Delaware eyalet Valisi, 25 Mart 2025 tarihinde Delaware Genel Anonim Şirketler Yasası’nın[1] [Delaware General Corporation Law-DGCL] 144 ve 220. maddelerini[2] değiştiren 21 sayılı Senato Tasarısı’nı[3] yasalaştırmıştır. Bir modernizasyon çabası olarak çerçevelenen bu değişiklikler, kesinlikle çelişkili işlemler ve hissedar inceleme talepleri arasında gezinen şirketler için daha fazla netlik ve öngörülebilirlik sunuyor. Ancak yüzeyin altına bakıldığında, mezkûr değişiklikler hissedarların etkili kurumsal gözlemciler olarak hareket etme yeteneğinden ziyade yönetsel esnekliği ayrıcalıklı kılan kesin bir değişimi temsil ediyor.
Bu revizyonlar, yalnızca teknik bir ayarlamadan çok, Delaware’in, emanet görevi skandalları ve kurumsal hesap verebilirlik talepleri küresel olarak artmaya devam ederken bile, yönetim kurulları ve kontrol sahibi hissedarlar lehine kurumsal yönetişim modelini yeniden kalibre etme konusundaki kalıcı istekliliğini yansıtıyor.
- Çelişkili İşlemler İçin Yeni Bir Mimari – Ama Ne Pahasına?
Madde 144’teki değişiklikler, çelişkili işlemlerin [conflicted transactions] ele alınmasını üç düzgün kategoriye göre yeniden düzenliyor:
- İlgili yönetici ve çalışanları ilgilendirenler [(those involving interested directors and officers) 144(a)],
- Özel (nitelikte) olmayan işlemlerde kontrol sahibi hissedarlar [(controlling stockholders in non-going private transactions) 144(b)] ve
- Özel (nitelikte) işlemlerde kontrol sahibi hissedarlar [(controlling stockholders in going private transactions) 144(c)].
Kâğıt üzerinde, bu yasalaştırma, “MFW ve Kahn v. Lynch” gibi davaların[4] ardından karmaşık, yargıç yapımı[5] bir manzaraya uzun zamandır beklenen yapıyı getiriyor gibi görünüyor.
Ancak, özellikle hissedarları kontrol edenler için yasal güvenli limanlar ciddi sorular ortaya çıkarıyor.
Delaware mahkemeleri daha önce şirket içeriden öğrenenleri ile yapılan işlemleri titizlikle ‘tam adalet’ standardı [entire fairness standard] ile denetlerken, değişiklikler artık prosedürel bir kaçış yolu sunuyor.
Çatışmalı bir anlaşma hem bağımsız, bilgili özel bir komite hem de ilgisiz hissedarların çoğunluğu tarafından onaylanırsa, ticari muhakemeyi takip [business judgment deference] geri yüklenir. Mahkemeler, ağır ihmal gösterilmediği sürece iyi niyet varsaymalıdır.
Sürecin özden daha üstün tutulması risklidir. İyi düzenlenmiş özel bir komite ve dikkatlice yönetilen bir hissedar oylaması, ekonomik açıdan hâlâ çok haksız olabilecek işlemleri temizleyebilir. Geleneksel olarak son savunma hattı olan mahkemeler, usule uygunluk görünümü sürdürülürse kendilerini güçsüz halde bulacaktır.
Ayrıca, borsa kotasyonu standartlarına dayalı olarak yönetici bağımsızlığına ilişkin artırılmış bir varsayımın getirilmesi (davacıların buna karşı koymaları için buna karşılık gelen daha yüksek bir yük ile) birçok yöneticiyi ciddi itirazlardan etkili bir şekilde korumaktadır. Delaware hukukunda her zaman ince ayrımlı ve bağlama özgü bir soruşturma olan bağımsızlık, artık bir kutu işaretleme egzersizine indirgenme riskiyle karşı karşıyadır.
Bu gerçekten modernleşme midir? Yoksa usule uygunluk bayrağı altında esaslı emanet sorumluluğundan bir geri çekilme midir?
- Madde 220: Kurumsal Bilgilere Giden Kapıların Daraltılması
Madde 220’deki değişiklikler de en az onlar kadar çarpıcıdır. Delaware, onlarca yıldır hissedarların şirket defterlerini ve kayıtlarını inceleme hakkını, emanet suiistimalini tespit etmek için kritik bir araç olarak övüyor. Ancak son birkaç yıldır mahkemeler, hissedarların Madde 220’yi spekülatif davaları körüklemek için kullanmalarına karşı temkinli davranıyor.
21 sayılı Senato Tasarısı, olağanüstü durumlar olmadığı sürece elektronik postalar, kısa mesajlar veya gayri resmi iletişimler hariç toplantı tutanakları, finansal tablolar ve yönetim anketleri dâhil olmak üzere dar ve kapsamlı denetlenebilir “defter ve kayıt” [books and records] kategorilerini yasalaştırarak yanıt veriyor. Şirketin erişimi sansürleme, sınırlama ve koşullandırma yetkisi (gizlilik anlaşmaları gerektirmek dâhil) artık açıkça tanınıyor.
Sürecin bir miktar sıkılaştırılması kötüye kullanımı engellemek için kaçınılmaz olsa da, bu değişiklikler sarkacı kurumsal gizliliğe doğru savuruyor. Talep edilebilecekleri daraltarak ve katı özgüllük koşulları uygulayarak, Delaware hissedarların, özellikle de dışarıdaki aktivistlerin ve kurumsal yatırımcıların türev davalar açmadan önce usulsüzlük kanıtlarını ortaya çıkarmasını önemli ölçüde zorlaştırıyor.
Esasında, değişiklikler şeffaflıktan ziyade, ikincisinin her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir zamanda, kurumsal barışı ayrıcalıklı kılıyor.
- Temel Felsefe: Yöneticiliğin Yeniden Onaylanması [managerialism reaffirmed]
Bu değişikliklerin destekçileri, bunların makul bir denge sağladığını savunacaklardır: süreç korumalarının başarısız olduğu durumlarda yargısal incelemeyi korurken verimli dâhili yönetimin teşvik edilmesi. Adil incelemenin hâlâ mevcut olduğunu ve kasıtlı suiistimalin yalnızca formalitelerle engellenemeyeceğini belirteceklerdir.
Ancak daha eleştirel bir şekilde bakıldığında, 2025 tarihli değişiklikler Delaware’in klasik yönetici içgüdülerini yansıtıyor. Bunlar, ezici kanıtlar aksini kanıtlamadığı sürece şirket yönetim kurullarının ve içeriden öğrenenlerin sadık ve yetkin bir şekilde hareket ettiği varsayılan ve prosedürel uyumun esaslı adaletin yeterli kanıtı olarak kabul edildiği bir dünya görüşünü temsil ediyor.
Bu yeni bir eğilim değildir. Delaware, 1980’lerden beri, ticari muhakeme takibi, ibra edici esas sözleşme hükümleri ve bağımsız onayın temizleyici etkileri gibi doktrinler aracılığıyla yöneticileri ve kontrol eden hissedarları sistematik olarak izole etmiştir. 21 sayılı Senato Tasarısı, artık yasal formda olan bu yörüngeyi sürdürmektedir.
Şirketler için, bu değişiklikler daha fazla öngörülebilirlik ve daha düşük dava riski vaat ediyor. Emanetçiler için, ikinci tahminlere karşı daha güçlü prosedürel kalkanlar sunuyorlar. Ancak hissedarlar, özellikle de kurumsal yönetişim süreçlerine içeriden erişimi olmayanlar için, hesap verebilirliğe giden yol daha dik hale gelmiştir.
- Önümüzde Neler Var?
Usul berraklığını yasalaştırmak bir şeydir; usul yanlılığı esaslı emanet incelemesinin yerine koymak başka bir şeydir. Delaware’in değişikliklerinin önümüzdeki yıllarda davacıların yeni standartlar altında ‘iyi niyetin’, ‘ağır ihmalin’ ve ‘bağımsızlığın’ [good faith, gross negligence, and independence] anlamını araştırmasıyla birlikte dava dalgaları yaratacağı kesindir.
Ayrıca, federal menkul kıymetler yasaları kapsamında faaliyet gösteren şirketler dikkatli olmalıdır. Delaware yasaları kapsamındaki hiçbir usul uyumu, şirketleri federal vekâlet kuralları, kamuya yapılan emanet görevi açıklamaları veya Amerika Birleşik Devletleri Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun kurumsal yönetişim başarısızlıklarına ilişkin soruşturmaları [federal proxy rules, fiduciary duty disclosures, or SEC investigations into governance failures] kapsamındaki olası sorumluluktan koruyamaz.
Belki de en kritik olanı, Delaware’in şirketler hukukundaki hâkimiyetini uzun süredir rahatsız eden eleştirileri daha da keskinleştirme riski taşımasıdır: anlamlı hesap verebilirlik pahasına şirket içeriden öğrenenlerine çok fazla hitap etmesi.
New York’tan Kaliforniya’ya ve Avrupa’ya kadar diğer yargı bölgeleri şirketler içindeki güç dengesini yeniden düşünürken, Delaware’in 2025 tarihli değişiklikleri hem imtiyazının stratejik bir konsolidasyonu hem de eleştirmenleri için bir kışkırtma olabilir.
Temel soru şudur: giderek daha fazla özden çok biçimi ödüllendiren bir kurumsal yönetişim rejimi, şeffaflık, aktivizm ve emanet sorumluluğuna ilişkin artan beklentilerin olduğu bir çağda kurumsal meşruiyeti gerçekten sürdürebilir mi?
[1]“Delaware Genel Anonim Şirketler Yasası” için bkz. <https://delcode.delaware.gov/title8/c001/>.
[2]Madde 144 ve 220 için bkz.<https://delcode.delaware.gov/title8/c001/sc04/>; <https://delcode.delaware.gov/title8/c001/sc07/>.
[3] 21 sayılı Senato Tasarısı için bkz. <https://legis.delaware.gov/BillDetail/141857>.
[4]Zikredilen davalar için bkz. <https://law.justia.com/cases/delaware/supreme-court/2014/334-2013.html>; <https://law.justia.com/cases/delaware/supreme-court/1995/169-1995-3.html>.
[5]Çevirenin Notu: ‘Judge-made’ kavramının Türkçe karşılığı olarak kullandığımız ‘yargıç yapımı’ ibaresi, “bir mahkeme tarafından, yasa koyucunun amaçlarına aykırı olduğu iddia edilen bir yasanın uygulanması veya yorumlanmasıyla veya mevzuata dayanmayan bir kararla kurulmuş” manasına gelir.
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.