Hissedar uyuşmazlıkları [shareholder disputes], ticari ve kişisel ilişkileri karmaşık bir zeminde bir araya getirerek karmaşık senaryolar yaratabilir. Hissedarlar, finansal çıkarların ötesinde bir bağ paylaşabilirler. Anlaşmalar bu tür ilişkilerin yapısını belirlese de, özellikle her bir hissedarın şirketin başarısına katkısı veya zorlukları konusunda köklü anlaşmazlıklar olduğunda çatışmalar ortaya çıkabilir.
Bu tür anlaşmazlıkların çözümünde tahkime [arbitration] başvurulabilir. Günümüzde tahkim hükümleri sıklıkla hissedar sözleşmelerine veya esas sözleşmeye [shareholders’ agreements or articles of association] dâhil edilmektedir. Örneğin, ‘Royal Dutch Shell Plc’nin esas sözleşmesi[1], bir hissedar ile şirket veya bir hissedar ile bir yönetici arasındaki tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüleceğini hükme bağlamaktadır.
Bununla birlikte, bu tür tahkim anlaşmalarının uygulanabilirliği konusunda sorunlar devam etmektedir. Hissedar uyuşmazlıklarının tahkimi, tahkim heyetinin yargı yetkisi, yargılamanın yapılandırılması ve yönetimi ve nihai kararın uygulanması gibi zorluklar ortaya koymaktadır. Ulusal/Yerel mahkemeler, bu tür uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği konusunda farklı görüşlere sahiptir. Bu çalışmada, Alman hukuku perspektifinden Hollanda uygulamasına dair öngörüleri belirlemek için Hollanda ve Alman bakış açıları incelenmektedir.
- Tahkimin Hissedar Uyuşmazlıklarında Etkili Bir Mekanizma Olarak Önem Taşımasının Nedeni
Tahkim, hissedar uyuşmazlıklarının çözümünde etkili bir araç olarak ortaya çıkmakta ve onu geleneksel davalardan ayıran bir dizi avantaj sunmaktadır. Tahkimde yer alan gizlilik, hissedar uyuşmazlıklarındaki hassas bilgilerin ele alınmasında hayati önem taşımakta, özel bilgileri koruyan ve ilgili taraflar arasında güveni artıran özel bir forum sağlamaktadır. Tahkim yargılamasının doğasında bulunan esneklik, kurumsal uyuşmazlıklarda sıklıkla ihtiyaç duyulan hızlı karar ve anında çözüm taleplerini karşılayan hızlandırılmış çözümlere olanak tanıyan önemli bir avantajdır.
Uluslararası koşullarda ve özellikle şirket farklı ülkelerden yatırımcılar tarafından yabancı bir yargı bölgesinde kurulduğunda, tahkimin cazibesi, tarafsız bir yer seçme imkânı sayesinde daha da artar ve çözüm sürecinde adalet ve tarafsızlığa katkıda bulunur. Son olarak, New York Sözleşmesi[2] kapsamındaki tahkim kararlarının küresel olarak uygulanabilir olması, tahkim kararlarının uygulanması için güvenilir bir çerçeve sağlar.
Bu avantajlara rağmen, Hollanda hukuk sisteminde, hissedar uyuşmazlıklarının tahkim yoluyla çözümünü engelleyebilecek bir dizi husus bulunmaktadır. Bu yazıda bunlardan ikisi ele alınmaktadır.
- Açık Rıza [clear consent]: Hissedar Tahkim Anlaşmalarının Temeli
Bir tahkim anlaşmasının geçerliliği, Hollanda Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nın[3] [Dutch Code of Civil Procedure] 1020(1) ve (2) no.lu maddelerinde belirtildiği gibi, tarafların açık ve net rızasına bağlıdır. Tahkim anlaşmasının kesin ifadesi, bu rızanın gösterilmesinde önemli bir rol oynar. Hissedar uyuşmazlıklarında, hissedar yapısındaki olası değişiklikler göz önünde bulundurulduğunda, tahkim anlaşmasının ifadesi bilhassa önemlidir. Yeni bir hissedar katıldığında, hissedar sözleşmesine veya bunlarda yer alan tahkim hükümleri de dâhil olmak üzere esas sözleşmeye bağlı kalmak zorundadır.
Hollanda Yüksek Mahkemesi [Dutch Supreme Court] tarafından yakın zamanda onaylanan Amsterdam Temyiz Mahkemesi [Amsterdam Court of Appeal] kararı, açık rızanın kritik önemini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu dava, Hollandalı teknoloji geliştiricisi ‘Geosolutions’ ile onun ortak girişim olan ‘GyPSii’ arasında bir yazılım lisans sözleşmesiyle ilgili bir uyuşmazlığı içeriyordu. Ortak girişim ortağı ‘Sina HK’ tarafından “Kabul edilen ve mutabık kalınan” [acknowledged and agreed] başlığı altında imzalanan sözleşme, tahkim heyetinin ‘Sina HK’nin tahkim maddesi de dâhil olmak üzere sözleşmeye taraf olduğunu tespit etmesine ve 116 milyon ABD doları tazminat ödemesine karar vermesine yol açmıştır. Ancak, mahkeme iptal davasında, ‘Sina HK’nin tahkim sözleşmesine taraf olmadığına hükmetmiş ve tahkim sözleşmesinin, ‘Sina HK’ hariç olmak üzere “Geosolutions ve GyPSii” olarak yorumlanan her iki taraf için de bağlayıcı olduğunu belirtmiştir.
Bu karar, Hollanda Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nın “Bu amaçla, tahkime ilişkin hükümler içeren veya tahkime ilişkin standart koşullara atıfta bulunan yazılı bir belge yeterlidir; ancak bu belgenin diğer tarafça veya onun adına açıkça veya zımnen kabul edilmesi gerekir”[4] hükmünü içeren 1021. maddesiyle uyumunun incelenmesini gerektirmektedir. Bununla birlikte, söz konusu karar, yargının rıza çıkarımına ilişkin mevcut isteksizliğini vurgulamaktadır. Bu nedenle, bazı yorumcuların, şirketler hukukundan alınan “şirketler grubu” veya “ekonomik gerçeklik” doktrinleri [doctrines of group of companies or economic reality] marifetiyle tahkim anlaşmalarını imzacı olmayanlara da genişletme girişimleri, tahkim için gereken yüksek rıza eşiği göz önüne alındığında ikna edici değildir.
Anılan kararda, açık rızanın gerekliliği vurgulanmakta ve şirketlerin etkili tahkim hükümleri hazırlarken dikkatli olmaları gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca, şirketler yalnızca şirket belgelerine eklemenin ötesinde, yeni hissedarlardan ayrı yazılı onay talep etmek veya tahkim hükümlerinin gelecekteki hisse devirlerine veya şirket yeniden yapılandırmalarına otomatik olarak uygulanmasını sağlayan referans hükümleri eklemek gibi ilave mekanizmaları da değerlendirebilirler.
- Erga Omnes Hissedar Meselelerinin Tahkimle Karşılaştırılmasının Etkileri
Şirket meseleleri, hissedarların tek taraflı olarak karar veremeyeceği sonuçlar doğurur. Bu sorunlar yalnızca hissedarlar arasındaki ilişkileri etkilemekle kalmaz, aynı zamanda daha geniş kapsamlı, erga omnes yani herkese karşı sonuçlara da yol açabilir.
Hollanda Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nın 1020(3) no.lu maddesinde, “tahkim anlaşmasının, taraflarca serbestçe belirlenmeyen hukuki sonuçlara yol açamayacağı” [the arbitration agreement may not result in legal consequences that are not freely determined by the parties] belirtilmektedir. Hollanda hukukunda, taraflarca serbestçe belirlenebilecek ve belirlenemeyecek konuların türleri açıkça belirtilmemiştir.
Pratikte, bir tahkim kararı yalnızca ilgili tarafları bağlar. Dolayısıyla, tahkim kurulunun gerektirdiği kararın erga omnes etkileri taşıması, yani yalnızca doğrudan ilgili taraflar üzerinde değil, herkes üzerinde bağlayıcı bir etkiye sahip olması durumunda, bir sorun tahkime elverişli değildir.
Hollanda Yüksek Mahkemesi’nin, 2006 yılında, Hollanda Medeni Kanunu’nun [Dutch Civil Code] ‘2:16’ no.lu maddesinde[5] tanımlandığı şekliyle tüzel kişilerin kararlarına ilişkin uyuşmazlıkların tahkime tabi tutulamayacağına karar vermesiyle bir emsal teşkil eden ‘Groenselect’ davası[6], bu kararın gerekçesini oluşturmuştur. Bu kararın gerekçesi, şirket ve üçüncü taraflar için önemli hukuki sonuçlar doğuran bu kararların, tahkime katılan tarafların takdirine bağlı olmaması gerektiğidir.
Ancak bu kategorik yaklaşım, özellikle kararların yalnızca şirket içi etkileri olduğu ve ilgili tüm paydaşların tahkime açıkça rıza gösterdiği durumlarda uygulanabilirliği konusunda sorunlar doğurmaktadır. Çalışanlar veya alacaklılar gibi üçüncü tarafları etkilemeyen şirket içi kararların çoğu, şirket dışı çıkarları da etkilemez. Bu nedenle, üçüncü tarafları korumak, şirket içi kararların tahkime tabi olmadığını düşünmek için her zaman geçerli bir sebep olmayabilir.
2010 yılına gelindiğinde, ‘Silver Lining’ davası[7], kararlar ve sonuçları arasında ayrım yaparak bu tartışmaya bir incelik kazandırmıştır. Hollanda Yüksek Mahkemesi, şirket kararlarının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların tahkime tabi tutulamayacağını, ancak bu kararların uygulanması için ortaya çıkan sonuçların ve alınan tedbirlerin tahkime tabi olabileceğini açıklığa kavuşturmuştur. Örneğin, sözleşmelerin feshinde, fesih kararının geçerliliği tahkime tabi olmasa dahi, feshe ilişkin hüküm ve icrai işlemler tahkime elverişlidir.
Bu kararda, özellikle aynı dava süreci üzerinde eş zamanlı olarak yürütülen işlemler söz konusu olduğunda olası usul karmaşıklıkları vurgulanmaktadır. Farklı makamlarca karara bağlanması gereken konuların ayrılması, çakışan yasal işlemlere yol açabilir. Diğer taraftan, şirket karar alma süreçlerine ilişkin hissedar ve yönetim sözleşmelerinde belirtilen hükümlerin uygulanmasında geniş bir esneklik sağlamaktadır. Gerekirse, belirli bir şirket kararının başlatılmasını veya iptalini zorunlu kılan bir karar almak için tahkime başvurulabilir. Bu, bir kararın hissedarları bir hissedar sözleşmesine uygun oy kullanmaya zorlayarak belirli bir hissedar kararının kabul edilmesini veya reddedilmesini sağlayabileceği durumları kapsar.
- Alman Hukukuna Dair Görüşlerle Hollanda Hukuk Yaklaşımının Geliştirilmesi
Alman hukukunda, şirket kararlarının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıklar, Alman Federal Adalet Divanı’nın [German Federal Court of Justice] 2009 tarihli ve Tahkime Elverişlilik II (Schiedsfähigkeit II) olarak da adlandırılan kararında[8] belirtilen belirli koşullar altında tahkime tabi tutulabilir. Bu koşullar[9] şunlardır:
Tüm hissedarların, esas sözleşmeye konulacak bir tahkim maddesi veya ayrı bir sözleşme yoluyla tahkime onay vermesi;
Tahkim kurumunun tüm paydaşlara, hissedarlar, yönetici direktörler ve denetim kurulu üyeleri (varsa) dâhil olmak üzere, bildirilmesi [ki, tahkim süreci hakkında sürekli olarak bilgilendirilmeli ve aktif olarak katılımları için adil bir fırsat sağlanmalıdır];
Mahkemenin oluşumunda tüm paydaşların eşit katılımının sağlanması,
Belirli bir hissedar çözümüne ilişkin tüm uyuşmazlıkların tek bir tahkim yargılamasında toplanarak çelişkili kararların önlenmesi.
Daha sonra, Alman Tahkim Enstitüsü [German Arbitration Institute] tarafından bu standartları karşılamak için bir model tahkim maddesi ve ek kurallar getirilmiştir[10].
Bu koşulların Hollanda uygulamalarına faydalı bir rehberlik sağlayabileceğini düşünüyoruz. Bu koşullar, Hollanda’daki şirket uyuşmazlıklarının ele alınması için bir dizi kuralın geliştirilmesine fırsat sunmaktadır. Hollanda yasama organı bu konuda Alman yaklaşımından ilham alabilir ve Hollanda Tahkim Enstitüsü [Netherlands Arbitration Institute] gibi tahkim kurumları, hissedarlarla ilgili konularda çok taraflı tahkimi kolaylaştıracak bir model madde ve usul çerçevesi içeren bir eki Hollanda Tahkim Enstitüsü Tahkim Kurallarına[11] [Netherlands Arbitration Institute Arbitration Rules] ekleyerek Alman Tahkim Enstitüsü yaklaşımını izleyebilir. Bu girişimler, Hollanda ekosisteminin tahkim dostu yapısını güçlendirecek, yabancı şirketler için daha cazip hale getirecek ve yargı yükünü hafifletecektir.
[1] Royal Dutch Shell Plc’nin esas sözleşmesi [articles of association of Royal Dutch Shell plc] için bkz. < https://www.shell.com/investors/shareholder-meetings/_jcr_content/root/main/section/simple/list/list_item.multi.stream/1663830512706/741f742f521af85019dab3fe7d05438a919e1666/new-articles-comparison-amended-vs-existing-2021.pdf >.
[2] “Birleşmiş Milletler Yabancı Tahkim Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Sözleşmesi” (New York, 10 Haziran 1958) için bkz. < https://www.newyorkconvention.org/english >.
[3] < http://www.dutchcivillaw.com/legislation/civilprocedure044.htm >.
[4] Metnin İngilizcesi şöyledir: “[]for this purpose an instrument in writing which provides for arbitration or which refers to standard conditions providing for arbitration is sufficient, provided that this instrument is expressly or impliedly accepted by or on behalf of the other party.”
[5] < https://wetten.overheid.nl/BWBR0003045/2025-01-01 >.
[6] < https://uitspraken.rechtspraak.nl/details?id=ECLI:NL:HR:2006:AY4033 >.
[7] < https://uitspraken.rechtspraak.nl/details?id=ECLI:NL:HR:2010:BN8533 >.
[8] < https://www.disputeresolutiongermany.com/2017/07/case-of-the-week-federal-supreme-court-on-arbitrability-of-shareholder-disputes-arbitrability-iii/ >.
[9] Metnin İngilizcesi şu şekildedir: “(1) Unanimous consent from all shareholders to arbitration, either through an arbitration clause in the articles of association or a separate agreement. (2) Notification of the institution of arbitration to all stakeholders, including shareholders, managing directors, and members of the supervisory board (if applicable). They should be continually informed about the arbitration proceedings and afforded a fair opportunity to actively participate. (3) Ensuring equal opportunities for all stakeholders to participate in the constitution of the tribunal. (4) Concentrating all disputes related to a specific shareholder resolution in a single arbitration to prevent conflicting decisions.”
[10]<https://www.disarb.org/en/tools-for-dis-proceedings/dis-model-clauses>;< https://www.disarb.org/fileadmin/user_upload/Werkzeuge_und_Tools/2018_DIS-Arbitration-Rules_012023.pdf >
[11] < https://nai.nl/nai-arbitration-rules/ >.
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.


