Bayanlar ve baylar,
Öncelikle, Paris finans merkezinin yapay zekâ stratejisine odaklanan bu etkinliği başlatmaya davet ettikleri için organizatörlere teşekkür etmek istiyorum: ‘Uluslararası Yapay Zekâ Eylem Zirvesi’nden sadece birkaç gün önce, bu bana Banque de France ve Finansal Piyasalarda Denetim ve Karar Otoritesi’nde [Autorité de Contrôle Prudentiel et de Résolution (ACPR)-Prudential Supervision and Resolution Authority) sektör için bu önemli sorunla ilgili harekete geçme ve bunu tüm finans sektörü oyuncularıyla uyum içinde yapma konusundaki kararlılığımızı yineleme fırsatı veriyor. Zirve aynı zamanda Banque de France’ın 11 Şubat’ta etik ve kapsayıcı yapay zekâ konusunda yuvarlak masa tartışmasının yer aldığı bir yan etkinlik düzenleyerek kararlılığını yeniden teyit etmesi için bir fırsat olacaktır.
Yapay zekâ, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, kredi riskini değerlendirmek, sigorta oranlarını belirlemek veya varlık oynaklığını tahmin etmek amacıyla finans sektöründe giderek daha fazla kullanılmaktadır. Bir denetçi için bunun etkisi potansiyel olarak iki uçludur: Yapay zekâ, denetçisi de dâhil olmak üzere sektör için bir fırsat kaynağı olsa da aynı zamanda yeni bir risk vektörüdür. Bu kararsız etki, Avrupa’da yeni uygulamaya konan düzenleyici çerçeveyi kısmen açıklamaktadır.
Avrupa Birliği, 2024 yazında Yapay Zekâ Yasası’nı kabul ederek bu alanda öncü olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu yasa, özellikle finans sektörü için meşru soruları gündeme getirmektedir: Riski kontrol etmek adına yeniliği engelleme riski yok mu? Bugün karşınızda, mevcut ortamda geleneklere aykırı görünebilecek güçlü bir inancı tekrarlamak isterim: uzun vadede, yapay zekâ ile ilgili risklerin düzenlenmesi hem Avrupa’da hem de Fransa’da rekabet gücü açısından iyidir. Düzenleme olmadan güven olamaz ve dolayısıyla sürdürülebilir inovasyon da olamaz.
Bu sabahki açılış konuşmam bir yöneticinin bakış açısından olduğundan, fırsatları ve riskleri (I), ardından finans sektöründe yapay zekânın etkili bir şekilde düzenlenmesi için gerekli koşulları (II) tartışacağım.
I/ Olaylara biraz bakış açısı kazandırmak için ilk gözlemimi tekrar gözden geçirmek istiyorum: Yapay zekâ, mevcut çok sayıda veriyle birleştiğinde finans sektörü için güçlü bir dönüşüm vektörüdür.
1/ Gözlemlerimiz, i) “kullanıcı deneyimini” geliştirmek, ii) dâhili süreçleri otomatikleştirmek ve kolaylaştırmak ve iii) özellikle dolandırıcılıkla, kara para aklamayla ve terörizmin finansmanıyla mücadelede riskleri kontrol etmek için, yapay zekânın değer zincirinin tüm segmentlerindeki finansal kurumlar tarafından giderek daha fazla kullanıldığını gösteriyor.
Üretken yapay zekânın iki yıl önce ortaya çıkışı, Büyük Dil Modelleri (LLM’ler) aracılığıyla doğal dili kullanan algoritmalarla etkileşim kurma olanağı sayesinde yapay zekâ teknolojisinin erişilebilirliğinde bir devrimi tetiklemiş olup; bu da benimsemeyi önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır. Bilgisayar kodları artık çok daha geniş bir insan grubu tarafından yazılabildiğinden, üretken yapay zekâ şirketler içindeki yenilikçiliği de artırmaktadır.
Yapay zekâ, doğru şekilde kullanıldığında finansal kurumların verimliliğini ve gelirlerini artırabilir ve onlara risk yönetimi çözümleri sağlayabilir.
2/ Ancak bir de olumsuzluk mevcuttur ve geliştirilen çözümlerin gücü, hem finansal sistemdeki oyuncuların her biri için hem de bir bütün olarak sistemin istikrarı açısından önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Bu risklerin üçünden bahsetmek istiyorum.
Birincisi, bu teknolojilerin uygunsuz şekilde kullanılabilmesidir. Belirli modelleme tekniklerinin karmaşıklığı ve yeniliği, sistem tasarımında veya kullanımında daha fazla hataya neden olabilir. Bu durum yalnızca müşteriler için değil, aynı zamanda kurumların finansal sağlığı açısından da risk teşkil ediyor; çünkü zayıf kalibre edilmiş bir model sistematik kayıplara neden olabilir. Bu riskler iki faktörden kaynaklanmaktadır. Birincisi, bazı modellerin güçlü yönlerinden biri olan parametrelerinin gerçek zamanlı olarak ayarlanması da hızlı sapmalara neden olabiliyor. İkincisi, bazı yapay zekâ sistemleri özellikle opaktır ve bir tür ‘kara kutu’ fenomeni yaratır.
Vurgulamak istediğim ikinci risk, son birkaç yıldır finans sektörünün bir numaralı operasyonel riski haline gelen siber risktir. Yapay zekâ, hem saldırganların oluşturduğu tehlike açısından hem de yeni bir güvenlik açığı alanı oluşturması nedeniyle bu riski artırmaktadır. Diğer taraftan yapay zekânın, örneğin şüpheli davranışları tespit etmeye yardımcı olarak bilgi teknolojisi (BT) güvenliğini de artırabileceğinin farkında olmalıyız.
Son olarak, gelecekte önemi giderek artan üçüncü bir riske, yani çevresel riske dikkat çekmek istiyorum. İşletmeler tarafından sağlanan güvenilir verilerin veya yaygın olarak kabul edilen bir hesaplama esasının bulunmaması durumunda, bu riskin niceliği hâlâ önemli ölçüde değişkenliğe tabidir. Bununla birlikte, en yeni üretken yapay zekâ modellerinin eğitiminin çok enerji yoğun bir süreç olduğu açıktır (…) ve eğer mevcut eğilimler devam ederse, bunların milyarlarca müşteri tarafından düzenli kullanımı daha da artacaktır. Bu faktörler doğal olarak yapay zekânın oldukça tutumlu kullanılması gerektiğini göstermektedir. Başka bir deyişle yapay zekâ sistemleri yalnızca gerekli olduğunda kullanılmalıdır.
II/ Şimdi düzenleme, mevzuat ve kontrol hususlarına ve öncelikle Avrupa Yapay Zekâ Yasası’na dönmek istiyorum. Bu esas olarak iki kullanım durumu açısından finans sektörünü ilgilendirecektir: bireylere kredi verilmesine ilişkin kredibilite değerlendirmesi ve sağlık ve hayat sigortalarında risk değerlendirmesi ve fiyatlandırma. Bu mevzuatın ana etkileri Ağustos 2026’dan itibaren hissedilecektir ve piyasa gözetim otoritesi olarak Finansal Piyasalarda Denetim ve Karar Otoritesi, bunun düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlamaktan sorumlu olmalıdır.
Bunu aklımda tutarak, bu sabah sizinle iki basit mesajı paylaşmak istiyorum: i) yapay zekâyla bağlantılı riskler esasen mevcut risk yönetimi çerçeveleri dâhilinde ele alınabilir; ii) ancak yapay zekâ ile ilgili bazı yeni teknik zorlukları hafife almamalıyız.
1/ Yapay Zekâ Yasası, finans sektöründe risklerin yönetilme biçiminde büyük bir değişikliğe yol açmayacaktır.
Finansal kurumlar sağlam bir risk yönetimi kültürünün yanı sıra sağlam yönetişim ve iç kontrol sistemlerine sahiptir. Yeni yürürlüğe giren Dijital Operasyonel Dayanıklılık Yasası (DORA), operasyonel dayanıklılık ve BT risk yönetimine ilişkin belirli kurallarla geleneksel düzenleyici çerçeveyi tamamlamaktadır. Bu nedenle finans sektörü, yeni düzenlemelere uyum sağlama zorluğunu aşabilecek donanıma sahiptir.
Kuşkusuz, Yapay Zekâ Yasası’nın hedefleri (öncelikle temel hakların korunması) ile sektörel düzenlemenin hedefleri (finansal istikrar ve müşteriye verilen taahhütleri yerine getirme yeteneği) farklıdır. Ancak operasyonel açıdan, Yapay Zekâ Yasası “yüksek riskli sistemlerin” veri yönetimine, izlenebilirliğe ve denetlenebilirliğe veya yaşam döngüsü boyunca sağlamlık, doğruluk ve siber güvenlik garantilerine sahip olmasını gerektirdiğinde, açıkça keşfedilmemiş sularda değiliz.
Bunun yerine, sağlam risk yönetimi ve yönetişimin olağan ilkelerinin Yapay Zekâ Yasası kapsamında uygulanmaya devam ettiğini yinelemek isterim. Doğal olarak bunlar Finansal Piyasalarda Denetim ve Karar Otoritesi’ne, piyasa gözetim otoritesi rolünü yerine getirmesi istendiğinde sistem uyumunu değerlendirmede rehberlik edecektir. Daha özellikli olarak, bu yeni misyonu uygulamaya koyma vizyonumuz üç basit prensiple desteklenecektir: (i) Yapay Zekâ Yasası uyarınca “piyasa gözetimi”nin uygulanması (yani öncelikle uyum sorunları yaratması muhtemel sistemlerin belirlenmesini amaçlamak); (ii) dağıtılan kaynakların beklenen sonuçlarla orantılı olmasını sağlamak için risk temelli bir yaklaşım kullanarak denetim önceliklerinin tanımlanması ve (iii) basiretli denetimle olası tüm sinerjilerin kilidinin açılması. Ulusal finansal denetçilere “piyasa gözetim otoritesi” rolünü veren Avrupalı yasa koyucunun niyetinin bu olduğuna inanıyorum. Bu aynı zamanda düzenlemeleri basitleştirmenin ortak hedefimiz olduğu bir dönemde düzenlemeleri daha karmaşık hale getirmememizi sağlamanın da en iyi yoludur.
Doğal olarak, iyi kurumsal yönetişim ve iç kontrol ilkeleri, ilgili kuruluşlar için risk oluşturmaları durumunda Yapay Zekâ Yasası tarafından yüksek riskli olarak kabul edilmeyen algoritmalar için de geçerlidir; örneğin yapay zekâ sistemlerinin piyasa faaliyetlerinde kullanımını düşünün. Burada, Yapay Zekâ Yasası’nın uygulanmasından öğrenilen dersler ve bunun sonucunda ortaya çıkan en iyi uygulamalar, hem denetçiler hem de denetlenen kuruluşlar için çok değerli olacaktır.
2/ Yine de yapay zekâ kullanımının getirdiği zorluklar hafife alınmamalıdır.
Bu teknolojinin ortaya çıkardığı bazı sorunlar kesinlikle yenidir. Size iki örnek vereyim. Birincisi, açıklanabilirlik: Bu alandaki her ilerlemeyle birlikte yapay zekâ algoritmaları giderek daha şeffaf hale gelmekte ve finans sektörü gibi düzenlenmiş bir sektörde bu bir soruna dönüşmektedir. Daha özellikli olarak, yapay zekâ araçlarının günlük kullanıcılarının, bunları uygun şekilde kullanmak ve makineye körü körüne güvenme veya sistematik olarak güvenmeme gibi ikili tuzaklardan kaçınmak için, bunların nasıl çalıştıkları ve sınırlamaları hakkında yeterli bir anlayışa sahip olmaları gerekir.
İkinci örnek adalettir. Yapay zekâ, verilerde mevcut olan önyargıları vurgulayabilir. Aslında Yapay Zekâ Yasası’nın amaçlarından biri bu tür önyargıları vatandaşlara zarar vermeden önce tespit etmek ve önlemektir. Belirli korunan değişkenlerin kullanımının yasaklanması, güvenli algoritmaları garanti etmek için yeterli olmadığından, bu teknik açıdan karmaşık bir konudur. Bu, özellikle müşteri segmentasyonunun rekabetçi bir ortamda normal iş ve risk yönetimi uygulamalarının bir parçası olduğu kredi verme veya sigorta fiyatlandırması gibi faaliyetler için geçerlidir.
Bu yeni zorlukların üstesinden gelmek ve çeşitli düzenleyici koşullara uyum sağlamak için finansal kurumların yeni insan ve teknik kaynaklar ve yeni beceriler edinmesi gerekecektir. Piyasa gözetim otoritesi ve ihtiyatlı düzenleyici olarak Finansal Piyasalarda Denetim ve Karar Otoritesi, risklerin etkili bir şekilde yönetilmesini sağlayacaktır. Yapay Zekâ Yasası’na uyum, yalnızca dâhili bir idari etiketleme uygulamasından daha fazlası olmak zorunda kalacak ve finansal kurumlar, algoritmaların, kendi iç işleyişini anlayan yetkin kişiler tarafından yönetildiğinden ve izlendiğinden emin olmak zorunda kalacaktır.
Bu, finansal denetçinin kendisinin araç ve yöntemlerini geliştirmesi ve uyarlaması gerektiği anlamına gelir. Finansal Piyasalarda Denetim ve Karar Otoritesi geçmişte açıklanabilirlik konusuyla ilgili bazı öneriler yayınlamıştı. Önünde sonunda bu konu ve algoritma adaleti konusunda bir doktrin oluşturmak zorunda kalacaktır. Yapay zekâ sistemlerini denetlemek için de özel bir metodoloji geliştirmemiz gerekecektir.
Bu metodolojik adımı tek başımıza atamayız ve atmamalıyız. Fransa ve Avrupa’daki diğer yapay zekâ denetçileriyle sinerji yaratmanın yanı sıra finans sektörüyle de işbirliği yapmamız gerekmektedir. Denetçiler ve denetlenen kuruluşlar pek çok zorluğu paylaşmaktadır ve birlikte ilerleyebilirlerse bunların üstesinden daha etkili bir şekilde gelebilirler.
Bugünkü gibi etkinlikler, kolektif çabalarımızı geniş çapta paylaşılan bir projeye yönlendirme fırsatı sunmaktadır. Birlikte çalışarak finans sektöründe güvenilir yapay zekânın temellerini atabileceğiz.
Bu sabah boyunca size verimli tartışmalar diliyorum.
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.