Uluslararası Hukukta ‘Karşı Önlemlere Yardım’ Sorunu

Giriş

Son yıllarda, Devletler karşı önlemlerin[1] (countermeasures) alınmasında işbirliği yapıp yapmayacaklarını ve ne zaman yapabileceklerini tartışmaya ve değerlendirmeye başladılar. Bu sorun, siber kabiliyetlerin Devletlerarasında önemli ölçüde farklılık göstermesi ve bazılarını kötü niyetli siber operasyonlara karşı daha savunmasız hale getirmesi ve bunlara yanıt verme konusunda daha az kabiliyetli hale getirmesi ışığında, uluslararası hukukun siber operasyonlara uygulanması hakkındaki tartışmalarda en belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Bu fikir, Estonya tarafından, belki de kendi ciddi bir siber saldırının kurbanı[2] olarak yaşadığı deneyim göz önüne alındığında anlaşılabilir bir şekilde savunulmuş ve diğer Devletler tarafından da desteklenmiştir. Örneğin, Kanada’nın uluslararası hukukun siber uzaya uygulanması hakkındaki son açıklaması[3], ‘yardım, örneğin yaralı Devletin uluslararası haksız siber eylemlere yanıt vermek için gereken tüm teknik veya yasal uzmanlığa sahip olmadığı durumlarda, yaralı Devletin talebi üzerine sağlanabilir’ şeklindedir.

Devletlerarasında siber güvenlik konusunda iş birliği yaygındır[4] ve biçimleri çeşitlilik gösterir. Bu yılın (2024) Mayıs ayında Jeff Kosseff, bu iş birliği biçimlerinden bazılarının bir örneğini ele aldı[5]: Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ‘Hunt Forward’ operasyonları. Estonya ve Arnavutluk da dâhil olmak üzere birçok Devlette gerçekleşen bu operasyonlar, ‘paylaşılan ağlara yönelik kötü niyetli saldırıların zararını azaltarak’ ve ABD’ye ‘düşmanların yöntemleri hakkında değerli istihbarat sağlayarak’ ABD müttefiklerini ve ABD’nin kendisini korumayı amaçlamaktadır. Bu tür iş birlikleri, toprak sahibi Devlet tarafından verilen onayın sınırları içinde gerçekleştiği sürece izin verilebilir. Ancak bu veya başka herhangi bir işbirliği biçimi, bölgesel egemenliğini ihlal eden bir siber operasyon gerçekleştiren başka bir Devlete karşı bölgesel Devlete karşı önlem almasına yardım etmeyi içerebilir mi? ABD, Estonya’nın, hem ABD’nin hem de Estonya’nın saygı göstermek zorunda olduğu toprak egemenliğini ihlal eden (eşiğin altında[6]) bir siber operasyona yanıt olarak Rusya’ya karşı bir karşı önlem almasına yardımcı olabilir mi?

Bir Devletin başka bir Devlete karşı önlem almada yardımcı olup olamayacağı ilk bakışta oldukça basit bir soru gibi görünebilir. Karşı önlemler yasal ise, o zaman onlara yardım etmenin de yasal (lawful) olması gerekir. Ancak, karşı önlemlerin alınmasında işbirliğine ilişkin yakın tarihli makalemizde[7], konunun o kadar basit olmadığını savunuyoruz. Birincisi, bu sonucu doğrulayacak kamu uygulamasını bulmak zordur. Dahası, bu sonucun Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun (International Law Commission-ILC) karşı önlemler ile ilgili çalışmasıyla uyumlu olup olmadığı şüpheye açıktır: Koskenniemi[8], Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun varsayımının “[] Karşı tedbirlerin alınmasında yaralı Devlete yardım etme konusunda genel bir hak olmadığını” belirtmiştir (s.345). Bu belirsizliği yansıtan Tallinn Kılavuzu 2.0[9], uzman grubunun üyelerinin ‘bir Devletin başka bir Devlete karşı önlemlerini yürütmesinde yardımcı olup olamayacağı konusunda bölünmüş’ olduğunu belirtmektedir (s.132). Bu yazıda ele alacağımız soru şudur: Bir devlet, zarar gören devletin, sorumlu veya haksız fiilde bulunan devlete karşı bir karşı önlem almasına yardımcı olabilir mi?

Başlangıçta, yardım eden devletin sorumlu devlete karşı, karşı önlem alma hakkına sahip olduğu durumları bir kenara bırakabiliriz. Makalemizde açıkladığımız gibi, devletler hangi karşı önlemleri alacaklarını seçme konusunda takdir yetkisine sahiptir ve haksızlık yapan devlete karşı borçlu oldukları yardım etmeme yükümlülüklerini göz ardı etmeyi seçebilirler. Karmaşıklık, yardım eden devletin haksızlık yapan devlete karşı, karşı önlem alma hakkına sahip olmadığı durumlarda ortaya çıkar: bu hak, yukarıda belirtilen ABD, Estonya ve Rusya örneğinde olduğu gibi, yalnızca zarar gören devlete aittir. Yardım sorusuna odaklanıyoruz ve bir devletin başka bir devletin talebi üzerine ve onun adına (at the request and on behalf of another state) karşı önlem alabileceği fikrini bir kenara bırakıyoruz. Bu ‘vekil karşı önlemleri’ (proxy countermeasures[10]) fikri, önceki bir yazıda tartıştığımız bir düşüncedir.

Başka bir Devletin karşı önlemine yardım etme sorusunu iki bölümde yanıtlıyoruz. İlk olarak, yardım eden Devletin, yardım eylemlerini oluşturan davranışı yasaklayan, haksızlık yapan Devlete karşı bir yükümlülük ile bağlı olma olasılığını ele alıyoruz. Bu durumda böyle bir yardımın yasal olmayacağını savunuyoruz. İkinci olarak, Devlet Sorumluluğu Hükümlerinin/Maddelerinin (Articles on State Responsibility) 16’ncısında yansıtılan devletlerarası yardım veya yardıma ilişkin genel yasağın uygulanmasını ele alıyoruz. Bu daha karmaşık bir senaryodur. Her iki yönde de makul ilke ve politika gerekçeleri olduğunu gösteriyoruz ve bu argümanların, ilgili uluslararası aktörler tarafından bu alandaki yasal gelişmeyi değerlendirirken dikkate alınması gerekecektir.

1. Yardıma İlişkin Belirli Yasaklar

Birinci olasılık, birincil kuralın, yardım eden Devletin yardım edilen Devletin karşı önlemini kolaylaştırmasını oluşturan davranışı yasaklamasıdır. Örneğin, yardım eden Devlet ve haksızlık yapan Devlet (karşı önlemin hedefi) savunmanın teknik konularında istihbarat paylaştıkları ve iş birliği yaptıkları ve bilgilerin üçüncü taraflara ifşa edilmesinin yasak olduğu ikili bir antlaşmaya taraf olabilir. Yardım eden Devletin, yardım edilen yani zarar gören [assisted (injured)] Devletle, bu iş birliği yoluyla elde edilen haksızlık yapan Devletin siber güvenlik açıkları hakkında bilgi paylaştığını ve böylece yardım edilen Devletin karşı önlemini kolaylaştırdığını düşünelim. Bizim görüşümüze göre, bu, yardım eden Devletin antlaşma yükümlülüğünü açıkça ihlal etmesi anlamına gelir. Yardım edilen Devletin kendi davranışı için bir gerekçesi olsa bile (yasal karşı önlemi), yardım eden Devletin böyle bir gerekçesi yoktur ve dolayısıyla haksızlık yapar.

2. Devlet Sorumluluğu Maddelerinin 16’ncısında Yansıtılan Genel Kural

Daha önemli ve zor olan soru, bir Devletin diğer bir Devletin karşı önlemine yardım etmesinin, Devlet Sorumluluğu Maddelerinin 16’ncısında yansıtılan kuralı ihlal edip etmediğidir. Bosna Soykırımı davasında[11] gelenek olduğu tespit edilen genel bir suç ortaklığı kuralı olan Madde 16 şöyle hükmeder:

“Bir Devlet, başka bir Devletin uluslararası hukuka aykırı bir fiili işlemesine yardım veya destek sağlarsa, aşağıdaki durumlarda bu eyleminden uluslararası olarak sorumlu olur:

  • Söz konusu Devlet bunu, uluslararası haksız fiilin koşullarını bilerek yapar ve
  • Fiilin o Devlet tarafından işlenmesi halinde uluslararası hukuka aykırılık teşkil edecektir.”

Karşı tedbire yardım etme durumuna Madde 16’nın uygulanmasında iki makul yaklaşımın olduğunu ileri sürüyoruz.

İlk olarak, yardım eden devletin herhangi bir haksızlık yaptığını reddetmek makuldür. Madde 16, bir devletin ‘başka bir devletin uluslararası haksız bir fiil işlemesine yardım ettiği veya desteklediği’ durumları ele alır. Yani, Madde 16, esas aktör tarafından işlenen bir haksızlığın varlığına dayanan bir suç ortaklığı kuralıdır (complicity rule[12]). Dolayısıyla, elbette, yardım edilen devletin karşı önlemi, karşı önlemlerin yasallığı için ilgili koşulları yerine getirmiyorsa, o zaman yardım eden devlet, Madde 16’nın diğer unsurlarının yerine getirildiğini varsayarak sorumlu olabilir. Ancak, kritik bir şekilde, yardım edilen devletin karşı önlemi, gerekçesi -karşı önlemi- temelinde izin verilebilirse, yardım eden devletin suç ortaklığı yapabileceği bir haksızlık olmadığı sonucu çıkar. Bu gerekçeye göre, Madde 16’daki kural uyarınca hiçbir sorumluluk doğmaz.

Teorik açıdan, bu sonuç, bir müvekkilin davranışı mazur görülmüyorsa haklıysa, o zaman yardımcıların onlara yardımcı olabileceği ve savunmalarından faydalanabileceği görüşüyle desteklenebilir. Bu, ceza hukuku teorisinde haklı gösterme ve mazeret arasındaki ayrımın etkileri üzerine literatürde yaygın olarak ileri sürülen bir görüştür. Burada, haklı göstermelerin eylemin özelliklerine veya niteliklerine (eyleyenin özelliklerine ve niteliklerine değil) odaklanması ve bu davranışı yasal kılması, suç ortakları tarafından da güvenilebilecekleri şekilde ‘evrenselleştirici’ bir etki (universalizing effect) yaratır. Husak bu yaklaşımı şu örnekle açıklar: ‘Diyelim ki [bir müvekkil], yasadışı bir saldırganı püskürtmek için meşru müdafaa içinde hareket ediyor. Elbette [bir yardımcı], [müvekkilin] çabalarına yardım ederse bir savunmaya sahip olur.’

Bu pozisyonun karşı önlemler ile ilgili sezgisel çekiciliğini görüyoruz, çünkü bunlar genellikle bir gerekçelendirmeyi gerektirdiği şeklinde anlaşılmaktadır. Ve gerçekten de, uluslararası hukuk literatüründe[13] en azından bir başlangıç noktası olarak desteklenen bir pozisyondur.

Ancak, yukarıdaki analize baskı yapan ve zıt yöne işaret eden iki ek husus daha olduğu için ikinci bir yaklaşımı da işaretlemek istiyoruz. Birincisi, karşı önlemlerin filozofların bir ‘tarafsız-etken’ (agent-neutral) gerekçelendirmenin aksine bir ‘bağlı-etken’ (agent-relative) olarak adlandırdıkları şey olarak doğru bir şekilde anlaşılabileceği ve üçüncü taraflarca yardım eylemlerini haklı çıkarmak için etken-göreceli gerekçelendirmelere güvenilemeyeceği olasılığıyla ilgilidir[14]. Bu gerekçeyi burada ortaya koymuyoruz, ancak makalemizde daha ayrıntılı olarak tartışıyoruz. İkincisi, izin verilebilir ve övgüye değer davranış arasındaki ayrım, karşı önlemlerin bu ayrıma nasıl uyduğu ve bunun yardım için ne anlama gelebileceği ile ilgilidir. Bu bölümün geri kalanında buna odaklanıyoruz.

Bu bağlamda, bazı akademisyenler haklı çıkarma kategorisinin, mutlaka övgüye değer (commendable) bir davranıştan ziyade izin verilebilir (permissible) bir davranışı içerdiğinin daha iyi anlaşılması gerektiğini ve izin verilebilir davranışın hem övgüye değer veya takdire şayan davranışları hem de hukuk sistemi tarafından yalnızca hoş görülen (tolerated) eylemleri içerebileceğini savunmaktadır. Eğer bu doğruysa, o zaman yasal düzenin üçüncü tarafların bir müvekkilin haklı bir davranışta bulunmasına yardımcı olmasına izin vermesi gerektiği anlamına gelmez. Evet, eğer bu davranış övgüye değerse, o zaman genel bir görüş olarak yasa başkalarının da yardım etmesine izin vermelidir. Ancak davranış yalnızca hoş görülebilirse, bu zorunlu olarak böyle değildir. Gerçekten de, Husak’ın belirttiği gibi, [] hukuk, [hoş görmeye] istekli olduğu davranışa yardımı teşvik etmek zorunda değildir ve aktif olarak caydırabilir.

Soru, o zaman, bunun bir karşı önleme yardım için ne anlama geldiğidir. Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun çalışmaları boyunca, Devletlerin karşı önlemlerin tüm kurumu hakkında tutarlı bir ikirciklilik görüyoruz -bugün de devam eden bir ikirciklilik. Birkaç Devlet (örneğin Fas ve Küba), karşı önlemlerin tek taraflı ve -muhtemelen- kontrolsüz karakterinde bulunan tehlikelere karşı uyararak, bunların Devlet Sorumluluğu Maddelerine dâhil edilmesine direnmiştir. Diğerleri arasında, Brezilya bunların ‘tatsız’ (distasteful) olduğunu (paragraf 2), Meksika bunların anlaşmazlıkları çözmek yerine daha da kötüleştirdiğini [exacerbate (paragraf 26)], Güney Afrika bunların ‘marjinalleştirilmesi’ gerektiğini (paragraf 24) ve Arjantin -diğer açılardan karşı önlemlere olumlu yaklaşsa da- bunların ‘uluslararası hukuk uyarınca yalnızca istisnai durumlarda alınacak aşırı bir çözüm olarak tolere edilebileceğini’ [could only be tolerated under international law as an extreme remedy to be taken only in exceptional cases (paragraf 93)] dile getirmiştir. Hakimi[15], karşı önlemleri, uluslararası hukuk tarafından ‘hoşgörüyle karşılanan’ ‘dostça olmayan tek taraflılık’ (unfriendly unilateralism) kurumu olarak tanımladığında bu ikilemi çok iyi bir şekilde yansıtmaktadır; ‘hoş olmayan niteliklerine rağmen, çünkü yasal düzenin resmi yaptırım süreçleri genellikle zayıftır veya yoktur.’

Dahası, karşı önlemler sıklıkla ‘özünde yanlış eylemler’ (intrinsically wrongful acts) olarak tanımlanır: Önlemin sorumlu Devlete karşı olan bir yükümlülük ile uyuşmaması, karşı önlemleri misilleme eylemlerinden ayıran şeydir. İkincisi dostça olmayan eylemlerdir, ancak hedefine karşı olan bir yükümlülük ile uyuşmayan bir eylemi içermezler. Elbette, karşı önlemlere izin verilebilir ancak bunlar yalnızca her şeyi göz önünde bulunduran bir anlamda izin verilir, çünkü haklı olduğu sürece davranış Devleti bağlayan bir yükümlülükle uyuşmaz. (Bu yükümlülüğün devam eden varlığı karşı önlemden etkilenmez, ancak söz konusu önlemi yargılamak için bir ölçüt sağlamak için gereklidir.)

Bu açıdan bakıldığında, karşı önlemlerin haklı bir davranış gerektirdiği için diğer Devletlerin yardım sağlamasına izin verilmesi gerektiği varsayımı o kadar da basit olmayabilir. Hukuk sisteminin, diğer Devletlerin yardım etmesine izin vermeden, zarar gören Devletin davranışına -haksızlığını önleyerek- müsamaha göstermesi olasıdır. Gerçekten de, bazı yerel hukuk sistemleri bu soruya bu şekilde yaklaşır. Bir müvekkilin haklılığı, müvekkilin eyleminin izin verilebilir olması nedeniyle, otomatik olarak veya zorunlu olarak yardım edenlere kadar uzanmaz.

Sonuç

Devletlerin, karşı önlem alma konusunda kendi bağımsız hakları olmadığında, müttefiklerine karşı önlem alma konusunda yardımcı olup olamayacakları, ilk bakışta daha karmaşık bir sorun olarak ortaya çıkar. Belirli yardım eylemi birincil bir kural uyarınca yasaklandığında, o zaman hukuka aykırı olacaktır. Ancak yasaklanmadığında, farklı yönlere çeken iki faktör vardır. Bir yönde, karşı önlemlerin haklı olması nedeniyle -çünkü ana Devletin eylemi her şey düşünüldüğünde izin verilebilir olduğundan- bunun başka bir Devletin yardım eylemini de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği yönündeki sezgisel görüş vardır. Ancak, tam tersi yöne çeken şey, uluslararası hukuk düzeninin karşı önlemlere karşı ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemesidir ki; bu tür önlemlerin övgüye değer olmaktan ziyade tolere edilebilir olduğunu ve bunların zarar gören devlet, yaralanma (zarar görme) ve ihlal arasındaki belirli ilişkiden kaynaklandığını öne süren bir yaklaşımdır. Bu nokta, sezgisel tepki üzerinde baskı oluşturur: çünkü üçüncü tarafların katılımını sınırlamak da dâhil olmak üzere, bu davranışları kısıtlamak için nedenler sağlar.

Politika açısından, bu durumlarda yardıma izin vermenin belirgin bir çekiciliği vardır, çünkü daha maddi veya teknolojik olarak gelişmiş Devletlerin, daha az teknik kapasiteye sahip Devletlere yasal haklarının uygulanmasında yardım etmelerine izin vermeyi vaat eder. Ayrıca, makalemizde savunduğumuz gibi, bir Devletin başka bir Devletin ‘talebiyle ve onun adına’ (at the request and on behalf of another state) karşı önlem alması için bir temel yoksa yardıma izin vermek, daha zayıf Devletlerin karşılaştığı zorluklarla başa çıkmak için savunulabilir bir ara önlem olarak görülebilir. Ancak, Devletlerarasındaki güç eşitsizliğinin temel endişesinin o kadar kolay çözülemediğini de vurgulamakta fayda vardır. Genel olarak karşı önlemlerin alınmasına yönelik daha müsamahakâr yaklaşımlarda olduğu gibi, yardıma izin vermek, güçlü Devletlerin başkalarının yükümlülüklerini göz ardı etmesini kolaylaştırmasına izin vermek olarak daha şüpheci bir şekilde anlaşılabilir. İlgili olarak, güçlü Devletlerin karşı önlem almak için başka bir Devlet ile işbirliği yapmaya istekli olacağı nedenlerin ve durumların aşırı idealist bir resminin çizilmesi riski (a risk of a too-idealistic picture of the reasons and situations) vardır.

Hukuki sorunun karmaşıklığı göz önüne alındığında, Devletlerin bu alandaki hukuku açıklığa kavuşturması gerekebilir. Başka bir Devletin karşı önlemine yardımın uygunluğunu engelleyecek ilke ve politika endişeleri konusunda değerlendirmelerde bulunmuş olsak da, denge açısından daha güçlü uygulama mekanizmalarına duyulan ihtiyaç belirli durumlarda bunlardan daha ağır basabilir. Sektöre veya rejime özgü yasal gelişme de mümkündür, böylece Devletler bu tür faaliyetlerin özellikleri ve Devletlerin teknolojik yeteneklerindeki önemli farklılıklar ışığında siber alanda yardıma özellikle ihtiyaç duyulabileceği konusunda anlaşabilirler.

[1] Çevirenin Notu: Karşı önlem, bir başka önlemi karşı koymak veya dengelemek için alınan bir önlem veya eylemdir. Genel bir kavram olarak hassasiyeti ifade eder ve süreçte istenmeyen bir sonucu önlemek için tasarlanmış her türlü teknolojik veya taktiksel çözüm veya sistemdir.

[2] <https://www.bbc.com/news/39655415>

[3] <https://cyberlaw.ccdcoe.org/wiki/National_position_of_Canada_(2022)>

[4] <https://www.cisa.gov/news-events/news/united-states-and-ukraine-expand-cooperation-cybersecurity>; <https://digital-strategy.ec.europa.eu/en/news/eu-and-united-states-enhance-cooperation-cybersecurity>

[5] <https://ccdcoe.org/uploads/2024/05/CyCon_2024_Kosseff-1.pdf>

[6] <https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2353898>

[7] <https://www.cambridge.org/core/journals/american-journal-of-international-law/article/countermeasures-of-others-when-can-states-collaborate-in-the-taking-of-countermeasures/61B8CC40674F4D63F10538C8BA8B1FB2>

[8] <https://academic.oup.com/bybil/article-abstract/72/1/337/285128?redirectedFrom=fulltext&login=false>

[9] <https://www.cambridge.org/core/books/tallinn-manual-20-on-the-international-law-applicable-to-cyber-operations/E4FFD83EA790D7C4C3C28FC9CA2FB6C9>

[10] <https://www.ejiltalk.org/proxy-countermeasures-in-international-law/>

[11] “Bosna Soykırımı” davası için lütfen bkz. <https://www.icj-cij.org/case/91/judgments>

[12] <https://www.cambridge.org/core/books/complicity-and-the-law-of-state-responsibility/942AEEB1E0AB11D3A172488DC295D40D>

[13] <https://www.cambridge.org/core/books/justification-and-excuse-in-international-law/F3A62957CA1476863B747E229C407BD9>

[14] Çevirenin Notu: Tarafsız-etken, bireylerle veya dâhil olan diğer unsurlarla herhangi bir özel ilişkiye bakılmaksızın, bir durumdaki herkes için geçerli olan nedenlerdir. Buna karşılık, bağlı-etken bir neden, yalnızca böyle bir ilişki nedeniyle bir kişi için geçerli olacaktır. Yani, örneğin, herhangi birinin sıkıntıda olan başkalarına yardım etmek için genel bir iyilikseverlik nedeni olmalı, ancak sıkıntıda olan çocuklarımsa yardım etmek için özel bir nedenim olurdu. Ahlaki teorinin büyük bir kısmı, bu iki tür neden arasındaki dengenin doğasıyla ilgilenir.

[15] <https://repository.law.umich.edu/articles/935/>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.