Giriş
Uzmanlar, şirketlerin teknolojiyi kolayca iç muhbirlere karşı kullanabilecekleri konusunda uyarıyor. Yapay zekâ araçları sahtekârlıkları tespit etmek ve yasal uyumu artırmak için giderek daha fazla kullanılıyor.
Şirketler ve finansal kurumlarda yapay zekâ (artificial intelligence) uyumu ve dolandırıcılık tespit algoritmalarının uygulanması büyümeye devam ettikçe, bu teknolojinin nasıl iki yönlü bir etkiye sahip olduğunu düşünmek büyük önem taşımaktadır.
Bu, iki tarafı keskin klasik bir kılıçtır: Doğru ellerde, teknoloji dolandırıcılığın tespit edilmesine ve uyumun desteklenmesine yardımcı olabilir, ancak yanlış ellerde, olası ihbarcıları ortadan kaldırabilir ve hesap verebilirlik mekanizmalarını zayıflatabilir.
Algoritmalar, hukuk ve hükümet sistemlerinde hâlihazırda yaygındır: İhbarcıların şampiyonu olan SEC[1], ticari suiistimalleri tespit etmek ve bir yasal ihlalin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek için tam da bu uyum algoritmalarını kullanır[2].
Uzmanların öngördüğü uyum algoritmalarının uygulanmasının iki önemli dezavantajı vardır: Kurumların suçluluktan kaçınması ve ihbarcıları takip etmesi (institutions avoiding culpability and tracking whistleblowers). Yapay zekâ dolandırıcılığı ortaya çıkarabilir ancak bunun doğru şekilde raporlanmasını garanti edemez. Aynı teknoloji, ihbar işaretlerini izlemek ve tespit etmek için çalışanlara karşı da kullanılabilir.
1. Yapay zekâ uyum sistemlerinin güçlü yönleri
Yapay zekâ, insanların tespitinden kaçabilecek sahte işlemleri ve kalıpları tespit etmek için çok miktarda veriyi analiz etme konusunda uzmandır ve kurumların, normalde tespit edilemeyecek suiistimalleri hızlı ve etkili bir şekilde tespit etmesine olanak tanır.
Yapay zekâ uyum algoritmalarının aşağıdaki şekilde çalışacağı taahhüt edilir:
- Gerçek zamanlı algılama (real-time detection): Yapay zekâ, finansal işlemler, iletişim kayıtları ve seyahat kayıtları da dâhil olmak üzere çok büyük miktarda veriyi gerçek zamanlı olarak analiz edebilir. Bu, dolandırıcılık faaliyetini gösterebilecek anormalliklerin anında tanımlanmasına olanak tanır.
- Örnek/Numune tanıma (pattern recognition): Yapay zekâ, potansiyel çıkar çatışmalarını, olağandışı işlemleri veya şüpheli etkileşimleri işaretlemek için gizli şablonları bulma, harcama alışkanlıklarını, iletişim kalıplarını ve görünüşte ilgisiz varlıklar arasındaki bağlantıları analiz etme konusunda uzmandır.
- Verimlilik ve otomasyon (efficiency and automation): Yapay zekâ, veri toplama ve analizini otomatikleştirerek potansiyel dolandırıcılık vakalarının daha hızlı tanımlanmasına ve araştırılmasına olanak sağlar.
Sigmoid’in veri bilimi başkan yardımcısı Yuktesh Kashyap, TechTarget’te[3] yapay zekânın örneğin finansal kurumların “yasal uyum süreçlerini kolaylaştırmasına ve üretkenliği artırmasına olanak sağladığını açıklamıştır. Yapay zekâ, devasa veri günlüklerini işleme ve anlamlı bilgiler sunma yeteneği sayesinde, daha basit uyum yönetimi için gerçek zamanlı güncellemelerle finansal kurumlara rekabet avantajı sağlayabilir. (…) Yapay zekâ teknolojileri, uyumun daha verimli ve etkili olmasını sağlayarak finansal kuruluşların iş yüklerini büyük ölçüde azaltır ve maliyetleri önemli ölçüde azaltır. Bu kurumlar daha sonra artan kârlarla gerçekten değer yaratarak yasalara uymaktan daha fazlasını başarabilirler.”
2. Durum tespiti ve insan gözetimi [due diligence and human oversight]
Kohn, Kohn & Colapinto’nun[4] kurucu ortağı Stephen M. Kohn, yapay zekâ uyum algoritmalarının kurumların sorumluluktan kurtulmasına olanak tanıyan etkisiz bir araç olacağını savunmakta ve şirketlerin ve finansal kurumların yapay zekâ sistemlerini uygulayacaklarından ve buna durum tespiti adını vererek yaptırım eyleminden kaçınacaklarından endişe etmektedir.
“Şirketler hükümete makul ölçüde uyum sağladıklarını göstermek için yapay zekâ yazılımını kullanmak istiyor. Şirketler ve finans kurumları hükümete karmaşık algoritmalar kullandıklarını ve hükümetin tüm bu kara para aklama olaylarını tespit edemediğini, dolayısıyla gerekli özeni gösterdiğimiz için bize yaptırım uygulamamanız gerektiğini söyleyecektir.” ABD hükümetinin bu algoritmaların düzenleyici bir ölçüt olarak kullanılmasına izin vermemesi gerektiğinde ısrar ediyor.
Hukuk uzmanı Sonia Katyal, “Yapay Zekâ Çağında Demokrasi ve Güvensizlik” (Democracy & Distrust in an Era of Artificial Intelligence[5]) adlı makalesinde şöyle yazıyor: “Otomasyon, karar almanın maliyetini düşürürken, aynı zamanda bildirim eksikliği ve karara itiraz etme fırsatı da dâhil olmak üzere önemli hukuki süreç kaygılarını da artırmaktadır.”
Yapay zekâ, dolandırıcılığı tespit etmek için güçlü bir araç olarak kullanılabilse de, keşifleriyle ilgili olarak yetkililerle iletişime geçebilmesi için hâlâ bir yöntem bulunmuyor. Uyum personelinin hâlâ ihbarda bulunması gerekiyor. Bu algoritmalar, uyumu veya uyumsuzluğu belirlemek için insan muhakemesi ile birlikte kullanılmalıdır. Bireylerin algoritmik belirlemelerin arkasındaki mantığı anlayabilmesi için gerekli süreç gereklidir.
3. İki ucu keskin kılıç [the double-edged sword]
Brookings Enstitüsü Teknoloji İnovasyon Merkezi’nin[6] kıdemli üyesi Darrell West, aynı algoritmaların ihbarcıları bulmak ve onları susturmak için kullanılabileceği tehlikeli yollar konusunda uyarıyor.
Günümüzde çoğu ofis işi (uzaktan veya şahsen) işlemleri tamamen çevrimiçi olarak yürütmektedir. Çalışanların işlerini yapmak için şirket bilgisayarlarını ve ağlarını kullanmaları gerekmektedir. Her çalışanın ürettiği veriler bu cihazlardan ve ağlardan geçer. Yani gizlilik haklarınız sorgulanabilir.
Bu nedenle ihbarcılık çok daha zorlaşacak; kuruluşlar, ihbarcıları yakalamak yerine başlangıçta dolandırıcılığı yakalamak için uyguladıkları teknolojiyi kullanabilirler. Çalışanları günlük teknolojimizde yerleşik olan özellikler aracılığıyla izleyebilirler: kameralar, elektronik postalar (e-posta), tuş vuruşu algılayıcıları, çevrimiçi etkinlik kayıtları, indirilenler ve daha fazlası. West insanları, işverenlerin onların çevrimiçi faaliyetlerini izlediği varsayımıyla hareket etmeye çağırıyor.
Bu teknikler işyerinde yıllardır uygulanıyor ancak yapay zekâ, izleme mekanizmalarını otomatikleştiriyor. Yapay zekâ, kuruluşlara iç sorunları tespit etmek için daha sistematik araçlar sağlar.
West şöyle açıklıyor: “Tüm kuruluşlar, özellikle de birisi gizli bilgilerle, bütçe bilgileriyle veya diğer tür finansal bilgilerle uğraşıyorsa, bilgileri kuruluş dışına çıkarabilecek hoşnutsuz bir çalışana karşı hassastır. Kuruluşların bunu izlemesi kolaydır çünkü e-postaları inceleyebilirler. Metin mesajlarını analiz edebilirler; kimi aradığınızı görebilirler. Şirketler tuş vuruşu algılayıcılarına sahip olabilir ve ne yazdığınızı görebilir. Birçoğumuz Microsoft Teams toplantılarında ve diğer video konferanslarda işimizi yaptığımız için bilgileri kaydeden ve yazıya döken bir kamera vardır.”
Bir şirket bir ihbarcıyı sorun olarak tanımlıyorsa, bu bilgiyi izleyebilir ve birisinin ihbarda bulunduğunu gösteren anahtar kelimeleri arayabilir.
Yapay zekâ sayesinde şirketler, sorunlu bulabilecekleri belirli çalışanları ve dolandırıcılık belirtisi olabilecek anahtar kelimeler de dâhil olmak üzere ürettikleri tüm bilgileri izleyebilir. Bu algoritmaların yaratıcıları, yakında ürünlerinin duygu ve hissiyat gibi her türlü numune ve duyguyu tespit edebileceğinin sözünü veriyor. Yapay zekâ, birinin ihbarcı olup olmadığını belirleyemez ancak olağandışı kalıpları işaretleyebilir ve bu kalıpları uyum analistlerine yönlendirebilir. Yapay zekâ daha sonra organizasyon içinde olup bitenleri izlemeye yönelik bir araç haline gelir ve ihbarcıların fark edilmemesini zorlaştırır. Dâhili uyum yazılımına yakalanma riski çok daha büyük olacaktır.
“İnsanların bu teknolojik sistemler altında raporlama yapabilmesinin tek yolu, kişisel cihazlarını veya kullanabileceğiniz telefonları kullanarak çevrimdışı olmak olacaktır. Ancak ihbarcılığı bu şekilde yürütmek zordur ve gizli bilgilerin iletilmesini zorlaştırır. Bir ihbarcının bir noktada bilgileri indirmesi gerekir. Çünkü bunu bir şirket ağında yapacaksınız ve bu bugünlerde kolayca tespit ediliyor.”
Ancak ihbarcıya ne olacağı sorusu, uyum görevlilerinin şirketi mi yoksa kamu çıkarını mı desteklediğine bağlı olup; şirket ve ihbarcı hakkında olağanüstü miktarda bilgiye sahip olacaklardır.
West, kuruluşların izleme araçlarının kullanımı konusunda daha şeffaf olmaları, çalışanları ne tür bilgiler kullandıkları, çalışanları nasıl izledikleri ve ne tür yazılımlar kullandıkları konusunda bilgilendirmeleri gerektiğini söylemektedir.
4. İhbar programlarının önemi [importance of whistleblower programs]
Açıkça konuşanlar için güçlü koruma sağlayan ihbar programları, dolandırıcılığın ortaya çıkarılması ve kuruluşların sorumlu tutulması açısından vazgeçilmez olmaya devam ediyor. Bu, tespit edilen dolandırıcılığın yalnızca tespit edilmesini değil, aynı zamanda rapor edilmesini ve ele alınmasını sağlayarak vergi mükelleflerinin parasının korunmasını ve etik iş uygulamalarının desteklenmesini sağlar.
İhbarcıların izini sürmek için yapay zekâ algoritmaları kullanılırsa bunların uygulanması bu programları engelleyecektir. Şirketler şüphesiz ihbarda bulunduklarından şüphelendikleri çalışanlara misilleme yapacak ve potansiyel ihbarcıların tespit edilme korkusuyla hareket etmeyeceği büyük bir caydırıcı etki yaratacaktır.
Hâlihazırda kurumlarımızda kullanılmakta olan uzmanlar, bu yapay zekâ destekli uyum sistemlerinin saydamlık adına bağımsız denetime sahip olması gerektiğine inanmaktadır. Yazılımın ayrıca gerekli süreç standartlarına uyacak şekilde tasarlanması gerekir.
[1] SEC: United States Securities and Exchange Commission [Amerika Birleşik Devletleri Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu]
[2] <https://reason.com/2016/10/01/welcoming-our-new-algorithmic/>
[3] <https://www.techtarget.com/searchenterpriseai/tip/How-financial-institutions-can-streamline-compliance-with-AI>
[4] <https://kkc.com/>
[5] <https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=4099147>
[6] <https://www.brookings.edu/centers/center-for-technology-innovation/>
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.