Hukuktaki ‘Karşılıklı Olarak veya Karşılıklılık’ (Quid pro Quo) İfadesini Anlama

Giriş

Karşılıklı alışverişin özünü temsil eden ‘quid pro quo’ ifadesi büyük önem taşır. Hukuki bağlamda, sözleşme hukukundan ceza hukukuna kadar çeşitli alanlarda temel bir ilke olarak hizmet vermektedir. Yasal sözleşmelerde her iki tarafın da dikkate alınmasını sağlamak çok önemlidir. Bu olmadan, sözleşmeler uygulanabilir olmayabilir. Ticari bağlamda, ticari işlemlerde her iki tarafın da yaptıkları katkının karşılığında adil bir ücret almasını sağlar. Örneğin, bir birleşme veya devralmada, her iki taraf da işlemden değerli bir şey elde etmeyi öngörür.

Hem ticari hem de hukuki bağlamlarda, karşılıksız ödeme kavramının anlaşılması ve uygun şekilde uygulanması, işlemlerde, anlaşmalarda ve ilişkilerde adaleti, yasallığı ve etik standartları korumak için esastır.

1. Peki, bu Latince ifadenin anlamı nedir?

Quid pro quo[1] ifadesi esasen ‘bir şey için bir şey’ (something for something) anlamına gelir ve bu sadece ‘Bunu senin için yapacağım ve sonra sen de benim için bunu yap’ anlamına gelir. Mal ve hizmet alışverişi kavramını özetlemektedir. Bu Latince tabir yüzyıllardır kullanılmakta olup, kökleri derinden Roma hukuku ve kültürüne gömülüdür.

Antik Roma’da, karşılıksız verme kavramı hukuki ve sosyal etkileşimlerde temel teşkil ediyordu. Sözleşmeye dayalı anlaşmalar, karşılıklılık ve değişim ilkeleriyle yakından bağlantılıydı. Romalılar iş, politika ve kişisel ilişkiler de dâhil olmak üzere hayatın çeşitli yönlerinde adil alışverişin ve karşılıklı yükümlülüklerin önemine inanıyorlardı.

Roma hukuku, anlaşmalarda karşılıklı rıza ve değerlendirmenin önemini kabul ediyordu. Her iki tarafın da başka bir şey karşılığında değerli bir şey sağlamasının beklendiği sözleşmeye dayalı anlaşmaların temelini oluşturdu. Bu ilke, sözleşmelerin Roma hukuku kapsamında bağlayıcı ve uygulanabilir olmasını sağlamıştır.

2. ‘Quid Pro Quo’ ifadesini anlama

Özünde, bir tarafın başka bir şey karşılığında değerli bir şey sağladığı karşılıklı bir anlaşmayı veya anlayışı temsil eder. Bu karşılıklı düzenleme sözleşmeye dayalı ilişkilerin de temelini oluşturur. Sözleşmeye dayalı konularda, karşılıksız ödeme, adaleti ve dengeyi sağlayarak ilgili tarafların haksız zenginleşmesini veya sömürülmesini önler.

  • Sözleşme hukuku (contract law): Sözleşme hukukunda, karşılıksız ödeme, sözleşmelerin meşruiyetini ve uygulanabilirliğini düzenleyen temel bir ilkedir. Bir sözleşmenin hukuken bağlayıcı olabilmesi için, bir bedel değişiminin olması gerekir. Bu değerlendirme genellikle mal, hizmet, para veya belirli eylemleri gerçekleştirme vaadi şeklinde olur. Birleşik Krallık bakımından mahkemeler, karşılıksız ödeme unsurunun mevcut olduğundan ve her iki tarafın da değerli bir şey sağladığından emin olmak için sözleşmeleri inceler. Mevcudiyetinin sağlanamaması, karşılıklı yükümlülük temel unsurundan yoksun olduğu için bir sözleşmeyi geçersiz veya uygulanamaz hale getirir. Bu nedenle her birey veya işletmenin bir sözleşme yaparken taraflardan ne beklendiğini bilmesi gerekir.
  • İş/İstihdam hukuku (employment law): İş hukukunda karşılıksız ödeme, çalışanların hak ve çıkarlarının korunmasında hayati bir rol oynar. İşverenlerin, çalışanlarının yaptığı işin karşılığında adil ücretlendirme, güvenli çalışma koşulları ve eşit muamele sağlaması gerekmektedir.

3. ‘Quid Pro Quo’ ifadesine ilişkin olumsuz algı

Başlangıçta adaleti ve karşılıklılığı temsil ederken, bu ifadenin son yıllarda olumsuz çağrışımlar nedeniyle itibarı azalmıştır. Çeşitli alanlarda kötüye kullanıma ve suiistimale karşı savunmasızdır ve aşağıdakiler gibi önemli etik ve yasal zorluklar doğurur:

  • Haksız sözleşme anlaşmaları (unfair contractual arrangements): Sözleşmeye dayalı ilişkilerde taraflar, adil olmayan karşılıksız düzenlemeyi uygulamak için güç dengesizliklerinden veya zayıflıklarından yararlanmaya çalışabilir. Bu, zorlayıcı taktikleri, adil olmayan şartları veya diğer tarafın pahasına orantısız faydalar elde etmek için aldatıcı uygulamaların kullanılmasını içerebilir.
  • Quid Pro Quo kaynaklı tacizler (quid pro quo harassment): İş hukukunda, bir işyerinde karşılıksız taciz, yetkili konumdaki bir kişinin terfi veya maaş artışı gibi iş avantajları karşılığında cinsel ayrıcalıklar veya başka faydalar talep etmesi durumunda ortaya çıkar. Bu bir tür ayrımcılıktır ve kanunen yasaktır. Bu tür davranışlar, işyerinde etik standartların desteklenmesinin önemini vurgulayan 2010 tarihli Eşitlik Yasası, 1997 tarihli Tacizden Koruma Yasası ve 1974 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası uyarınca dava edilebilir.
  • Rüşvet ve yolsuzluk (bribery and corruption): Quid pro quo, ceza hukuku alanında, özellikle de rüşvet, yolsuzluk ve aşırı nüfuz bağlamında daha karanlık bir çağrışım üstlenmektedir. Rüşvet, güç veya otorite konumundaki bir kişinin eylemlerini ve kararlarını etkilemek amacıyla değerli bir şey teklif etmeyi veya almayı içerir. Birleşik Krallık’ta, 2010 tarihli Rüşvet Yasası gibi mevzuat, yolsuzluk uygulamalarıyla mücadele etmeyi ve kamu ve özel kurumların bütünlüğünü korumayı amaçlamaktadır. Rüşvet içeren karşılıksız anlaşmalar hukukun üstünlüğünü zayıflatır, kamunun güvenini azaltır ve cezai suçlamalar ve hapis cezası da dâhil olmak üzere önemli yasal cezalara yol açabilir.

4. Karşılık vermenin örnekleri

  • Yasal örnek (legal example): Bir müteahhit ve bir ev sahibi olmak üzere iki taraf, ev yenileme hizmetleri için bir sözleşme imzalar. Ev sahibi, yenileme işi karşılığında yükleniciye belirli bir tutar ödemeyi kabul eder. Her iki taraf da değişimden yararlanır ve bu, yasal bir karşılıksız anlaşmayı temsil eder.
  • Yasadışı örnek (illegal example): Bir yönetici, çalışanına cinsel ayrıcalıklar karşılığında terfi sözü verir. Bu, yöneticinin iş avantajlarını çalışanın istenmeyen cinsel tekliflere boyun eğmesine şart koşması nedeniyle karşılıksız cinsel taciz teşkil etmektedir. Bu tür davranışlar istihdam yasalarına göre yasa dışıdır ve mağdurun haklarının ihlali anlamına gelir.

Sonuç

“Quid pro quo” ifadesi, modern toplumda, özellikle de hukuki, ticari ve etik bağlamlarda önemli bir öneme sahip olmaya devam etmektedir. Bu makale boyunca incelendiği gibi, karşılıklılık, bir tarafın diğerinin eylemi, iyiliği veya faydası karşılığında bir şey sağladığı karşılıklılığın temel ilkesini temsil eder.

Karşılıklı değişim, sözleşmeye dayalı anlaşmalarda ve günlük etkileşimlerde genellikle gerekli ve yasal olsa da, yasal ve yasa dışı tezahürler arasındaki çizgiyi tanımak da çok önemlidir. Yasal karşılık, etik standartları koruyan ve ilgili tüm tarafların haklarına saygı gösteren adil ve gönüllü alışverişleri içerir. Ancak rüşvet, cinsel taciz ve siyasi yolsuzluk gibi yasa dışı karşılıklar dürüstlüğü, adaleti ve kurumlara duyulan güveni zedeler.

Bu kavramın sonuçlarını anlamak, iş dünyasında, yasal anlaşmalarda ve kişilerarası ilişkilerde etik ve sorumlu bir şekilde gezinmek için çok önemlidir. Adalet, karşılıklılık ve dürüstlük ilkelerini destekleyerek, güven, işbirliği ve karşılıklı yarar üzerine kurulu ortamları teşvik edebilir, karşılığındaki karşılığın sömürü veya adaletsizlik için değil, pozitif değişim için bir güç olarak hizmet etmesi sağlanabilir.

[1] Çevirenin Notu: Bu ifade “başka bir eylem veya daha az eşit değere sahip bir şeyle değiştirilen bir eylem veya şey; ikame edilen şey” anlamına gelir. “Olağan karşılıksız takasta, her bir taraf, diğer tarafın kendi işini yapmasını sağlamak için kendi üzerine düşeni yapmayı kabul eder; her biri kendi istekliliğini diğerinin istekliliğine bağlar ve her biri diğerini anlaşmanın ışığında üzerine düşeni yapmakla yükümlü görür.” Bununla birlikte, karşılıksız ödeme çoğu zaman daha olumsuz bir açıdan ortaya çıkar ve çeşitli alanlardaki suç faaliyetlerine işaret eder. Örneğin, karşılıksız cinsel taciz aslında hem ahlak hem de yasa dışıdır, çünkü bu, Sivil Haklar Yasası’nın VII. başlığı (title VII of the Civil Rights Act) uyarınca işyerinde tacizin bir biçimidir. Ancak ilk bakışta “karşılıklılık” esasının hiçbir ahlaki değeri yoktur. Terim örtülü bir kültürel beklentiye gönderme yapıyor olabilir. Bu, her iki tarafın da şu şartları kabul ettiği bir tür takas olabilir: “Ben senin çitini boyarım, sen de çimlerimi biçersin.” Bir arkadaşın taşınmasına yardım edildiğini düşünelim. Daha sonra bu kimseye pizza veya içecek ısmarlamaları beklenebilir ve bu arkadaş bunu yapmak zorunda hissedebilir. (Sonuçta, herhangi bir “quo” sağlamayan bir arkadaş, bir dahaki sefere bir iyiliğe ihtiyaç duyduğunda daha az alıcı bulabilir.) Quid pro quo ifadesi, son birkaç on yılda, genellikle yasa dışı faaliyetlerle bağlantılı olan olumsuz çağrışımlar kazanmış ve anılan terim giderek daha fazla siyasi ve ticari yolsuzlukla ve karşılıksız cinsel tacizle ilişkilendirilmeye başlanmıştır. Günümüzde bunun kaçınılmaz yaygınlığı alaycı bir inanca bile ilham verebilir: Çoğu insan etkileşiminin kökeninde bencillik yatmaktadır; burada kişi tipik olarak bir öğretmen, bir patron ya da seçilmiş bir memur olarak işini yaparken karşılıklılık bekler. Bir atasözünde şöyle denilir: “Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini.” Kısacası, quid pro quo, iki veya daha fazla taraf arasında karşılıklı mal veya hizmet alışverişinin olduğu bir anlaşmayı tanımlar. Bu ifade Latince “bir şey için bir şey” anlamına gelir. Mahkemeler, adil olmayan veya tek taraflı göründüğü takdirde bir iş sözleşmesini geçersiz kılabilir ve bu nedenle karşılıksız değerlendirme sıklıkla garanti edilir. Siyaset dünyasında ise, rüşvet veya başka bir suiistimal anlamına gelmediği sürece karşılıksız anlaşmalar kabul edilebilir. Karşılıklı bir düzenleme yasal olsa bile, etik dışı veya şüpheli olarak algılanabilir. […]

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.