Giriş
İş dünyası, buhar makinesinden otomobile ve kişisel bilgisayarlara kadar her zaman yeni teknolojilere uyum sağlamak zorundaydı. Günümüzde, yapay zekâ ve Büyük Veri analitiği ve makine öğrenimi (artificial intelligence and Big Data analytics and machine learning) gibi yakından ilişkili gelişmeler, bulut bilişim ve mobil bağlantı gibi daha yerleşik gelişmelerle birlikte işletmeleri dönüştüren teknolojilerdir. Bu teknolojiler birlikte, kurumsal yapıları ve yönetişimi nasıl etkiledikleri de dâhil olmak üzere bir dizi soru ortaya çıkarır.
Yakın zamanda yayınlanan bir makalede, yukarıda belirtilen teknolojilerin kolaylaştırdığı ve kurumsal yönetişime ilişkin geleneksel görüşleri yeniden şekillendiren üç olguya dikkat çekilmektedir:
(1) Yapay zekâ aracılığıyla şirket sınırlarının belirsizleşmesi ve delinmesi;
(2) İşletmeler tarafından üçüncü taraf kaynakların stratejik olarak kullanılmasına dayalı “ters erişim” ve
(3) Çevrimiçi platformların hibrit rolü.
1. Teknolojilerin Kolaylaştırdığı ve Kurumsal Yönetişime İlişkin Geleneksel Görüşleri Yeniden Şekillendiren Olgular
1.1. Sert Sınırların Bulanıklaşması ve Delinmesi [Blurring and Perforation of Firm Boundaries]
Firmalar genellikle iç operasyonları ile dış pazar arasında net sınırlar bulunan ayrı varlıklar olarak görülür. Ancak, üçüncü tarafça sağlanan yapay zekâ sistemlerinin (Artificial Intelligence-as-a-Service; hizmet olarak yapay zekâ) kullanımı bu düşünceye meydan okumaktadır. İşletmeler artık müşteri hizmetleri sohbet robotlarından karmaşık veri analizlerine ve temel iş operasyonlarına kadar çeşitli işlevler için sıklıkla dış yapay zekâ araçlarına güvenmektedir. Bu, firmaların nerede bittiğini ve pazarın nerede başladığını ayırt etmeyi zorlaştırabilir.
Gerçekten de, yapay zekâ farklı firmalar arasında iki yönlü bir köprü görevi görebilir. Bir işletmenin bakış açısından, üçüncü taraf yapay zekâ sistemlerini kullanmak devredilmiş veya paylaşılan yetki unsurlarını ve sonuç olarak delinmiş firma sınırlarını (perforated firm boundaries) ortaya çıkarır. Tersine, yapay zekâ, yapay zekâ sağlayıcısının firma sınırlarını genişletebilir. Operasyonlarının çeşitli yönlerini yönetmek için üçüncü taraf yapay zekâ hizmetlerine güvenen bir işletmeyi düşünün. Yapay zekâ üzerinde, temel algoritmaları ve operasyonu gibi, değişen derecelerde sınırlı veya paylaşılan yetkiye sahip olacak ve belirli yönlerde hiçbir yetkiye sahip olmayacaktır. Bu nedenle, yapay zekâ sistemi üzerindeki yetki hem firmanın içinde hem de dışında bulunur, ancak belirli yönler için yalnızca firmanın dışındadır.
Yapay zekâ sağlayıcılarına gelince, yapay zekâ hizmetlerini birden fazla işletmede konuşlandırarak elde ettikleri bilgiden faydalanabilirler. Şu anda, bilgi kazanımlarını yapay zekâ sağlayıcıları ve kullanıcıları arasında adil bir şekilde dağıtmanın basit bir yolu yoktur.
Bu yeni gerçeklikler göz önüne alındığında, net organizasyonel sınırlar varsayan firma teorileri artık yeterli olmayabilir. Bu teoriler, kurumsal sınırları tanımlamada daha fazla esnekliğe izin vererek yeni bağımlılıklara uyum sağlamalı, kurumsal yönetişim stratejileri ise dış kaynaklı veya üçüncü taraflara bağımlı olan kritik işlevlerin etkili denetim altında kalmasını sağlamalıdır.
1.2. Ters Erişim [Reverse Access]
Makalede ayrıca ters erişim olgusu da araştırılmaktadır. Erişim tersine çevrilmiştir çünkü tüketicilerin iş kaynaklarına, mallarına veya hizmetlerine erişmesi gibi olağan bir durumdan ziyade, tüketiciler veya diğer bireyler tarafından sahip olunan veya sağlanan varlıkları veya kaynakları (zaman, emek, mallar vb.) kullanan ve bunlardan fayda sağlayanlar işletmelerdir. Örneğin, çevrimiçi platformlar geleneksel manada kendi sınırları olarak görülenin ötesinde bulunan kaynakları kontrol eder ve ticari olarak sömürür veya paraya çevirir. Sonuç olarak, firmalar maddi varlıklara veya çalışanlara sınırlı yatırımla hızla büyüyebilirler. Bu gelişme, teknoloji aracılığıyla sağlanan erişimin gerçekleştiği ölçek ve erişimin bir şirketin temel işi için önemi açısından yenidir.
Delinmiş sınırlar gibi, ters erişimin de firmanın ve yönetiminin geleneksel kavramlarıyla uzlaştırılması zordur. Ters erişimin düzenleyici sonuçları ile ilgili sorular da ortaya çıkar.
1.3. Çevrimiçi Platformların Hibrit Rolü [Hybrid Role of Online Platforms]
Üçüncü bir olgu olarak, anılan makalede çevrimiçi ‘eşleştirme’ platformlarının alışılmadık karma rolü ele alınmaktadır. Amazon, Alibaba, Airbnb, Tencent ve Uber gibi şirketler alıcıları ve satıcıları birbirine bağlamaya odaklanıyor. Ancak bunu yaparken kendi rolleri ve statüleri tartışmalıdır. Anlatımlarına göre, platformlar yalnızca mal ve hizmet tedarikçilerini potansiyel müşterilerle bir araya getiren aracılar, piyasa yapıcılar veya kolaylaştırıcılardır.
Yine de bazı çevrimiçi platformlar bu rolün ötesine geçer. Teknoloji, her birinin yönlerini birleştirerek firma ile pazar arasındaki ayrımı aşındırmalarına veya ortadan kaldırmalarına olanak tanır. Platform şirketleri, tıpkı merkezi bir düzenleyici otorite gibi platformdaki değişimlerin koşullarını etkileyebilir. Örneğin, tedarikçilerin platforma erişimini kontrol edebilir, sözleşmelerin hangi koşullar altında sonuçlandırılıp gerçekleştirileceğini belirleyebilir veya belirli ödeme ve yerine getirme hizmetlerinin kullanımını gerektirebilirler.
Bu nedenle bazı pazaryerleri aslında pazaryerleri değildir. Aksine, müşterilerin bağımsız piyasa katılımcılarıyla sözleşme yapmak yerine yalnızca bir taraftan, mağaza operatöründen satın alma yapmalarına olanak tanıyan çevrimiçi vitrinlerdir. Piyasayı ve tedarikçiler ile alıcılar arasındaki alışverişleri taklit edebilirler, ancak platform, tek tedarikçi olarak gerçek bir piyasa değildir.
Yine, firmalar ve piyasalar arasındaki belirsiz ayrım, firmanın geleneksel teorilerine kolayca uymaz. Dahası, önemli piyasalardaki değişimin erişimini ve şartlarını kontrol eden güçlü platformlarla, koruyucu (gatekeeper) statüsü kazanırlar. Bu, tipik platform modeliyle ilişkili kazananın her şeyi alması ve ağ etkileriyle birlikte, platform sorumluluklarını resmileştirme ihtiyacını yaratır.
2. Kurumsal Yönetişim ve Düzenlemeye İlişkin Sonuçlar
Kurumsal teoriye gelince, mezkûr makalede, firmaların izole birimler olduğu yönündeki geleneksel görüşlerin giderek işletme yapıları ve uygulamalarıyla uyumsuzlaştığı savunulmaktadır. Yeni teknolojiler, firmalar içindeki sınırsız hiyerarşi fikrini ve onları çevreleyen açık sulardan ve diğer adalardan ayrı adalar olarak statülerini zayıflatmaktadır. Klasik işlem maliyeti ekonomisi modelleri (classic transaction-cost economics models), firmaların ortaya çıkışını ve büyüklüğünü tahmin etmek için yararlı olmaya devam etmekte, ancak uygulamaları, yapay zekâ ve diğer teknolojik gelişmeler tarafından yönlendirilen farklı işletmelerdeki değişen otoriteler arasındaki yeni etkileşimler nedeniyle karmaşıklaşmaktadır. Sözleşmeler bağı teorisi (nexus of contracts theory), kısmen savunucularının belirsiz firma sınırlarını kabul etmeye daha istekli olması nedeniyle, bu ekonomik gerçeklikleri daha iyi karşılayabilmektedir. Ancak teorinin esnekliği, onu bahsi geçen makalede açıklanan firmaların üzerindeki teknolojinin belirli etkileri açısından çıkarımlar açısından daha az alakalı hale getirmektedir. Bir alternatif olarak, firmanın çeşitli aktörlerin belirli yatırımlarının bir ağı olarak görülmesi, kritik kaynaklara erişim etrafında merkezlenmiş, firmaları delinmiş sınırlar ve ters erişim açısından kavramsallaştırmak için yararlı bir çerçeve sunmaktadır.
‘Belirli yatırımlar’ çerçevesi ayrıca, özellikle firmanın kaynak tabanlı hesaplarıyla birlikte, kurumsal yönetişim için sonuçlara dair içyüzünü anlamayı sağlar. Delinmiş sınırlar, ters erişim ve çevrimiçi platformların, firmaların üçüncü taraflara ve dış kaynaklara bağımlılığının geniş kapsamlı biçimlerini ima ettiği göz önüne alındığında, yönetim kurulları için bir ders, yatırımcılar ve firmanın kendi hayatta kalması uğruna kaynaklara erişimi korumaya ve desteklemeye odaklanmaktır. Hayatta kalmanın bir sorun olmadığı durumlarda bile, bunu yapmak yine de rekabet avantajı sağlayabilir ve firmanın uzun vadeli kâr potansiyelini artırabilir.
Son olarak, bu üç olgunun, özellikle de güç dengesizliklerini azaltma ihtiyacını vurguladıkları için, düzenleme ile ilgili olduğu, savunulmaktadır. Firmalar daha fazla birbirine bağlı hale geldikçe ve dış teknolojilere (özellikle yapay zekâ ve çevrimiçi platformlar) bağımlı hale geldikçe, daha küçük oyuncuları dezavantajlı duruma düşürebilecek veya tekel yaratabilecek yoğunlaşma riski vardır. Düzenleyici otoriteler, yapay zekâya ve platform kaynaklarına adil erişimi teşvik eden politikalar geliştirmelidir. Bu politikalar;
(1) Erişim ve şartlara (access and terms) odaklanmalıdır ki; böylece firmaların yapay zekâyı kullanmaları keyfi olarak engellenmez veya mantıksız şartları kabul etmeye zorlanmazlar.
(2) Şeffaflık (transparency) ki; böylece kullanıcıların yapay zekâyı ve bunun potansiyel sonuçlarını dağıtma konusunda bilinçli seçimler yapmalarına olanak tanır.
(3) Ve bilgi kazanımlarının dağıtımı (distribution of knowledge gains) ki; böylece yapay zekâ rantlarının dağıtımında adil sonuçlar desteklenir.
Sonuç
Anılan makalede, yapay zekâ ve yeni teknolojilerin kurumsal manzarayı nasıl yeniden şekillendirdiği analiz edilmektedir. Şirket sınırlarının delinmesi, üçüncü taraf kaynakların stratejik olarak kullanılması (ters erişim) ve çevrimiçi platformların hibrit rolü, geleneksel kurumsal yönetişim modellerine zorluklar sunmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için mevcut kurumsal teori ve yönetişim yaklaşımları değiştirilebilir veya yeniden gözden geçirilebilir. Ayrıca, şirketler ve düzenleyici otoriteler stratejilerini uyarlamalı, adaleti ve şeffaflığı teşvik eden kaynak optimizasyonu ve düzenleyici çerçevelere odaklanmalıdır. Dijital ve yapay zekâ devrimi devam ederken, bu uyarlamalar kurumsal yönetişimin işletme ve toplumun çıkarlarını korurken inovasyonu destekleyen bir şekilde gelişmesini sağlamada çok önemli olacaktır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.