Ticaret yaptırımları (trade sanctions) küresel olarak önemli bir dış politika aracı haline gelmiştir. Şirketler, genişleyen düzenlemeler, artan uluslararası iş birliği ve daha sıkı yaptırımlarla karmaşık bir yaptırım ortamıyla karşı karşıyadır. Uluslararası ticaret ile uğraşan işletmeler için sağlam uyum programları olmazsa olmazdır.
Son yıllarda, ticaret yaptırımları dünya çapındaki hükümetler için giderek daha önemli ve iyi kullanılan bir dış politika aracı haline gelmiştir. Şirketler, düzenlemelerin çoğaldığı, uluslararası iş birliğinin daha da birleştiği ve yaptırım eylemlerinin yoğunlaştığı büyük ölçüde genişleyen bir yaptırım ortamında gezinmek zorunda olup; yaptırım önlemlerinin sayısı da artmaktadır. Bunlar yalnızca doğrudan ticareti değil, tedarik zincirinin daha aşağısındaki ticaret faaliyetlerini de kapsamakta ve kara para aklamayla mücadele, terörizm ve zorla çalıştırma sorunları (anti-money laundering, terrorism, and forced labor issues) gibi diğer endişe alanlarını da içermektedir.
Gereksinimler giderek daha karmaşık ve zorlayıcı hale geldikçe, uluslararası ticaret ile uğraşan işletmeler için sağlam yaptırım uyum programlarının uygulanmasının en önemli öncelik olması gerektiği açıktır. Şirketlerin dikkate alması gereken temel konular, yakın zamanda Thomson Reuters tarafından düzenlenen bir toplantıda ana hatlarıyla belirtilmiş olup tartışmada şu konular yer almıştır:
- Küresel ticaret riski değerlendirmeleri genişliyor
Geleneksel olarak şirketler, iş yaptıkları kişilerin yaptırımlara tabi olmadığını kontrol ederken, reddedilen/kısıtlanan taraf, yargı yetkisi ve sahiplik yapısı taramasına odaklanmıştır. Ancak günümüz dünyasında artık bu yeterli değildir: kötü aktörlerin sistemleri ve kontrolleri aşmanın yollarını bulduğu kaçınma ve dolanma gibi diğer risk faktörlerini de göz önünde bulundurmaları gerekir. Görünürlük ve izlenebilirlik hayati önem taşır.
Örneğin, herhangi bir yaptırım listesinde görünmediği için bir müşteriye mal göndermek iyi görünebilir, ancak o müşteri (veya müşterileri) daha sonra tedarik zincirinde daha aşağıda yaptırım uygulanan bir kuruluşla iş yapabilir veya endişe duyulan bir ülkede ticaret yapabilir. Veya ürünün kendisi (veya bileşenlerinden biri) zararsız olabilir, ancak olmaması gereken bir yere gidebilir veya yasaklanmış bir şekilde kullanılabilir. Ukrayna ile savaş sırasında Rusya’nın tankları tamir etmek için çok talep ettiği somun ve cıvatalar verilen bir örnekti; bir diğeri ise yaptırımlar veya ihracat kurallarını ihlal ederek nihayetinde Rusya’ya veya Çin’e (yaptırım uygulanmayan ülkeler aracılığıyla) satılan mikroçiplerdi.
Birçok hükümet, resmi yaptırım listelerinde yer almayan ve bu nedenle taramayla tespit edilemeyecek endişe verici yabancı tarafları ‘kırmızıçizgi’ altına almaya yardımcı olmak için rehberlik ve uyarılar sağlar. Thomson Reuters’da Kıdemli Ürün Yöneticisi olan Karen Lobdell, “Bu ipuçlarına bir göz atın, olaylar gerçekleşmeden önce nasıl yakalanacağını ve gerekli özeni göstermeye çalışmanın zor olduğu dolambaçlı yollardan ve yönlendirmelerden nasıl etkilenmeyeceğinizi öğrenin,” diye tavsiyede bulundu.
- İşbirliği ve yaptırımların uygulanması artıyor
EY Adli Bilimler Bölümü Genel Müdürü Donna Daniels, “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) ve uluslararası kurumlar arasındaki koordinasyon benzersizdir” dedi. Dünya çapındaki devlet kurumları giderek daha fazla veri ve istihbaratı birbirleriyle paylaşmakta, soruşturma çabalarını birleştirmekte ve düzenleyici standartlar ile yaptırım cezalarını uyumlu hale getirmektedir.
Bu yakın işbirliği, yaptırım risklerini ele almak ve faaliyet gösterdikleri her alanda yönetmelikleri karşılamak için birden fazla politika ve süreç geliştirme zorunluluğunu azaltan daha tutarlı bir yaklaşım sunarak, şirketlere bir anlamda fayda sağlayabilir. Ancak, uyum karmaşık olmaya devam etmektedir ve şirketler çeşitli standartlar ve yükümlülükler arasındaki farkları ve ince ayrımları anlamalıdır.
Düzenleyici otoritelerle de veri paylaşmaları giderek daha fazla beklenmektedir. Bunu yapmamanın sonuçları ağır olabilir. Örneğin ABD’de, “havuç ve sopa” yaklaşımı bir yandan gönüllü kendini kamuya açıklama programlarında iyileştirmeler, diğer yandan büyük cezalar ve agresif yaptırım eylemleri görmüştür. Para cezalarına ek olarak, kuruluşlar iş yapmaktan men edilebilir.
Kurumların giderek daha iyi finanse edildiğini ve bu sayede daha fazla soruşturma ve soruşturmayı kovuşturmaya kadar sürdürebildiğini belirtmekte fayda vardır. Lobdell bu konuda, “Paranın (…) kurumlara gittiğini görüyoruz ve artık gerektiğinde bu sorunları gerçekten araştıracak personele ve kaynaklara sahipler,” diye belirtmiştir.
- Yaptırım uyumunun düzene sokulması (gerekiyor)
Şirketlerin, ticaret yaptırımları ile ilişkili potansiyel riskleri ele almak için sağlam politikalara, prosedürlere ve kontrollere sahip olmaları ve düzenleyici otoriteler daha sonra kapıyı çaldığında uzun yıllar boyunca sağlam kayıtlar tutmaları gerektiği her zamankinden daha açıktır.
Bazı şirketler risk azaltma stratejisi olarak kendi kendini yaptırıma tabi tutuyor -örneğin yüksek riskli ülkelerden taşınma veya belirli varlıklarla ticareti tamamen durdurma kararı almak gibi. Bu, önceliklerinize ve mallarınızın gerçekte nereye gittiğine daha geniş bir açıdan bakma fikrine geri dönüyor.
Teknolojinin burada hayati bir rolü vardır ki, kuruluşların verileri özümsemesini ve analiz etmesini, riski değerlendirmesini ve özellikle düzenlemeler daha sıkı hale geldikçe potansiyel ticaret yaptırımlarına maruz kalmaları konusunda görünürlük kazanmasını sağlamaktadır. Gelişmiş tarama araçlarından ihracat yönetimi platformlarına, izlenebilirlik yeteneklerine ve risk izleme yazılımlarına kadar, düzenleyici uyumda eğrinin önünde kalmanıza yardımcı olacak birçok çözüm mevcuttur.
Veri analitiği, şirketlerin genel olarak daha net bir bakış açısı elde etmek için kara para aklamayla mücadele verilerini yaptırım verileriyle birleştirmek gibi farklı amaçlar için toplanan farklı kaynaklardan gelen verileri giderek daha fazla bir araya getirmesi gerektiğinden önemli bir alandır. Kuruluşların ayrıca daha fazla araştırma gerektiren beklenmedik değişiklikleri veya alışılmadık kalıpları tespit etmek için verilerine yeni şekillerde bakmaları gerekebilir. Yapay zekâ ve makine öğrenimi bu bağlamda ön plana çıkmakta ve trend belirlemeyi, kırmızı bayrak koymayı ve raporlamayı kolaylaştırmaktadır. Düzenleyici otoriteler, uyumsuzluğu ortaya çıkarmak için veri analitiği taktikleri ve teknoloji araçları kullanmakta ve şirketlerin de uyum çabalarına titizlik katmak için aynısını yapmasını beklemektedir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.