I-Zararın Belirlenmesi
Haksız fiil sonucu meydana gelen ölüm ya da bedensel zararların nasıl belirleneceği TBK m.55’de açıklanmıştır. Trafik kazası, iş kazası ve meslek hastalığı da haksız fiildir. Ancak, trafik kazalarının yoğunlaşması üzerine, özel düzenlemeler yapılması gerektiğinden Ülkemizde bu düzenlemeler 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili düzenlemeler ise 5510 sayılı SSGSK ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunlarında yer almıştır. Fakat bu kazalar sonucu ölüm ya da bedensel zarar meydana geldiğinde, zararın belirlenmesi yine TBK m.55 hükümlerine göre yapılacaktır.
TBK m.55’de:
Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacı taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez, zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan Tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
denilmiştir.
Buna göre, hesaplanan tazminattan:
-Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ve,
-İfa amacı taşımayan ödemeler,
düşülemeyecektir.
1-Rücu Edilebilen Sosyal Güvenlik Ödemeleri
a-İşverenin Sorumlu Olacağı Miktar
İş kazası ya da meslek hastalığı sonucu kazaya uğrayan sigortalıya yapılacak yardımlar 5510 sayılı Kanun’un 19-24’ncü maddeleri arasında sayılmış ve yapılan yardım ve ödemelerin rücu yolu ile istenebilmesi koşulları da 21, 22 ve 23’ncü maddelerinde açıklanmıştır. Öncelikle işverenin sorumluluğu için, iş kazası ya da meslek hastalığının, işverenin kastı veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmesi gerekir. Madde 21/1’de:
İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
denilmiştir.
Maddeden anlaşılacağı gibi, SGK’nın isteyebileceği ödemelere sınır getirilmiştir. Bu sınır, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu, sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine SGK tarafından yapılan ödemeler ile gelir bağlanmışsa gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin, sigortalı ya da hak sahipleri tarafından kazaya neden olanlardan isteyebilecekleri tazminat tutarıdır. Örneğin, iş kazası sonucu sakatlanan sigortalıya 01.09.2024 tarihinden itibaren aylık gelir bağlandığını ve bu gelirin bu tarihteki peşin sermaye değerinin 120.000.00 TL olduğunu varsayalım. Sigortalının bu tarihteki verilere göre işverenden isteyebileceği tazminat 100.000.00 TL olarak hesaplanmışsa, SGK’nın isteyebileceği miktar 100.000.00 TL yi geçemeyecektir. Böyle olunca sigortalının işveren aleyhine açtığı tazminat davasında en son hesaplanan zarar miktarından da bu miktar düşülecektir. Eğer, gelirin başladığı tarihe göre hesaplanan tazminat miktarı 140.000.00 TL olsaydı, bu durumda ilk peşin sermaye değeri tazminat miktarını aşmadığından, işveren aleyhine açılan davada, ilk peşin sermaye değerinin tamamı yani 120.000.00 TL hesaplanan zarar miktarından düşülecektir. Kısaca ifade edecek olursak, Gelirin başladığı tarihte sigortalının ya da hak sahiplerinin kazaya neden olan taraftan isteyebileceği tazminat, ilk peşin sermaye değeri ile karşılaştırılacak ve hangisi düşük ise o miktar tazminat miktarından düşülecektir.
b-Üçüncü Kişinin Sorumlu Olacağı Miktar
İş kazası ve meslek hastalığı, üçüncü bir kişinin kusuru ile meydana gelmişse, SGK tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, istenebileceğinden (5510 m.21/4), açılan tazminat davasında hesaplanan zarar miktarından da bu miktar düşülecektir. Üçüncü kişinin sorumluluğunda tavan sınırlaması yoktur. SGK’nın rücu edebileceği miktar, sadece ilk peşin sermaye değerinin miktarı dikkate alınarak hesaplanacaktır. Örneğin, ilk peşin sermaye değeri 120.000.00 TL ve üçüncü kişinin kusuru %50 ise, SGK’ya karşı sorumlu olacağı miktar: 120.000.00/2x%50(kusur) = 30.000.00 TL dir. Dolayısı ile, hesaplanacak tazminat miktarından da bu miktar düşülecektir.
2-Rücu edilemeyen Sosyal Güvenlik Ödemeleri
SGK tarafından bağlanan ölüm aylıkları, dul ve yetim aylıkları destek zararından düşülemez. Çünkü bunlar zarara neden olan taraftan istenemeyeceğinden daha doğrusu rücu edilemeyeceğinden mükerrer ödemeye de neden olmayacaktır. Örneğin, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine iş kazasından dolayı ölüm aylığı bağlanacaktır. Ayrıca koşulları varsa ölüm sigortasından da aylık bağlanacaktır. Böylece, ölüm sigortasından bağlanan aylık ile iş kazasından bağlanan aylık gelir birleştiğinde, bunlardan yüksek olanın tamamı, düşük olanın yarısı ödenir (5510 m.54/c). Bu durumda, ölüm sigortasından bağlanan aylık rücu edilemeyeceğinden, bunun peşin değeri tazminat miktarından düşülmeyecek, fakat iş kazasından dolayı bağlanan aylık gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek miktarı düşülecektir. Örnek: sigortalının iş kazası sonucu ölümünde, hak sahibi eşinin, iş kazasından dolayı 10.000.00 TL ve ölüm sigortasından dolayı da 12.000.00 TL aylığa hak kazandığını varsayalım. Bunlardan ölüm sigortasından bağlanan aylık yüksek olduğundan tamamı, iş kazasından dolayı bağlanan aylık gelir ise düşük olduğundan yarısı yani 5.000.00 TL olmak üzere toplam 17.000.00 TL aylık bağlanacaktır. Ancak, hesaplanan tazminat miktarından, sadece iş kazasından dolayı bağlanan 5.000.00 TL nin ilk peşin sermaye değeri düşülecektir.
Bunların dışında, 1978 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında hükmedildiği gibi, Emekli Sandığı tarafından bağlanan dul ve yetim aylıkları da tazminattan düşülemez.[1]
İş kazası ya da meslek hastalığının kaçınılmazlık sonucu meydana gelmesi durumunda işverene rücu edilemeyeceğinden, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan sigorta ödemelerinin kaçınılmazlığa isabet eden kısmı hesaplanan tazminat miktarından düşülmeyecektir.
3-İfa Amacı Taşımayan Ödemeler
Trafik veya iş kazası sonucu, kazaya neden olan tarafından yardım amaçlı ya da ileride istenecek tazminat miktarına karşılık olmak üzere ödemeler yapılmaktadır. Bu ödemelerden yardım amacı ile yapılanlar yani TBK 55’nci maddenin ifadesiyle “ifa amacı taşımayan” ödemeler, tazminat miktarından düşülmeyecektir. Bunlara örnek olarak, kazaya uğrayanın tedavi gördüğü sürede yapılan, küçük miktarlı para ödemeleri ve gıda yardımları gösterilebilir. Bu tür ödemeler, hesaplanan tazminat miktarından düşülmeyecektir.
II-TAZMİNAT KARŞILIĞI OLARAK YAPILAN ÖDEMELER
Trafik ya da iş kazası sonucu yaralanma veya ölüm meydana geldiğinde, kazaya uğrayana ya da hak sahiplerine, kazaya neden olan ya da olanlar tarafından para ya da gayrı menkul veya araba gibi menkul mallar, tazminat karşılığı olarak ödenmekte ve bu ödemeler “İBRANAME” başlığı ile düzenlenen bir belgede belirtilmektedir. Daha sonra olay Yargı’ya taşındığında, davalı tarafından sunulan belgenin ibraname olup olmadığı tartışması ve değerlendirilmesi yapılmakta ve buna göre karar verilmektedir. Yargıtay (Kapatılan) 17 HD’si, davadan önce yapılan ödemenin, kaza tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanan tazminattan, yapılan ödemenin bu hesaplama tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak faizi ile birlikte düşülmesi gerektiğini öngörmekte idi.[2] Yargıtay 4 HD’nin uygulaması da aynı doğrultudadır. Nitekim 2011 tarihli bir kararında: Sigorta ödemesinin yapıldığı tarihle mahsup yapılan tarih arasında işleyen yasal faiz hesaplanarak, sigorta ödemesi güncellenmeli ve tazminat miktarından mahsup edilmelidir, hükmünü vermiş[3], bu uygulamasını 2013 ve 2024 tarihli kararlarında da devam ettirmiştir.[4] Yani buna göre, kazadan sonra yapılan ödemenin, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar faizi hesaplanıp ana para ile toplandıktan sonra en son hesaplanan tazminat miktarından düşülerek gerçek zarar bulunmakta idi. Bu konu 2014 tarihli bir Yargıtay HGK kararında da belirtilmiş ve : Sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin, tazminat hesabının yapıldığı tarihe kadar işleyen yasal faizi ile hesaplanan tazminattan indirilmesine karar verilmiştir.[5] HGK’nın bu kararından önce, (Kapatılan) Y 21 HD kararları ile değişik bir yöntem uygulanarak, ödenen miktarın, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminatı hangi oranda karşıladığının tespiti ve buna göre hüküm kurulması kabul edilmiş ve Daire bu görüşünü kapatılıncaya kadar devam ettirmiştir. Nitekim kazadan sonra yapılan ödemenin faizi ile birlikte tazminattan düşülmesi sonucu verilen bir yerel mahkeme kararını, Yargıtay 21 HD’si 2004 yılında verdiği bir kararında:
Uyuşmazlık kazadan sonra yapılan ödemenin, davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Yerel Mahkeme ödeme tarihinden itibaren ödenen miktara yasal faiz işletilerek güncelleştirilmesine ilişkin uygulamada bulunmuş ise de varılan bu sonuç isabetli değildir. Yapılacak iş; ödemenin zararı hangi oranda karşıladığını belirlemek, son verilere göre sigortalının tazminatını hesaplatıp yasal indirimler yapılmak suretiyle gerçek zararını tespit etmek ve tespit edilen gerçek zarardan, davalı tarafın kısmi ödeme tarihindeki zararı karşılama oranında indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmekten ibarettir.[6]
gerekçesiyle bozmuştur.
Daha sonra Y 10 HD’de aynı görüşü benimsemiştir. Nitekim 10 HD 2021 tarihli bir kararında:
Ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak davacının gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin, davacının ödeme tarihindeki gerçek zararını hangi oranda karşıladığını saptamak, (…) davacının zarar miktarından davalı tarafın ödeme tarihi itibariyle karşıladığı zarar oranında indirim yapmak,[7]
gerektiğine hükmetmiştir.
Bilindiği gibi İBRA, borcu tamamen sona erdirir. Bu nedenle bir belgenin ibraname olarak kabul edilebilmesi için belgede gösterilen ödemenin borcu tamamen ortadan kaldırması gerekir. Aksi takdirde bu belge ibraname değil, makbuz olarak değerlendirilir ve içerdiği miktar kadar borcu azaltır (TBK m.420). Nitekim Yargıtay kararlarında da değerlendirme bu şekilde yapılmakta ve “Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık orantısızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir.”[8] hükmünü vermiştir.
Bu anlatılanlarda sonra aşağıda, tazminattan mahsup edilecek miktarın tespiti açıklanacaktır.
III-TAZMİNATTAN MAHSUP EDİLECEK MİKTARIN TESPİTİ
1-İndirimlerde Sıra
Zarar; azalma, eksilme, tazmin; zararın ödenmesi ve tazminat ise zarar karşılığı ödenecek miktar demektir. Bu nedenle bir haksız fiil meydana geldiğinde, önce bu fiil sonucu gerçekleşen zarar bulunacak, bu zarardan kusur ve evlenme şansı ve varsa kaçınılmazlık nedeni ile takdiri indirim yapıldıktan sonra gerçek zarar belirlenecektir. Bundan sonra tazminatın denkleştirilmesi ilkesi gereği, zarara uğrayanın, bu zarar dolayısıyla elde ettiği yararlar varsa düşülecek ve tazmin edilecek yani ödenecek miktar bulunacaktır. Örneğin, iş kazası sonucu iş gücü kaybına uğrayan sigortalıya ödenecek tazminatın saptanması için, önce iş gücü kaybı oranında ve kusuru oranında indirimler yapıldıktan sonra sigorta gelirleri düşülerek tazminat miktarı bulunacaktır. Tüm bu işlemlerden sonra, kazaya neden olan tarafından yapılan ödeme indirilerek, artan miktar zarar gören tarafa ödenecektir.
2-İndirilecek (Mahsup Edilecek) Miktarın Tespiti
Yukarıda anlatıldığı gibi, Yargıtay uygulamasında, kazaya neden olan tarafından yapılan ödemenin mahsubunda henüz görüş birliği olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak, Yargıtay (kapatılan) 21 HD ve 10 HD Dairlerinin uygulamaları hakkaniyete daha uygun olduğundan, açıklama bu uygulamalara göre yapılacaktır. Buna göre, tazminat karşılığı ödenen miktar, ödeme tarihinde hesaplanacak tazminat miktarını hangi oranda karşılıyorsa, en son hesaplanacak tazminat miktarı da bu orana göre belirlenecektir. Örneğin; ödeme 01.01.2022 tarihinde yapılmış olsun. Bu tarihteki verilere göre tazminat hesabı yapılacak ve yapılan ödeme, tazminat miktarını hangi oranda karşılamışsa, en son hesaplanacak tazminat miktarından da aynı oranda mahsup yapılacaktır. Örnek:
Kazaya uğrayanın 01.01.2022 tarihindeki yaşı, ücreti, iş gücü kayıp derecesi ve kusur gibi verilere göre hesaplanan tazminat miktarından sigorta gelirleri de düşülerek elde edilen tazminat miktarının 400.000.00 TL ve yapılan ödemenin de 300.000.00 TL olduğunu varsayalım. Bu durumda ödeme ile karşılanan miktar: 300.000.00/400.000.00 = 3/4 yani %75 olup, karşılanmayan miktar ise 1/4 yani %25 dir. Açılan davada, hesaplamanın 15.03.2025 tarihinde yapılarak, gerekli tüm indirimlerden sonra kalan tazminat miktarının 700.000.00 TL olduğunu varsayalım. Bu durumda karşılanmayan yani davacı tarafa ödenecek net miktar: 700.000.00 x %25 = 175.000.00 TL dir.
Şimdi de ödenen miktarın, işlemiş faizi ile toplanarak tazminattan düşülmesinin sonucunu görelim. Önce ödeme tarihi olan 01.01.2022 ile tazminatın en son hesaplama tarihi olan 15.03.2025 arasında işleyen faiz miktarını bulalım:
İndirilecek miktar: 300.000.00 + 122.250.00 = 422.250.00 TL dir. Buna göre:
Görüldüğü gibi, ödenen miktarın işlemiş faizi ile toplanarak yapılan mahsup sonucu davalı taraf aleyhine (277.750.00- 175.000.00) = 102.750.00 TL fark doğmaktadır.
Ancak, bir hususa daha dikkat çekmek istiyoruz. Eğer davalı taraf, 01.01.2022 tarihinde ödediği 300.000.00 TL’yi ödemeseydi, 15.03.2025 tarihine kadar işleyecek faizinden yani 122.250.00 TL’den kendisi yararlanmış olacaktı. Oysa aynı faiz miktarından davacı taraf yararlanmış olmaktadır. Bu durumda, yarar ve zararın denkleştirilmesi kuralı gereği, ödeme tarihi ile en son hesaplama tarihi arasında işleyecek faizin de düşülmesi ile bulunacak sonuç, adalete ve hakkaniyete daha uygun olacaktır. Buna göre ödenecek tazminat miktarı:
Eğer tazminat karşılığı yapılan ödeme, gayrı menkul ya da menkul bir mal olarak yapılmışsa, bu durumda bunların ödeme, daha doğrusu zarar gören adına tescil edildiği tarihteki değerleri tespit edilerek yine yukarıda anlatıldığı gibi oranlama yapılacaktır.
3-Ödemenin Maddi Ve Manevi Tazminatı Birlikte Kapsaması
Bazen, yapılan ödeme için düzenlenen ibraname başlıklı belgede, ödemenin hem maddi hem de manevi tazminat karşılığı olduğu belirtilmektedir. Eğer ödeme miktarları ayrılmışsa örneğin, 400.000.00 TL’lik ödemenin taraflarca 250.000.00 TL’si maddi ve 150.000.00 TL’sinin de manevi tazminat olduğu kabul edilmişse, yukarıda anlatılan oranlama sadece 250.000.00 TL’lik maddi tazminat esas alınarak yapılacaktır. Belgede, ayırım yapılmadan 400.000.00TL’nin maddi ve manevi tazminat karşılığı olarak ödendiği belirtilmişse ve yargılama sırasında da taraflar miktarların ayırımı konusunda anlaşamamışlarsa, yarısının yani 200.000.00 TL’nin maddi ve 200.000.00 TL’nin de manevi tazminat olarak kabul edilerek sonuca gidilmesi en doğru yol olacaktır.
[1] – Resmi Gazete Tarihi: 25.04.1978, Sayı:16269.
[2] – Y 17 HD, 01.02.2021 t, E:2020/9216-K:2021/435, ve Y 17 HD, 11.02.2021 t, E:2020/1037-K:2021/1225, www.legalbank.net, 22.03.2025.
[3] – Y 4HD, 05.10.2011 t, E:2010/8376-K:2011/10070, www.legalbank.net, ET:20.03.2025.
[4] – Y 4HD, 30.05.2013 t, E:2013/8577-K:2013/10377 ve Y 4HD, 06.11.2024 t, E:2022/10822-K:2024/10562, www.legalbank.net, ET:22.03.2025,
[5] – Y HGK, 21.05.2014 t, E:2014/634-K:2014/687. Y HGK,04.02.2020 t, E2018/24-K:2020/78, www.legalbank.net, ET:15.03.2025.
[6] – Y (Kapatılan) 21 HD, 13.04.2004 t, E:2004/1580-K:2004/3956, İstanbul Barosu Dergisi, C.78, Sayı 2004/4, s.1866.
[7] – Y 10 HD, 16.02.2012 t, E:2020/6057-K:2021/1676, LEGAL İSGHD, C.18, Sayı 70, Yıl 2021, s.888.
[8] – Y 10 HD, 16.02.2012 t, E:2020/6057-K:2021/1676, LEGAL İSGHD, C.18, Sayı 70, Yıl 2021, s.888. Aynı doğrultuda Y 21 HD, 05.11.2014 t, E:2013/11055-K:2104/19722, LEGAL İSGHD, C.11, Sayı 41, Yıl 2014, s.219.
Bursa’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi Bursa’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Serbest avukat olarak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik alanında çalışmaktayım. Bu konulardaki makalelerim dışında, “Açıklamalı İçtihatlı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” ve Prof. Dr. H. Yunus Taş ile birlikte yazdığımız “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü” isimli kitaplarım yayınlanmıştır.