Yapay Zekayı Anlamak: Teknolojinin Yeni Dönemi

Günümüzde hayatımızın her alanında etki gösteren bir teknoloji olarak hızla gelişen yapay zekâ, sağlık, finans, sanayi, eğitim, hukuk ve daha birçok sektör içinde köklü değişimler yaratmaktadır. Artık bilim kurgu kitapları ve filmleri dünyasından çıkarak hayatımızın her alanında var olan yapay zekâyı anlamak ve bilmek sadece teknolojiyi değil, geleceğimizi şekillendiren bir gücü de anlamak demektir.

            Yapay Zekâ Nedir?

            Yapay zekâ, algılama yeteneğine sahip, verilenden anlam çıkarabilen, öğrenen, iletişim kuran, genelleme yapabilen, deneyimlerden yararlanan, geliştiren, yaratan, karar alabilen ve sonuç çıkartan kısacası insan zekâsına özgülenmiş yeteneklere sahip olan bir sistemdir. Yapay zekâ günlük hayatta kullandığımız bilgisayarlarımızda, akıllı telefonlarımızda, robotlarda veya başkaca çeşitli makinelerde karşımıza çıkabilir. Bu noktada önemli olan ve yapay zekâyı diğer basit yazılım ve programlama sistemlerinden ayıran şey yapay zekâya sahip makine tarafından gerçekleştirilen bir işlevin insan zekâsı tarafından yapılan bir işleve benzemesidir.

            Yapay zekâyı daha iyi anlamak için yapay zekânın sahip olduğu kabul edilen beş temel özelliğe bakmak gerekir. Bu kapsamda yapay zekâ;

  • İletişim kurabilir.
  • Kısmen de olsa kendisi hakkında bilgi sahibidir.
  • Dış dünya hakkında da bilgi sahibidir. Öğrenme yeteneğine sahiptir ve öğrendiği bu bilgileri kullanır. Bir bilgiyi her defasında yeniden öğrenmez. Eski deneyimi ile yeni öğrendiklerini bir araya getirir.
  • Hedefine ulaşmak için harekete geçer.
  • İlk hareketi başarısız olursa telafi etmek için alternatif yollara başvurma yeteneğine sahiptir.

            Yapay zekânın sahip olduğu kabul edilen bu beş temel özellik düşünüldüğünde günlük hayatta karşılaştığımız ve kullandığımız Siri, Google Asistan gibi sesli asistanları, Netflix, Spotify, Youtube gibi uygulamalarda bulunan izleme ve dinleme alışkanlıklarımıza göre bize özel önerilerde bulunan öneri sistemlerini, navigasyon ve harita uygulamalarını, Instagram, Facebook gibi sosyal medya platformlarında ilgi alanlarımıza göre içerik öneren sosyal medya algoritmalarını, dil çeviri araçlarını, chatbotları ve Chatgbt gibi yapay dil modellerini yapay zekâya örnek gösterebiliriz. Belirtmek gerekir ki sayılan bu örnekler yapay zekâ teknolojisinin kullanıldığı belirli örnekler olup yapay zekâ teknolojisi savunma sanayi, finans, eğitim gibi birçok sektör içinde çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.

            Yapay Zekâ Tarihçesi

               Yapay zekâya yönelik modern anlamda ilk çalışmalar İkinci Dünya Savaşı ve sonrasına dayanmaktadır. Savaştan sonra başta Alan Turing olmak üzere birçok araştırmacı yapay zekâ alanında çalışmalar yapmaya başlamıştır. 1947 yılında yapay zekâ hakkında verilen ilk konferansta Alan Turing, yapay zekâ ve bilgisayarların birleştirilmesiyle akıllı makinelerin üretilebileceğini söylemiştir. Konferansı takip eden yıllarda yapay zekâ çalışmalarını sürdüren Alan Turing, 1950 yılında yayınladığı ‘’Bilgi İşlem Makineleri ve Zekâ (Computing Machinery and Intelligence)’’ adlı makalesinde ‘’Makineler düşünebilir mi?’’ sorusundan yola çıkarak yaptığı açıklamalarla yapay zekâ kavramının temellerini atmıştır.

            1956 yılında gerçekleşen ve uluslararası alanda yapay zekâ alanında düzenlenmiş ilk konferans olma özelliği gösteren Dartmouth Görüşmesi, yapay zekâ noktasında bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Söz konusu konferansta John McCarthy tarafından ‘’yapay zekâ’’ ifadesi ilk defa kullanılmıştır. Bu etkinliğin devamında yapay zekâ çalışmaları hız kazanmış ve birçok yapay zekâ programı geliştirilmiştir. Bu kapsamda insana benzeyen ilk robot olan WABOT-1 de 1972 yılında Japonya’da yapılmıştır. Yapay zekâ alanındaki tüm bu çalışmaların yanında özellikle 1974-1980 yılları arasında yapay zekâya yönelik yapılan olumsuz yayınlar nedeniyle devletler yapay zekâya fon ayırmaktan vazgeçmiş; bu durum da çalışmaları sekteye uğratmıştır. Söz konusu bu dönem literatürde ‘’Yapay Zekâ Kışı’’ olarak adlandırılmaktadır.

            Yapay zekâ çalışmalarının durağan bir döngüye girdiği bu yılların ardından 1997 yılında yaşanan bir gelişme gözleri tekrar yapay zekâ teknolojisinin üzerine çekmiştir. IBM tarafından tasarlanan Deep Blue isimli satranç bilgisayarı, 1997 yılında büyük satranç ustası Garry Kasparov’u yenerek tarihe geçmiştir. Garry Kasparov bu karşılaşmada saniyede 200 milyon satranç hamlesi işleyebilen bir programa karşı yarışarak karşılaşmayı kaybetmiştir. 1998 yılından itibaren ise özellikle internetin yaygınlaşmasıyla yapay zekâ tabanlı birçok program geniş kitlelere tanıtılmıştır. Günümüzde de yapay zekâ hayatımızın birçok alanında etkinliğini sürdürmekte ve gelişimini her geçen gün daha da ilerletmektedir.

           

            Yapay Zekâ Türleri

            Yapay zekâ belirli türlere ayrılarak incelenmektedir. Bu kapsamda kabul edilen dört yapay zekâ türü bulunmaktadır.

             1-) Tepki Veren Yapay Zekâ

            Tepki veren yapay çevresini algılama ve tepki verme yeteneğine sahiptir. Bu tarz yapay zekâ sadece tepki verme yeteneğine sahip olduğundan dolayı yalnızca tek bir alanda uzmanlaşabilmektedir. Tepki veren yapay zekâya dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u yenen Deep Blue yapay zekâsı örnek olarak verilebilir.

            2-) Sınırlı Hafızalı Yapay Zekâ

            Yapay zekâ türleri içinde yer alan sınırlı hafızalı yapay zekâ, tepki veren yapay zekâ gibi sadece tepki vermekle kalmaz. Sınırlı hafızalı yapay zekâ, geçmişte edindiği bilgileri işleme ve ilerde karşılaşabileceği durumlarda kullanma yeteneğine sahiptir. Bu tür yapay zekâ bu bilgi ve becerilerini kararlar almakta ve aldığı kararlara düzgün şekilde uygulamakta kullanmaktadır. Sınırlı hafızalı yapay zekâya Apple şirketinin kişisel dijital asistanı Siri ve OpenAI şirketinin Chatgbt sohbet robotu örnek verilebilir.

            3-) Zihin Teorisi

            Zihin teori olarak adlandırılan yapay zekâ, insanların duygu ve düşüncelerini anlayarak onlarla sosyal olarak iletişime geçebilen bir yapay zekâ türüdür. Henüz mevcut tamamlanmış bir örneği olmasa da geliştirilmeye çalışılan bir türdür. Örneğin insansı robot Sophia insan yüzlerini tanıyabilmekte, duygusal ifadeleri görebilmekte, çeşitli el hareketlerini tanıyabilmekte, bir konuşma sırasında karşısındakinin duygularını tahmin edebilmektedir.

            4-) Kendi Varlığının Farkında Olan Yapay Zekâ

            Kendi varlığının farkında olan yapay zekâ, yapay zekâ türleri içinde en gelişmiş yapay zekâ türüdür. Bu tür yapay zekâ, kendi öz farkındalığına ve bilincine sahiptir. Dünyada mevcut bir örneği olmamakla birlikte kendi varlığının farkında olan yapay zekâya yönelik özellikle bilimkurgu dünyasında çeşitli fikirler geliştirilmektedir.

 

            Kaynakça

  • Başak Bak, Medeni Hukuk Açısından Yapay Zekânın Hukuki Statüsü ve Yapay Zeka Kullanımından Doğan Hukuki Sorumluluk, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Sayı: 35, 2018.
  • Ali Murat Kınık, Vahdet Özkoçak, Medya Ve İletişim Bağlamında Yapay Zekâ Tarihi Ve Teknolojisi: Chatgpt Ve Deepfake İle Gelen Dijital Dönüşüm, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı: 58, 2023.
  • Fatma Coşkun, Hamide Deniz Gülleroğlu, Yapay Zekânın Tarih İçindeki Gelişimi ve Eğitimde Kullanılması, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt: 54, Sayı:3, 2021.
  • Özge Yenice Ceylan, Yapay Zekânın Hukuki Statüsünün Değerlendirilmesi, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2024.

 

Gülçin Birsu Özer, 2020 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisans eğitimini tamamlamıştır. Ardından aynı üniversitede Özel Hukuk alanında yüksek lisans yapmış ve 2024 yılında yüksek lisans programından mezun olmuştur. Yüksek lisans tezinde, "İş Hukukunda Tükenmişlik Sendromu" konusuna odaklanarak, günümüzde çalışanların iş hayatında karşılaştıkları önemli bir sorun olan tükenmişlik sendromunun hukuki boyutlarını incelemiştir.
2021 yılında avukatlık ruhsatnamesini alan Gülçin Birsu Özer, akademik çalışmalarının yanı sıra Özer Hukuk Bürosu bünyesinde avukatlık mesleğini icra etmektedir.