 %32 %12 %12 %12
Bu pay oranları esas alınarak, örneğin, eş ve 3 çocuk için, bunların destek süreleri de dikkate alınarak şöyle bir tablo yapılabilecektir:
Destek İlk 10 yıl Sonraki 2 yıl Sonraki 3 yıl Son
Destek alan Süresi Destek payı Destek payı Destek payı 10 yıl
Eş ………. 25 yıl %32 %35 %40 %45
1.Çocuk 15 yıl %12 %15 %20 D.çıktı
2.Çocuk 12 yıl %12 %15 Destekten çıktı
3.Çocuk 10 yıl %12 Destekten çıktı
Bu tabloda görüldüğü gibi, ilk 10 yılda eş ve 3 çocuk birliktedir. 10 yılın sonunda 3’ üncü çocuk destekten çıkacağından, diğer destek alanların destek payları artacaktır. Bundan 2 yıl sonra da 2’inci çocuk ve 3 yıl sonra 1’inci çocuk destekten çıkacağından eşin destek payı artacaktır. Görüldüğü gibi, en sonunda tüm çocuklar destekten çıktıktan sonra eş yalnız kalmakta ve destek payı da %45’e yükselmektedir. Eş ve 3 çocuğun birlikte destek aldığı dönemde bunlara ayrılan destek payı toplamı %68 olup ölen desteğin kendisine ayırdığı pay ise %32 dir. 1’inci çocuğun destekten çıkmasından sonra eş ve 2 çocuğun destek payları toplamı %65 ve desteğin kendisine ayırdığı pay ise %35 dir. Daha sonra eş ve tek çocuk kaldığında destek payları toplamı %60 ve desteğin kendi payı %40 dır. En son eşi ile birlikte kaldığında ise kendi payı %55 ve eşine ayırdığı pay ise %45 dir. Böyle bir destek tablosu yaşam gerçeklerine daha uygun olduğundan, buna göre yapılacak tazminat hesabı da gerçeğe daha yakın olacaktır.
Çocuk sayısının daha fazla olması ve ayrıca bunlarla birlikte destek alan anne, baba ve başka destek alanların bulunması hallerinde tablodaki pay oranları değişecektir. Anne ve babanın da destek alanlar arasında olduğunu varsayarak bir tablo daha yapalım:
Destek ilk Sonraki Sonraki Sonraki Son
Destek alan süresi 7 yıl 3 yıl 7 yıl 3 yıl 10 yıl
Eş …….. 30 yıl %35 %37 %41 %45 %50
Anne …. 20 yıl %5 %7 %9 %10 D.çıktı
Baba …. 17 yıl %5 %7 %9 D.çıktı
Çocuk .. 10 yıl %10 %12 D.çıktı
Çocuk … 7 yıl %10 D.çıktı
Desteğin bekar olarak ölmesi ve destek alan olarak sadece anne ve babasının kalması durumunda, pay oranları tespit edilirken anne ve babanın çalışıp çalışmadığı, kira ve başka gelirlerinin olup olmadığı, özellikle desteğin bekar olmasının anne ve babasına çok pay ayıracağı anlamına gelmemektedir. Zira, bekar olması gelirini düzensiz şekilde harcayacağı anlamına gelmez. Evlilik hazırlıkları yapacağı ve bu nedenle para biriktireceği ya da şimdiden bazı ev eşyaları alacağı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
4-SONUÇ
Destek alanların pay oranlarının tespiti, uygulamada daha doğrusu mahkemeler tarafından alınan bilirkişi raporlarında 5510 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak yapılmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu Kanun hükümleri SGK’nın gelir-gider (aktüer) dengeleri gözetilerek düzenlenmiş ve sabit olup, destek paylarının tespitinde dikkate alınması, hakkaniyete aykırı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Destek payları, desteğin ve destek alanların maddi ve sosyal durumlarına, günün koşullarına göre değişeceğinden ve bu tür destek zararlarının hesaplanmasında geçek tam olarak bilinemeyeceğinden, önemli olan gerçeğe en yakın sonucun elde edilmesidir.
[1] – Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukuku s. 384.
[2] – Y HGK, 18.04.2007 t., E:2007/4-222-K:2007/222, YKD, Eylül 2007, ss.1642-1648.
[3] – Y 9 HD. 08.03.1984 t., E:1330-K:2509, Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 708.
[4] – Y 10 HD, 03.03.1978 t., E:79-K:1545, Karahasan, s. 713.
[5] – AYİM 2D, 11.03.1998 t., E:1996/354-K:1998/198. Dergi No 13.
[6] – Y İBBGK, 22.06.2018 t, E:2016/5-K:2018/6. RG: 14.11.2018/30595
Bursa’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi Bursa’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Serbest avukat olarak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik alanında çalışmaktayım. Bu konulardaki makalelerim dışında, “Açıklamalı İçtihatlı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” ve Prof. Dr. H. Yunus Taş ile birlikte yazdığımız “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü” isimli kitaplarım yayınlanmıştır.