Emekli Olmak İçin Primlerin Ödenmesi Değil Bildirilmesi Yeterlidir

GİRİŞ

Bilindiği gibi 08.09.1999 tarihinden önce sigortalı olanların emekli aylığına hak kazanabilmeleri için sigortalılık süresi ve prim günü koşullarının yanında yaş sınırı da getirilmişti. Bunlara kamuoyunda kısaca EYT’li yani “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” denilmektedir. Bu durumda olan sigortalıların emekli aylığına hak kazanma koşullarından biri olan  yaş sınırı kaldırılarak sadece çalışma süresi ve prim gününün tamamlanması yeterli görülmüştür. Sigortalılık süresini ve prim günü sayısını tamamladığı inancı ile emekli aylığı bağlanması isteği ile SGK’ya başvuran bazı sigortalıların, primlerinin  eksik ödendiği veya çalışma süresinin eksik bildirildiği gerekçeleriyle bu istekleri kabul edilmemektedir. Gerek çalışma süresi ve gerekse prim günü eksikliği, genel olarak 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a  (SSK) bendi kapsamında olan sigortalılarda söz konusu olmaktadır. Zira, 4/1-b kapsamında (Bağ-Kur) olanlar bildirimlerini kendileri yapmakta ve primlerini de kendileri ödemekte ve 4/1-c kapsamında (Emekli Sandığı) olanlar da kamu çalışanı olduklarından bildirim yapılmaması ya da prim ödenmemesi gibi bir durum olmamaktadır. Ancak, 4/1-a kapsamında sigortalı olanların SGK’ya bildirilmesi ve primlerinin Kuruma ödenmesi görevi doğrudan işveren ait olduğundan ve Ülkemizde kayıtlar düzenli tutulmadığından ya da hiç tutulmadığından bunların çalışma sürelerinde ya da prim günlerinde eksiklik olabilmekte, bu yüzden de emekli aylığına hak kazanamamakta veya aylık bağlanması için uzun süre beklemek zorunda kalmaktadırlar.

I-SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE GETİRİLEN YENİLİK

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun sigortalılar yararına getirdiği en önemli değişiklik, sigorta hak ve yardımlarından yararlanmak için sigortalılık süresine ait primlerin ödenmesi koşulunun olmamasıdır. Yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Kanun ile 01.10.2008 tarihinde tüm hükümleriyle yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun hükümlerinin karşılaştırılmasını yaparak bu değişikliğin önemi daha iyi açıklanmış olacaktır. Yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Kanunda sigorta haklarından yararlanmak için belli bir süre prim ödeme koşulu aranmakta idi. Örneğin, 506 sayılı Kanunda yaşlılık aylığından yararlanmak için:

a-Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün veya

b-Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün,

malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şarttır (m.60).

Malullük aylığından yararlanmak için:

Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması, şarttır (m.54).

Hastalık yardımlarından yararlanmak için:

Bir yıl içinde en az 90 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması şarttır (m.32/son). Sigortalının eşinin ve çocuklarının sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri için 1 yıl içinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması şarttır (M.35). Ana ve babaya sağlık yardımı için (m.42) ve analık yardımlarından yararlanmak için de (m.48) belli bir süre prim ödeme zorunluğu vardır.

Aynı konuları düzenleyen 5510 sayılı Kanuna bakıldığında:

Yaşlılık aylığından yararlanmak için:

Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9000 gün (4/a sigortalıları için 7200 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması şartıyla aylık bağlanır (m.28).

Malullük aylığından yararlanmak için:

En az 10 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması, zorunludur (m.26).

Hastalık yardımlarından yararlanmak için:

Bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması (m.18/1-b) ve emzirme ödeneğine hak kazanabilmek için 120 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şarttır (m.16).

Görüldüğü gibi 506 sayılı Kanunda emeklilik ve diğer sigorta yardımlarından yararlanmak için primlerin ödenmesi koşulu arandığı halde, 5510 sayılı Kanunda primlerin ödenmesi değil primlerin bildirilmesi koşulu aranmaktadır. Örneğin, sigortalının çalışması SGK’ya bildirilmiş, çalışmasına devam etmekte, aylık prim bordroları düzenli verilmekte  fakat bazı aylarda primleri ödenmemiş de olsa, ödenen ve ödenmeyen primlerin toplamı emekli aylığı bağlanmasına yeterli ise emekli aylığına hak kazanacak ve kendisine aylık bağlanması gerekecektir.

Zira, SGK’ya işe giriş bildiriminin yapılması (m.8) ve primlerin yatırılması (m.88)  görevi doğrudan işverene ait olup, bildirimin yapılıp yapılmadığının ve primlerin yatırılıp yatırılmadığını kontrol etmek, yatırılmamışsa yatırılmasını sağlama görevi ise SGK’nındır. Gerek işveren ve gerekse SGK’nın yasalar tarafından kendilerine verilen görevlerini yapmamalarının sonucundan sigortalının zarar görmesi her şeyden önce sosyal güvenliğin temel ilkelerine aykırıdır. Kanunda bu konularda sigortalıya hiçbir yükümlülük getirilmemiştir. Her ne kadar 5510 m.8/6’da sigortalıların “Çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç bir ay içinde sigortalı olarak çalışmaya başladıklarını Kuruma bildirirler.” denilmişse de, maddenin devamında “ Ancak, sigortalının kendisini bildirmemesi, sigortalı aleyhine delil teşkil etmez.” denilerek sigortalının çalıştığını bildirmemesinin her hangi bir yaptırımının olmadığı belirtilmiştir.

Ancak, m.4/1-b (Bağ-Kur) kapsamında olanların yaşlılık aylığı ve diğer sigorta yardımlarından yararlanabilmeleri için, kendi sigortalılıklarından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şarttır (Örneğin; m.18,19,20,26,28).

II-SGK’YA BİLDİRİLMEYEN SÜRELER VE ÖDENMEYEN PRİMLERLE İLGİLİ 5510 SAYILI KANUN HÜKÜMLERİ

SGK’ya bildirilmeyen sürelerle ilgili 5510 sayılı Kanun’un 86/9 maddesinde:

Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.

denilmiştir.

Dikkat edilirse maddede, mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı belirtilmiş fakat, primlerin ödenmesinden söz edilmemiştir.

Kanun’un 87’nci maddesinde prim ödeme yükümlüsünün işveren olduğu belirtildikten sonra primlerin ödenmesi ile ilgili 88’nci maddesinde 4/1-a bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işverenin:

Bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.

denilmiştir.

Bu maddede de primlerin ödenmesi açısından sigortalıya hiçbir görev yüklenmemiştir. Her üç madde ifadesinden açıkça anlaşıldığı gibi, sigortalıyı Kuruma bildirmek, çalışması ile ilgili gerekli belgeleri vermek ve ödeyeceği ücretten sigortalı payına düşen pirimi kesip kendi payına düşen primi de ekleyerek Kuruma ödeme görevi işverene verilmiştir.

III-ÇALIŞMALARI BİLDİRİLMEYEN, EKSİK BİLDİRİLEN veya PRİMLERİ ÖDENMEYEN SİGORTALININ HAKLARI

1-Çalışmaların Tam Bildirilmesi fakat Primlerin Eksik Ödenmesi

Sigortalının çalışmalarının Kuruma bildirilmesinde eksiklik olmayıp ta primlerin eksik ödenmesi söz konusu olduğunda yukarıda da belirttiğimiz gibi, ödenen ve ödenmeyen prim günlerinin toplamı sigortalının  aylık bağlanmasına yetiyorsa ve diğer koşul olan sigortalılık süresi de dolmuşsa (506 s.lı K.nun dönemi), bu sigortalıya emekli aylığı bağlanması gerekir. Örneğin, 04.10.1998 tarihinde işe girişi bildirilen erkek sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanması için, 25 yıllık sigortalılık süresini doldurması ve 5900 prim günü gerekmektedir. Primlerle ilgili belgelerin düzenli verildiğini, primleri ödenen gün sayısının 5700 gün olduğunu, fakat bazı aylarda prim ödemesi yapılmadığını ve ödenmeyen prim günü toplamının  2000 gün olduğunu ve aylık bağlanması için 25 yılın dolduğu 05.10.2023 tarihinde Kuruma başvurduğunu varsayalım. Bu durumda, ödenen ve ödenmeyen prim günleri toplamı 5900 gün olduğundan yaşlılık aylığına hak kazanmakta ve dolayısı ile SGK’nın bu konuda uyuşmazlık çıkarmayarak kendisine yaşlılık aylığı bağlaması gerekmektedir.

2-Çalışmaların Bir Kısmının Bildirilip Bir Kısmının Bildirilmemesi

Bu şekilde çalışmalara da uygulamada sık rastlanmaktadır. Ya çalışanın işe girişi geç bildirilmekte ya da çalışma süresi içinde bazı yıllarda veya aylarda yapılan çalışmalar Kuruma kısmen bildirilmekte, ya da uzun yıllar boyunca yapılan çalışmaların her ay 10 gün 15 gün gibi bildirildiği görülmektedir. Bazen de bildirim yapılmakta fakat hiç prim ödenmemektedir. Böyle durumlarda hizmet tespit davası açılarak bildirilmeyen sürelerin sigortalılık süresinden sayılması sağlanabilir. Ancak, dava açarken hak düşürücü sürenin geçip geçmediğine dikkat edilmelidir. Bu konular hakkında aşağıda kısa bilgi verilecektir. Bu makalenin konusu hizmet tespiti olmadığından, bu konularda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler dipnotta belirttiğimiz makalemizi okuyabilirler.[1]

2.1-Sigortalının İşe Girişinin Geç Bildirilmesi

Sigortalının çalışmaya başlamasının Kuruma geç bildirildiği ve çalışmanın bildirim tarihini de kapsayacak şekilde devam etmiş olması durumunda bu tür çalışmalara “Blog Çalışma” denilmektedir. Böyle bir durumda 5 yıllık hak düşürücü süre bildirilmeyen sürenin sonunda değil, kesintisiz olarak devam eden sürenin sonundan itibaren başlayacaktır. Örneğin,  04.01.1997 tarihinde çalışmaya başlayan sigortalının emekli aylığına hak kazanması için 25 yıl sigortalılık süresine ve 5825 prim gününe ihtiyacı olup, primlerinin ödendiğini, ancak işe giriş bildirgesinin 01.02.2000 tarihinde Kuruma verildiğini varsayalım. Bu durumda 25 yıllık süre 01.02.2025 tarihinde dolacağından emekli aylığı bağlanması için bu tarihe kadar beklemek zorundadır. İşe girişi zamanında bildirilmiş olsa idi, 25 yıllık süre 04.01.2022 tarihinde dolmuş olacaktı. Bu sigortalı 25 yıllık süreyi doldurduğunu zannederek 04.01.2022 tarihinde işten ayrılıp gerçeği öğrendiğinde, 2022 yılının sonundan itibaren beş yıl içinde açacağı hizmet tespit davası ile bildirilmeyen sürenin sigortalı süreden sayılmasını sağlayıp emekli aylığına hak kazanabilecektir. Yargıtay’ın bu konudaki görüşü de aynı doğrultuda devam etmektedir. Nitekim Yargıtay HGK 2023 yılında verdiği kararında, Kuruma bildirimin işe giriş tarihinden sonra yapılması durumunda, bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonundan başlayacağına hükmetmiştir.[2]

2.2-Çalışmaların Kısmen Bildirilmesi

Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür bildirimler, ya yıl olarak ya da ay olarak veya bazı aylardaki çalışmanın eksik gösterilmesi şeklinde yapılmakta fakat çalışma kesintisiz devam etmektedir. Bu şekildeki çalışmaların tespitinde de hak düşürücü süre sigortalının işten ayrıldığı yılın sonundan itibaren başlayacaktır. Bildirilmeyen bu sürelerin yargı kararı ile tespit edilmesi sonucu, bildirilip primi ödenen sürelerle birlikte toplamı dikkate alınarak işlem yapılacaktır. Yargıtay yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Kanun döneminde geçen çalışma hakkında verdiği bir karar da bu durumu çok açık ve net şekilde açıklamıştır. Yargıtay kararına konu olan olayda karardan anlaşıldığı kadarıyla, sigortalının 1110 günlük çalışmasının Kuruma bildirilip primlerinin ödendiği, sigortalı tarafından açılan hizmet tespit davası ile Kuruma bildirilmeyen 4964 günlük çalışmanın tespitine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, böylece toplam prim günü sayısının 6074 gün olduğu, emekli aylığı bağlanması için diğer koşullar da yerine geldiğinden Kuruma başvurduğu, ancak mahkeme kararı ile tespit edilen 4964 günlük  sürenin primlerinin ödenmediği gerekçesiyle bu isteğin ret edilmesi sonucu, sigortalı tarafından açılan aylığa hak kazandığının tespiti davasının da ret edilmesi üzerine Y 21 HD:

506 sayılı [5510] Kanunda işçi hissesine isabet eden primi işçinin aylığından kesip kendisine isabet eden primi de ilave ederek SGK’ya ödeme yükümlülüğü işverene, SGK işverenden her zaman primleri tahsil edebileceğinden işverenden henüz primlerin tahsil edilmemiş olması sigortalıya aylık bağlanmasına engel değildir.

Sigortalının sorumlu olmadığı, işverenlerin ödemekle, Kurumun tahsil ile sorumlu olduğu prim alacağından dolayı davacının yaşlılık aylığı talebinin reddi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.[3]

hükmünü vermiştir.

Zaten 5510 sayılı Kanun’un 93’ncü maddesinde, Kurumun prim ve diğer alacaklarının ödenmesinde zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, prim alacağı mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise, bu sürenin kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı belirtilmiş olup, Yargıtay da hizmet tespit davası sonucu tespit edilen süreye ait primlerde zamanaşımının kararın kesinleşmesinden  itibaren başlayacağına hükmetmiştir.[4]

2.3-İşe Giriş Bildiriminin Yapılması Fakat Prim Ödenmemesi

Beş yıllık hak düşürücü süre, sigortalının çalışması ile ilgili Kuruma hiçbir belgenin verilmemesi durumlarında söz konusudur. Sigortalının çalışması ile ilgili belgelerden her hangi birinin Kuruma verilmiş olması durumunda hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.[5] Örneğin, 02.04.1996 tarihinde çalışmaya başlayan sigortalının işe giriş bildirgesi verilmiş bir süre çalışmış ve işten çıkmış, fakat bu süre içinde hiç prim yatırılmamış olsa, bu sigortalı aradan çok uzun süre geçse bile, (diyelim ki 20-25 yıl)   dava açarak sigortalı başlangıç tarihinin 02.04.1996 olduğunun tespitini isteyebilir. Yargıtay sigortalılık başlangıcının tespiti davalarında fiili çalışmanın da kanıtlanmasını istemektedir.[6]

2.4-İşe Giriş Bildiriminin Yapılmadığı Kesintisiz Çalışmalar

Çalışanın işe girişinin SGK’ya bildirilmediği ve dolayısı ile primlerin de ödenmediği durumlara çalışma yaşamında, özellikle küçük ölçekli işyerlerinde sık rastlanmaktadır. Bu konuya bir örnek verelim:  5510 sayılı Kanun’un 28’nci maddesinde öngörülen yaşlılık aylığına hak kazanmak için aranan koşulları yani 60 yaşını doldurmuş ve 7200 prim gününü karşılayacak şekilde uzun yıllar bir işyerinde çalışan sigortalı, emekli aylığı bağlanması için Kuruma başvurduğunda, bu çalışmalarının hiç bildirilmediğini öğrenmiş olsun. Hak düşürücü süre içinde açtığı hizmet tespit davası ile çalışmalarının gerçek olduğuna ve 7200 prim gününü tamamladığına karar verildiğinde, SGK’nın bu karara göre işlem yaparak sigortalıya emekli (yaşlılık) aylığı bağlaması gerekir.  Kurum, primlerin yatırılmadığını ileri sürerek bu isteği ret edemez ve yaşlılık aylığı bağlamak zorundadır. Zira, biraz yukarıdaki Yargıtay kararında ifade edildiği gibi “işverenlerin ödemekle, Kurumun tahsil ile sorumlu olduğu” primlerin ödenmemesinin olumsuz sonuçları sigortalıya yüklenemez.

2.5-Çalışmaların Kesintili Bildirilmesi

Çalışmanın kesintisiz devam ettiği fakat SGK’ya kesintili çalışma olarak bildirildiği durumlarda da dava yolu ile çalışmanın kesintisiz olduğu ve bildirilmeyen sürelerde de çalışıldığı kanıtlandığında bu süreler de sigortalı süreden sayılarak, diğer koşullar da yerine gelmişse sigortalı emekli aylığına hak kazanacaktır.

2.6- Çalışmaların Parçalı olması

Parçalı çalışma demek, sigortalının aynı işyerinde bir süre çalışıp ara verdikten sonra tekrar çalışmaya başlaması demektir. Bu durum bir kere olabileceği gibi birkaç kez de tekrarlanabilir. Örneğin, işyerinde üç yıl çalıştıktan sonra 2 yıl ara vermiş ve tekrar işe girmiş, 4 yıl çalışmış ve 3 yıl ara vermiş ve tekrar işe girmiş ve bu durumun birkaç kez tekrar etmesi durumunda, hak düşürücü süre her çalışma dönemi için ayrı ayrı dikkate alınacaktır.

2.7-Ölen Sigortalının Bildirilmeyen Çalışmaları

Ölen sigortalının hak sahiplerinin ölüm aylığından yararlanabilmeleri için en az 1800 pirim günü, 4/1-a sigortalıları için 5 yıllık sigortalı süresi ve her türlü borçlanmalar dışında 900 prim günü bildirimi olması gerekir (m.32). Ölen sigortalının gerek 5 yıllık çalışma süresinin ve gerekse prim günlerinin eksik bildirildiği durumlarda hak sahipleri tarafından bu konuda açılacak davada tespit edilen süre ve pirim günü ölüm aylığı bağlanmasına yeterli hale gelmişse, primlerin ödenip ödenmediğine bakılmaksızın kendilerine aylık bağlanacaktır.

2.8-Küçüklerin ve Çalışması Yasak Olanların Çalışmaları

Ülkemizde çocuk işçi çalıştırılmasının yaygın olduğu bilinen bir gerçektir. İş Kanunu’nda çocuk işçilerin, genç işçilerin ve kadın işçilerin hangi işlerde çalışmalarının uygun görüldüğü ve hangi işlerde yasak olduğu belirtilmiştir (4857 s.lı K. m.71,72,73,74). Örneğin m.71’de 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Yasağa rağmen çalıştırılması durumunda bu çalışma sigorta haklarından yararlanmasını engellemeyecektir. Bugün de güncelliğini koruyan 1958 tarihli Yargıtay İBGK kararı bu konuya açıklık getirmiştir:

Yaşı veya kadın oluşu gibi sebeplerle herhangi bir işte çalışması yasak bulunan işçinin yasağa rağmen çalıştırılmış olması halinde işçi sayılacağına ve bundan dolayı işçi sigortaları kanunlarının işçilere tanıdığı haklardan istifade edeceğine (…) karar verildi.[7]

hükmünü vermiştir.

Yargıtay 10 HD’de, yaş küçüklüğünün çalışmaya engel olmadığına, ancak bu yaştaki bir kişinin yer altı maden işçiliği gibi ağır ve tehlikeli bir işte hizmet akdi ile ya da çıraklık sözleşmesi ile çalıştırılıp çalıştırılmadığının araştırılması gerektiğine karar vermiştir.[8]

2.9-İşçilik Alacakları İçin Açılan Davadaki Çalışma Süresi

İşçi tarafından işveren aleyhine açılan tazminat ve alacakların tahsili davalarında, işçinin çalışma süresine göre tazminat ve alacaklarına karar verilmektedir. Böyle bir davada SGK taraf olmadığından, davanın çalışma süresi ile ilgili bölümü daha sonra açılacak hizmet tespit davasında kesin delil değil fakat güçlü delil olarak kabul edilecektir. Çalışma olgusu diğer deliller ile desteklendiğinde mahkeme tarafından tespit edilen bu süre sigortalılık süresinden sayılacak ve emekli aylığı bağlanmasında dikkate alınacaktır.[9]

IV-SONUÇ

  Gerek 506 sayılı ve gerekse 5510 sayılı Kanunda, sigortalının SGK’ya bildirimi, gerekli belgelerin verilmesi, primlerin ödenmesi ve ödenmeyen primlerin tahsili konularında sigortalılara hiçbir sorumluluk yüklenmediğinden:

1-Sigortalı, yaşlılık aylığı bağlanması için SGK’ya başvurduğunda, çalışma süresini tamamladığı ve bu süre içinde  ödenen ve ödenmeyen primlerin toplamı ile aylığa hak kazandığı anlaşılıyorsa, aylık bağlanmalıdır.

2-Sigortalının, eksik çalışma süresinin ve prim günlerinin mahkeme kararı ile tespit edildiği durumda da, tespit edilen süre ve prim günleri aylığa hak kazandırıyorsa, yine kendisine aylık bağlanmalıdır.

Esasen, 5510 sayılı Kanun döneminde sigortalı olanların, yaşlılık aylığına hak kazanmalarında süre koşulu olmadığından, yaş koşulu tamamlandığında, primlerin eksik bildirilmesi durumunda mahkemeden sadece prim günleri ile ilgili tespit kararı almaları yeterli olacaktır.

[1]“Sigortasız Çalışmaların Tespiti davaları ve Hak Düşürücü Süre”, İstanbul Barosu Dergisi, Sayı 2017/4.

[2] – Y HGK, 29.03.2023 t, E:2023/10-224-K:2023/265, LEGAL İSGHD, C.20, Sayı 77, Yıl 2023, s171-182. Aynı doğrultuda Y 10 HD, 31.03.2022 t, E:2021/12581-K:2022/4796, LEGAL İSGHD, C.19, Sayı 74, Yıl 2022, s.742-745.

[3] – (Kapatılan) Y 21 HD, 06.02.2012 t, E:2010/6298-K:2012/1054, Yargıtay Kararları Dergisi, C.38, Sayı 6, s.1168-1170.

[4] – Y 10 HD, 16.05.2013 t, E:2013/5895-K:2013/10563, karararama.yargıtay.gov.tr,  ET:30.01.2024.

[5] – Y HGK, 26.04.2022 t, E:2019/(21)10-688-K:2022/602, LEGAL İSGHD, C.19. Sayı 74, Yıl 2022, s.633-642.

[6] – Y 10 HD, 01.10.2018 t, E:2018/3494-K:2018/7254, LEGAL İSGHD, C.15, Sayı 60, Yıl 2018, s.1588-1589.

[7] – YİBK, 18.06.1958 t, E:1957/20-K:1958/9, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları, C.5, s.107-108.

[8] – Y 10 HD, 23.03.1992 t, E:1991/12210-K:1992/3602, Utkan Araslı, Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, C.2, s.1020.

[9] – Y 21 HD, 25.10.2016 t, E:2015/22016-K:2016/13041, İstanbul Barosu Dergisi, C.91, Sayı 2, s.524-526.

Bursa’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi Bursa’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Serbest avukat olarak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik alanında çalışmaktayım. Bu konulardaki makalelerim dışında, “Açıklamalı İçtihatlı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” ve Prof. Dr. H. Yunus Taş ile birlikte yazdığımız “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü” isimli kitaplarım yayınlanmıştır.