Yapay Zekâ Yasası, Kasıtsız Riskli Ajanların/Etkenlerin Yasasıdır

Konuşma özgürlüğü, telif hakkı ve ceza hukuku da dâhil olmak üzere hukukun birçok alanı, sorumluluğun zarar veren (veya zarar riski yaratan) aktörün belirli bir mens rea[1] veya kasta (intention) sahip olup olmadığına bağlı olduğunu belirtir. Ancak yapay zekâ ajanları -en azından şu anda sahip olduklarımız- insanların sahip olduğu şekilde niyete yani kast unsuruna sahip değildir. Sorumluluk kasta/niyete bağlıysa, bu yapay zekâ programlarının kullanımını sorumluluktan muaf tutabilir.

Elbette, yapay zekâ programlarının kendisi sorumlu aktörler değildir; bunlar, onları tasarlayan, dağıtan ve kullanan ve diğer insanlar üzerinde etkileri olan insanlar tarafından kullanılan teknolojilerdir.

Yapay zekâyı tasarlayan, dağıtan ve kullanan kişiler gerçek çıkar sahipleridir. Bu nedenle yapay zekâyı düzenlemek için, insan aktörleri ve şirketleri yapay zekâ teknolojisinin tasarımı, dağıtımı ve kullanımıyla ortaya çıkan zararlardan sorumlu tutan yasal standartlar benimsenmelidir.

Yapay zekâ programları insanlar adına hareket edenler olarak düşünülebilir. Bu anlamda yapay zekâ programları, niyetleri olmayan ancak insanlara zarar verme riskleri yaratan aracılar gibidir. Bu nedenle yapay zekâ yasası, kasıtları/niyetleri olmayan riskli aracıların yasasıdır.

Söz konusu yasa, bu riskli ajanları, hukukun birçok farklı bölümünde bilinen nesnel davranış standartlarına tabi tutmalıdır. Bu yasal standartlar, aktörlere niyet/kasıt atfeder; örneğin, bilgi durumları göz önüne alındığında, aktörlerin eylemlerinin makul ve öngörülebilir sonuçlarını amaçladıkları varsayılır. Ya da yasal doktrinler, aktörleri nesnel davranış standartlarına tabi tutabilir; örneğin, makul özen yükümlülüğü veya katı sorumluluk (duty of reasonable care or strict liability).

Yapay zekâ ajanlarını nesnel davranış standartlarına tabi tutmak, aynı zamanda bu teknolojileri uygulayan kişileri ve kuruluşları da nesnel davranış standartlarına ve makul risk azaltma yükümlülüklerine tabi tutmak anlamına gelir.

Örneğin, iftira kuralını ele alalım. Büyük dil modelleri (large language models) genellikle uyarı üzerine gördüğünü sanırlar; yanlış veya yanıltıcı içerik üretirler. Büyük dil modellerinin kamusal figürlere karşı açılan iftira davaları için gerekli olan gerçek kötü niyetle hareket ettiği gösterilemez. Gerçek kötü niyet kuralı gibi mens rea koşulları insan özgürlüğünü korur ve insanların kamusal konular hakkında tartışmalarını engeller. Ancak bu endişeler insan özgürlüğünü kullanmayan ve soğutulamayan yapay zekâ programları için geçerli değildir.

Bunun yerine, yasa, büyük dil modellerini tasarlayan, uygulayan ve kullananların topluma yükledikleri maliyetleri içselleştirmeleri için teşvikler yaratmayı hedeflemelidir. Uygun benzetme, kasıtlı olarak yanlış ve zarar verici bir hikâye yazan ihmalkâr davranan veya pervasız bir gazeteciye benzetmek değildir. Doğru benzetme, üretim zincirinde birçok kişi tarafından üretilen ve bir tüketiciye zarar veren hatalı tasarlanmış bir ürüne benzetmektir. Yasa, üretim zincirindeki farklı oyunculara, yapay zekâ tarafından oluşturulan içeriklerin yarattığı riskleri azaltmak için örneğin filtreleme algoritmaları kurmak gibi teşvikler verebilir.

Benzer bir şekilde, yapay zekâ tarafından üretilen içerik ile ilgili telif hakkı ihlali durumlarında, odak noktası üretim zincirindeki insan aktörlerin teknolojiyi tasarlarken ve kullanırken makul davranıp davranmadıkları olmalıdır. Mevcut adil kullanım doktrini, yapay zekânın yükselişi için yetersiz bir şekilde düzenlenmiştir. İtiraz edilen bir çalışmayı iddia edilen bir orijinalle karşılaştırır ve kasıtlı kopyalama olup olmadığını veya bunun mümkün olmaması durumunda önemli bir benzerlik olup olmadığını sorar. Bu bireyselleştirilmiş karşılaştırma modeli, kasıttan veya kötü niyetten yoksun olan ve eğitim verilerindeki herhangi bir sayıda öğeyi birleştirerek ve yeniden birleştirerek sonsuz sayıda yeni çalışma üretebilen programlar bağlamında pek mantıklı değildir.

Burada yine yapay zekâ sistemleri, ölçekte yaygın telif hakkı ihlali riskleri yaratan riskli aracılar olarak düşünülmelidir. Bu soruna yanıt vermek için, yasa yapay zekâ şirketlerinin telif hakkı ihlali riskini tamamen ortadan kaldıramasalar bile azaltan bir dizi makul adım atmasını gerektirmelidir. Bu koşullara bağlı bir makul kullanım savunması, güvenli liman kuralına benzer. Bugün yapıldığı gibi, belirli bir yapay zekâ isteminin belirli bir çıktısının telif hakkını ihlal edip etmediğini her durumda dava etmek yerine, bu yaklaşım yapay zekâ şirketinin risk azaltmaya yeterli çaba gösterip göstermediğini sorar. Eğer göstermişse, uygulamaları makul kullanım oluşturur.

İftira ve telif hakkı (defamation and copyright) örnekleri, yapay zekâ sistemlerinin yayılmasının neden hukukun birçok farklı alanında değişiklik gerektirebileceğini göstermektedir. Bu ayarlamaları yaparken, yapay zekâ teknolojisine bağımsız bir kurum olarak değil, teknolojiyi tasarlayan, dağıtan, sunan ve kullanan insanlar ve şirketler açısından bakılmalıdır. Yapay zekâyı düzgün bir şekilde düzenlemek için, odak noktasının arkasındaki insanlara yöneltilmesi gerekir.

[1] Çevirenin Notu: Ceza Hukukunun temel ilkelerine göre bir insanın bir eyleminden mahkûm olması için “actus reus” yani suçun maddi unsuru ya da “suçlu eylem” yanında “mens rea” yani suçun manevi unsuru; “kasıt” bulunmalıdır. Kast, ceza hukukunda failin gerçekleştirdiği hareketi ve bunun sonuçlarını bilmesi ve istemesidir.

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.