Yapay Zekâyla Oluşturulan ‘Biyonik Patent Trolleri’ ile mi Karşı Karşıyayız?

Tesla’nın Auto Shift teknolojisine[1] karşı açılan bir patent davasıyla karşı karşıya kalan hukuk ekibi, söz konusu patent sahibinin, milyarlarca dolarlık otomobil üreticisinden anlamsız bir dava yoluyla para sızdırmaya çalışan “patent trolleri”nden başka bir şey olmadığını ileri sürerek kendini savunmuştur.

Ancak bir patenti yürürlüğe koymak birini trol yapmaz ve yenilikçilerin haklarının nasıl ele alınacağını anlamak hiç de anlamsız değildir. Buluşlarını ticarileştirmeyen patent sahipleri bile bunların kullanımını kontrol etme hakkına sahiptir.

Aynı zamanda, yenilik ekonomisini baltalayarak geçimini sağlamaya çalışan patent trolleri gerçekten vardır. Patent hukukunun her iki tür davanın varlığını da kapsayacak şekilde nasıl uygulanacağını ve yürürlüğe konulacağını bulmak; özellikle yapay zekâ (artificial intelligence) icatların daha belirgin bir itici gücü haline geldikçe, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Patent ve Marka Ofisi (United States Patent and Trademark Office) ve federal mahkemelerin karşı karşıya olduğu temel bir sorun olacaktır.

“Patent trolleri” terimi, genellikle çok daha küçük mucitler ve şirketler tarafından patent ihlali ile suçlanan büyük şirketleri savunan yöneticilerin ve avukatların başvurduğu savunma yöntemi haline gelmiştir. Esasen, bu aşağılayıcı terim, onlarca yıl önce patent sahiplerini, özellikle de icatlarını ticarileştirmeyenleri [aksi takdirde uygulama yapmayan kuruluşlar (non-practicing entities) olarak da bilinir] dışlamanın popüler bir yolu olarak benimsenmiş ve onları boşluklardan yararlanan, büyük bir şirketin bir gün gelip kendilerine zarar vermesini umarak gereksiz patentler üzerinde oturan baş belaları olarak göstermiştir.

Ancak gerçek patent trolleri -sadece can sıkıcı anlaşmalar elde etmek için patentleri anlamsızca öne sürenler- patent ihlali iddialarının yalnızca küçük bir bölümünü temsil etmekte ve uygulama yapmayan kuruluşlar zor kazanılmış fikri mülkiyetlerini savunma girişimlerinde kötülenmektedirler. Her mucit ürününü piyasaya sürmek istemeyebilir veya bunu yapacak kaynaklara sahip olmayabilir. Ancak bunların hiçbiri bir yenilikçinin patent üzerindeki iddiasını daha az meşru kılmaz.

Thomas Edison, ABD tarihinin en ünlü mucitlerinden biridir ve binlerce patenti elinde bulunduran biridir[2] ki; bunların yüzlercesi, kendisinin üretmeye hiç çalışmadığı ürünleri kapsar. Yine de çok az kişi, Edison’un bu icatlara ilişkin iddiasının, ticarileştirilmemeleri nedeniyle daha az meşru olduğunu iddia edecektir.

Birçok kişinin acil endişesi, yapay zekâ destekli bir sistemin binlerce patentlenebilir buluş ortaya çıkarmak ve bu buluşlar için patent yazmayı son derece kolay ve ucuz hale getirerek, bu teknolojiden yararlanabilen işletmeler için yapay zekâ destekli bir patent fabrikası yaratmak amacıyla kullanılabileceğidir.

Ve bu da abartılı bir endişe değil; bir dereceye kadar tehdit gerçek ve hâlihazırda gerçekleşmektedir. Google, yapay zekâ sisteminin binlerce yeni potansiyel ilaç türü ortaya çıkardığını duyurdu[3] ve Eli Lilly gibi şirketler[4], kendi yeni yapay zekâ icat ettikleri moleküllerden bazılarını üretmeye başlama planlarını duyurdular ki; bunların hepsi potansiyel olarak patentlenebilir.

Ancak son birkaç on yılda yasal manzarada meydana gelen belirli değişiklikler göz önüne alındığında, şirketlerin inovasyona erişimini tehdit edecek bir yapay zekâ destekli patent trolleri ordusunun ortaya çıkma riski olası değildir. Örneğin, 2006 tarihli “eBay v MercExchange” kararı[5], bir işletmeye karşı ihtiyati tedbir almayı önemli ölçüde zorlaştırmış ve bu trollerin şirketleri bir anlaşmaya varmaya zorlamak için sahip olduğu potansiyel kaldıraçların çoğunu zayıflatmıştır.

Bu arada, 2012 yılında Patent Yargılama ve İtiraz Kurulu’nun (Patent Trial and Appeal Board) kurulması, patentlerin verilmesinden sonra da incelenmesine olanak sağlamakta; bu da bir patent trolünün patent almayı başarsa bile, patenti elinde tutabilme ihtimalinin çok daha az olduğu anlamına gelmektedir.

Bu kararlar işletmeleri patent trollerinden korurken, uygulama yapmayan kuruluşlar ile küçük işletme patent sahipleri, özellikle büyük işletmelere karşı olduklarında, meşru patentlerini uygulama yeteneklerinin engellendiğini gördüler. Patent Yargılama ve İtiraz Kurulu, patentlerin çok geniş kapsamlı olduğu için atılmasını isteyen Büyük Teknoloji şirketleri için bir zayıflık göstermiş olup; bu da şirketlerin beğenmedikleri herhangi bir patent kararına karşı mücadele etmek için daha fazla yetkiye sahip oldukları anlamına gelmektedir. Benzer şekilde, patent ihlaliyle suçlanan şirketlere ihtiyati tedbir dayatamama, ihlal edenlere yasal sürecin uzamasına izin vermeleri için daha fazla teşvik sağlamış ve patentlerini iddia eden gruplar için mali bir yük yaratmıştır.

Tüm bunlar, kurucular ve mucitler için temel tavsiyenin her zaman olduğu gibi aynı kalacağı anlamına gelmekte olup; yapay zekâ çağında bile patent başvuruları erken ve kapsamlı bir şekilde yapılmalıdır.

Bir mucit buluşunu piyasaya sürmeyi planlasa da planlamasa da, en baştan patent korumasına sahip olmak mucitlerin gelecekteki anlaşmazlıkları önlemesine ve anlaşmazlıklar ortaya çıktığında pazar konumlarını güçlendirmesine yardımcı olur. Ancak kapsamlı patent korumasına sahip olmak da önemlidir ki; bu, yalnızca bir buluşun mevcut kullanımlarını değil, aynı zamanda diğer tüm potansiyel kullanımları da tanımlayan patentler sunmayı gerektirmektedir. Bu, yaratıcılık ve gerekli özeni gerektiren bir süreçtir ve karışımda biraz ego olması aslında faydalıdır.

Patent başvurusunda bulunanlar için anahtar, ateşe ateşle karşılık vermek ve yapay zekâyı kullanmak olacaktır. Yani buluşu doğrudan ortaya çıkarmak değil, patent başvurusunda belirli bir buluşun potansiyel kullanımlarını ve varyasyonlarını doldurmak ve açıklamak, mucidin idari ve lojistik yükünü hafifletmek ve kapsamlı ve hava geçirmez bir koruma sağlamaya yardımcı olmak.

Yapay zekâ, mucitler için bir tehdit olarak değil, bireylerin ve küçük şirketlerin yeniliklerini daha önce olduğundan daha hızlı ve kapsamlı bir şekilde yaratma ve koruma potansiyellerini açığa çıkaran bir nimet olarak görülmelidir. Bu değişikliklere uyum sağlamak, ABD Patent ve Marka Ofisi’nin temel odak noktası olmalıdır ve şirketlerin ve bireylerin buna dikkat etmesi akıllıca olacaktır.

[1] <https://www.autoevolution.com/news/patent-troll-granted-a-patent-for-auto-shift-months-before-tesla-rolled-out-the-feature-234013.html>

[2] <https://www.thomasedison.org/edison-patents#:~:text=In%20his%20lifetime%2C%20Thomas%20Edison,after%20Edison’s%20final%20patent%20application.>

[3] <https://phys.org/news/2023-11-google-deepmind-compounds-open-access-database.html>

[4] <https://www.cnbc.com/2024/05/05/within-a-few-years-generative-ai-will-design-new-drugs-on-its-own.html>

[5] <https://www.oyez.org/cases/2005/05-130>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.