Yeni Çevresel Kısıtlamalar ve Bu Kısıtlamaların Uluslararası Ticaret Üzerindeki Etkileri

Çevre ve ticaret arasındaki ilişki uluslararası alanda giderek ön plana çıkıyor ancak bu ilişki önemsiz bir ilişki değildir. Çevre konusu, başlangıçta uluslararası hukukta bağlayıcı olmayan beyanlar ve anlaşmalarda ele alınıyordu ve yalnızca imzacı taraflar için sonuçlar doğuruyordu. Bugün ise çevre kaygısının uluslararası toplum tarafından da yaygın olarak kabul edilen bir geleneğe dönüşüp dönüşmeyeceği tartışılmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütü kuralları (World Trade Organization rules), keyfi ve ayrımcı tedbirler içermediği sürece çevresel yükümlülüklerin ticaret kurallarına istisna olarak kullanılmasına izin vermektedir. Ancak bu istisnalar her zaman net değildir ve korumacı önlemleri gizlenebilir. Bu durum, özellikle ormansızlaşmadan kaynaklanan ürünlere uygulanan son kısıtlamalar, ithal ürünler için karbon vergileri ve yeşil yıkama karşıtı yöntemler gibi Avrupa Birliği’nde (AB) tartışılan birçok ticari girişim varken, sorunları gündeme getirmektedir. [1]

Çevre ile ilgili tartışmalarla ilgili olarak, Dünya Ticaret Örgütü’nün Ticaret ve Çevre Komitesi (Committee on Trade and Environment-CTE), çevre koruma ve ticaret uygulamalarına ilişkin güncel sorunları, özellikle çevre anlaşmalarının ticaret kurallarıyla bağlantısını tartışıyor ve çevreyi korumaya yönelik ticarete getirilen kısıtlamalar, uluslararası ticarette haksız ayrımcı uygulama olarak kabul edilmiyor. Bugüne kadar, Dünya Ticaret Örgütü’nün Ticaret Politikası İnceleme Mekanizması (Trade Policy Review Mechanism) bu konuyla ilgili 12 bin 274’ün üzerinde çevresel tedbiri değerlendirmiş olup; çevresel kısıtlamaların ticaret için küresel bir eğilim haline gelmesiyle birlikte bunların sayısı geçtiğimiz yıllarda artmıştır. [2]

Bunun açık bir örneği olarak Avrupa Birliği’nin yeni Ormansızlaştırma Yönetmeliği (Deforestation Regulation) bulunmaktadır. AB, 2023 yılında, ormansızlaşmadan kaynaklanan ürünlerin ithalatını, ihracatını ve satışını yasaklayan 2023/1115 sayılı Kararı [3] (Ormansızlaşma Yönetmeliği) onaylamıştır. Bu yönetmelik, ormanların ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla Avrupa’da ormansızlaşma sonucu elde edilen sığır, kahve, palm yağı, odun, kauçuk, soya ve kakaodan elde edilen tarım ürünlerinin risk analizi yapılarak satışı ve ithalatını yasaklamaktadır. Bu ticari önlemi bağlamsallaştırmak için Brezilya örneğine bakmakta fayda vardır. Brezilya 2022 yılında AB’ye yaklaşık 50 milyar ABD[1] doları tutarında ihracat yapmıştır. Bu ihracatın 25 milyar dolarlık kısmı tarım ürünlerine karşılık gelmektedir. Yalnızca AB Ormansızlaşma Yönetmeliği’nde listelenen ürünler dikkate alındığında, AB’ye ihraç edilen miktar 15 milyar dolardan fazlaya eşdeğerdir ki; bu, Avrupa normunun Brezilya’dan Avrupa ekonomik bloğuna yapılan tarım ticareti ihracatının yaklaşık %62’sini (yüzde 62) etkileme potansiyeline sahip olduğu anlamına gelmektedir. [4]

Bu ürünler yalnızca aşağıdaki ölçütlerin birikimli olarak karşılanması durumunda Avrupa pazarına sunulabilir: 31 Aralık 2020 tarihinden sonra ormansızlaşmanın olmadığı alanlar; menşe ülkelerinin ulusal yasalarına uygun olarak üretilmiş ve durum tespiti sistemine tabi ürünler.

Söz konusu durum tespiti ile ilgili olarak, mezkûr kararla, AB merkezli satımcıların ve ithalatçıların yetkili kamu makamına şunları sunmasını gerektirmektedir: (i) risk analizi, (ii) ürün bilgileri ve (iii) hafifletici önlemler. Ancak bu karar 30 Aralık 2024 tarihinde yürürlüğe girecek [5] ve Avrupalı yetkililerin özellikle de hem yabancı resmi hem de özel belgeler konusunda hâlâ bu koşulları işlevsel hale getiren tüm süreçleri ve işlemleri tasarlaması gerekecektir; dolayısıyla AB yetkilileri zamana karşı mücadele etmektedir. [6]

Bu konuya ilave olarak AB Ormansızlaşma Yönetmeliği, “ormansızlaşmanın olmaması” (deforestation free) ölçütüne ilişkin soruları da gündeme getirmektedir. AB Ormansızlaşma Yönetmeliği’nde ormansızlaşma kavramı, 31 Aralık 2020 tarihinden sonra tarımsal kullanıma dönüştürülen tüm alanlar olarak tanımlanıyordu. [7] Bu, 31 Aralık 2020 tarihinden sonra dönüştürülen orman alanlarında üretilen kakao, bu dönüştürmelerin yasallığı veya menşei ülkenin yasalarına bakılmaksızın; Avrupa Birliği’nin sığır, kahve, palmiye yağı, odun, kauçuk ve soyadan elde edilen malların satışını yasaklayacağı anlamına gelmektedir.

Bu, mevcut ulusal yasaya bağlı olarak bir sorun olabilir. Bazı ülkelerin hukuk sisteminde ormanların yok edilmesi yasal olabilir. Kanunla belirlenmiş bir çevre suçu olan yasadışı ormansızlaştırmanın aksine, yasal ormansızlaştırma, ulusal veya eyalet çevre otoritesi tarafından ormanların izinli olarak tarım alanlarına dönüştürülmesi ile ilgili bir konudur.

Brezilya örneğine tekrar baktığımızda, Orman Yasasına [Forest Code (12,651/2012 sayılı Federal Yasa)] göre [8], yeni orman alanları yalnızca (i) Çevresel Devlet Ajansının (Environmental State Agency) izniyle ve (ii) çiftçi zaten Kalıcı Koruma Alanlarını koruması durumunda tarıma dönüştürülebilir. Hem Kalıcı Koruma Alanlarının [Permanent Preservation Areas (örneğin kıyıdaş ormanlar)] hem de Yasal Rezerv Alanının [Legal Reserve (çiftliğin bulunduğu biyoma bağlı olarak %20, %35 veya %80’e kadar doğal bitki örtüsü)] ülkedeki tüm kırsal mülklere yasayla dayatılan idari yükler olduğu, başka bir deyişle mal sahibinin bu yükümlülükleri herhangi bir maddi tazminat ödemeden üstlenmesi gerektiği vurgulanmalıdır. [9] Bu nedenle, yasal ormansızlaştırma, yalnızca çiftçilerin çiftliklerindeki tüm yasal zorunlu alanları zaten korumaları durumunda geçerli olabilecek, genel bir kural değil, yasayla oluşturulmuş bir istisnadır.

Bu nedenle, bu perspektiften bakıldığında AB Ormansızlaşma Yönetmeliği, potansiyel olarak ticari çatışmalara yol açacak şekilde ulusal yasal egemenliğe (yani Uluslararası Hukukun temel ilkesine) karşı bir dayatma olarak kabul edilebilir.

Ayrıca, yakın zamanda Birleşik Krallık Ormansızlaşma Yönetmeliğinin kendi sürümünü yürürlüğe koymak için 2021 tarihli Çevre Yasası yönetmeliğinin [10] 17 no.lu Çizelgesini de değiştirmiştir. [11] Değiştirilen Birleşik Krallık Çevre Yasası [Orman Risksiz Mallar (Forest Risk Free Commodities)], AB Ormansızlaşma Yönetmeliği ile aynı mantığı uygulayacaktır ki; işletmelerin orman riski taşıyan mallardan elde edilen yasa dışı ürünleri kullanması yasaklanmakta ve bir durum tespiti sistemi kurularak yıllık bir rapor gerektirmektedir. [12]

Ancak AB Ormansızlaşma Yönetmeliği’nin aksine Birleşik Krallık düzenlemesi, menşe ülkelerin orman ürünlerinin yasallığına ilişkin ulusal yasalarını dikkate alacaktır (yani, yasa dışı ve yasal ormansızlaştırma arasındaki ayrımı kabul etmektedir). [13] Bu nedenle, Birleşik Krallık düzenlemesi, ticari anlaşmazlık olasılığını en aza indirerek, egemenlik ilkesi de dâhil olmak üzere Uluslararası Hukukun diğer sütunlarıyla daha uyumlu görünmektedir.

Görüldüğü gibi, her ne kadar çevre koruma kısıtlamaları ticarette ve Dünya Ticaret Örgütü’nde bir istisna [yani GATT[2], madde XX(g)] olsa da, AB Ormansızlaşma Yönetmeliği’nin keyfi ve ayrımcı olduğu, en çok kayrılan ülke hükmü ve/veya farklı ulusal muamele gibi serbest ticaret ilkelerini ihlal ettiği iddiasıyla sonuçta anlaşmazlıklar ortaya çıkabilmektedir. GATT hükümleri, bir ülkenin iç pazardaki ürünleri tercih eden ve/veya bir ülkenin ürünlerine diğerlerinin zararına fayda sağlayan ticaret kısıtlamaları oluşturmasını yasaklamaktadır.

Her ne kadar AB Ormansızlaşma Yönetmeliği kapsamında işletmeciler tarafından yapılacak risk analizi objektif değerlendirme ölçütleri içerse de bu olaylar pek olası değildir. Bu ölçütlerin AB ve AB üyesi ülkeler tarafından iyi tanımlanmaması durumunda risk analizi mekanizması subjektif veya keyfi uygulamalardan zarar görebilir. İşletmecinin değerlendirmesinin bu subjektifliği, başkalarının zararına üçüncü şahıslara fayda sağlamak için kullanılabilir ki; bu, Dünya Ticaret Örgütü kuralları ile yasaklanmış ve kurumun içtihatlarında geniş ölçüde gösterilmiştir.

Bir diğer çatışma noktası da, dünyada ormansızlaşmaya karşı mücadelenin nasıl ele alınacağına ilişkin AB’nin tek taraflı dayatması (yani yasal ve yasadışı ormansızlaşmaya ilişkin ulusal yasaların dikkate alınmaması) olacaktır. AB Ormansızlaşma Yönetmeliği’nin bölge dışı uygulamasının jeopolitik bir niteliği vardır; yani bir ülke ne kadar çeşitli olursa olsun kendi çıkarlarını dayatmak ister. Ancak bu, diğer ulusların, uluslararası hukukta temel ayrıcalıklar olan topraklarının ve doğal kaynaklarının yönetimi (yani egemenlik) ve kullanımı konusundaki egemenliğini ihlal etmektedir.

Bu konuları akılda tutarak, Dünya Ticaret Örgütü kurallarının gözden geçirilmesini ve ticaretteki çevresel istisnalara ilişkin yeni yorumların yapılmasını bekleyebiliriz.

[1] ABD: [Amerika Birleşik Devletleri]

[2] GATT: [General Agreement on Tariffs and Trade-Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması]

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.