Almanya Yapımı ‘Uluslararası Ticaret Mahkemeleri’

Giriş

ABD’li sanayi devi Carrier Global, 2023 yılında, 12 milyar avro değerinde çığır açıcı bir anlaşmayla Alman iklim çözümleri sağlayıcısı Viessmann’ı satın almış; sözleşme Alman yasal çözümüne sunulmuştur[1]. Buna rağmen taraflar, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkları Alman mahkemelerinde çözmemeye karar vermişler; bunun yerine, Uluslararası Ticaret Odası [International Chamber of Commerce] kuralları uyarınca tahkim konusunda anlaşmışlardır. Böylece, Alman katılımıyla 2023 yılındaki en büyük birleşme ve devralma işlemi[2] yabancı bir tahkim kurumuna emanet edilmiş; bu da, Alman hukuk sistemini yıllardır rahatsız eden bir sorunu gündeme getirmiştir: Almanya mahkemeleri, son derece yetkin olmalarına rağmen, yüksek hacimli (uluslararası) ticari uyuşmazlıkları çekmekte zorlanmaktadır.

Ancak, tüm bunlar değişmek üzere olabilir: 01 Nisan 2025 tarihinde, Almanya’nın (Ticari) Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri Olarak Güçlendirilmesine Dair Kanun[3] [Justizstandort-Stärkungsgesetz (Law on the Strengthening of Germany as a Place to Settle -Commercial- Disputes)] yürürlüğe girmiştir. On yıl süren tartışmaların ardından Ekim 2024’te kabul edilen bu yeni Kanun, Almanya’nın tanınmış (yabancı) dava ve tahkim yerlerine karşı konumunu iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, yeni Kanun, Alman federal eyaletlerinin (Bundesländer) belirli yüksek hacimli (uluslararası) ticari uyuşmazlıklar için İngilizce ve tahkim tarzında görebilecek uzmanlaşmış “ticaret mahkemeleri” kurmasına izin vermektedir. “Almanya yapımı” [Made in Germany] bu uluslararası ticaret mahkemeleri, çeşitli yargı bölgelerinin son yıllarda kurduğu diğer uluslararası ticaret mahkemelerinin izinden gitmektedir[4]. Ancak “büyük işler/işletmeler” [big business] için cazip alternatifler olacaklar mı? Yabancı mahkemeler ve uluslararası ticari tahkim mahkemeleri yakında Almanya’dan ciddi bir rekabetle karşı karşıya kalacak mı?

‘Journal of Law & Commerce’de yakında yayınlanacak bir makalede buna ilişkin geçici ilk yanıtlar sunulmaktadır. Makale yazarlarınca söz konusu yeni Yasa’nın, Almanya’daki uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümü için çerçeve koşullarını gerçekten iyileştirecek hoş yenilikler getirdiği savunulmaktadır. Ancak, yazarlarca, Alman mahkemelerinin önde gelen uluslararası ticaret mahkemeleri ve uluslararası ticari tahkim için ciddi rakipler haline gelmesini önleyecek eksikliklerin de kaldığı gösterilmektedir.

  1. İngilizce Dilinde Mahkeme İşlemleri

Almanya’nın uyuşmazlıkların çözümü için bir yer olarak güçlendirilmesine dair yasa, Alman hukuk sistemine üç yenilik getirmektedir. Bunlardan birincisi, mahkeme yargılamalarının dili [language of court proceedings] ile ilgilidir. Alman mahkemelerini Almanca konuşmayan uluslararası davacılar için cazip hale getirmek için, mezkûr yasa, Alman federal eyaletlerinin, taraflar isterse baştan sona İngilizce olarak yargılama yapmalarına izin verilecek olan seçilmiş bölgesel mahkemelerde [Landgerichte (regional courts)] “ticaret odaları” [commercial chambers] kurmalarına izin vermektedir. Bu nedenle, taraflar bu odalar önünde tüm özetlerini ve ifadelerini İngilizce olarak dosyalayabilecekler. Ayrıca, sözlü duruşmalar İngilizce yapılacak ve tanıklar İngilizce olarak sorgulanacaktır. Ve son olarak, ticaret odaları taraflarla İngilizce iletişim kuracak ve tüm talimatları, kararları ve nihai kararı İngilizce olarak yazacaktır.

Ancak yeni Kanun daha da ileri gitmektedir. Bölgesel mahkeme düzeyinde (tam) İngilizce dilinde ticaret odaları kurulmasına izin vermenin yanı sıra, federal eyaletlerin bu odalar tarafından verilen İngilizce dilindeki kararlara karşı yapılan itirazların daha yüksek bölgesel mahkemelerde [Oberlandesgerichte (higher regional courts)] ikinci derece olarak (tamamen) İngilizce olarak görülmesini sağlamasını gerektirmektedir. Dahası, yeni Kanun (Almanya) Federal Adalet Divanı’nın [Bundesgerichtshof (Federal Court of Justice)] yargılamaları tamamen İngilizce olarak yürütmesine izin vermektedir. Ancak ne yazık ki (İngilizce başlasalar bile) Federal Adalet Divanı davaları İngilizce olarak görmekle yükümlü değildir. Bunun yerine, yargılamaların İngilizce olarak devam edip etmeyeceğine -ya da Almancaya geri dönüp dönmeyeceğine- vaka bazında karar vermek Mahkemenin takdirinde olacaktır. Sonuç olarak, taraflar birinci ve ikinci derece mahkemelerde İngilizce görülen bir davanın Federal Adalet Divanı tarafından da İngilizce olarak görüleceğinden emin olamazlar ki; bu da, ilk etapta İngilizce dilinde yargılamayı seçmenin genel cazibesini azaltabilir. Bununla birlikte, Alman federal yasama organının, yıllar süren yoğun tartışmaların ardından, Alman hukuk sisteminin hukuk yargılamalarında resmi dil olarak İngilizceye açılması adımını atması önemli ve memnuniyet verici bir gelişmedir.

  1. Yüksek Hacimli Uyuşmazlıklar İçin Uzmanlaşmış Ticaret Mahkemeleri

Daha da önemlisi, yeni Yasa’nın getirdiği ikinci yenilik, Federal eyaletlerin, yüksek hacimli ticari davaların (hem uluslararası hem de yerel) yüksek bölge mahkemelerinde (Oberlandesgerichte) çözümü için uzmanlaşmış organlar kurmasına izin vermesidir. “Ticaret mahkemeleri” [commercial courts] olarak adlandırılan bu organlar, taraflar isterse ticari davalara ilk derece mahkemesi olarak bakacaktır ki; böylece davaların yerel mahkemelerde veya bölge mahkemelerinde başlaması gerektiği genel kuralından sapmaktadır. Ayrıca, ticaret mahkemeleri yargılamalarını İngilizce (tarafların başvurusu üzerine) ve daha çok tahkim tarzında yürütecektir. Daha özellikli olarak, yargılamanın başında bir dava yönetim toplantısı [case management conference] düzenleyecek ve tarafların başvurusu üzerine duruşmanın (gerçek zamanlı) kelimesi kelimesine bir kaydını hazırlayacaktır. Son olarak, ticaret mahkemeleri ayrıca, temyizlerin herhangi bir ilave koşul olmaksızın kabul edilebilir olması açısından Federal Adalet Divanı’na ayrıcalıklı erişimden de yararlanacaktır. Özellikle ve yine genel kuraldan saparak ne ticaret mahkemesinin ne de Federal Adalet Divanı’nın temyizi [appeal] kabul etmesine gerek kalmayacaktır.

Tüm bunların ışığında, ticaret mahkemeleri daha uzmanlaşmış hukuki hizmetlerin yanı sıra (uluslararası) ticari tarafların ihtiyaç ve beklentilerine uygun hizmetler sunabilecektir. Ayrıca, yargılamayı (üç yerine) iki dereceyle sınırlayarak yasal işlemleri hızlandıracaklardır. Ancak ne yazık ki, ticaret mahkemelerinin yargı yetkisi iki açıdan sınırlı olacaktır. Birincisi, ticaret mahkemelerinin yalnızca belirli konulara bakmasına izin verilecektir, yani;

(1) İki veya daha fazla şirket arasındaki uyuşmazlıklar (fikri mülkiyet uyuşmazlıklarıyla ilgili istisnalar hariç),

(2) Bir şirketin veya bir şirketteki hisselerin satın alınmasından kaynaklanan veya bununla bağlantılı uyuşmazlıklar ve

(3) Bir şirket ile yönetim kurulu veya denetim kurulu üyeleri arasındaki uyuşmazlıklar.

İkincisi, ticaret mahkemelerinin yalnızca 500 bin avro değerindeki uyuşmazlıkları görmesine izin verilecektir. İkincisi, bahsi geçen makalede ayrıntılı olarak açıklanan birkaç nedenden dolayı sorunludur. En önemlisi, ticaret mahkemelerinin uzmanlık ve dolayısıyla itibar oluşturmak için yeterli dava alamama riski olmasıdır.

  1. Ticari Sırların Daha İyi Korunması

Üçüncü yenilik ise son olarak ticari sırların korunmasıyla ilgilidir. Yeni Yasa’ya göre taraflar, Alman Ticari Sırların Korunması Kanunu[5] [German Act on the Protection of Trade Secrets] anlamında ticari sır niteliği taşıyan bilgilerin korunması için mahkemeye başvurabileceklerdir. Başarılı olmaları halinde, taraflar ve mahkemenin kendisi, yargılama sırasında ve sonrasında korunan bilgileri gizli tutmakla yükümlü olacaklar. Ayrıca mahkeme, kamuoyunu sözlü duruşmadan hariç tutabilir. Tüm bunlar, tarafların, Alman hukuk sisteminin temel taşlarından biri olan hukuk yargılamalarının kamusal niteliğini gereksiz yere kısıtlamadan ticari sırlarının korunması konusundaki meşru çıkarlarını açıklar. Aynı zamanda, yeni Kanun, yine tahkimden önemli bir özellik ödünç almaktadır. Ancak, yeni kurallar yalnızca ticari sırların korunmasıyla ilgili olduğundan, tam tahkim benzeri gizlilik sağlamaktan uzak durmaktadır. Sonuç olarak, taraflar bir dava olduğu gerçeğinin gizli tutulmasını talep edemezler.

Sonuç ve görünüm

Almanya’nın (Ticari) Uyuşmazlıkların Çözümü İçin Bir Yer Olarak Güçlendirilmesine Dair Kanun, Alman medeni usul hukukunda yıllardır yapılan en önemli reformdur. Önemli yenilikler getirmektedir. Ve bazı hükümler eleştiriye maruz kalsa da reform bir bütün olarak Almanya’da (uluslararası) ticari uyuşmazlıkların çözümü için genel çerçeveyi iyileştirmektedir. Ancak iki uyarı vardır.

Öncelikle, yeni Kanun ticaret odaları ve ticaret mahkemeleri kurma yükünü federal eyaletlere yüklemektedir. Hukuk mahkemesi işlemlerinin tamamen İngilizce olarak yürütülmesinin ne ölçüde mümkün olacağı ve yüksek hacimli ticari uyuşmazlıklar için uzmanlaşmış organların ne ölçüde olacağı, bu nedenle federal eyaletlerin yetkilerini kullanıp kullanmayacağına bağlı olacaktır. Ve Baden-Württemberg, Berlin, Bremen, Hamburg, Hessen ve Kuzey Ren-Vestfalya gibi[6] bazı eyaletler hâlihazırda ticaret mahkemeleri kurmuş veya kuracaklarını duyurmuş olsa da, ne olacağı henüz belli değildir. Ancak bu yasanın pratik başarısı yalnızca ticaret mahkemelerinin kurulmasına değil, aynı zamanda eyaletin gerekli altyapıya yatırım yapma isteğine de bağlı olacaktır. Bu, karmaşık (uluslararası) ticari davaları ele almak üzere (1) hem hukuki hem de dil becerilerine sahip, tercihen pratik deneyime sahip nitelikli hâkimlerin atanmasını, (2) hâkimlerin bu tür işlemler için yeterli zamana sahip olmasını ve (3) yeterli büyüklükte ve teknik olarak donatılmış duruşma salonları sağlamayı içerir. Federal eyaletler bu tür yatırımları yapmaya istekli olmazsa, ticaret odaları ve ticaret mahkemeleri büyük olasılıkla sınırlı bir kullanım alanına sahip olacaktır.

İkinci olarak, federal eyaletler yeterli sayıda ticaret odası ve ticaret mahkemesi kurarak ve gerekli yatırımları yaparak yeni Yasa’yı mükemmel bir şekilde uygulasalar bile Alman mahkemeleri büyük olasılıkla çoğu iş tarafı için önde gelen yabancı mahkemelerden veya uluslararası ticari tahkimden daha az çekici olmaya devam edecektir. Örneğin, tahkimden farklı olarak, tarafların hâkimlerin seçimi üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Sonuç olarak, uluslararası hukuki uyuşmazlıklarının yalnızca Alman (ulusal) hâkimler tarafından karara bağlanması gerçeğiyle yaşamak zorunda kalacaklardır ve bu hâkimler, belirli bir uyuşmazlığı çözmek için özel olarak seçilmiş hakemler kadar nadiren uzmanlaşmış olacaktır. Ayrıca, Alman mahkemelerinin dijital iletişimi ve teknik donanımı, tahkimde uzun yıllardır standart olanın çok gerisindedir. Ve son olarak, devlet kararlarının dünya çapında karmaşık olmayan bir şekilde tanınmasını ve uygulanmasını sağlayacak tek tip bir yasal çerçevenin olmadığını unutmamak gerekir.

Bu arka plana karşı, bu yeni Yasa’nın ulusal yüksek hacimli ticari uyuşmazlıklar için en büyük potansiyeli taşıdığı, uluslararası uyuşmazlıklar üzerindeki etkisinin ise marjinal kalacağı sonucuna varmak adil görünmektedir. Ancak, yeni Yasa’nın uluslararası uyuşmazlıkların çözümü üzerindeki sınırlı etkisinin yalnızca Yasa’nın kendisindeki eksikliklerden değil, aynı zamanda ve belki de esas olarak ulusal mahkemelerin uluslararası iş taraflarına sunabileceği şeyler üzerindeki yapısal sınırlamalardan kaynaklandığı sonucuna varmak da aynı derecede adil görünmektedir. Dolayısıyla, bunun uluslararası ticari davaların geleceği için ne anlama geldiğini merak edebiliriz? Ulusal uluslararası ticari mahkemelerin kurulması -semantik paradoks bir yana- gerçekten ileriye dönük en iyi yol mudur, yoksa başka bir yerde önerildiği gibi güçlerimizi birleştirip tek bir Avrupa Ticaret Mahkemesi oluşturmak[7] [create a single European Commercial Court] daha iyi olmaz mıydı? Açıkça, böyle bir Mahkeme, ulusal mahkemelerin sunamadığı ve bu nedenle uluslararası ticari taraflar için cazip olabilecek bir dizi avantajla birlikte gelecektir. Ancak, şu ana kadar Avrupa yasama organı böyle bir mahkeme fikrini benimsememiştir. Aslında, Avrupa Parlamentosu destek ifade ederken, Avrupa Komisyonu kibarca reddetmiştir. Öngörülebilir gelecekte, uluslararası iş tarafları tahkim ile ulusal mahkemeler arasında seçim yapmakla sınırlı kalacaklar. Bunlara “Almanya’da yapılan” uluslararası ticaret mahkemeleri de dâhildir. İkincinin uluslararası uyuşmazlık çözümü pazarında anlamlı bir pay elde edip edemeyeceğini veya rolünün yerel davalarla sınırlı kalıp kalmayacağını zaman gösterecektir.

[1] <https://www.sec.gov/Archives/edgar/data/1783180/000095014223001205/eh230352031_ex0201.htm>.

[2] <https://fps-law.de/sites/default/files/publication/gli-ma24-chapter-5-germany.pdf>.

[3] <https://www.recht.bund.de/bgbl/1/2024/302/VO.html>.

[4]<https://blogs.law.ox.ac.uk/oblb/blog-post/2024/06/new-international-commercial-courts-comparative-analysis-and-tentative-look>.

[5] <https://www.gesetze-im-internet.de/englisch_geschgehg/englisch_geschgehg.html>.

[6]<https://www.commercial-court.de/en/>;<https://www.berlin.de/gerichte/kammergericht/das-gericht/commercial-court/artikel.1554449.en.php>; <https://www.service.bremen.de/dienstleistungen/inspect-the-commercial-register-174832?reg=verfahren>;<https://www.commercial-court.hamburg/>; <https://justizministerium.hessen.de/commercial-court>;<https://www.olg-duesseldorf.nrw.de/commercial_court/index.php>.

[7]<https://blogs.law.ox.ac.uk/business-law-blog/blog/2018/11/towards-european-commercial-court>.

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.