Edelman, son 25 yıldır yıllık bazda çevrimiçi “Güven Barometresi” (Trust Barometer) anketini hazırlıyor. Barometre, Amerika Birleşik Devletleri dâhil 28 ülkeden 33 binden fazla katılımcının girdilerini yansıtıyor. Barometrenin odak noktası büyük kurumlar arasındaki güvenin etkisini ölçmektir.
Böylelikle Barometre, sınırlarının ve sanayi sektörlerinin ötesindeki şirket yönetim kurulları için stratejilerini, kurumsal amaçlarını ve sivil/sosyal katılımlarını değerlendirirken kayda değer bir “güven” kaynağı haline gelmiştir. Bu, tüketici güveninin çoğu ticari kuruluş için giderek daha fazla maddi olmayan (intangible) da olsa önemli bir varlık olarak kabul edilmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Bu bakımdan yönetim kurullarının “güven”i (trust) “itibar”dan (reputation) ayrı ve farklı bir kavram olarak ele alması gerekmektedir. Her ikisi de etkili bir işletmenin değerli nitelikleridir. Ancak “güven” dereceleri genellikle kurumsal etik, dürüstlük ve kurumsal sorumluluğa ilişkin iç ve dış algılar tarafından oluşturulur. Öte yandan “itibar” dereceleri tipik olarak bir şirketin ürün ve hizmetlerinin kalitesine, kurumsal stratejilerinin ve girişimlerinin başarısına ve genel kamuoyu imajına ilişkin algılarla teşkil edilir. Örgütsel “güven”, örgütün “itibarı” üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir, ancak bunun tersi her zaman otomatik olarak gerçekleşmez.
“Güven ve Şikâyet Krizi”[1] (Trust and the Crisis of Grievance) başlıklı bu yılki sayının ana teması, ekonomik korkuların “sistemin adaletsiz olduğu, iş dünyasının ve hükümetin işleri daha da kötüleştirdiği ve zenginlerin zenginleşmeye devam ettiği inancından” kaynaklanan şikâyetlere dönüşmesidir. Bu şikâyet ortamı, Edelman’ın “halkın duyarlılığında (…) siyasi kutuplaşmanın ötesinde kişisel çıkarların saldırgan savunuculuğuna doğru derin bir değişim” olarak tanımladığı şeyi yansıtmaktadır.
Edelman Barometresi, “şikâyet toplumu”nun (grievance society) yükselişinin dört özel nedenini şöyle sıralamaktadır: (i) daha iyi bir geleceğe dair yaygın inanç eksikliği; (ii) büyük kurumlarda (örneğin iş dünyası, hükümet, medya ve sivil toplum kuruluşları) üst ve alt gelir grupları arasında artan güven ayrımı; (iii) kurumsal liderlerin (örneğin gazeteciler, hükümet yetkilileri ve CEO’lar) doğruluğuna ilişkin belirli kaygılar ve (iv) üzerinde mutabakata varılan gerçeklerin giderek azalması; örneğin güvenilir bir kaynaktan gelen haberler ile dezenformasyon arasında ayrım yapmanın giderek zorlaşması. Bunların hepsi genel kurumsal yönetişim ile alakalı gelişmelerdir.
Barometre, işletmeleri “toplumsal konularda varsayılan çözüm” olarak tanımlarken; ankete katılanların çoğu da, işletmeleri hükümetten daha yetkin ve etik olarak görmektedir. Aynı doğrultuda, Barometre katılımcıları, CEO’lar (en üst düzey yönetici) bu tür bir eylemin etkili olabileceğine inandıklarında, kurumsal CEO’ların toplumsal kaygıları gidermeye yönelik adımlarını destekliyor. Bununla birlikte, şikâyet duygusu en yüksek olan katılımcılar, iş dünyasının bu endişeleri gidermeye yardımcı olma becerisi konusunda daha şüphecidir.
Bütün bunlar şirket yönetim kurulları için bir çeşit ikilem yaratmaktadır. Bir yandan işletmelerin ve CEO’larının toplumsal sorunlarla yüzleşmede önemli ve olumlu bir rol oynayabilecekleri önerisi yeni değildir. Yıllık “CEO’lara Mektup”un 2019 yılı sürümünde ‘BlackRock’ Başkanı Larry Fink, temel ekonomik değişikliklerden ve hükümetin kalıcı çözümler sağlamadaki başarısızlığından cesareti kırılan toplumun, acil sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm bulmak için giderek hem halka açık hem de halka kapalı şirketlere yöneldiği bir dinamiği anlatmıştır[2].
Ve tabii ki Fink’in “Amaç ve Kâr” (Purpose and Profits) bağlantısı, artık pek çok liderlik takımına ve birçok hükümet idaresine olan ilginin azalmasından dolayı sıkıntı çeken ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) hareketinin önemli bir dayanağıydı. Buna ek olarak, çok sayıda CEO, kurumsal sosyal seslerini kullandıkları için tüketiciler ve politikacılar tarafından hâlihazırda cezalandırılmıştır. Mevcut siyasi ortamın bu bakış açılarını dramatik bir şekilde değiştirmesi pek mümkün görünmemektedir.
Diğer yanda Barometre’nin “şikâyet temelli toplum”un (grievance based society) temel tehdidine ilişkin öngörüsü vardır: “ideolojinin kimliğe dönüştüğü ve şiddetin geçerli bir seçenek olarak görüldüğü” bir tehdit. Bunun birçok toplantı ve yönetici odasında çok hassas bir etki yaratması muhtemeldir. Bu, yakın zamanda önde gelen bir şirket yöneticisinin korkunç bir şekilde öldürülmesinin ve bunun kamuoyunda yarattığı endişe verici tepkinin ardından gerçekleşmiştir. Barometrenin gözlemlerini kabul ederek gizlice başını sallayan birçok şirket lideri olabilir.
Olası çözümlerden biri, yönetim kurulunun Barometre yayınını, ‘Business Roundtable’ın 2019 yılındaki tartışmalı kurumsal amaç tanımını yeniden gözden geçirmek için bir teşvik olarak kullanmasıdır. Bu yeniden tanımlamanın özü, bireysel şirketlerin elbette her zaman kendi benzersiz kurumsal amaçlarına hizmet edecek olsa da, kolektif olarak tüm paydaşlarına hizmet etme konusunda temel bir kararlılığı paylaşmaları gerektiğiydi. Buradaki önerme, şirketlerin yalnızca yatırımcılarına değil aynı zamanda müşterilerine, topluluklarına, tedarikçilerine ve çalışanlarına da hizmet verdiğinde uzun vadeli değerin en iyi şekilde geliştirilebileceğiydi.
Başka bir deyişle, 2019 yılındaki “Amerikan rüyası yaşıyor ama yıpranıyor”[3] (the American dream is alive, but fraying) kaygısı, Barometre’nin kurumlara ve elitlere karşı güven duygusunun azalmasına ilişkin 2025 kaygısıyla bazı temel benzerlikler taşıyor. Bununla birlikte yönetim kurullarının “güven” denklemini “baskı testi” (pressure test) yapması adil olur. Stratejileri gerçekten de şirketin bileşenlerine daha iyi hizmet edecek uzun vadeli değer sağlıyor mu? Müşteriyi ilk sıraya koymak ve çalışanlarına ve topluluklarına yatırım yapmak için daha fazla şey yapılabilir mi? Kamuoyunun toplumsal sesini daha yüksek sesle duyurmak bu amaçlara daha iyi hizmet edebilir mi? Kurumsal iletişimlerimiz doğru ve dürüst mü?
Elbette bu soruların herkese uyacak tek bir yanıtı yoktur ve yanıtların şirket koşullarına ve sanayi sektörlerine göre değişmesi beklenebilir. Ancak bunların hiçbiri, güven ve itibar arasındaki ayrım konusunda rahat olduğu sürece, yönetim kurulunun nihai “güven” sorusunu ele almasını engellememelidir.
Edelman Barometresi kanun hükmünde değildir, “en iyi uygulamalar”ın (best practices) önemine veya yönetim ilkelerinin etkisine sahip değildir. Bireysel sanayi sektörlerine değil, genel olarak ticari işletmelere hitap etmektedir. Yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’ne odaklanmak yerine, kapsamı küreseldir.
Ancak maddi olmayan bir kurumsal varlık olarak güvenin önemine ilişkin temel mesajı, uygulamada evrenseldir. Ve en azından mesaj, yönetim kurullarının güvenin nasıl kazanıldığı, korunduğu ve kaybedildiği konusunda daha fazla dikkate alınmasını övüyor.
[1]<https://www.edelman.com/trust/2025/Trust-Barometer/reversing-descent-grievance?_hsmi=343148898>.
[2]<https://www.business-humanrights.org/en/latest-news/larry-finks-2019-letter-to-ceos-purpose-and-profit/>.
[3]<https://www.businessroundtable.org/business-roundtable-redefines-the-purpose-of-a-corporation-to-promote-an-economy-that-serves-all-americans>.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.