‘Halka Kapalı Şirketlerde Finansal Kamuyu Aydınlatma Algısı’ Üzerine Bir Almanya Deneyi

Halka kapalı firmalar, yatırım seviyelerinden iş yaratmaya ve piyasa rekabetine kadar her şeyi etkileyen ekonomilerimizin omurgasıdır. Toplu önemleri göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dışındaki çeşitli düzenleyici kurumlar bu firmalara finansal kamuyu aydınlatma (ve bazen bağımsız denetim) yükümlülükleri getirmektedir. Özellikle Avrupa Birliği’nde milyonlarca “mikro kuruluşun” yıllık olarak finansal tablolar derlemesi ve beyan etmesi gerekmektedir. Bu kurallara uyum sıkı bir şekilde uygulanmıştır ve bu finansal tablolar daha sonra işletme kayıtları ve bilgi aracı kurumları vasıtasıyla kamuya açıklanmaktadır.

Bu kapsamlı yükümlülüklere rağmen, birkaç temel ekonomik soruyu ele alan sistematik kanıt hâlâ çok azdır: Küçük halka kapalı şirketler gerekli kamuyu aydınlatmayı faydalı mı yoksa külfetli mi algılıyor? Kararlarını şeffaf veya opak olmaya iten nedir? Şirketler düzenleyici ortamlarının ve kamuyu aydınlatma tercihlerinin sonuçlarının farkındalar mı yoksa kendileri bilgi işleme maliyetleriyle mi karşı karşıya kalıyorlar? Ve bu tür şeffaflık düzenlemeleri ekonomideki en küçük şirketlere gereksiz bir yük mü bindiriyor?

Almanya’daki 25 binden fazla halka kapalı firma ile gerçekleştirdiğimiz son saha deneyimiz, bilgi kısıtlamalarının ve paydaş değerlendirmelerinin kamuyu aydınlatma uygulamalarını nasıl etkilediğini inceleyerek bu soruları ele almaktadır.

1. Almanya Ortamında Yapılan Deney

Ekonomideki en küçük firmaların yükünü azaltma çabalarının ardından, Avrupa Birliği 2010’ların başında çok küçük halka kapalı firmalar için kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini kolaylaştıran politikalar getirmiştir. Bahsi geçen çalışmada, küçük halka kapalı firmaların aksi takdirde kamuya açık olacak olan finansal tablolarına erişimi kısıtlamasına izin veren Almanya’daki ortaya çıkan politika değişikliğine odaklanılmaktadır. Özellikle, deneyde 25 binden fazla firmanın bir alt kümesi bu kısıtlama seçeneği hakkında rastgele bilgilendirilmiş ve farklı paydaş değerlendirmelerinin (rakipler, sermaye sağlayıcılar veya müşteriler gibi) firmaların kamuyu aydınlatma kararlarını nasıl etkilediğini incelemek için mesajlaşma gizlice değiştirilmiştir.

Sonuçlar çarpıcıydı: Kısıtlama seçeneği hakkında bilgilendirilen firmaların sonraki finansal tablolarına erişimi kısıtlama olasılığı yüzde 15 daha fazlaydı. Bu etki, bilhassa daha az sermaye yoğun sektörlerdeki daha küçük, daha olgun firmalar arasında belirgindi; burada kamuyu aydınlatmanın net faydaları genellikle daha düşüktü. Tedavi edilen firmaların ayrıca gelecek yıllarda finansal tablolarını kısıtlamaya devam etme olasılığı daha yüksekti ve bu da bilgi tedavisinin kalıcı etkisini gösteriyordu.

2. Bilgisel Kısıtlamalar ve İşleme Maliyetleri

Söz konusu örneklemde yer alan birçok firma, yapılan deney ile bilgilendirilene kadar finansal tablolarına erişimi kısıtlama seçeneğinden habersiz görünüyordu ki; bu, büyük işlem etkilerinin gösterdiği gibidir. Bu, önemli bir kavrayışı vurguluyor: Bilgilendirme kısıtlamaları -kamuyu aydınlatma seçenekleri veya emsal firmaların davranışları hakkında farkındalık eksikliği gibi- firmaların kararlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kısıtlamalar kaldırıldığında, firmalar kamuyu aydınlatma stratejilerini yeniden değerlendirmekte hızlı davrandılar ve bu da halka kapalı firmaların mükemmel bilgi olmadığında şeffaflık tercihlerini her zaman optimize edemeyebileceklerini göstermektedir. Gerçekten de, firmaların kendileri (özellikle kararları hakkında piyasadan geri bildirim almayan halka kapalı firmalar) önemli bilgi işleme maliyetleri ile karşı karşıya kalabilir.

Ayrıca, anket kanıtları, şirketlerin kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini genellikle külfetli olarak algıladığını ve potansiyel faydalardan daha ağır bastığını ortaya koymuştur. Bu dengesizlik, kamuyu aydınlatmadan en olumsuz net faydaları elde etme eğiliminde olan çok küçük halka kapalı şirketler için özellikle belirgindir.

Yukarıdakilere dayanarak, şirket algılarından bağımsız olarak, finansal şeffaflığın genel olarak küçük halka kapalı şirketler için iyi mi yoksa kötü mü olduğu merak edilebilir. Bu konuyu aydınlatmak için, anılan deneydeki kısıtlama seçeneği hakkında bilgilendirilen (ve dolayısıyla erişimi kısıtlama konusunda daha yüksek dışsal olasılıklara sahip olan) şirketlerin yıllar sonra faaliyete geçme olasılığının daha yüksek olup olmadığını değerlendirmek üzere web sitesi verileri ve tasfiye veya iflas verileri toplanmıştır. Bu şirket grubunun, yüzde 73,2’lik bir temel devam oranına kıyasla yüzde 2,7 daha yüksek bir aktif olma olasılığına sahip olduğu bulunmuştur. Bu sonuç, kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini azaltmanın şirketler üzerinde olumlu uzun vadeli etkileri olabileceğini geçici olarak göstermektedir.

3. Şeffaflık Halka Kapalı Şirketler İçin Neden Önemlidir?

Halka kapalı firmalar, finansal bilgileri kamuya ifşa edip etmemeye karar verirken sıklıkla bir uzlaşma ile karşı karşıya kalırlar. Bir yandan, finansal şeffaflık firma ile potansiyel yatırımcılar, tedarikçiler veya müşteriler arasındaki bilgi asimetrilerini azaltabilir. Ancak, bu gerekçe kamusal bilgileri kullanan işlemsel paydaşlara dayanır. Öte yandan, kamusal ifşa hassas bilgileri rakiplere veya işlem yapmayan diğer paydaşlara da ifşa edebilir ve bu da firmaya zarar verebilir.

Bu çalışmada, firmaların rakiplerine karşı özellikle temkinli olduğu veya gizlilik endişeleri olduğu bulunmuştur. Finansal tabloların potansiyel kullanıcıları olarak rakipleri vurgulayan mesajlara maruz kalan firmaların erişimi kısıtlama olasılığı önemli ölçüde daha yüksekti ki; bu da rekabet endişelerinin kamuyu aydınlatma kararlarında kritik bir rol oynadığını göstermektedir. Ancak, genel çıkar tarafları gibi diğer işlem dışı paydaşlar da kamuyu aydınlatmanın algılanan net faydaları olumsuz hale geldiğinde bu kararları etkileyebilir.

4. Politika ve Uygulama İçin Sonuçlar

Bu deneyin bulgularının birkaç önemli sonucu vardır. Bunlardan birincisi, halka kapalı şirketlerin mükemmel bilgilerle kararlar aldığı varsayımı her zaman haklı olmayabilir. İkincisi, çalışma şeffaflığı artırmayı amaçlayan bir düzenleyici çerçevenin istemeden şirketlere, özellikle de kamuya açıklamadan sınırlı fayda sağlayan daha küçük şirketlere haksız bir yük getirebileceği öne sürülüyor. Üçüncüsü, söz konusu çalışma, kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini şirketlerin ihtiyaçlarıyla daha iyi uyumlu hale getirmek için politika müdahalelerinin potansiyelini vurgulamaktadır.

Dahası, elde edilen sonuçlar kamuyu aydınlatma düzenlemeleri tasarlanırken çeşitli paydaşların dikkate alınmasının önemini vurgulamaktadır. Şeffaflık sermaye sağlayıcılara ve diğer iş ortaklarına fayda sağlayabilse de, şirketleri rekabet risklerine maruz bırakarak daha temkinli kamuyu aydınlatma uygulamalarına yol açabilir.

5. Halka Kapalı Firmaların Finansal Şeffaflığının Düzenlenmesi

Çalışmadan elde edilen sonuçlar, küçük halka kapalı şirketler için zorunlu finansal kamuyu aydınlatmanın net faydalarının nispeten düşük ve genellikle olumsuz olduğunu göstermektedir. Bu, en küçük işletmelere bu kadar katı kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini dayatmak için yeterli gerekçe olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Halka kapalı şirketlerin finansal tablolarını açıklamasının zorunlu olmadığı ABD’de, çok azı bunu gönüllü olarak yapmayı seçmektedir. En azından en küçük şirketler için, Avrupa politika yapıcıları benzer şekilde gönüllü bir sistemin küçük şirketleri ve daha geniş ekonomiyi daha iyi destekleyip destekleyemeyeceğini düşünmelidir.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.